barzonunteki yazar profili

ama regl olduğu için pastaneden 72736363 kg profiterol almaya utanmayan kadındır.

kurumsal bi firmada baristayım, ara sıra kasaya da geçiyorum. genellikle fırsat olmadığı için cevap verilemiyor. başka bir müşteri o an konuşuyorsa ya da ona cevap veriliyorsa aslında içinizden "teşekkür ederim" diyorsunuz. şunu da ekleyeyim; müşterinin bu nezaketi her zaman çalışana iyi hissettirir çünkü maaş denilen şey verilen emeğin fiziksel kanıtıdır fakat "kolay gelsin, elinize sağlık" gibi ifadeler yapılan işin manevi karşılığıdır, iyi hissettirir. sırf davarlığına cevap vermeyenleri suratından anlarsınız zaten, o kekolara bir daha nezaket göstermenize gerek yoktur, içiniz rahat olsun.

bence antonin artaud ile yeraltının dibini kazıyan fakat bbg türü programlar vs. sayesinde artık pek de yeraltında kalamayan, yazmak isteyenler için her geçen gün daha da cesaret isteyen, daha bi karanlık odalara girmesini gerektiren edebiyat türüdür. şuan iş yerinde ve molada olduğum için beat kuşağı'ından falan girmiyorum meseleye. şahsen, hiç haz etmediğini söylese de ben yeraltı edebiyatına bukowski ile sürüklenmeye başlayan biriyim. şu sıralar da başka bir tür okuyamıyorum, zevk vermiyor. bir tek murat menteş iyi geliyor arada. uzun lafın sonu; tavsiye ederim.

işini evden online olarak yapanlar değişiklik olsun diye bir kafeyi belleyip sürekli oraya gitmeye başlıyorlar. bu kripto muhabbetleriyle ilgilenen arkadaş grupları kendi piyasalarını bi arada takip etmek için toplaşıyorlar. öğrenciler eğer ders çalışılabilecek bir bölüm varsa(büyük masalı) oraya koala gibi yapışıyorlar. bir de boş tayfa var sürekli kafede takılan ama onlar az sayıda ve her gün gelmiyorlar. bunlar bir baristanın 3-4 aylık gözlemidir. saygılar.

"benden önce birini getirdin mi hiç?" sorusuna yanıt olarak yapılabilir

3.sınıfta sınıf öğretmenim tarafından zorla şiir kulübüne yazdırıldım. ilk şiir kulübü dersinde hoca bize "şiir yazın" dedi ve yazdım. böyle başladı..

araya gireceğim; bence twerk ve popoyla ilgili videolar izlemeyi sevenler için çok faydalı bir uygulama. bu amaçla kullanınca akışınıza kolay kolay başka tür videolar düşmüyor.

eğer özgüven kaybı yaşadığınız bir dönemde iseniz, vücut tipiniz hiç önemli değil, gelişip gelişmediğiniz de çok önemli değil, sadece ağırlık antremanı çalışarak(düzenli olarak 2 hafta) kendinizi herkül gibi hissederek kaybettiğiniz özgüvenin iki katını geri kazanabilirsiniz. bu fiziksel değil psikolojik bir spor tavsiyesidir.

eğer erkek tarafıysanız "var" demek sizi daha çekici hale getirecektir. alternatif olarak; "var ama muhtemelen henüz haberim yok" gibi karşı tarafı düşündürecek ve konuyu istediğiniz yere çekmeye yardımcı olacak bir cümle kullanabilirsiniz.

tokat enseye atıldığında daha bir tatmin edici olan eylemdir

doğru an ve doğru tonda söylenince çok iyi çalışan bir cümledir.

sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?

32 yaşındayım ama yaşlı hissetmiyorum. yaşıtlarımla pek takılmam, alayı bitmiş aga

insanlara sebebini anlatmadan böyle bir baskı yaparsan, çocuk ya da büyük biri bile olsa sebep-sonuç ilişkisini kafada oturtamadığı için bir süre sonra balatayı yakar. birine bir şeyi işlemek istiyorsan, hele de bu camiye gitmek gibi bir eylemse ve söz konusu bir çocuksa, bu ancak özendirme ile yapılabilir ve yapılmalıdır. özellikle erkek çocuklarının babalarına "bende işe geleceğim banane banane" diye tutturması bu yüzdendir ve bu yol kullanılmalıdır. kısacası amaç güzel ama yöntem travmatik. yapmayın.

gonca vuslateri her bir yerden fırladığı ve her yerde yorumu vs. olduğu için midir bilmem bana samimi gelmiyor. samimiyetle ilgi manyaklığının arasındaki ince çizgide ama hangi tarafında kestiremiyorum. yani sevmiyorum diyemem ama sevmiyor gibiyim belki de seviyorumdur, hem bu kimin umurundadır ki falandır filandır

hergün hergün kulaklıkla dolaşınca bir haftada oluşabilecek durum. bunun olmaması için iki günde bir müzik yerine sesli kitap dinlemenizi tavsiye ederim.

kedilerime bulaşmayacaklardı aga. kedilerimin tüyleri arasında bir tane göreyim savaş ilan ediyorum borazanlar çalıyorum evde

merhaba ben can,
ben senin günahlarının toplamıyım.
sabah evden çıktığnda göz süzdüğün market elemanıyım,
otobüste "of ne s.kerim" dediğin gözlüklü kızım.
hani o sınıfta nefret ettiğin çalışkan öğrenciyim,
dayak yemekten korktuğun sokak çocuğuyum,
"ıyy kokar bu" diyip yolunu değiştirdiğin kağıtçıyım.
hoşt dediğin köpek,
hevesin geçince dışarı attığın kediyim,
insandan saymadığın hayat kadınıyım,
içtiğin otun dumanı,
kırdığın bardakların cam parçalarıyım.
durmadan yalan söylediğin baban,
bağırıp çağırdığın annenim.
senin beş para etmez hayat tecrübenim ben,
büyütmek istediğin göğüslerin,
aptal diye dalga geçtiğin o sarışınım.
çevresi için takıldığın popüler çocuğum,
kazık atmanı sineye çeken asker arkadaşınım,
ben o sevişmek istediğin, kankanın sevgilisi,
borç takıp kaçtığın iş ortağınım.
o varoş saydığın esenler,
hor gördüğün bağcılar delikanlısıyım.
okumaya zaman ayırmadığın kitapların tozlu kapaklarıyım ben.
sana, güya sınıfı geçirmeyen üniversite hocasıyım.
hep sevmeyi ertelediğin kardeşin,
otobüste yer vermediğin yaşlı amcayım.
ve son paranla oynayıp kaybettiğin kumarın pullarıyım ben.

ben senin kabusların,
ben uyuduğun odanın karanlıkta kalan kısmıyım.

merhaba ben can,
tanıştığına memnun olmadığın.

bir karşı başlık olarak; kozmetik firmalarının ürünlerinde sperm kullandığı dedikodusu.

romantizmin en vıcık halini yaşayan erkektir. alıcıları da vardır. pek saygı duyduğum bir tür değildir.