orijinal adı: brief an den vater
yazar: franz kafka
yayım yılı: 1952
eser, kafka'nın otoriter ve başarılı bir iş insanı olan babasıyla hiçbir zaman kuramadıkları baba-oğul ilişkisinden dolayı kendini yetersiz hissetmesini; ona duyduğu sitem, öfke ve üzüntüyle aktardığı itiraf niteliğindeki bir mektupla okuyucuya aktarıyor.
yazar: franz kafka
yayım yılı: 1952
eser, kafka'nın otoriter ve başarılı bir iş insanı olan babasıyla hiçbir zaman kuramadıkları baba-oğul ilişkisinden dolayı kendini yetersiz hissetmesini; ona duyduğu sitem, öfke ve üzüntüyle aktardığı itiraf niteliğindeki bir mektupla okuyucuya aktarıyor.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "uykusuzkahve" tarafından 08.01.2021 05:10 tarihinde açılmıştır.
1.
franz kafka’nın düzen üzerine olan görüşlerini aktardığı eseridir. babası ile olan ilişkisini, aile kavramını ve babasının üzerinde kurmak istediği hakimiyeti anlatır. anne ve babanın aslında çocuklara birer figüran olduğunu, onları izleyerek gözlemleyerek hareketlerinin ve düşüncelerinin şekillendiğini görebiliriz. ebeveynlerin çocuklar üzerinde kurmak istediği hakimiyeti ve baskıcı durumların, ileriye dönük büyük travmalar yaşatabildiğini anlayabiliriz.
--- alıntı ---
o zaman ve her zaman tek ihtiyacım olan şey desteklenmekti. senin mutlak fiziksel varlığın bile beni eziyordu. mesela şunu kabinde sık sık birlikte soyunduğumuzu hatırlıyorum. ben sıska, kırılgan ve narinken, sen güçlü, yapılı ve iri yarı bir adamdın. kabinde bile kendimi zavallı biri olarak görürdüm, üstelik sadece senin önünde değil, tüm dünyanın önünde çünkü benim gözümde sen her şeyin ölçütüydün.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
o zaman ve her zaman tek ihtiyacım olan şey desteklenmekti. senin mutlak fiziksel varlığın bile beni eziyordu. mesela şunu kabinde sık sık birlikte soyunduğumuzu hatırlıyorum. ben sıska, kırılgan ve narinken, sen güçlü, yapılı ve iri yarı bir adamdın. kabinde bile kendimi zavallı biri olarak görürdüm, üstelik sadece senin önünde değil, tüm dünyanın önünde çünkü benim gözümde sen her şeyin ölçütüydün.
--- alıntı ---
devamını gör...
2.
okuduğumda kafka'ya saygı duyduğum kitaptır. kendimden bir parça mı buldum bilmem ama zamanında babasına söyleyemediklerini sonradan mektupla itiraf etmiştir. çocukluğunda babasının karakteriyle nasıl ezildiğini, daha sonrasında kendi karakterine oturan özelliklerin aslında babasından kaynaklandığını içimi burka burka anlatan bir kitap.
devamını gör...
3.
kafka'nın babasının onun karakter ve mizacı üzerine etkisini anlatan kitabı.kitabı okurken ebeveynlerin tutum ve davranışlarının çocuklar üzerindeki etkisini ve bunların yıkıcılığını bir kez daha farkettim.
devamını gör...
4.
üzerimizde bir gölge ile büyürüz biz erkekler. yaş aldıkça yaşlanmamak kadınlara özgü bir kapristir elbette ama yaş alsak da yaşlanamamak sadece erkeklerin harcıdır. ne kadar büyürsek büyüyelim bir demokles kılıcı sallanır tepemizde. ne zaman tepemize ineceğini bilemeden, şeytan azapta yaşarız. yaptıklarımız, hep bizden önce, bize çok benzeyen bir adamın hayatının sağlamasıdır çoğu zaman, ya da o adamın yaşadığı hayatın eksiklerini gidermek için piyasaya sürülmüş deneme sürümü gibiyiz sanki. biz büyümeye başlamadan önce babamızın sadece ayaklarını görebilecek kadar aşağılarda kalırız, büyüdükçe belki dizlerine kadar ulaşabiliriz, her halükarda onu ulaşmak için yukarı bakmak zorundayızdır ama biz onun karşısında başımız öne eğeriz. bu yüzdendir ki bir baba ile oğulun göz teması kurması enikonu imkansızdır. siz hep onun önceden yaşamış olduklarını yaşadığınız için, sürekli uyarılırsınız. “biz de zamanında neler yapmadık”lı cümleler kakılır başımıza. “biz sizin yaşınızdayken”li öğüt ve mesaj içerikli cümleler çarpar, sakarlığa meyyal zihnimize.
bir türlü derdini anlatamazsın. çünkü ona karşı sarf edebileceğin cümleler yoktur. savunmaya geçemezsin, kendini anlatamazsın, farklı bir adam olduğunu veya olmaya çalıştığını ifade edemezsin. o dediğim dedik adam, ne kadar büyürsen büyü, hep büyüyünce anlayacağımız cümlelerle savunurlar kendilerin, eğer savunma ihtiyacı duyarlarsa. duymazlarsa eğer sadece üstten bakan bir gülümseme belirir dudaklarının kenarında, bizim bir ucundan tutunup uçurumdan düşmemek için dua ettiğimiz bir gülümseme.
sonra kendi kişiliğin oluşmaya başladığında onun gibi bacak bacak üstüne attığını görürsün, sigarayı onun gibi içersin, onun gibi yürürsün, onun gibi tutarsın çay bardağını ve bu yaptıklarını farkında olmadan yaparsın. fark ettiğinde içinden sarkan buzullar yerle bir olup bulundukları yerden düşüp ve düştüğü yer yine senin içindir.
dünyanın gelmiş geçmiş en büyük yazarı olan franz kafka, bu dertten en çok mustarip olan yazarlardan biridir. elbette başka isimler de vardır, dumas’yı sayabiliriz mesela. ama hiçbiri kafka kadar bu etkinin altında ezilmemiştir. kafka babasının karşısında o kadar küçülmüştür ki hayatı boyunca, kendinin onu karşısında “hamamböceği” olarak gördüğü bile olmuştur. kendi fiziksel yetersizlikleri karşısında, babasının olymposvari fiziği daha da fazla ezilmesine neden olmuştur. kafka babasına karşı içinde büyük bir korku beslemektedir. hatta bu korku o dereceye varmıştır ki, yazı yazarken bile ondan korkmayı sürdürmüştür:
“şimdi sana yazıyla yanıt vermeye kalkıyorsam, bu yanıtta da yine pek çok boşluk kalacak, çünkü söz konusu nedeni kaleme alırken, senden duyduğum korku ve bunun yol açacağı sonuçlar sana karşı özgür davranmaktan beni alıkoyacak, konunun büyüklüğü belleğimle zeka gücümü enikonu aşacaktır. “
kafka için babası önünde duran büyük bir duvarlar dizisidir. en önde duran duvarı aşsan da arkasında daha büyük bir duvar belirir ve bu döngüsel bir intihara dönüşene kadar sürer. baba imajından asla kurtulamaz kafka, her an aklındadır, her an önündedir, her an onun için bir engeldir.
“bazen dünya haritasının önüme serilmiş olduğunu ve senin boylu boyunca üzerine uzandığını hayal ediyorum.”
kafka, babasına yazdığı bu büyük ve uzun mektupta bile yeterince açık olmayı başaramamıştır, hep aralık bir kapının ardından seslenir gibi ulaşmaya çalışmıştır babasına. yazı sürecinde babasının etkisinin büyük olduğunu düşünürsek belki bu babaya teşekkür borçluyuzdur.
bir türlü derdini anlatamazsın. çünkü ona karşı sarf edebileceğin cümleler yoktur. savunmaya geçemezsin, kendini anlatamazsın, farklı bir adam olduğunu veya olmaya çalıştığını ifade edemezsin. o dediğim dedik adam, ne kadar büyürsen büyü, hep büyüyünce anlayacağımız cümlelerle savunurlar kendilerin, eğer savunma ihtiyacı duyarlarsa. duymazlarsa eğer sadece üstten bakan bir gülümseme belirir dudaklarının kenarında, bizim bir ucundan tutunup uçurumdan düşmemek için dua ettiğimiz bir gülümseme.
sonra kendi kişiliğin oluşmaya başladığında onun gibi bacak bacak üstüne attığını görürsün, sigarayı onun gibi içersin, onun gibi yürürsün, onun gibi tutarsın çay bardağını ve bu yaptıklarını farkında olmadan yaparsın. fark ettiğinde içinden sarkan buzullar yerle bir olup bulundukları yerden düşüp ve düştüğü yer yine senin içindir.
dünyanın gelmiş geçmiş en büyük yazarı olan franz kafka, bu dertten en çok mustarip olan yazarlardan biridir. elbette başka isimler de vardır, dumas’yı sayabiliriz mesela. ama hiçbiri kafka kadar bu etkinin altında ezilmemiştir. kafka babasının karşısında o kadar küçülmüştür ki hayatı boyunca, kendinin onu karşısında “hamamböceği” olarak gördüğü bile olmuştur. kendi fiziksel yetersizlikleri karşısında, babasının olymposvari fiziği daha da fazla ezilmesine neden olmuştur. kafka babasına karşı içinde büyük bir korku beslemektedir. hatta bu korku o dereceye varmıştır ki, yazı yazarken bile ondan korkmayı sürdürmüştür:
“şimdi sana yazıyla yanıt vermeye kalkıyorsam, bu yanıtta da yine pek çok boşluk kalacak, çünkü söz konusu nedeni kaleme alırken, senden duyduğum korku ve bunun yol açacağı sonuçlar sana karşı özgür davranmaktan beni alıkoyacak, konunun büyüklüğü belleğimle zeka gücümü enikonu aşacaktır. “
kafka için babası önünde duran büyük bir duvarlar dizisidir. en önde duran duvarı aşsan da arkasında daha büyük bir duvar belirir ve bu döngüsel bir intihara dönüşene kadar sürer. baba imajından asla kurtulamaz kafka, her an aklındadır, her an önündedir, her an onun için bir engeldir.
“bazen dünya haritasının önüme serilmiş olduğunu ve senin boylu boyunca üzerine uzandığını hayal ediyorum.”
kafka, babasına yazdığı bu büyük ve uzun mektupta bile yeterince açık olmayı başaramamıştır, hep aralık bir kapının ardından seslenir gibi ulaşmaya çalışmıştır babasına. yazı sürecinde babasının etkisinin büyük olduğunu düşünürsek belki bu babaya teşekkür borçluyuzdur.
devamını gör...
5.
(bkz: franz kafka) nın muhteşem eseri. aslında tam olarak şöyle söylenebilir: eğer baba'ya mektup'u okumadıysanız kafka'yı anlamanız mümkün değildir. kafka'nın tüm eserlerini okumuştum bu kitaptan önce. tabi ki hayatıyla ilgili de okuduklarım bildiklerim vardı. kafka ileri derecede sosyal anksiyetesi olan, kronik depresif bir devlet dairesindeki odasında tek başına çalışan otel odalarında kalan "silik" bir tip. bütün kitaplarında istisnasız hepsinde otoriteye karşı bir başkaldırı, iktidara ve güç sahiplerine karşı bir itiraz bulunmakta. süreki bir otoriteyle kavga güç sahipleriyle itişme içinde olduğunu görürüz. kendisini ve karakterlerini hep otoriteyle kavga eden çoğu zaman otorite karşısında güçsüz çaresiz ve yenilmiş olarak görürüz. o ki (bkz: dava) da sebebi hiç belli olmadan bir göz altına alınış ve yine sebebi belli olmadan bir mahkeme ve cezaevi süreci mevcut. kitap boyunca otoriteye eleştiri bürokrasiye eleştiri mevcut. o ki (bkz: şato)da kahramanımız iktidarı ve otoriteyi simgeleyen şato'ya varmak ister ama bir türlü ulaşamaz. o ki (bkz: dönüşüm) de artık kahramanımız bir böcek haline gelmiştir. kendisinden bir böcek olarak bahseder. neden sonra baba'ya mektup'u okuduğumuzda anlıyoruz ki bütün bu kavga bu isyan bu başkaldırı ve bu yenilgi bu sosyal anksiyete hepsi ama hepsi babasıyla olan ilişkisiyle alakalı. psikanalizle ilgilenen hocalarım bu durumu daha iyi açıklayacaklardır mutlaka.
böyle bir kitap işte baba'ya mektup. kafka edebiyatını anlamamız için mutlaka okumalı ve iyi analiz etmeliyiz. bir kitap değil zaten ziyadesiyle bir mektup. içinde ne var ne yoksa dökmüş. gün gün saat saat her şeyi ama her şeyi yazmış babasına dair. gerçekten çok kötü bir çocukluk gerçekten çok kötü bir baba oğul ilişkisi. arkadaşım bana ilk önerdiğinde şey demişti: bak al bu kitabı oku. kafka'yı tanımaktan ziyade senin kendi ilişkini anlamana ve yorumlamana da yarayacak.
peki benim cevabım ne oldu: la oğlum benim babamla hiç bir ilişkim yok ki zaten ben ne alaka??
arkadaşım: -------
böyle bir kitap işte baba'ya mektup. kafka edebiyatını anlamamız için mutlaka okumalı ve iyi analiz etmeliyiz. bir kitap değil zaten ziyadesiyle bir mektup. içinde ne var ne yoksa dökmüş. gün gün saat saat her şeyi ama her şeyi yazmış babasına dair. gerçekten çok kötü bir çocukluk gerçekten çok kötü bir baba oğul ilişkisi. arkadaşım bana ilk önerdiğinde şey demişti: bak al bu kitabı oku. kafka'yı tanımaktan ziyade senin kendi ilişkini anlamana ve yorumlamana da yarayacak.
peki benim cevabım ne oldu: la oğlum benim babamla hiç bir ilişkim yok ki zaten ben ne alaka??
arkadaşım: -------
devamını gör...
6.
her cümlesi öfke barındırıyor gibi gözükse de büyük bir hüzünle yazılmış mektup. üstelik hayatın bir oyunu gibi alıcısıyla hiç buluşmamış bir mektup. bir koşu yarışından çıkmış ve o yarışı ikincilikle bitirmiş gibi, köşede kalmış, birinciyi ve onunla ilgilenenleri o köşeden izlemiş gibi bir mektup.
ben bu kitabı bireyin gelişiminde aile faktörünün ne kadar önemli olduğuna kısaca değinerek incelemek istiyorum. daha sonrasında kendi duygularıma ve kitabı okurkenki düşüncelerime de yer vereceğim elbette, pek bir şey hissedemesem de.
çocuklar ebeveynlerinin ilgisine ve gösterdikleri sevgisine muhtaçtır. hissettirilmeyen sevgi, ebeveynin sırf sert duruşuna zeval gelmesin diye çocuğunun başını bile okşamaması sevgi değildir çocukların gözünde. şu an azalsa da eskiden türk aile babası modeli genelde budur. hatta bir büyüğümden şu sözü duyduğumu hatırlıyorum ''babam başımı okşamazdı ama gece gelip üzerimi örttüğünü gördüm, seviyordu beni. sadece göstermiyordu.'' peki çocuk yarı uykuluyken değil de mutluyken, oyun oynuyorken mesela, başı okşansaydı ne olurdu ki? o ebeveynine daha çok bağlanırdı belki, daha güvende hissederdi. seni seviyorum demek ve o şekilde hareket etmek neden bu kadar zordu?
franz kafka'nın babasıyla arasında bir güç gösterisi var. babası normal hayatında da otoriter bir kişilik. kendisi birçok zorluklardan geçtiği için çocuğunun karşılaştığı bir zorlukta ''bu ne ki?'' diyebilecek bir baba. bu yüzden çocuğunu yetersiz ve güçsüz gören biri. kafka ise her şeyin ölçütü olarak babasını gören, onun mükemmel gücü ve başarısı karşısında oldukça güçsüz, başarısız ve en önemlisi güvensiz hisseden bir çocuk. öyle ki bu yetersizliği ve güvensizliği hayatı boyunca devam etmiş bir birey.
kafka'nın babasına karşı kızgın ve üzgün olması, babasını ne kadar sevdiğinin bir göstergesiydi benim için. mektuptaki duygular geçse de babasına duyduğu hayranlık pek geçmedi bana. hiç yaşamadığım bir duyguyu bir mektubun geçirmesini beklemek haksızlık olurdu sanırım.
''beni çileden çıkaran şeyin seni etkilemesi gerekmez artık ya da tersi, senin için masumiyet olan benim için suç sayılabilir ya da tersi; sende sonuçsuz kalan şey beni mezara götürebilir.''
ben bu kitabı bireyin gelişiminde aile faktörünün ne kadar önemli olduğuna kısaca değinerek incelemek istiyorum. daha sonrasında kendi duygularıma ve kitabı okurkenki düşüncelerime de yer vereceğim elbette, pek bir şey hissedemesem de.
çocuklar ebeveynlerinin ilgisine ve gösterdikleri sevgisine muhtaçtır. hissettirilmeyen sevgi, ebeveynin sırf sert duruşuna zeval gelmesin diye çocuğunun başını bile okşamaması sevgi değildir çocukların gözünde. şu an azalsa da eskiden türk aile babası modeli genelde budur. hatta bir büyüğümden şu sözü duyduğumu hatırlıyorum ''babam başımı okşamazdı ama gece gelip üzerimi örttüğünü gördüm, seviyordu beni. sadece göstermiyordu.'' peki çocuk yarı uykuluyken değil de mutluyken, oyun oynuyorken mesela, başı okşansaydı ne olurdu ki? o ebeveynine daha çok bağlanırdı belki, daha güvende hissederdi. seni seviyorum demek ve o şekilde hareket etmek neden bu kadar zordu?
franz kafka'nın babasıyla arasında bir güç gösterisi var. babası normal hayatında da otoriter bir kişilik. kendisi birçok zorluklardan geçtiği için çocuğunun karşılaştığı bir zorlukta ''bu ne ki?'' diyebilecek bir baba. bu yüzden çocuğunu yetersiz ve güçsüz gören biri. kafka ise her şeyin ölçütü olarak babasını gören, onun mükemmel gücü ve başarısı karşısında oldukça güçsüz, başarısız ve en önemlisi güvensiz hisseden bir çocuk. öyle ki bu yetersizliği ve güvensizliği hayatı boyunca devam etmiş bir birey.
kafka'nın babasına karşı kızgın ve üzgün olması, babasını ne kadar sevdiğinin bir göstergesiydi benim için. mektuptaki duygular geçse de babasına duyduğu hayranlık pek geçmedi bana. hiç yaşamadığım bir duyguyu bir mektubun geçirmesini beklemek haksızlık olurdu sanırım.
''beni çileden çıkaran şeyin seni etkilemesi gerekmez artık ya da tersi, senin için masumiyet olan benim için suç sayılabilir ya da tersi; sende sonuçsuz kalan şey beni mezara götürebilir.''
devamını gör...
7.
franz kafka'nın; babasına içindeki kalmış olan öfkesini, nefretini, sevgisini, pişmanlığını, keşkelerini anlattığı kısa ama duygularla dolu bir mektuptur. bu mektup ise, asla babasına ulaşamamıştır. franz kafka'yı iyi anlayabilmek için ilk önce babaya mektup kitabını okumalısınız. zira diğer kitaplarındaki ezilmişlik ve tükenmişlik sendromunu tam olarak anlayamazsınız ve okurken 'bu kadar da karamsar olunmaz.' demenize gerek kalmaz. hayatına baktığımız zaman franz kafka'nın, en büyük faktör babasıdır. baba, öyle bir babadır ki ne çocuklarını sever ne onların değerlerini anlar ne de kendi kibri ve büyüklüğünden hayatının hangi noktalara varacağını bilmez. halbuki bir baba; çocuğu için elinden geleni yapar, onu değerli hissettirir, onun gelecekte iyi bir meslek sahibi olması için çalışır, evlilik hayatının güzel geçmesini ister, çocukluğunu ona zindan değil cennete çevirir. ama bu baba, öyle bir baba asla değildir. hele de franz kafka'nın - oğlunun - gözünde.
kitabın genel hatlarını incelersek aslında bir aile kurumu; ne kadar çocuklarının gelişimiyle düzenli olarak ilgilenir ve onların sağlıklı bir birey olarak büyümeleri için çalışırsa, o aile ideal bir ailedir. bu ailede, çocuklar geri planda değil onların da bazı konularda söz sahibi oldukları bir yerdir. çünkü bir çocuğu ne kadar dışlar ve değersiz hissettirirsen, bu onda kalıcı bir hasara neden olacaktır. bu kalıcı hasar da bir çocuğun çocukluğundan başlayarak, yaşlılığına kadar gidebilecek bir manevi huzursuzluğun sebebi olacaktır. psikolojik rahatsızlıklar ve bedensel rahatsızlıklar, çocuğun duygusal ve fiziksel gelişimini oldukça etkileyecektir. sağlıklı ve bilinçli bir aile, çocuğu yetiştirmek için önemli bir faktördür.
her ne kadar franz kafka, babasına olan nefretini açıkça dile getirse de, ona içten içe bir hayranlık duyuyordur. çünkü franz kafka'nın hayalindeki ideal erkek figürü, tam da babası gibi güçlü ve çevik birisidir. her konuda sözünü geçiren ve bir bakışıyla bile ortalığı kasıp kavuran, kendisini değersiz hissettiren her türlü insana karşı kibirli olan bir yapıya sahiptir.
eğer franz kafka'yla gerçekten konuşabilseydim, her daim onun çok başarılı bir yazar ve avukat olduğunu söylerdim. çünkü o, bu sözlerin hepsini fazlasıyla hak ediyor. ne kadar babasının gözünde bir hiç gibi olsa da.
son olarak kitaptan bazı etkileyici sözler bırakıyorum;
"gözünde böylesi bir hiç olduğum yönündeki kahredici düşünceyle yıllar sonra bile acı çektim."
"benim için her şeyin ölçütü sendin."
"senin çok seyrek görülen, özellikle güzel, sessiz, hoşnut, olumlayıcı bir gülümseme tarzın da vardır ki, yöneldiği kişiyi çok mutlu edebilir. çocukluğumda bu gülümsemelerden payımı aldığımı çok açık bir biçimde hatırlayamıyorum, ama almış olmalıyım, çünkü sana henüz masum göründüğüm ve senin büyük umudun olduğum bir zamanda bunu benden niye esirgemiş olasın ki?"
kitabın genel hatlarını incelersek aslında bir aile kurumu; ne kadar çocuklarının gelişimiyle düzenli olarak ilgilenir ve onların sağlıklı bir birey olarak büyümeleri için çalışırsa, o aile ideal bir ailedir. bu ailede, çocuklar geri planda değil onların da bazı konularda söz sahibi oldukları bir yerdir. çünkü bir çocuğu ne kadar dışlar ve değersiz hissettirirsen, bu onda kalıcı bir hasara neden olacaktır. bu kalıcı hasar da bir çocuğun çocukluğundan başlayarak, yaşlılığına kadar gidebilecek bir manevi huzursuzluğun sebebi olacaktır. psikolojik rahatsızlıklar ve bedensel rahatsızlıklar, çocuğun duygusal ve fiziksel gelişimini oldukça etkileyecektir. sağlıklı ve bilinçli bir aile, çocuğu yetiştirmek için önemli bir faktördür.
her ne kadar franz kafka, babasına olan nefretini açıkça dile getirse de, ona içten içe bir hayranlık duyuyordur. çünkü franz kafka'nın hayalindeki ideal erkek figürü, tam da babası gibi güçlü ve çevik birisidir. her konuda sözünü geçiren ve bir bakışıyla bile ortalığı kasıp kavuran, kendisini değersiz hissettiren her türlü insana karşı kibirli olan bir yapıya sahiptir.
eğer franz kafka'yla gerçekten konuşabilseydim, her daim onun çok başarılı bir yazar ve avukat olduğunu söylerdim. çünkü o, bu sözlerin hepsini fazlasıyla hak ediyor. ne kadar babasının gözünde bir hiç gibi olsa da.
son olarak kitaptan bazı etkileyici sözler bırakıyorum;
"gözünde böylesi bir hiç olduğum yönündeki kahredici düşünceyle yıllar sonra bile acı çektim."
"benim için her şeyin ölçütü sendin."
"senin çok seyrek görülen, özellikle güzel, sessiz, hoşnut, olumlayıcı bir gülümseme tarzın da vardır ki, yöneldiği kişiyi çok mutlu edebilir. çocukluğumda bu gülümsemelerden payımı aldığımı çok açık bir biçimde hatırlayamıyorum, ama almış olmalıyım, çünkü sana henüz masum göründüğüm ve senin büyük umudun olduğum bir zamanda bunu benden niye esirgemiş olasın ki?"
devamını gör...
8.
kitapta kafka'nın karakterinin şekillenmesinde babası ile olan ilişkisinin ne kadar önemli bir yer tuttuğu görülmektedir. tek etken tabiki de bu değil, yaşadığı ve çocukluk döneminin geçtiği zamanı ve mekanları da bir bütün olarak ele almak gerekir.
ama babasının ona karşı olan tutumu kafka'nın kararsız, sürekli kendini yetersiz hisseden, onaylanma ihtiyacı duyan, amiyane tabirle ezik bir karaktere bürünmesine neden olmuştur. adeta kendini dönüşüm romanındaki böcek gibi hissetmiştir.
ama babasının ona karşı olan tutumu kafka'nın kararsız, sürekli kendini yetersiz hisseden, onaylanma ihtiyacı duyan, amiyane tabirle ezik bir karaktere bürünmesine neden olmuştur. adeta kendini dönüşüm romanındaki böcek gibi hissetmiştir.
devamını gör...
9.
kafka milena'ya mektuplarda babasına mektup yazdığından ve bunu da avukatlara özgü hilelere başvurarak yaptığından bahseder okuyanlar bilir. . ben de bunu okuduğumdan beri kendisine büyük bir öfke duymaktayım. küçük ölçekte düşünürsek kandırıldım gibi hissediyorum.tüm bu hikayenin gerçeklik payı yok mudur tabiki vardır. devlete kaptırırken babayı da aradan çıkarmıştır belki de tam tersi bilemeyiz. büyük ölçekte düşüneceksek de..
eserin ismi babaya mektuptur. çünkü burda bahsedilen baba kafkanın babası değil olabilecek tüm otorite ve baskı mekanizmalarıdır. var olan devlet düzeni ve hiyerarşi eleştirilir. üstün ve baskın olanın ezik olanı, ataerkil olanın anaerkil olanı, burjuvanın halkı nasıl ezdiğini anlatır. bu kitap onun bu konudaki tüm çekirdek fikirlerini oluşturduğu ve bunu sembolik olarak bizlere sunduğu kitaptır. var olan sistemin bir eleştirisidir. sen aslında iyisin, olması gerekensin ama bize yaşattığın ve dayattığın şeyler kabul edilebilir değil, bugün içinde yaşadığınız köhne durum senin yüzünden demenin başka bir yoludur.
iktidar kafka için kaçınılmaz olan ve döngüsüne asla karşı konulamayacak bir girdap gibidir. evlilik de bir erkek için iktidarın en kısa yoludur. her erkek doğal yollarla toplumda hiç zorlanmadan kolayca adapte olabileceği o küçük iktidara evlilikle sahip olur. bağımsızlaşır, söz sahibi olur. bu yüzden kafka bu evlilik başkaldırısını yapar ve babasıyla tartışır. aslında onu kızdıran bahsettiği sarışın sekterle evlenememek değil bağımsız fikrinin desteklenmiyor oluşudur.
geniş bir açıdan değerlendirecek olursak da aslında yaşadığı şey oedipus kompleksidir. babayla yarış, ona öykünme, onu geçme hatta yenme isteğidir. bu yüzden onunla sürekli çatışır.
ne diyelim kendi deyişiyle ezik, korkak, hassas, çelimsiz, kararsız, huzursuz, kaygısız ve soğuk kafka babanla problemini çözmek için mektubunu annene vermen bile faul koçum. bu bir iç döküş bir yakarış ama babanın haberi bile yok. üzücü.
biz biz olalım azıcık güçlü olmaya çalışalım arkadaşlar ayrıca bir ebeveyn olacaksak da unutmayalım ki
mesele çocuklarına verebileceğin herhangi bir ders değil, mutlu bir yaşamdı
eserin ismi babaya mektuptur. çünkü burda bahsedilen baba kafkanın babası değil olabilecek tüm otorite ve baskı mekanizmalarıdır. var olan devlet düzeni ve hiyerarşi eleştirilir. üstün ve baskın olanın ezik olanı, ataerkil olanın anaerkil olanı, burjuvanın halkı nasıl ezdiğini anlatır. bu kitap onun bu konudaki tüm çekirdek fikirlerini oluşturduğu ve bunu sembolik olarak bizlere sunduğu kitaptır. var olan sistemin bir eleştirisidir. sen aslında iyisin, olması gerekensin ama bize yaşattığın ve dayattığın şeyler kabul edilebilir değil, bugün içinde yaşadığınız köhne durum senin yüzünden demenin başka bir yoludur.
iktidar kafka için kaçınılmaz olan ve döngüsüne asla karşı konulamayacak bir girdap gibidir. evlilik de bir erkek için iktidarın en kısa yoludur. her erkek doğal yollarla toplumda hiç zorlanmadan kolayca adapte olabileceği o küçük iktidara evlilikle sahip olur. bağımsızlaşır, söz sahibi olur. bu yüzden kafka bu evlilik başkaldırısını yapar ve babasıyla tartışır. aslında onu kızdıran bahsettiği sarışın sekterle evlenememek değil bağımsız fikrinin desteklenmiyor oluşudur.
geniş bir açıdan değerlendirecek olursak da aslında yaşadığı şey oedipus kompleksidir. babayla yarış, ona öykünme, onu geçme hatta yenme isteğidir. bu yüzden onunla sürekli çatışır.
ne diyelim kendi deyişiyle ezik, korkak, hassas, çelimsiz, kararsız, huzursuz, kaygısız ve soğuk kafka babanla problemini çözmek için mektubunu annene vermen bile faul koçum. bu bir iç döküş bir yakarış ama babanın haberi bile yok. üzücü.
biz biz olalım azıcık güçlü olmaya çalışalım arkadaşlar ayrıca bir ebeveyn olacaksak da unutmayalım ki
mesele çocuklarına verebileceğin herhangi bir ders değil, mutlu bir yaşamdı
devamını gör...
10.
okurken beni çokça hüzünlendiren kafka'nın belki de en can alıcı cümlelerle dolu, çocukluk yaralarıa dair izleri görebileceğimiz olan kitabı.
o cümlelerden biri de şudur mesela :
...
bütün yetiştirilme tarzımın bir sonraki sonucu ise bana seni uzaktan yakından hatırlatan her şeyden arkamı döndüğüm gibi kaçmamdı.
...
o cümlelerden biri de şudur mesela :
...
bütün yetiştirilme tarzımın bir sonraki sonucu ise bana seni uzaktan yakından hatırlatan her şeyden arkamı döndüğüm gibi kaçmamdı.
...
devamını gör...