21.
başlangıcı kendiliğinden olandır. sonucun ya meyvesini yer ya da ceremesini çekersiniz.
devamını gör...
22.
cocuklar duymasin'daki haluk meltem ciftinin kizi, havuc emre'nin da ablasiydi.
devamını gör...
23.
psikolojik sorunlarımın olduğu dönemde çok kullandığım bir kelime.
devamını gör...
24.
(bkz: his)
devamını gör...
25.
insan, doğası gereği duygusal bir varlıktır. hayatta kalmak için akla ihtiyaç duyar ama yönünü duygularla bulur. sevgi, korku, güven, utanç, arzu, öfke… tüm bu hisler yalnızca iç dünyamızı değil, davranışlarımızı, seçimlerimizi ve ilişkilerimizi de şekillendirir.
duygular, insan zihninde bilgiden çok daha hızlı işler. bunun sebebi, duyguların evrimsel olarak çok daha eski olmasıdır. beynin en ilkel katmanları—örneğin limbik sistem—duyguları yönetir. bu yapılar, mantıklı düşünme becerisinden çok önce oluşmuştur. atalarımızın ormanda bir çıtırtıyı tehdit mi yoksa zararsız bir ses mi olduğunu düşünmek için vakti yoktu; bedenin anında tepki vermesi gerekirdi. bu yüzden duygular, saniyeler içinde yargıya varır ve harekete geçirir.
bu hızlı yargılama sistemi bugün hâlâ çalışır. biriyle ilk tanıştığımızda "güvenilir" ya da "tehlikeli" gibi etiketleri birkaç saniyede yaparız. bu yargı her zaman doğru değildir ama etkilidir—çünkü beyin, önce hissetmek üzere programlanmıştır.
görüntü ve ses de bu duygusal sistemi doğrudan etkiler. renkler, yüz ifadeleri, tonlamalar… beynimiz bu uyaranları işlemek için evrimleşmiştir. yazı ise çok daha yenidir ve daha yavaş işler. bu yüzden bir videodaki ses titremesi ya da gözlerdeki yaş, okuyucunun satırlar arasında arayacağı duyguyu doğrudan verir.
üstelik duygular yalnızca zihinsel süreçler değildir; fizyolojik etkileri de güçlüdür. korku anında kalp atışı hızlanır, nefes değişir, adrenalin salgılanır. öfke kan basıncını yükseltir, beden savaşmaya hazırlanır. güven ve sevgi ise oksitosin salgısını artırır, kalbi yatıştırır. mutluluk, serotonin ve dopamin gibi “iyi hissettiren” kimyasalları devreye sokar ve bedene pozitif bir enerji verir.
kısacası, insanlar bilgiyle ikna olur ama duyguyla harekete geçer. çünkü duygu, zihni aydınlatan bir ışık değil; bedeni uyandıran bir alarm gibidir. hissetmek, düşünmekten daha hızlıdır. bu yüzden bazen üç kelimelik bir espri, sayfalarca yazıdan daha çok iz bırakır.
duygular, insan zihninde bilgiden çok daha hızlı işler. bunun sebebi, duyguların evrimsel olarak çok daha eski olmasıdır. beynin en ilkel katmanları—örneğin limbik sistem—duyguları yönetir. bu yapılar, mantıklı düşünme becerisinden çok önce oluşmuştur. atalarımızın ormanda bir çıtırtıyı tehdit mi yoksa zararsız bir ses mi olduğunu düşünmek için vakti yoktu; bedenin anında tepki vermesi gerekirdi. bu yüzden duygular, saniyeler içinde yargıya varır ve harekete geçirir.
bu hızlı yargılama sistemi bugün hâlâ çalışır. biriyle ilk tanıştığımızda "güvenilir" ya da "tehlikeli" gibi etiketleri birkaç saniyede yaparız. bu yargı her zaman doğru değildir ama etkilidir—çünkü beyin, önce hissetmek üzere programlanmıştır.
görüntü ve ses de bu duygusal sistemi doğrudan etkiler. renkler, yüz ifadeleri, tonlamalar… beynimiz bu uyaranları işlemek için evrimleşmiştir. yazı ise çok daha yenidir ve daha yavaş işler. bu yüzden bir videodaki ses titremesi ya da gözlerdeki yaş, okuyucunun satırlar arasında arayacağı duyguyu doğrudan verir.
üstelik duygular yalnızca zihinsel süreçler değildir; fizyolojik etkileri de güçlüdür. korku anında kalp atışı hızlanır, nefes değişir, adrenalin salgılanır. öfke kan basıncını yükseltir, beden savaşmaya hazırlanır. güven ve sevgi ise oksitosin salgısını artırır, kalbi yatıştırır. mutluluk, serotonin ve dopamin gibi “iyi hissettiren” kimyasalları devreye sokar ve bedene pozitif bir enerji verir.
kısacası, insanlar bilgiyle ikna olur ama duyguyla harekete geçer. çünkü duygu, zihni aydınlatan bir ışık değil; bedeni uyandıran bir alarm gibidir. hissetmek, düşünmekten daha hızlıdır. bu yüzden bazen üç kelimelik bir espri, sayfalarca yazıdan daha çok iz bırakır.
devamını gör...
26.
biraz duygunun kimseye zararı dokunmaz. genelde yaşanan, aşırı duygu buhranından sonra duygusuzluğa evrilmek oluyor. insanoğlu ona verilen nimetlerin kaşını gözünü oymayı marifet biliyor. bir de üzerine kahrediyor. demiyor ki, hatalı kullanım sonucu bu yaşananlar.. duygu olmalı tabii ki, onu da öldürürsek elimizde ne kalır? yerinde, ölçülü, biraz biraz tadından yenmez..
devamını gör...
27.
dil devrimi denen olay tarihimizdeki türkçenin en yoğun şekilde tahrip edildiği zamanlardır. türk dil kurumunda erken kalkan aslı astarı olmayan sözcükler türetiyordu. bazen de kafalarına göre var olan sözcüklerin anlamlarını değiştiriyorlardı. artık günümüzde "his" anlamına gelen duygu "hislenmek" anlamına gelen duygulanmak sözcükleri de 1934 de yeni manalarına kavuşmuştur.
1934 den önce "duygu" sözcüğü türkçede haber almak manasına gelirdi. enfermasyon, istihbarat anlamları da taşırdı.
yine de türk dil kurumunu sadece bu sözcük dolayısıyla eleştirmeyeceğim. hatta "duygu" ismindeki kadınlar için teşekkür bile edebilirim. yaa duygu ismindeki her kadın mı çok güzel olur? nasıl oluyor bilmiyorum ama oluyor. bir tanesi beni 15 yaşımda şair etmişti. o yaşta yazdığım ilk dizeleri bırakıyorum.
"hiç bir düşümün kokusu,
senin duygu buğusu gözlerin kadar
güzel değil"
1934 den önce "duygu" sözcüğü türkçede haber almak manasına gelirdi. enfermasyon, istihbarat anlamları da taşırdı.
yine de türk dil kurumunu sadece bu sözcük dolayısıyla eleştirmeyeceğim. hatta "duygu" ismindeki kadınlar için teşekkür bile edebilirim. yaa duygu ismindeki her kadın mı çok güzel olur? nasıl oluyor bilmiyorum ama oluyor. bir tanesi beni 15 yaşımda şair etmişti. o yaşta yazdığım ilk dizeleri bırakıyorum.
"hiç bir düşümün kokusu,
senin duygu buğusu gözlerin kadar
güzel değil"
devamını gör...