bilinmeyenbirkız yazar profili

bilinmeyenbirkız kapak fotoğrafı
bilinmeyenbirkız profil fotoğrafı
rozet
karma: 2011 tanım: 76 başlık: 10 takipçi: 29
Mutsuzluk yasak olsaydı yine mutsuzluğu seçerdim...

son tanımları


geceye bir sanat eseri bırak


inci küpeli kız - johannes vermeer

çoğu insan tarafından ¨kuzeyin mona lisa’sı¨ olarak düşünülen ¨inci küpeli kız¨, 17. yüzyılın alman ressamı johannes vermeer tarafından resmedildi. bakıldığında oldukça basit görünen bu portre ise aslında fazlasıyla gizemli! başrolünde sadece inci bir küpe takan kız görülse de kızın kimliği etrafındaki spekülasyon, vermeer’in metresi olmaktan onun 15 çocuğundan biri olmaya kadar uzanıyor. kızın saçlarının altın rengi, elbisesiyle zıtlık yaratan mavi bir bantla bağlı olması, arka fonun karanlığını denkleştirerek resme aydınlık kazandırıyor. 1665 yılı civarında yapılmış olan bu ünlü eser, hollanda’daki mauritshuis galerisi’nde görülebilir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

argüman

görüş: bir kimsenin herhangi bir durum, olay veya nesne ile ilgili henüz kanıtlanmamış yargılardır. ( bakış açısı )

bireyin yaşı, cinsiyeti, eğitimi, hayat tecrübesi, yaşadığı toplumun kültürü vb. kişilerin görüşlerini etkiler. bu nedenle görüşler özneldir. ayrıca filozofların özgün ( kendine has ) farklı, kendi içinde tutarlı, sistematik görüşleri vardır.

argüman: bir iddiayı desteklemek için öne sürülen haklı gerekçe ( neden ) 'dir.

görüşlerimizi savunurken ya da başka bir görüşü eleştirirken akla uygun sebepler ile açıklamaktır.

felsefede argümanlar çok önemlidir.

3 tür argüman vardır.

analitik ( mantıksal ): tümevarım ve tümdengelim ile yapılır.
retorik argüman: inandırıcı, etkileyici konuşarak ikna edilir.
diyalektik argüman: karşılıklı tartışmada her birey kendi görüşü için argümanlarını ortaya koyar.

akıl yürütme biçimleri

tümevarım - tümdengelim - analoji

tümevarım: özelden genele akıl yürütmedir. tek tek olgularından genel yargılara ulaşmaktır. bilimde, felsefede ve günlük hayatta kullandığımız bir akıl yürütmedir.

tümdengelim: genelden özele, bütünden parçaya doğru akıl yürütmedir. en fazla matematik ve mantık biliminde kullanılır. matematik formülleri, geneli ifade eder.

- bütün canlılar ölümlüdür. insan canlıdır. o halde insan ölümlüdür.

analoji: benzerliklerden yola çıkarak iki olay - nesne - varlık arasında akıl yürütmedir. özelden özele yapılır. bilinenden yola çıkarak bilinmeyen hakkında akıl yürütülür.

- mersin, akdeniz kıyısında ve sıcaktır. antalya da akdeniz kıyısındadır. o halde antalya da sıcaktır.

tutarlılık: bir felsefi görüşün kendi içinde çelişki taşımaması ve uyumlu olmasıdır. savunulan görüşün argümanları uyumlu olmalıdır.

felsefede temellendirme

bir düşünceyi, görüşü veya iddiayı gerekçeleri ile akla mantığa uygun açıklama yöntemidir.

temellendirme yapılırken tümevarım, tümdengelim ve analoji akıl yürütmeleri kullanılır.

savunulan ya da eleştirilen görüşün sebeplerini açıklamak günlük hayatta da aktif kullanılır.
devamını gör...

felsefe ile düşünme

felsefe ile düşünme

düşünme: nesne, olay veya semboller arasında bağ kurmaktır. akla mantığa uygun ve doğru düşünme ile felsefe yapılabilir.

mantık bilimi: doğru düşünmenin kural ve ilkelerini inceleyen bilim dalıdır.

doğru düşünmek için kavramları bilmeliyiz ve düzgün bir şekilde kullanarak düşünmeliyiz.

gerçeklik: nesne, durum ve olayların varlığını belirleyen kavramdır. iki tür gerçeklik vardır;

reel: doğada var olan, beş duyu organı ile algılanabilen somut varlıklardan oluşur.

* ağaç, taş, insan, kitap, güneş...

ideal ( düşünsel ): doğada var olmayan, insan zihni tarafından üretilen düşünsel - soyut - varlıklardır.

* sayılar, semboller, harfler, kavramlar, hayali karakterler...

doğruluk: varlıklara ilişkin bilgilerin nesnelerine uygun olmasıdır.

örnek; deniz tuzludur. gerçek varlık olan denize ait doğru bir bilgidir.

2 x 2= 4 eder bilgisi, ideal ( düşünsel ) varlık olan sayılar ile ilgili doğru bir bilgidir.

önerme: doğru ya da yanlış kesin yargı bildiren ifadelere denir.

* soru, emir, istek, dua, nida, cümleleri kesin yargı bildirmediği için önerme değildir.

hem felsefe hem bilim; önermeleri kullanarak bilgi üretir, eleştirir, sorgular.

* önermeler ikiye ayrılır;

analitik ve sentetik önermeler, önermenin içeriği düşünsel ( ideal ) varlıklar ile ilgili ise mantıksal bilgidir ve analitik önermedir.

örnek: üçgen üç kenarlıdır. bekar evli olmayandır. ekvator, dünyayı ikiye böler.

sentetik önerme: reel ( doğada bulunan ) varlıklar ile ilgili bilgi verir. doğruluğu için deney - gözlem yapılabilir.

örnek: ışık, sesten hızlıdır. güneş sıcaktır. tuzlu suyun kaldırma kuvveti daha fazladır.
devamını gör...

geceye bir sanat eseri bırak

almond blossom – çiçek açan badem ağacı (1890)

bu eseri van gogh yeğeni vincent’in doğumu nedeniyle yapmıştır. eserdeki tomurcuklar yeni bir başlanıgıcı, doğumu ve mutluluğu temsil etmektedir. van gogh kardeşi theo’dan bu eseri yeğenin başucuna asmasını istemiş, theo’da resmi küçük vincent’in başucuna asmıştır. van gogh’un resimlerinin birçoğu gibi, çiçek açan badem ağacı da japon baskılarından etkilendi.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

felsefi düşüncenin nitelikleri

felsefi düşüncenin nitelikleri ( özellikleri )

- akla, mantığa uygundur. ( rasyonel )
- tutarlıdır. ( fikirler kendi içerisinde uyumludur, çelişki yoktur. )
- felsefi düşünce refleksiftir. yani kendi üzerine düşünebilir.
akıl - aklın sınırlarını zorlar.
insan - kendi düşüncelerini sorgular.
felsefe - felsefe; felsefenin gerekliliğini, nasıl yapılacağını sorgular.
- felsefe özneldir.
- felsefe kesin değildir. ( genel - geçer; herkes için geçerli kesin doğru demektir. )
- felsefe genel - geçer değildir.
- felsefe şüphecidir.
- felsefe eleştireldir.
- felsefe sorgulayıcıdır.
- felsefe evrenseldir.
- felsefe bütüncüldür.
- felsefe sistemlidir.
- felsefe kümülatiftir. ( yığılır ) yani felsefede binlerce yıldır aynı sorulara verilen farklı cevaplar ve bakış açıları sayesinde bilgi yığılır.

örneğin; binlerce yıldır sevgi nedir? sorusu sorulur ve tekrar tekrar cevaplanır. tüm cevaplar birikir/yığılır.

* felsefede cevaplardan çok sorular önemlidir. cevaplar öznel olduğu için değişebilir. ama sorular kalıcıdır.

* felsefe antik yunanda ortaya çıkmıştır. ancak kadim kültürler olan; mısır, mezopotamya, çin ve hint uygarlıklarının da çok fazla etkisi vardır.

mitolojik/mit: efsanelere, masallara, dinlerin hikayelerine denir.

* yunan mitolojisinde zeus, tanrıların tanrısıdır gibi...

* felsefe, gerçekliği bütün olarak görmeye çalışır.

tarihte bilinen ilk filozof tales'tir. tales; evrenin ana maddesi, her şeyi başlatan ilk varlık, ilk neden nedir? ( arkhe ) sorusunu sormuştur.
devamını gör...

felsefenin bireye olan faydaları

felsefenin bireye katkıları

- akla, mantığa uygun düşünmeyi sağlar.
- düşünce ve davranışlarda tutarlı olmayı sağlar.
- eleştirmeyi, sorgulamayı öğretir.
- araştırıp, öğrenmeyi sağlar.
- saygılı ve hoşgörülü olur.
-kendine olan özgüveni ve saygısı artar.
-kendi düşüncelerini rahatlıkla ifade edebilir.
- özgün ve yaratıcı fikirlere karşı açık olur.
- bilim ve teknolojinin gelişmesinde etkindir.
- çevreye ve doğaya olan bilinci artar.
- dürüst, ahlaklı ve çalışkan bir birey olur.
- hayatını sorgular ve yaşamın amacını keşfeder.
- hayatı anlamlı yaşamak için sevgi, saygı, adalet, merhamet gibi duyguların önemini fark eder.
- olaylar ve kişiler arasındaki ilişkileri analiz etme ve açıklama becerisi kazanır.
- kendini sever, kendini tanır. başkaları için değil kendisi doğru bulduğu için böyle davranır.

bunun gibi birçok özelliklere ve donanımlara sahip olur. en önemlisi; kendisini, çevresini, hayatın amacını tanır ve keşfeder.

felsefe de, diğer alanlar gibi çok önemli bir yere sahiptir. insanın, sorgulamasını ve körü körüne bir şeylere bağlanmamasını sağlar. inandığı değerlerin önemini fark eder veya bunların faydasının olmadığını anlar. matematik gibi rasyonel alanların yanı sıra felsefe de bir milletin kendisini kalkındırması ve yüceltmesi için gerekli bir alandır.
devamını gör...

eyes wide shut

stanley kubrick'in son filmi olan, içerisinde psikanaliz ve cinselliği anlatan dram/gerilim türü bir filmdir. stanley kubrick, bu filmi 1999 yılında çekip yayıma girdikten hemen 4 gün sonra evinde ölü olarak bulunmuştur. her ne kadar sağlık sorunlarından dolayı öldüğü söylense de eşi cristiane kubrick, bu söylemleri yalanlamış ve onun bir suikast sonucu öldüğünü öne sürmüştür. gerçekten de bu filmden hemen sonra ölmesi tesadüfi olaylara bağlanamaz. çünkü bu film, normal bir hollywood filmi değildir. içerisindeki sembollerle, konuşmalarla, zihinsel faaliyetlerle bunun normal bir film olduğunu asla söyleyemeyiz. film, iki saat otuz dokuz dakika olsa da bazı söylentilere göre filmin sert sahnelerinin olduğu otuz dakika filmden kesilmiştir. izlediğimiz zaman gerçekten de filmin bazı yerlerinde kopukluk var gibi. sanki bir şeyler eksik. bunu izlediğiniz zaman anlayabilirsiniz. filmin ilk bir saati genel olarak sıkıcı ve donuk bir şekilde geçmektedir. ama film, dr.bill ile arkadaşı nick'in konuştuğu o sahneden sonra gerçekten başlıyor. eğer oraya kadar sabredip izleyebildiyseniz şimdi filmin gerçek konusuna giriş yapabiliriz. dr.bill arkadaşının sahne aldığı bir jazz mekanına girer. arkadaşı piyanisttir. onun müziğini dinledikten sonra arkadaşı yanına gelir ve içki içmeye başlarlar. arkadaşı buradan bir yerde daha sahne alacağım der. her sahne aldığım bu yer bana bir saat öncesinden söylenir ve bu sahne aldığım yer her defasında başka bir yerde olur dedikten sonra bill gülmeye başlar. burasının tuhaf olduğunu arkadaşı da biliyordur. ve asıl bomba olan şeyi patlatır. burada piyano çalarken gözleri tamamen kapalıdır. o sadece piyanosunu çalar, hiçbir şeyi görmesine izin verilmez. gerçekten de masonik ayin sahnesinde nick'in gözleri bir siyah bezle örtülüdür. buraya gelmeden önce de ona bir şifre verilir. bu şifre de fidelio yani sadakattir. şaşırtıcı bir şekilde gözündeki örtünün çok iyi bağlanmadığı zaman, çok farklı kızları gördüğünü söyler. böylece daha da meraklanan bill, kesin gitme kararı alır. ama oraya gidebilmek için kostüm ve maske alması gerekir. hızlıca bir taksiye binip rainbow costume adlı sokak kenarında bir kostümcüye uğrar.

içeriye girdiğinde tuhaf şeylerle karşılaşır. sahibi olan adamın genç kızı, bir odada iki yaşlı adamla cinsel ilişkiye girer. bill'in kulağına ise ermin astarlı pelerin kostümü al der. daha sonra gittiği ayin onu daha da şoka uğratacaktır. buradaki insanların hepsi maskeli ve kostümlüdür. ortadaki kırmızı pelerinli adam ilahi söyler ve etrafındaki kızlara emir vererek onların soyunmasını sağlar. sonra kızlar istedikleri erkeği seçer ve onlarla cinsel ilişkiye girerler. her bir odada erkekler ve kızlar cinsel ilişkiye giriyordur.

film burada bitmiyor ama sizi sıkmamak adına biraz kısa tutmaya çalışacağım. genel olarak konusunu size anlattım. ama tabii ki ne kadar konusunu size anlatsam da içerisinde çok fazla mesaj ve sembol var. filmi izledikten sonra bir blog sayfası olan http://michaelsikkofield.blogspot.com/2011/07/stanley-kubrick-zihin-kontrolu-ve.html bu sayfayı okumanızı tavsiye ederim. içerisindeki mesajların ve sembollerin ne anlama geldiğini, filmin ne anlatmak istediğini bizlere açıklıyor.

genel olarak şöyle bir toparlarsak konuyu; film, kesinlikle sıradan bir film değil. buradaki insanların çoğu ünlü ve elit kesim. yani mason ayinindeki insanlar sıradan bir insan olarak orada değiller. hatta buradaki malikane mentmore towers'tır ve rothschild ailesine aittir. yine her zaman karşımıza çıkan rockefeller ve rothschild ailesi burada da karşımıza çıkıyor. çünkü bu aileler dünyayı yöneten mason ve illuminati'nin babaları. buradaki kadınlar bir zihin kontrolünde ve seks kölesi olarak çalıştırıyorlar. cinselliği ve uyuşturucuyu, alkolü bizim gözümüze sürekli sokarak bunları normalleştirmeye çalışıyorlar. biz ise bunlara çabucak kanıyoruz.

dediğim gibi bunlar dünyanın her yerindeler ve olmaya da devam edecekler. ta ki biz uyanıp birlik oluncaya kadar... asıl korkuları bizim uyanık ve bilinçli bir toplum olup, dini değerlerimize sahip çıkmamız. işte bunların amaçları her şeyi yok etmek, dinleri parçalamak, kötülüğü dünyaya hakim kılmak. başka kelimeye hacet yok.

içerisindeki yer yer değişik müzikler ve bazı kelimelerin üzerinde sıkça durulması da kubrick'in bize mesaj verme şekli.

onlar gökkuşağının bittiği yer...

...
devamını gör...

felsefi soru

felsefi soru

insan, merak eden ve bilmek isteyen bir canlıdır. bunun için sürekli soru sorar. ancak soruların türleri farklıdır. gündelik sorular, bilimsel - felsefi sorular gibi.

gündelik sorular:
ihtiyaçları karşılamaya yönelik, pratik sonuç sağlayan sorulardır.

* akşama yemekte ne var?
* turşu nasıl yapılır?
* kapı açık mı?

bilimsel sorular: nasıl? soru eki kullanarak olguyu açıklamaya çalışır. deney - gözlem ile varlığın oluşumunu ya da aşamalarını açıklar.

felsefi sorular: nedir? sorusu ile ele aldığı konuyu derinlemesine düşünerek anlamaya çalışır. tek tek varlık ve olayları değil genel olan bir durumu ele alır.

felsefi sorular her dönemde tekrar tekrar sorulur. aynı sorulara farklı kültür, zaman ve kişiler farklı cevaplar verir. cevaplar özneldir. ancak ideal* olanı açıklamaya çalışır.

bilim, soruyu sorar ve kesin bir cevaba ulaşınca yeni bir soruya geçer. ancak felsefe verilen cevabın kesinliğini sorgular, yöntemini sorgular, bilimi sorgular. kendi bilgisini* sorgular.

felsefi sorunun özellikleri

1- gündelik ihtiyaçların dışındadır.
2- kalıcıdır. (tekrar tekrar sorulur )
3- dil ile ortaya konur.
4- yanıtı düşünce ve dilden geçer.
5- refleksiftir.
6- öze ( konuyu derinlemesine ) ilişkin inceler.
7-ideal olanı anlamaya çalışır.
8- genel niteliktedir.

örnek felsefi sorular

1- insan nedir?
2- iyi nedir?
3- güzel nedir?
4- ruh nedir?
5- devlet nedir?
6-adalet nedir?
7- varlık nedir?
8- vicdan nedir?
9- hayat nedir?
10- bilgi nedir?

bunun gibi birçok soru sorulabilir.
devamını gör...

dil

dil

dil; insanların duygu ve düşüncelerini anlatmak, iletişim kurmak amacıyla kullanılan semboller bütünüdür.

dil, toplumun kültürünü etkiler. düşünme biçimini, bilimi, sanatı, felsefeyi etkiler.

insanlar; olaylara, nesnelere ve durumlara isim ( ad ) vermişlerdir. onları kavramlaştırarak dili oluşturmuşlardır.

insan, düşündüklerini dil ile dışarıya aktarır. dilin olanakları, sınırları düşüncelerin açık ve anlaşılır ifade edilmesini etkiler.

dil, zaman içinde toplumun kültürüyle değişime uğrar. zengin kelime hazinesine sahip dillerin kullanıldığı toplumlarda bilim ve sanat, felsefe gelişir.

dil, düşünceyi düşünce ise dili etkiler.

konuştuğunuz dili daha kibar, daha saygılı kullandığınızda zamanla düşüncelerinizin de saygılı ve hoşgörülü olma yönünde değiştiğini fark edersiniz. ya da tam tersi olabilir.

kavram: nesnelerin zihindeki tasarımıdır. örneğin; dünyada farklı boyda ve özellikte pek çok ağaç var. ancak - ağaç - kavramını düşündüğümüzde zihnimizde kökleri, gövdesi, dalları ve yaprakları olan genel bir varlık canlanır. işte buna kavram denir.

kavramları dil ile ifade ederiz. buna terim denir.

* kavramları doğru yerde ve doğru anlamda kullanmak çok önemlidir. yanlış anlamaları, hataları, yanlış akıl yürütmeleri önlemek için doğru kullanılmalıdır.

kavramlar dil kalıplarıdır. konuşmayı öğrenirken benzer varlıkları genel bir kavramla ifade ederiz. insan, kedi, deniz... gibi

dil, geçmişten günümüze kadar birçok değişime uğramıştır. başka ülkelerle komşuluğa sahip olan ve onlarla kültür alışverişinde bulunan milletlerin dilleri, birbirinden mutlaka etkilenir ve oluşturmuş oldukları dil ya yozlaşır ya da gelişir.
devamını gör...

felsefe

felsefe

felsefe denilince ilk akla gelen akla, mantığa uygun düşünmek gelir. her insan, doğası gereği zaten düşünür. burada farklı bir durum olmalıdır. felsefe merak ile başlar. merak eden soru sorar. cevabı bulmak için araştırır, sorgular ve cevabı arar.

aynı durum bilim içinde geçerlidir. ancak bilimin aradığı cevap deney ile kanıtlanabilen, nesnel ve kesin doğrulardır. ancak bilimsel olmayan konularda cevap kesin değildir. doğru birden fazladır. bu alan felsefenin alanıdır.

örneğin; iyi, güzel, hoş, ahlak nedir? gibi soruların cevabı çoktur.

felsefe bu ve benzeri soruların cevaplarını, eleştirilerini, yorumlarını akla ve mantığa uygun bir şekilde arayan düşünme etkinliğidir.

felsefenin doğuşu

felsefe milattan önce 6.yüzyılda antik yunanda ortaya çıkmıştır.

* neden antik yunanda ortaya çıktı?

1- ticaret merkezi olduğu için farklı kültürler bir aradadır.
2- zengin bir toplumdur.
3- demokrasi ile yönetildiği için farklı görüşlere ve fikirlere saygı duyulur.
4- demokrasinin uygulanması için aristokratlar* eğitime çok önem vermiştir.
5- tüm işleri köleler yaptığı için boş vakitleri oldukça fazladır.

* neden milattan önce 6.yüzyılda ortaya çıktı?

bu döneme kadar insanlık yerleşik hayata geçip temel ihtiyaçları olan beslenme - barınma - güvenliği sağlamaya çalışmışlardır.

merak ve ihtiyaçları için bilgi öğrenmeye başlamışlardır.

soruların cevabını hep din bakış açısı ile yanıtlamışlardır.

milattan önce 6.yüzyılda temel ihtiyaçlarını karşılayan insanlar merak ettikleri soruların cevabını akıl ile aramaları, felsefenin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

felsefenin kelime anlamı: bilgiyi sevmektir. filozof ise - bilgiyi seven, arayan kişidir. yani kısacası bilgi ihtiyaçtan ziyade merak edildiği ve sevildiği için aranıyor.

bilgi: insanın aklını ve duyularını kullanarak kendini ve çevresini tanımasını sağlayan araçtır.

bilinç: insanın hem kendisi hem de çevresinin farkında olma durumudur.

öz bilinç: insanın kendisi hakkındaki farkındalığıdır. ben kimim, özelliklerim, duygularım, yeteneklerim, zayıflıklarım, hedeflerim nelerdir? gibi sorulara cevap vermektir.

düşünce: bilgi edinmeye yönelik tüm zihinsel faaliyetlerdir. algılama - kavrama - tasarlama - hayal etme - hatırlama - analiz etme gibi zihinsel etkinliklerin hepsi düşünmedir.

her insan, doğuştan düşünme yetisi ile doğar. doğru, akla mantığa uygun ve kendi içinde tutarlı düşünme felsefe için zorunludur.

düşünme biçimimiz, dünyayı anlama şeklimize neden olur. bu nedenle hayattaki en önemli şey düşünmek ve algılamaktır.
devamını gör...

sylvia plath


1932'de boston'da doğan sylvia plath, avusturya'lı bir anne ile alman bir babanın ilk çocuklarıdır. trajik yaşamı ve intiharıyla tanınan şair ve yazar olan sylvia plath, insanlar tarafından hüzünlü bir kadın yazar olarak bilinir. kendisini sırça fanus kitabıyla tanıdığımız yazar, depresyonu ve hayatını anlattığı otobiyografik romanıdır. aynı zamanda gizdökümcü şiirin önemli isimlerinden biridir.


babasını küçük yaşta kaybeden sylvia, duygusal olarak ağır bir çocukluk yaşar. bu yüzden annesine ve akrabalarına sarılır. ilk şiirini de babasını küçük yaşta kaybettiği için babasına olan nefretini 8 yaşında şiire yansıtır. bu hüzün dolu hayatı sadece babasıyla sınırlı kalmayacaktır. aynı zamanda annesi tarafından başarılı olması için çok çalıştırılmış ve kendisini derslerine adamıştır. bundan dolayı derslerinde çok başarılı bir öğrencidir. ama başarılı olmasına rağmen hayatında hiç mutlu olmamıştır. ta ki kocası ted hughes'la tanışana dek. onu çok sever ve hayatının onunla düzeleceğini düşünür. ama bunda da yanılır. çünkü kendisi gibi şair olan kocası da babası gibidir. yedi yıllık evlilik hayatlarında iki çocukları olur ve bu süre zarfında kocası onu birçok kez aldatır ve ihmal eder. ted hughes'la evlendiğinden beridir kendisi edebiyat alanında geriler ve yazmayı bırakır. hayatının aşkı ile evlendiğini zanneden plath, bir anda kendisini çocuklarına bakan bir ev hanımı ve kocasını bekleyen çaresiz bir eş olarak bulur. hughes'ın aldatmalarından ve ihanetlerinden bunalmış olan plath için bu ihanetler onun ölümüne yolculuk hazırlar. ikinci kattaki çocuklarının kurabiye ve sütlerini hazırlayıp, odalarına koyar. sonra odalarının kapısını kapatarak bantla iyice yapıştırır. aşağı inerek bir fırının gazını açıp kafasını içine sokar. böylece yıllardır düşündüğü intihar girişimi olumlu sonuçlanır. 30 yaşında gencecik hayatı son bulmuş olur.

hayatı tam trajik ve dram dolu olan plath, sırça fanusun içerisinde sıkışıp kalır. bir türlü çözüm bulamayan ve mutlu olamayan plath, bunun çözümünü intiharla bulmuş olur. aslında intihar edecekken bile çocuklarını düşünecek kadar iyi bir anne olan plath, bu ölümü hak etmemiştir.

14 yaşında yazdığı şiiri;


canım yanmaz sanmıştım

canım yanmaz sanmıştım;
kendimi acı geçirmez sanmıştım
bağışıklık kazandığımı ruhsal acıya
ya da ıstıraba

nisan güneşiyle ısınmıştı dünyam
yeşil ve altın renkleriyle pullanmıştı düşüncelerim
ruhum neşeyle doluydu yine de hissettim
yalnız neşenin zapt edebileceği
o keskin tatlı acıyı

daha yükseğe uçtu ruhum martılardan
durup bir nefes almadan çok yükseklere uçan
şimdi sürtüyorlar pırpır eden kanatlarını
gökyüzünün mavi çatısına

(insan kalbi çok narin olsa gerek –
atan bir nabız, titrek bir şey
kırılgan, kristalden bir enstrüman parıldayan
ya ancak ağlayabilen ya da şarkı söyleyebilen)

sonra, ansızın griye döndü kalbim
ve karanlık neşemi alıp götürdü
mat ve ağrılı bir boşluk kaldı geriye
dikkatsiz ellerin yok etmek için uzandığı

benim gümüşten mutluluk ağım
hayretle duraksadı o eller
beni sevdiğinden
gök kubbemin enkazını görebilmek için döktü gözyaşlarını

(insan kalbi çok narin olsa gerek –
atan bir nabız, titrek bir şey
kırılgan, kristalden bir enstrüman parıldayan
ya ancak ağlayabilen ya da şarkı söyleyebilen)


bu güzel gülüş şimdi bir ölü...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

küçük prens

dünyada çokça satılan ve okunan bu kitap, fransız yazar ve pilot olan antoine de saint-exupéry tarafından yazılıp 1943 yılında yayımlanmıştır. türkçe'ye çevrilmiş adı ise küçük prens'tir. orijinal dili fransızca olup, en iyi kısa roman ödülü almış bir kitaptır. türü fabl/ çocuk edebiyatı gibi masalımsı ve çocuklara yazılmış olan bu kitap, her ne kadar çocuk kitabı gibi lanse edilse de içerisindeki anlamların aslında büyüklere göre olması şaşırtıcıdır. ilk okunduğu zaman belki çok fazla anlaşılmayacak olsa da birkaç okumadan sonra neler anlatılmak istendiği daha fazla anlaşılır olacaktır. fransız yazar ve pilot antoine de saint-exupéry, 2.dünya savaşı yılları arasında topluma olan eleştirilerini bir çocuk kitabı üzerinden anlatmaya çalışmıştır. içerisindeki çizimleri bile kendisi çizmiştir. kitabı çocukluk arkadaşı olan leon werther'e ithafen yapmıştır. türkiye'de çevirisi ünlü olan kişiler cemal süreya ve tomris uyar'ın çevirmiş oldukları can çocuk yayınevi'dir.

eserde küçük bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyası anlatılır. yazarın uçağı bozularak sahra çölü'ne düşer ve o sırada küçük prensle karşılaşır. küçük prens, yaşadığı yerleri, maceralarını, dostluklarını ve büyüklere olan eleştirilerini yazara anlatmaya başlar. b612 asteroidinde yalnız yaşayan bir çocuktur. gezegeninde bulunan ve tek dostu olan gülüne özenle bakar, onu sular ve korur. bu yüzden gülü için daha fazla nasıl yardımcı olabilirim düşüncesiyle gezegeninden ayrılarak başka gezegenlere yolculuk yapmak zorunda kalır. toplam 6 ayrı gezegene yolculuk yapan küçük prens, orada yaşayan insanlarla karşılaşır ve diyalog kurar. her bir gezegende büyüklere has olan kendini beğenmişlik, amaçsız sahip olma duygusu, öğrenmeden uygulama gibi kalıplaşmış davranışlarla karşılaşır. ve hiçbirinden bir sonuç almadan mutsuz bir şekilde ayrılır. son gezegen olarak dünyaya varır. dünya, diğer gezegenlere oranla daha büyük ve kalabalık bir yerdir. burada insanlar; kılık kıyafetleriyle, fiziksel görünüşleriyle saygı görülür ve değer verilir. kısacası insanların fikirlere ve görüşlere değil, kapitalizmin getirdiği zenginlik olgularına göre insanların değeri fazla olur.

aslında içerisindeki eleştiriler oldukça anlamlı ve doğrudur. çünkü insanlar çıkarları, bencillikleri için yapmayacakları şey yoktur. savaşlar, yıkımlar hep insanın kendini büyük görmesinden kaynaklanmış olup, dünyanın sonunu da yine insanın kendi eliyle işlemiş olacağı aşikardır. fikirler, önemli değildir - fakir ve çaresiz insanlar adına - . eğer zenginsen güçlü sensindir. ve hiç kimse senin düşüncelerini, fikirlerini sorgulayamaz. eğer paran yoksa, dünya için çok yararlı işler yapacağın fikirlerin bile olsa sen bir hiçsindir. para eşittir güç demektir. bu dünyanın kanunları parayla işler, parayla döner. bu yüzden insanlar da fikirlerini özgürce söylemekten kaçınırlar - her ne kadar düşünme ve açıklama özgürlüğü olsa da - .

eğer hala okumadıysanız geç kalmadan okuyun derim. ne kadar abartılmış, içi boş kitap denilse de içerisinden alınacak çok güzel öğütler vardır. her kitap - bazı kitaplar hariç - insana farklı bakış açısı sağlar, hayal kurmasını, okuduklarından farklı anlamlar çıkarmasını, insanların özelliklerini, dünyanın adaletini sorgulamayı, eleştirmeyi en önemlisi insan olmayı sağlar. bu şekilde okursanız inanın çoğu kitap hayatınızı değiştirecek ve farklı anlamlar çıkarmanızı sağlayacaktır.

son olarak kitaptan güzel alıntılarla tanımı sonlandırmak istiyorum;


kendini yargılamak, bir başkasını yargılamaktan çok daha zordur. eğer kendini iyi bir şekilde yargılamayı başarırsan bu, senin gerçek bir bilge olduğunu gösterir.

sana ait olanı bu kadar önemli yapan, onun için harcadığın zamandır.

insanlar hayal etmekten yoksundurlar. onlar sadece kendilerine söylenenleri tekrar edip dururlar.

büyüklerin hepsi birer çocuktu.

devamını gör...

illuminati

illuminati, 1776 yılında filozof olan adam weishaupt tarafından beş kişiyle kurulmuş gizli bir topluluktur. kelime anlamı; aydınlanmış, aydınlanmışlar olarak geçer. aydınlanma çağında, insanların batıl inançlarına, ön yargılarına, dinin sosyal hayat üzerindeki etkisine ve iktidarın kötü yönetimine karşı kurulmuş gizli bir örgüttür. 1776 yılında resmi olarak kurulmuş olmasına rağmen ortaçağdan beridir varlığını sürdürdüğü ve amaçlarının aslında bütün dinleri yok edip, tek din ve devlet - yeni dünya düzeni - üzerine bir dünya kurmak istemeleridir. her ne kadar başta insanlık için şirin gibi görünse de, aslında bu örgütün amacı tüm dünyayı yeniden kendi zihinlerinde kurmuş oldukları yönetimle ele geçirmektir. bunun için faaliyetleri hala gizli bir şekilde sürmekte olup, kollarının çok yere ulaştığı da şu anki dünyada açıkça belli olmaktadır. müzik camiasından sivil örgütlere, ülke yönetiminden para basımına kadar birçok yerde faaliyetleri hızla sürmektedir. hakkında birçok film yapılmış ve bir sürü komplo teorileriyle adı duyulan bu örgüt, gördüğümüzden çok daha fazla derin anlamlar içerdiğini görmekteyiz. genelde tek göz - piramit, horus'un gözü, üçgen - gibi simgelerle bilinmektedir. hatta çoğu kanal - örnek olarak disney channel gibi - bu simgeleri açıkça gözümüze sokmakta ve yeni dünya düzenini bize aşılamaktadır ve zihinlerimizi bu şekilde kolayca yönetebilmektedir. yaptıkları en bilindik yöntemler ise, çoğu filmde, dizide, çizgi filmlerde subliminal mesajlar vererek zihinlerimizi kontrol etmektedirler. sadece filmlerde veya dizilerde değil kitaplar da bile illuminati ile ilgili birçok teori ve bilgiler yazılarak insanlara bu konuda bildiğimizden çok daha derin bir örgüt olduğunu bize açıkça bildirmektedirler. bazen bir çizgi filmde olacakları önceden gösterirler ya da oyun kartları gibi üzerinde dünyada olabilecek şeyleri bize önceden haber verirler. aslında bunlar açıkça bizi tehdit ettiklerini ve kendilerinin her şeyi kontrol edebileceklerini göstermektedir. hala günümüzde çoğu insan illuminati'nin ne olduğundan ziyade adını bile duymamıştır. açıkça her sembolde, her mesajda kendilerini bize ifşa ederken insanların zihni bunu algılayamamaktadır. bu da onların çok başarılı bir örgüt olduğunu bize anlatmaktadır. ve gördüğümüz üzere ünlü oyunculardan film yöneticilerine, şarkıcılardan futbolculara kadar birçok üyesi bulunmakta ve her geçen gün üye sayısı da artmakta.

illuminati'nin anlatıldığı düşünülen 10 film

1. sihirbazlar çetesi
2. melekler ve şeytanlar
3. eyes wide shut
4. the wanted
5. kaptan amerika: kış askeri
6. the da vinci code
7. malefiz
8. v for vendetta
9. sherlock holmes
10. sihirbazın çırağı

eğer illuminati ile ilgili daha fazla bilgi almak istiyorsanız eyes wide shut filmini izlemenizi tavsiye ederim. kitap olarak da dan brown'un melekler ve şeytanlar, da vinci şifresi kitabını okumanız sizin için yararlı olacaktır. bu iki kitabın yukarıda yazdığım gibi filmi bulunsa da kitabını okumanızı tercih ederim. kitabı okuduktan sonra film olarak izlerseniz daha iyi olacaktır. youtube'da bildiğiniz üzere bununla ilgili birçok video yapan kanallar var. onları da izlerseniz az çok bu örgüt hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. diyeceğim şu ki; her ne kadar bize yansıtılan bu komplo teorileri doğru olmamakla birlikte çok daha derin anlamlar da içerdiğini unutmayalım. çünkü bu örgüt bilinenden daha fazlası. bu anlatılanlar, yapılanlar ancak buzdağının görünen kısmı olabilir. görünmeyen kısmı ise meçhul... bunu yaşayıp göreceğiz.
devamını gör...

adagio for strings

samuel barber tarafından bestelenen ve klasik müzik dünyasında bu parçayla adını duyurduğu, acıklı ve rahatlatıcı bir müziktir adagio for strings. birçok filmde çalınan ve insanların hüznüyle birleşen bu müzik, hafızalardan maalesef ki silinemiyor. 1936 yılında çıkan bu parça hala birçok müzisyen tarafından çalınmakta ve adını sildirmemektedir.

insanın duygularını en üst zirveye taşıyan, her notasında farklı anlamlar bulunan ve kısa yaşamımızın amacını sorgulatan nadide bir eserdir. her dinlediğimde kendimi kaybediyorum. öylesine derinden etkiliyor ki, sadece dinlemek değil adeta yaşıyorum müziğin içinde. her bir dizesinde denizin dalgasına tutulmuş gibi oradan oraya savruluyorum. bazen bağırmak istiyorum herkese ve her şeye. bazen de herkesi ve her şeyi unutmak istiyorum. bir müzik bile bu kadar acıtıyorsa beni, gerçekten savunmasızım demek ki. yalnız kaldığım her an müziklerle avutuyorum kendimi. onlarla yaşamın amacını anlıyorum. onlarla kendimi buluyorum, kendi eksikliğimi. zaten bir bütün değilim ki, her bir parçaya ayrılmışken. her bir parçada görüyorum ben, benden gidişimi.

bu müziği kesinlikle dinlemenizi istiyorum. eğer dram türü bir kitap okuyorsanız arka planda bunu dinlemek sizi kitabın daha da derinliklerine sokacaktır.

aşağıya linki bırakıyorum. iyi dinlemeler ^^

https://youtu.be/izqsge0l450
devamını gör...

epilogue

rus müzisyen ve piyanist evgeny grinko'nun tiny mouse tales albümünün bir parçasıdır. müzik türü alternatif/ bağımsız, çıkış tarihi 2018'dir. türkiye'de rusya'dan daha çok ünlü olduğu iddia edilen evgeny grinko, türkiye'de çok sayıda konser vermiştir. en ünlü bestesi ise valse isimli eseridir. youtube'da +30 milyondan fazla izlenmiştir. bunun gibi birçok ünlü müzikleri vardır.

en beğendiğim müziği ise once upon a time isimli şarkısıdır. aslında neredeyse bütün müziklerini severek dinliyorum. gerçekten insanı uzak diyarlara götürüyor. sözsüz olması; insanın kendi hayalleriyle süslemesine yardımcı olurken, ruhumuzun kanatlanıp uçmasını sağlıyor. bazen çocukluğumu bazen şu anı ve bazen de gelecekte ne olacağımı düşündürüyor. herkesin derinlerde saklamış olduğu duyguları vardır. işte evgeny grinko tam da içimizde biriktirdiğimiz, sakladığımız ne varsa zihnimize tekrardan düşmesini sağlıyor. dinlerken duygusallaştığım ve çocukluk anılarıyla dolmuş olan zihnim beni bertaraf ediyor. hayatın amacını sorgulamak kadar yoruyor bazen.

başka dinlediğim müzikleri ise; faulkner's sleep, dusty room, jane maryam. bunları da dinlemenizi tavsiye ediyorum.

dinlemek isterseniz diye aşağıya epilogue adlı şarkının linkini bırakıyorum.

https://youtu.be/zkcvz3wpe4e
devamını gör...

sad romance

sad romance, ji pyeong kwon adlı sanatçının drama sonatina albümünün nadide eseridir.

keman ile çalınan ve çok derin duygulara sevk eden hüzünlü bir tınısı vardır.

hiçbir klasik müzik birbiriyle kıyaslanamaz. çünkü onları klasik yapan da, her birinin farklı notaları ve içerdikleri anlamlardır. klasik müzik, insanın stresini hafifletirken bir yandan da yaratıcılığını arttırır, ilham kaynağı olur ve duyguları aktifleştirir. her bir duyguyu bağımsız olarak hissetmemizi sağlarken bir yandan da bu duyguların karışımıyla hissizlik de oluşabilir. birçok duyguyu aynı anda hissetmemiz bizi garip bir durumun içine sokabilir. bu yüzden başka şeylerde olduğu gibi müziği de ölçülü bir şekilde dinlemek insan ruhu için daha faydalı olacaktır.

bu müziğin içinde sanki her duygu birbiriyle dans ediyor ve yaşamlarının amaçlarını unutmuş gibiler. aynı bizler gibi. belki de her duygu, ruhumuzun tatması ve yaşaması için gereklidir. çünkü bir duygu olmadığı zaman, domino etkisiyle diğer duygulara da yansıyarak anlamsızlaşır. böylece insan giderek hissizleşir ki; hissizlik, bomboş bir uzayda süzülüp giden bir toz bulutu gibidir.

klasik müziğin yeri ben de çok ayrıdır. hatta her gün saatlerce dinliyorum desem şaşırmayın lütfen. :)

müziği dinlemeniz için bırakıyorum.

https://youtu.be/ja7jajne8a0
devamını gör...

babaya mektup

franz kafka'nın; babasına içindeki kalmış olan öfkesini, nefretini, sevgisini, pişmanlığını, keşkelerini anlattığı kısa ama duygularla dolu bir mektuptur. bu mektup ise, asla babasına ulaşamamıştır. franz kafka'yı iyi anlayabilmek için ilk önce babaya mektup kitabını okumalısınız. zira diğer kitaplarındaki ezilmişlik ve tükenmişlik sendromunu tam olarak anlayamazsınız ve okurken 'bu kadar da karamsar olunmaz.' demenize gerek kalmaz. hayatına baktığımız zaman franz kafka'nın, en büyük faktör babasıdır. baba, öyle bir babadır ki ne çocuklarını sever ne onların değerlerini anlar ne de kendi kibri ve büyüklüğünden hayatının hangi noktalara varacağını bilmez. halbuki bir baba; çocuğu için elinden geleni yapar, onu değerli hissettirir, onun gelecekte iyi bir meslek sahibi olması için çalışır, evlilik hayatının güzel geçmesini ister, çocukluğunu ona zindan değil cennete çevirir. ama bu baba, öyle bir baba asla değildir. hele de franz kafka'nın - oğlunun - gözünde.

kitabın genel hatlarını incelersek aslında bir aile kurumu; ne kadar çocuklarının gelişimiyle düzenli olarak ilgilenir ve onların sağlıklı bir birey olarak büyümeleri için çalışırsa, o aile ideal bir ailedir. bu ailede, çocuklar geri planda değil onların da bazı konularda söz sahibi oldukları bir yerdir. çünkü bir çocuğu ne kadar dışlar ve değersiz hissettirirsen, bu onda kalıcı bir hasara neden olacaktır. bu kalıcı hasar da bir çocuğun çocukluğundan başlayarak, yaşlılığına kadar gidebilecek bir manevi huzursuzluğun sebebi olacaktır. psikolojik rahatsızlıklar ve bedensel rahatsızlıklar, çocuğun duygusal ve fiziksel gelişimini oldukça etkileyecektir. sağlıklı ve bilinçli bir aile, çocuğu yetiştirmek için önemli bir faktördür.

her ne kadar franz kafka, babasına olan nefretini açıkça dile getirse de, ona içten içe bir hayranlık duyuyordur. çünkü franz kafka'nın hayalindeki ideal erkek figürü, tam da babası gibi güçlü ve çevik birisidir. her konuda sözünü geçiren ve bir bakışıyla bile ortalığı kasıp kavuran, kendisini değersiz hissettiren her türlü insana karşı kibirli olan bir yapıya sahiptir.

eğer franz kafka'yla gerçekten konuşabilseydim, her daim onun çok başarılı bir yazar ve avukat olduğunu söylerdim. çünkü o, bu sözlerin hepsini fazlasıyla hak ediyor. ne kadar babasının gözünde bir hiç gibi olsa da.

son olarak kitaptan bazı etkileyici sözler bırakıyorum;


"gözünde böylesi bir hiç olduğum yönündeki kahredici düşünceyle yıllar sonra bile acı çektim."

"benim için her şeyin ölçütü sendin."

"senin çok seyrek görülen, özellikle güzel, sessiz, hoşnut, olumlayıcı bir gülümseme tarzın da vardır ki, yöneldiği kişiyi çok mutlu edebilir. çocukluğumda bu gülümsemelerden payımı aldığımı çok açık bir biçimde hatırlayamıyorum, ama almış olmalıyım, çünkü sana henüz masum göründüğüm ve senin büyük umudun olduğum bir zamanda bunu benden niye esirgemiş olasın ki?"
devamını gör...

dindar yazarlara sorular

#1249743 adlı soruya yanıt;

allah, zamandan ve mekandan münezzehtir. o, doğmamış ve doğrulmamıştır. her şey ona muhtaçtır. o hiçbir şeye muhtaç değildir.

cennet ve cehennem, ruh ebedi olacaktır. bu tabii ki allah'ın ol demesi ile olan bir şeydir.

allahü teâlâ, var etmiş olduğu şeylerden, dilediklerini, tekrar yok edecek, dilediklerini de, yalnız kendi bileceği fayda ve sebeplerden dolayı, hiç yok etmeyecek, bunlar ebedi, yani sonsuz var olacaklardır demektir. allahü teâlâ, dilediğini yapar ve istediğini emreder. demek ki, âlem yani her şey, allahü teâlânın dilemesi ve kudreti ile vardır. var olmaları için ve varlıkta kalmaları için, allahü teâlâya muhtaçtır; çünkü baki olmak demek, varlığın her an devam etmesi demektir. başka bir şey olmak demek değildir. hem var olmak, hem de varlıkta kalabilmek, allahü teâlânın iradesi, dilemesi ile olur.

cennet ve cehennemde ebedi kalacak olanlar kimlerdir?

allahü teâlâ, cenneti de, cehennemi de dolduracaktır. müminler, cennette ebedi kalacak ve sayıları hiç eksilmeyecektir. kâfirler de, cehennem de sonsuz kalacak ve sayıları eksilmeyecektir. cehennemden sadece, günahkâr müminler, cezalarını çektikten sonra çıkıp cennette girecek ve orada sonsuz kalacaklardır.

https://dinimizislam.com/detay.asp?aid=3964
devamını gör...

schindler’s list

1993 yılında yayıma giren savaş / drama konulu bir filmdir. konusu gerçek bir hayat hikayesine dayanmaktadır. filmin ambiyansı, oyunculukları ve en önemlisi duygusal müziği filmi adeta üst noktalara taşıyan unsurlardır. yönetmenliğini steve stelberg'in üstlendiği 2. dünya savaşı ve sonrasında geçen olayların anlatıldığı bir filmdir. filmde dikkat çeken bir diğer unsur ise, geneli siyah - beyazın hakim olduğu ama sadece bir yerde kırmızı paltolu küçük bir kızın geçtiği yerdir. bu film, umutların ve acıların birbiriyle beraber olduğunu gösteriyor. ilk izlediğim zaman gerçekten belki saatlerce ağlamışımdır. ilk başta bu filmi bilmiyordum ve müziğini dinliyordum. müziği o kadar güzel ve hüzünlüydü ki bunun bir film müziği olduğunu öğrendim. öğrenir öğrenmez de direk schindler's list yazarak filmi açıp izledim. biraz uzun olsa da o kadar akıcı ve güzeldi ki bir çırpıda izleyip bitirdim. hala etkisinde kaldığımı söylemeliyim. izlemeyenler varsa mutlaka izlesin derim.

filmin ayrıntılı konusuna gelecek olursak; 2. dünya savaşı yıllarının nazi almanyasında bir girişimci olan oscar shindler, askeri alanda malzemeler üreten ve geliştiren bir fabrika kurar ve burada yahudileri çalıştırarak sermayesine sermaye katar. ilk başlarda her ne kadar bu insanlara karşı çok ılımlı olmasa da, gün geçtikçe ve savaşta ölen insanları gördükçe vicdanı sızlamaya başlar. bunları çok görmezden gelmeye çalışsa da vicdanı rahat etmez ve yahudileri bu savaştan kurtarabilmek ve onları yaşatmak amacıyla, ne kadar kişi varsa hepsinin bir listesini çıkarttırır. bununla görevli kişi ise yine bir yahudi olan, aynı zamanda oscar schindler'in arkadaşı itzhak stern'dir. birlikte ne kadar yahudi varsa isimlerini alırlar ve ellerinden geldikçe onları fabrikaya alarak canlarını kurtarırlar. ama bu fabrikada çalışmayan insanların çoğu öldürülmüştür ve sadece oscar schindler'in fabrikasında çalışan 1100 polonyalı yahudi kurtulabilmiştir. en sonunda oscar'ın konuşması ve insanların ona bu yaptıklarından dolayı minnettar olduklarını göstermesiyle duygusallaşır ve pişman olur. ama iş işten geçmiştir. sadece 1100 polonyalı yahudi kurtulmuştur ve onun sayesinde soyları tükenmemiştir. ve oscar öldüğünde soyları tekrar artan polonyalı yahudiler, her yıl onu anmak amacıyla mezarına gelerek bir taş koyarlar ve onun için dualar okurlar.


son olarak oscar'ın son sahnede konuştuğu anlam ve hüzün dolu cümleleri sizler için buraya yazacağım.


daha fazla insanı kurtarabilirdim. bu araba. satsam, goeth bu arabayı alırdı. arabayı neden satmadım ki? on kişi ederdi. on kişi. on kişi daha. bu iğne, iki kişi. bu altın. iki kişi. buna karşılık bana iki kişi verirdi. en azından bir. bana bir kişi verirdi, bir kişi daha. bir insan daha. bir insan, stern. bunun için… daha fazlasını kurtarabilirdim. kurtarmadım! kurtarmadım!

her kim bir hayat kurtarırsa, bütün dünyayı kurtarmış sayılır.

schinder: kuvvetli bir iraden var. irade güç demektir. evet, işte buna güç denir, bu yüzden de bizden korkuyorlar. onları istediğimiz gibi gebertebildiğimiz için korkuyorlar. onları öldürme hakkına sahip olduğumuz için bizden korkuyorlar. suç işleyen birini cezalandırabiliyoruz, adamı öldürüp kendimizi iyi hissedebiliyoruz. aslında buna güç denmez adalet denir, güç farklı bir şeydir. öldürme yetkisine sahip olup da öldürmüyorsan güçlüsündür.
goeth: demek sence güç bu?
schindler: evet güç bu amon, güç buna denir.


bir de filmin müziğinin bir başka versiyonu olanı dinlemeniz için aşağıya bırakıyorum. dinleyin, pişman olmazsınız.

https://youtu.be/nwsfa0ixnu8
devamını gör...

7. koğuştaki mucize

film, güney kore yapımı miracle in cell no 7 adlı filmden uyarlanan dram türü bir filmdir. içerisinde haksızlıkların, acıların, dramların olduğu ve izlerken gözyaşlarımızın firar edeceği bir filmdir. adalet kavramını sorgulattıran, insanların engelli olmasının sevgiden, merhametten yoksun olamayacağını gösterir. her ne kadar insanların bakış açısı engelli olan kişilere karşı çok iyi olmasa da, bu film bunu çok iyi açıklamış ve her insanın sevgiyle büyüyeceğini, merhametin çok güzel bir duygu olduğu, baba figürünün çok önemli olduğunu anlatması benim için ayrıca mükemmel bir ayrıntı.

konusuna gelecek olursak; 1983 yılında askerlerin cirit attığı bir ege kasabasında yaşayan ve engelli olduğundan dolayı üzerine bir öldürme iftirası atılan memo'nun suçsuz yere hapse atılması ve 7 yaşındaki kızıyla tekrar beraber olabilmek için hapishanedeki arkadaşlarının da yardımıyla bir mucizenin gerçekleştirilmeye çalışılmasını konu alıyor. herkes memo'nun ölmesini ve adaletin yerine getirilmesi için bir idam cezasına çarptırılmasını ister. ama memo, suçsuz ve masum bir babadır. onun saf ve masum olduğunu gören hapishane arkadaşları da onun tekrar kızıyla buluşabilmesi için birlik olurlar. bu her ne kadar çok kolay bir şey olmasa da bunu akıllarına koyarlar ve ne yapacaklarını düşünürler. zaman geçerken memo'nun da idamı yaklaşıyordur. idam günü geldiği zaman memo'nun yerine başka bir adamı koyarlar ( kendi rızası üzerine ) ve adam idam edilir. son olarak memo kurtulur ve kızı ovayla tekrar birbirlerine kavuşurlar. mucize ise gerçekleşmiş olur.

memo'nun kendi kızıyla aynı zekaya sahip olmasına rağmen, merhameti ve onu kendinden fazla sevmesi, korumak istemesi beni çok etkiledi. onun için tüm acılara katlanması ve sadece tek isteği onu tekrar görebilmek olması bir babanın haykırışlarıdır.

son olarak filmden bazı replikleri bırakmak istiyorum;


"baba idam değil, baba iyi adam..."

"halbuki sevmek biri için ölmek değil, her şeye rağmen yaşayabilmekmiş."

"benim hastalığım yalan söyleyenlere inanmak. "
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim