…çünkü sen benim aşk hikayemsin; sen benim melodimin eksik notası, hayatımın büyük harfi ve noktasısın. çünkü ben:
“sana baktıkça güzelleştim.
çiçek oldum,
çocuk oldum,
aşık oldum.”
seni görmek için koşa koşa gelmeye can attığımdan habersiz, dur durak bilmeden insafsızca yağan yağmura baktıkça benim de kalbim yağmurla birlikte ıslanıyor.
sanki o halimi bilirmişçesine ıslanmış kalbime tatlı sesin ve sevgi dolu kalbin yaklaşıyor, güvende olmanın yumuşaklığıyla içime işliyor.
sevgili 19. yılım ve 18 yaşım,
tam olarak az önce bu yılına verdiğin öğütleri okudum ve o kadar güzel konuşmuşsun ki. anlattığın her şey sadece önündeki bir değil tüm yıllarda dinlemen gereken şeylermiş. şu an ne yazık ki dediklerinin üstüne daha büyük laflar edemiyorum ama sana birkaç haberim var:
öncelikle bu sene sınav senen/senendi. son 3 ayın kaldı. biliyorum ülkenin geleceği dahil her şey belirsiz ve bu yüzden endişelisin ama unutma ki sen bir türk kadınısın, atamızın torunusun. bunların hepsi geçecek çünkü "muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur." bunu asla unutma.
çok kötü şeyler yaşadı bu sene ülkemiz ama şu an bunları sana anlatamam galiba. sorun anlatmakta değil aslında, sadece kelimeler kifayetsiz kalıyor ancak biliyorum ki asla unutmayacaksın gördüğün görüntüleri. ki asla da unutma, unutursan farkın kalmaz çünkü.
şimdi gelelim sana... tam bir sene önce "kusur bellediğin kıvırcık saçlarından ve ince dudaklarından" bahsetmişsin. müjdemi isterim, onları senin sevdiğinden bile çok seven bir adamla tanıştın tam 1 ay 10 gün sonra. seni hayalini kurduğun dudak dolgusundan vazgeçirdi. bahsettiğin kelebek etkisinin merkezi oldun mu emin değilim ama birinin dünyasının merkezi olduğunu söyleyebilirim. bu beyefendiyle yıldönümünüzü* kutlayacaksınız. "biriyle hayal kurmama" politikanı çöpe attırdı sağ olsun. umarım bu yazıları birgün kalbin kırık bir şekilde okuyor olmazsın.*
kalbin de kırıldı kalp de kırdın bu sene ama en önemlisi de bir sürü ders aldın koca bir yıldan. şimdi sıra kendi iç huzurunu sağlamakta ki onu da sanırım sınavdan sonra daha rahat yapabileceksin.
en önemlisi de seninle gurur duyuyor olmam gerçeği. 3 ay sonra ne olur bilmem ama sana güveniyorum. şu ana kadar tam potansiyelini çıkarmadığının farkındayım ama biraz daha çabayla neler yapabileceğini de biliyorum, daha önce yaptık ve yine yapacağız. tercihini yaparken de kimseyi dinleme. bırak bir başarısızlık olursa da senin kendi başına aldığın bir kararın sonucu olsun. başarısızlığın da başarın da senin hayatının bir parçası artık.
bu sene yazım yeteneğini kaybettin biraz. yks öğrencisi olmak çok zormuş gerçekten ama tam bir yıl sonra buraya tekrar geldiğinde yüzünde oluşacak gülümsemeyi tahmin edebiliyorum.
iyi ki doğdun ve iyi varsın. seni herkeslerden önce ben çok seviyorum. doğum günün kutlu olsun. şans her zaman seninle olsun.*
sevgili 17 yaşım,
şu an senden küçük bir şekilde yazıyorum bu satırları. henüz bugün başlıyorsun hayatının 18. yılına ve 17. yaşına. olsun, sanırım bu yıl hiç olmadığım kadar büyüdüm ve birkaç bir şey söylemek istiyorum sana. insan gelecekteki haline de öğüt verebilir sonuçta, değil mi?
öncelikle iyi ki varsın, bunu birinin söylemesini bekleme. bak ben söylüyorum yine sana. en büyük şey de zaten öncelikle kendi kendini sevmen ve değerli hissettirmen değil midir?
insanlara hak ettiklerinden fazla değer veriyorsun. farkındayım, sana "iyi bir insan olmak" gibi görünüyor bu dediğim ama işin aslı pek öyle olmuyor. bırak; herkese iyi olmak zorunda değilsin, herkese enerjini tüketmek zorunda değilsin. bazı insanlarla enerjin uyuşmuyordur veya bazıları sadece kötüdür. herkes hayatında olmak zorunda değil. veda etmeyi öğrenmen gerekiyor.
bu yıl hayatının ana karakteri olman gerektiğine inanıyorum. son birkaç aydır bunu güzel başarıyorsun aslında, sadece devam ettirmelisin. tabii ki insanların dediklerine kulak ver, onları dinle. kötülüğüne konuşmuyor hiç kimse ama unutma ki bu tuvalin ressamı sensin. sonucu çirkin olacaksa hataların kendi hataların olsun; sonucu güzel olacaksa da kendi başarın... o fırçayı eline alabileceğine inanıyorum.
karmaya inan. bu karma hem yaptığın kötülük ve iyiliklerin sana döneceği anlamına geliyor hem de artık büyümen gerektiğine. bir yaptığın hatayı tekrar yapmayacak olgunluğa ulaşana kadar aynı şeyi tekrar tekrar çıkaracak evren önüne. kimse siyahtan birden beyaza dönmez. atla artık bu karma seviyesini, "hayır" diyebil bir dahakine.
çok güzelsin ve bunu asla unutma. son birkaç ayın dışındaki çekindiğin fotoğraflara bakıyorum, hepsi bir korku barındırıyor. "güzel değilim, neden fotoğraf çekiyorlar ki/çekiniyorum ki" gibi endişelerle yeyip bitiriyormuşsun kendini. kusur olarak bellediğin ince dudakların, dolgun yanakların, kıvırcık saçların... bunların hiçbiri çirkin değil aslında ki kimse de bunu söylemiyor zaten. aslında insanların seni beğenmesi umrunda değil farkındayım. çünkü özgüvenin arttığından beri aldığın iltifatlar önemsiz geliyor gözüne. o zamanlar sen kendini sevmiyordun ve bunun eksikliğiydi o korkuya sebep olan. bunu aşmaya başladın, bu yaşında daha da yol katedebileceğini düşünüyorum. kendini sevmeyi öğrendin, şimdi çok sevmeyi öğren.
her şey enerji işi aslında. etrafına yaydığın enerji diğer insanların gözündeki görüntünü, kendine bakış açını, davranışlarını, her şeyi etkiliyor. o enerjiye sahip çık çünkü diğer herkesin ki gibi eşi benzeri bulunmayacak bir enerjiye sahipsin.
kelebek etkisinden bahsediyordun. o değişimin, o dalganın merkezi ol. *
iyi ki varsın ve iyi ki doğdun, seni çok seviyorum.
şimdi yalvarıyorum erken uyu, bu 3 hafta sınavların yüzünden sürekli sabahlayacaksın zaten.*
•taslaklarım arasında bulduğum bir 26 nisan tanımı:
internet tanımınca bir kimseye duyulan yoğun sevgi duygusudur. ancak bana sorarsanız aşk bundan çok daha fazlası. sevgi sıcaktır, hoşunuza gidecek biçimde alışılmıştır. aşksa içinde barındırdığı sevginin yanına bir takım farklılıklar ekler. herkesi sevebilecekken, aşkı sadece tek bir kişiye hissedersiniz. kalbiniz hiç olmadığı kadar hızlı atar, gerilirsiniz. birlikte olduğunuz anı öyle derin hissedersiniz ki aklınızda karşınızdaki insan dışında hiç kimse, hiçbir şey yoktur. daha önce hiç aşık oldum mu? kesinlikle hayır. oluyor muyum? emin değilim. olacak mıyım? yüksek ihtimalle, bir gün.
sadece aşkın bize sunulduğu şekle aşık olmuş olabilirim, olsun. kim bilir, belki birgün her ne olursa olsun kendi hikayemin ana karakteri olurum.
düşüncelerim yıllarca kendimi içine kapattığım kitapların sonucu olabilir, fazla hayalperest olabilirim belki. ama bu yanlış olduğu anlamına gelir mi?
•bu da günümüz zamanından notum olsun:
aşkın hâlâ net bir tanımını yapamıyorum ama artık etkilerinden korkuyorum galiba çünkü aşık olduğunuz kişi ya şansınız ya da kabusunuz oluyor. aslında baktığınız açıya göre bir ders de denebilir, kim bilir?
öncelikle merhaba eski dostlarım, nasılsınız? umarım her şey yolundadır sizin için. az önce annemin yanında oturuyordum. bir anda sebepsiz yere "yazdığın yerde neler yapıyorsun" diye sordu. bir süre sessiz kaldım çünkü gidişim beni de içten içe rahatsız ediyordu. yarım yıldan uzun süre önce hayatımın en keyifli dakikalarını buraya yazarken geçirirken şimdi neyden kaçtığımı kendime bile açıklayamıyordum. ardından aramızda minik bir konuşma geçti ve bir anda sözlüğü aratma isteğiyle yanıp tutuştum. aslında hesabımın silinmiş bile olabileceğini düşünüyordum ama hâlâ buradaymışım :)
geçmiş girdilerimden sonuncusunu okudum az önce, merdumgiriz_ sayesinde tekrar yazma sözü vermişim benimle kalan 95 kişiye ama yine son cümlelerim olmuş bunlar. bu sefer öyle iddialı kelimelerim yok, bebek adımlarıyla tekrar girmek istiyorum sözlüğe.
hoş buldum demek istiyorum; yazmayacak bile olsam bir daha gitmemek gibi bir hedefim var. hepiniz çok güzelsiniz eski dostlarım, tekrardan merhaba. *
kocaman bir özlem, tatlı mı tatlı bir dost sayesinde minik adımlarla geri dönüyorum sözlüğe. bu, hem bu başlığa girdiğim ilk yazı hem de sözlüğe geri dönüşümün ilk adımları olsun madem:
yaşayan her varlığın kaçınılmaz sonudur ölüm. hatta sadece sonu olduğunu iddia etmek yanlış olabilir çünkü bu bireysel varlığımızı da etkiler. düşüncesi, belirsizliği kapsamında hayatımızı da büyük ölçüde şekillendirir. bu bilinmezliğin sonucu olan korku ise benliğimizi tehdit eder. varlığımız gerçeğinin sadece sonuç kısmına hapsolduğumuz sürece bakış açımız değişir ve esir oluruz.
ölüm gerçeği antik yunan’dan itibaren felsefe başlığı altında tartışılagelmiştir günümüze. bu olguya karşı var olan görüşler ikiye ayrılırdı: herakleitos ile başlayan “değişimi kabulleniş” ve parmenides’in öncülüğüyle ortaya çıkmış olan “değişmezi arayış”. bu keskin ayrılışların dışında birçok filozof da ele alır ölümü. en önemlilerinden biri de spinoza’dır. işin özünde spinoza ölümden çok ölüm korkusundan bahseder. “özgür insanın en az düşündüğü şey ölümdür; onun felsefesi ölüm üzerine değil, yaşam üzerine bir tefekkürdür.” diyerek ölüm korkusunun insanın özgürlüğünü elinden aldığını ve onu esir ettiğini belirtir.
ölüm belirsizliğin sonu ve hatta belirsizliğin ta kendisidir. bu bilinmezlik düğümünü çözmek amacıyla oluşturulmuş çoğu argümana katılmıyorum. baskı altında kalmaksızın düşündüğümde ölümün bir bitiş olduğuna inanmıyorum. bunu anlamsız bulup sadece “korkuyu maskeleyerek gerçeklerden kaçma” olarak görebilirsiniz elbette ancak bence ölüm bedensel varoluşumun sonu, varlığımın değil. şekil değiştirerek yeniden var olabilirim. o zaman ben ben olur muyum bilmiyorum. bu, konuyu kimin incelediğine göre değişebilecek öznel bir yargı. tabii ki bu hayatımızın anlamsız olduğunu göstermez. sonunda inandığımız şeye göre belirli ödüllere ulaşırız. sonuçta –en azından içinde bulunduğumuz versiyonumuz için- bir bitiş çizgisi olmasaydı koşmanın da anlamı kalmazdı. kısacası ölümle birlikte “dalga, okyanusa geri döner.” doğumumun öncesi gibi ölümümün sonrasında da varolacağım.
özetlemem gerekirse, ölüm her daim insanoğlunun aklını meşgul etmiştir. bilinmezlik yetmez çünkü insanlara, korkar ve gerileriz. asıl amaç özgürlüğümüz peşinde sorgulamaktır varoluşumuzu.
plastinasyon, ilk olarak 1977'de alman anatomist "gunther von hagens" tarafından geliştirilmiş bir doku koruma yöntemidir. türkiye'de ise ilk modern uygulamayı "dr. selçuk tunalı" yapmıştır. yaşamsal fonksiyonlarını kaybetmiş bir insan, hayvan veya bitkinin belirli bir dokusu veya tüm vücudu alınır, su ve yağ çekilir ve ortamdan uzaklaştırılır. yerini ise kokmayan, çürümeyen, dokunulabilen plastikler alır. böylece kadavra* veya doku uzun süre saklanabilir.
*
plastinasyon işleminde dört adım uygulanır: 1) sabitleme 2) dehidrasyon* 3) vakumda zorla emprenye etme* 4) sertleştirme
ilk adım olan fiksasyon* sürecinde çoğunlukla formaldehit bazlı olmak üzere belirli koruyucu solüsyonlarla dokunun ayrılması önlenir. bu süreç boyunca dokuda aynı zamanda sertleşme de gözlemlenebilir. bu işlem numunenin şeklini ve yapısını korumasını sağlar.
gerekli diseksiyonlar* yapıldıktan sonra numune, hacmi plastinasyon işlemi uygulanan dokunun 10 katı kadar olan asetonla doldurulmuş küvete bırakılır. aseton altı hafta boyunca sadece 2 kere yenilenir. işlemin sonunda aseton, hücreleri doldurmuş olur.
bu aşamada numune; polyester, silikon kauçuk veya epoksi reçine gibi sıvı polimerlerin içine yerleştirilir. eş zamanlı olarak vakum oluşturarak asetonun düşük sıcaklıkta kaynaması sağlanır. hücreleri terk eden asetonun yerini hızlıca sıvı polimerler doldurur.
son olarak ise plastik; gaz, ısı veya ultraviyole ışık ile sertleştirilir. bu işleme tabii tutulan numunelere şekil verilmesi oldukça kolaylaşır.
*
plastinasyon işlemi uygulanmış doku ve vücutlar sergilerde gösterime açılabiliyor. 2012 yılında türkiye'de de gerçekleştirilmiş olan "body worlds" sergisi buna bir örnektir.
!! yazının bu bölümünden sonra karşınıza çıkacak olan görseller bazı kişiler için rahatsız edici olabilir. hassas bir bünyeniz varsa lütfen daha fazla aşağı inmeyin. işlem hakkında tüm bilgiler üstte verilmiştir!!
''3,6 ve 9 rakamlarının ihtişamını ve önemini bilseydiniz evrenin kapılarını açacak bir anahtarınız olurdu.''
|nikola tesla
nikola tesla; 3, 6 ve 9 rakamlarının evren ve enerji açısından çok önemli olduğuna inanırmış. hatta bu konuyla alakalı ilginç takıntılara sahipmiş. örneğin bir binaya girmeden önce binanın etrafında 3 tur atarmış, yemek yemeden önce tabağını 18 farklı mendille 18 kere silermiş, otellerde sadece 3'e bölünebilen numaralı odalarda kalıyormuş... en önemlisi de herhangi bir karar alırken yapacağı seçimi sonucunun üçe bölünebilirliğini hesaplayarak yapıyormuş.
tesla evrenin özünün 3,6 ve 9 rakamlarından oluştuğuna inanıyormuş. inanmanın da ilerisinde, evrenin düğüm noktalarını hesaplayarak inancını kanıtlamış. 1,2,4,5,7 ve 8 rakamlarının fiziksel dünyayı simgelerken 3,6 ve 9 rakamlarının manevi dünyayı temsil ettiğine inanıyormuş nikola.
buna örnek olarak 1'den katlanarak devam eden sayıların (1,2,4,8,16,32,64,128,256,512...) içindeki çift sayıları toplarsak sırayla "1,2,4,8,7,5" rakamlarının geldiğini ifade ediyor. bunun yanında şunu da ele alabiliriz: bir daire düşünelim. açısı 360(3+6+0=9), 180(1+8+0=9), 90(9+0=9), 45(4+5=9), 22,5(2+2+5=9)... aynı işlemi dünyaya(6), aya(6), güneşe(9) ve melek sayılarına uyguladığımızda da görüyoruz.
bunu kendi hayatımızda da uygulayabiliriz. aslında bu kısmı çekim yasasıyla bağdaşıyor. çekim yasasına göre "düşüncelerimiz gerçekliğimizi doğrudan etkiler". yani bir şeye ne kadar odaklanırsanız o kadar hayatınıza çekersiniz. abraham hicks'in 17 saniye kuralını da hesaba katarak istediğiniz şeyi en az 17* saniye düşünerek yoğunlaşmalısınız. daha sonra sabah uyandığınızda 3, öğlen 6 ve gece uyumadan önce 9 kere olmak üzere 33 gün boyunca bu isteğinize tekrar enerjinizi yoğunlaştırıyorsunuz. sonucunda ise dileğinize ulaşmış oluyorsunuz. genelini incelediğimizde çekim yasasının belirli kurallarla sentezlenerek hayata geçirildiğini görüyoruz.
yayınlanan her bir görselle heyecan katsayımı artıran birleşme bölümü. 27 mayıs'a yetişebilmek için bir günde 10+ bölüm izleyip diziyi bitirdiğim doğrudur.*
anı yaşayarak elde edilebilen, kendinize verebileceğiniz en anlamlı hediyedir.
pembe ve beyaz çiçeklerle süslenmiş sayısız ağacın arasındaydım bir saat kadar önce. çimenler toprağı şefkatle kucaklamıştı, hava ısınmıştı biliyor musunuz? yaz gelmişti ve ben bunu henüz bugün fark ediyorum. üstümde kalın giysiler yoktu ve esintiyi hissediyordum cildimde.
şu an ise eve dönüyorum. güneşten çıkan son ışık yüzüme vuruyor. arabadayım, camım açık, rüzgar saçlarımı savuruyor. önümde kocaman bir orman var ve ben mutluyum. evet, bunu ilk defa fark ediyorum. ben hayatı seviyorum.
muhabbetinin de yazdıkları kadar güzel olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğim yazardır. nickaltına şu ana kadar bir şey yazılmamış olmasına gerçekten çok şaşırdım. olsun, ilk kişi olmak da mutlu etmedi değil*. memnun oldum, iyi sözlükler*.
birkaç hafta öncesine kadar yaratılışın hatası olarak gördüğüm gerçekti. hiçbir zaman korkmamış olsam da hep karmaşık ve anlamsız gelmiştir ölüm.
yakın bir zamanda izlediğim birkaç şey ve okuduğum birkaç kitapla ise bakış açım değişti diyebilirim. eğer bir bitiş çizgisi olmasaydı koşmaya da zahmet etmezdik. yani, hayatı anlamlı kılan aslında bitiyor olmasındaki gizem değil mi? sanırım bir hatadan çok, yaşamın kilit taşıymış.
felsefede materyalizmi, etikte haz ahlakını, siyasette monarşiyi benimseyen bir ingiliz filozoftur. en tanınmış eseri olan leviathan batı siyaset felsefesinin izleyeceği yolu çizmiş ve baş ucu eseri olmuştur. tanım
insanları kötü olarak simgeler. bu konuda ona bir soru sorabilmek isterdim, insanlığın kötü olduğunu söylüyorsa iyi olarak aldığı bir şey olmalı. peki, referans olarak aldığı iyiyi kötüden ayıran nedir?
altın rengi tozları kilin üstüne nasıl geçirebileceğimi anlamaya çalışırken ortaya çıkan bir tabloydu. fotoğrafını çekmeden duramamıştım.* yakın zamanda da wallpaper unvanını yakıştırmaya başladım. çizerler için güzel bir seçenek olabilir belki*.
2002 yılında kurulmuş, bir merkür ödülü sahibi, ingiliz indie rock müzik grubudur.
alakasız da olsa eskilerden "the beatles" ile ilişkilendirdiğim müzik grubu. seviyorum kendilerini.
beklenmedik bir şekilde mahlası iştahımı açan yazardır. gece gece yapılır mı bu, daha doğrusu bir insanın canı neden salata çeker?*
işin şakası bir yana, yazdıkları hem eğlendiren hem de düşüncelerinizi etkileyen tarzda bir yazar. bunun yanında da kendinizi rahat hissetmenizi sağlayacak tatlı bir dile sahip. yeni tanıdım, iyi ki tanıdım*.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.