deathera yazar profili

deathera kapak fotoğrafı
deathera profil fotoğrafı
rozet
karma: 1041 tanım: 49 başlık: 0 takipçi: 35

son tanımları


kuvvetli bir alkış

uzun zamandır büyük beklentilerle yolunu gözlüyordum. tadı damağımda kaldı, tek kırgınlığım bu. bari dizi demeseydiniz de kesip biçip koymak yerine film deseydiniz. en azından kendimi hazırlardım.
ilk bölümün ilk dakikasından itibaren içine çekiyor, ama öyle kusursuz bir atlayış değil sanki bir girdap gibi, döne döne dibi boylayacakmışçasına. güldüğüm oldu, olmadı diyemem ama sürekli kendi gerçekliğimin bu kadar sert yüzüme vurulması can yaktı. çocukları ile alakalı konuştukları sahnelerde sürekli arkamdan benim dedikodumu yapıyorlarmış gibi hissettim.



beşinci bölüm sen bana ne ettin öyle? metinin kendini arayıp arayıp bir türlü bulamamış olmasına mı yanayım yoksa ebeveynleri tarafından büyütülürken sürekli arabulucu rolünü hiç istemeden üstlenmiş olmasına mı yanayım. nasıl bulabilirdi ki zaten kendisini? ahu' cum ben hep sen olmak istedim ömrü billah. çok istedim, çok özendim ama metin gibi bende duramadım eleştirmeden boktan fikirlerini, üç kuruş etmeyecek heveslerini, süslemeye çalıştığında anlamı değişmeyen cümlelerini. metinin üstten tavrı mı sorun yoksa senin eksikliklerini metin' de görmen mi?
anne ve babasıyla olan ilişkilerine bakıyorum, annesi ile konuşurken babasını koruyup kollaması, babasıyla konuşurken çok daha sert bir tonda, annesini koruyup kollaması ve bunu kendini bildi bileli yapıyor olduğu gerçeği. kocaman adam oldu kaldığı evi gördünüz mü, annesinin karnında nasıl yaşadıysa aynı viraneyi yaratmış. yaptığı son işte kullandığı yılan başlığı da anasının karnında karşımıza çıkmıştı. metin hatırlıyor o zamanlarını bu yüzden sürekli mutsuz ve kendini akışına veya geleceğine yönlendiremiyor. unutmak lütuf mu, bu sonuca mı varmalıyız?
hatırladığı için mi evini ve yaşamını benzeştirdi? yoksa hatırlamasaydı da gene geleceği nokta, o oda ve ev mi olacaktı? gene turuncuya takık yıllar mı geçirecekti? hatırlamasaydı belki evinin önünde nostalji partilerine katılır mıydı? veya yedi kere üç yirmi bir eder miydi?


keşke berkun bey ile konuşabilme şansım olsaydı. ne çok seviyorum işlerini. kendisine yerli wes anderson yakıştırmaları yapılıyor. bende haksız bulmuyorum bu yakıştırmaları. ancak bir kopya gibi değil, kendi tarzı ve çizgisini ustalıkla gösteriyor. eski usul geniş planda yaptığı zoomlar çok keyifli, işinin içine sırıtmadan bu usulünü yediriyor. velhasıl kelam izlemeyen arkadaşımla sohbeti keserim. şimdi buraya kuvvetli bir alkış rica ediyorum!
devamını gör...

kül (film)

konusu gayet ilgi çekici bir film. fantastik görseller ve çöl sarısının kullanıldığı balat semti de çok güzel renk katmış. oturmayan, filmi sevmeme engel olan bir şeyler var. yok yok klişe kavga seansında sevişmeleri değil, yok kötü oyunculuklar da değil. uzatmayayım bu yokları, sırtını yasladığı tüm klişeleri alalım bir kenara. sanırım en çok rahatsız olduğum şey film ilerlerken karakterlerin tekrar tekrar baştan yazılıyormuş gibi başka başka rollere bürünmeleri oldu. şimdi bir ufak da spoiler gireceğim.


sanırım bende bir sorun var filmin sonunu şöyle anlamak istedim; ilk sahnede ki turuncu sakallı abimiz artık kendinden yazmayacağını ve yeni bir şeyler deneyeceğini söylüyor. filmin sonunda kül kitabının lansmanını yapmakta. bende şöyle düşündüm; başrol karakterimiz olan kızın okuyacağını biliyor zaten. çünkü ilk hep o okur eşinin de kadeh kaldırırken söylediği gibi. ve bulduğu ıncıklı cıncıklı, bir kısmı doğru olan gizemli abimizi ve onun kapali olan evli kalmak istemedigi eşini ve duyguyu ve finalde ufak gerçek dışı değişikliklerle, bakalım başrol kızımız okuduğunda nasıl tepkiler verecek peşine düşecek mi bana ekmek çıkacak mı zihniyetiyle ativeriyor bombayı kucaklarına. atlamadan turuncu abinin sevgilisi de gayet işin içinde. o bakıştan ben onu anladım. yazarı olarak konuşma yaptığı kısımda bahsettiği kül kitabı bizim derin dekolte başrol kızımızın başından geçenleri anlatıyor. bunu da şöyle anlıyoruz; trenin önüne atlayip ölerek başka yazarlara başka karakterlere selam çaktım falan diyor turuncu abi. ve biz kızı ve çocuğunu tren geçerken uğurluyoruz.


velhasıl kelam, izlerken sıkılmadım. bir mana aradım ama onu da bulamadım.
5.1/10

ps: mehmet günsür' ün oynadığı her filmde mana arıyorum ama bulamıyorum.
devamını gör...

osmanlı döneminde olası normal sözlük başlıkları

duygularımı kellem gitmeyecek şekilde ifade edemiyorum.
devamını gör...

atatürk 1881 - 1919

an itibariyle izlediğim şahane film. atatürk'ün gençliğini dümdüz bir duvar gibi değil de insandan anlayan bir çocuğun ve gencin gene fikrine hürmet edeceği insanlardan öğrene öğrene kendi yollunu çizmesi şeklinde anlatmaları filmde beni en mutlu eden unsur oldu. abdülhamit vs atatürk yapacaklarını beklemiyordum açıkçası ve izlerken bu durumdan özellikle ilk yarıda mükemmel keyif aldım. ne alaka diyenler olacaktır, şöyle diyeyim; trt bu filmi asla göstermez. (bedava bile verseler) film öyle bir anda öyle bir hitabet ile bitiyor ki içim yandı gözyaşlarımı tutamadım.
devamını gör...

yaratılan

an itibariyle bitirdiğim mini dizi. tadında bitmesine ve hikayenin izlerken sarkmadan ilerlemesine çok sevindim. erkan kolçak köstendil, her işini çok keyifle izlediğim bir oyuncu ve izlerken diziye katkısı seyir zevkini de arttırıyor. ilk bölümlerde sherlock holmes, enola holmes gibi dizi ve filmlerin çekimlerine benzer ekranlar ve geçişler izlediysek de dizinin devamında çağan bey kendi tarzını çok daha güzel bir şekilde bu stille iç içe geçirmeyi başarmış. kabuslar evi diye bir serisi daha vardı çağan beyin ve yaratılan dizisini çekerken eminim benzeri işleri de daha çok yapmak istediğine birden fazla kere emin olmuştur. şiddetle tavsiye ederim izleyin izlettirin, türk yapımları arasında yerini övgüyle almayı hakkediyor.
yüzeysel bir canavar hikayesi izlemeyi umanlar varsa uyarayım dram, dışlanmışlık, ait olmak isteği ve bol bol insanlık içeriyor.
devamını gör...

leyla'nın kardeşleri

içim burkula burkula izlediğim ve izlerken aklıma sürekli "olgunlaşmamış ebeveynlerin yetişkin çocukları" kitabının geldiği film oldu. yoksulluk sefalet tek dert olarak yüzeysel bırakılıp dram yaratılmaya çalışılmamış. film katman katman ve her karakterin daha en başından ayırt edici özellikleri bulunuyor. bu yüzden hepsi çok kısa sürede bağ kurdurtup etkileri altına alıyor. özellikle alirıza ve leyla karakterlerinin aralarındaki bağ izlerken çok tanıdık bir yerden yakaladı beni. 31 yaşında tüm hayatımı ailemi kırmamak için onlar ölene kadar ertelediğimi fark ettim bu film sayesinde. yönetmenin bu filmi yüzünden ceza aldığını öğrendiğimde, kendisi favori yönetmenlerimden biri oldu.
devamını gör...

kuru otlar üstüne

samet karakterinin üzerine yoğunlaşılarak çekilmiş film. filmin senaryosunu nuri bilge ceylan eşi ebru hanım ve akın aksu yazmış. filmi genel hatlarıyla beğendim. bütün filmin altı boştu, sahneler laf olsun diye çekilmişti yorumlarına katılmıyorum. çok çok iyi işler yapan insanların omuzlarında en büyük yük beklentilerdir. ve her yeni işlerinde bir öncekini geçme kaygıları yaşarlar.
film ile ilgili buradan ötesine spoiler ile devam etmek daha açıklayıcı olacaktır.


samet karakterinin kronolojik olarak yaşadıklarını ele alacak olursak; hocamızı ilk başta çocukları hatta köpekleri düşünen duyarlı bir insan olarak görüyoruz. akabinde daha geldiği gibi gitmeyi planladığını öğreniyoruz karakter ile ilgili sinyaller yavaş yavaş veriliyor gizlediği kişiliğine dair. samet köyde kaldığı sürede gösterme iyilikler yapmaya çalışıyormuş gibi davranmaktan çekinmiyor. sınıfında çok bariz bir şekilde kız erkek ayrımcılığı yapıyor öyle ki; erkek çocuklarının farkında olduğu ve aralarında dahi konuştuklarını tahmin ettiğim boyutta. bir genco aralarında konuştukları bu konuyu bir cılız cesaret ile dile getirdiğinde, aldığı tepki sonucu başka bir zamanda ve konuda aynı cesareti sergilemesi zor görünüyor.
sınıfında bulunan tüm kızlara çok iyi davranıyor ama özellikle sevim'e zaafı olduğu bariz. samet'in babasıyla ilgili problemleri olduğunu düşündüm sıkça, erkeklerde daddy issues dedikleri, kendini farklı şekillerde gösterebiliyor. sevim bir çocuk ve sadece bir çocuk kadar yetişkin olabilir, yani sadece taklit eder. samet' in sevim' e sürekli bir yetişkin muamelesi yapması olaylar yaşanırken karşısında kocaman suçlu bir kadın varmış gibi " o ne dedi, tam olarak ne dedi" gibi spesifik olarak küçücük kızın ağzından kendisi ile ilgili çıkacak cümlelerin peşine düşmesi ve öfkesi beni çok korkuttu. babasıyla problemleri olan ve hiç sekmez en nihayetinde babasına dönüşen bir adam.
nuray konusuna geleyim. samet kendisine hiç yakıştırmadı. narsist kişiliği ile zaten mükemmel biri ile de karşılaşsa bir kulp bulacakken nuray'ın özel durumu, örgüt ile bağlantıları ve büyük şehirde okumuş olsa da, instagramında havalı fotoğraflarına rağmen, nuray'ın bulundukları şehre ait olduğu düşüncesini kendi önüne sürdü.
nuray ile kenan'ı yakıştırıp tanıştırması karakter hakkında bize fazlaca bilgi vermişti. kenan aşağıda ve ezik olduğu için ancak nuray gibi biri ile olabilir hem ne güzel ikisi bir çok konuda aynı aşağılıktalar birbirlerine yakışırlar ve bende göstermelik yapmak zorunda olduğum iyiliklerden birini yapmış olurum düşünceleri ile çıktı bu yola. neticesinde ilk birlikte buluşmalarında en sevdiği oyuncağı kaptıran mızmız bir çocuk gibi başkasının elinde daha değerli olunca hem kıza yürümeye hem kenan' a iyiden iyiye kurulmaya başladı. o kantin sahnesinde aklıma bazı bakışlar işlendi. spesifik olarak belirtmem gerekirse; nuray'ın söylediklerini kenan onayladığı zaman attığı bakışlar.
filmin devamında öğretmenler odasında müdür ile geçen diyaloglar çok gerçekti. samet'in paçaları tutuştuğunda konunun ne kadar içine girip hararetli tartışmalar yapabileceğini de görmüş olduk. vahit usta ile olan muhabbetlerinde ise ne kadar olayın dışında ve yüzeysel kalıyordu.
filmde midemi en çok bulandıran sahne sınıfta bulunan, bu güne kadar köpek çektiği erkek çocuklarını örgütleyip kendi adamı yapmaya çalışması. kıyamam zaten öğretmenin sevgisini hiç kazanamayan o çocukların ne hissedebileceğini bir düşünün ve samet'in bunu adı gibi bildiğine eminim. sevim' e karşı tutumları ile artık iş öğretmen zorbalığına dönüşmüştü.
nuray ile ilk tanıştıklarında kantinde posterler vardı birinde iyilik yarışı gibi bir ibare bulunuyordu. nuray ile sofrada geçen muhabbetlerinde de iyilikte yarışmak konusuna değindiler. özellikle yapıldığının farkındayım ancak ya ben oturtamadım kafamda ya da eksik bir şeyler vardı bu bağlamlarda.
canımı sıkan bir sahne daha vardı ki; kenan' a seviştiklerini ima edeceği zaman nuray hakkında "valla akıllı kızmış hiç beklemiyordum." gibi cümleler kurması tüylerimi diken diken yaptı. hala kendine yakıştırmıyor ama paşam iradesi dışında bazı durumların geliştiğini kendisinin de anlamadığını söylüyor. ah nuray kendine çok öfkelisin. içten içe pişmanlıktan kıvrılıyorsun ve dönmek istemiyorsun fikirlerinden bacağının acısı çok taze. bir cümle kurmuştu "o kadar acıdı ki anneni babanı öldüreceğiz acı kesilecek deseler olur seve seve öldürün" demişti. seve seve ikilemesi bende çok büyük yankı bıraktı acının büyüklüğünü hissettim.


manipülatif bir adamın çirkin yolculuğuna eşlik ettik filmde. benim için kafi bir filmdi, teşekkür ederim.
devamını gör...

do not disturb (film)

cem yılmaz'ın pek beğendiğim filmidir. eskiden cem yılmaz izlemek, otomatik olarak kendimi güleceğime programlamak gibiydi. karakomik filmlerinden sonra, lütfen karakterin başına ciğerimi sökecek bir iş gelmesin diye izliyorum. bazı sahnelerin sarktığını düşünüyorum ancak genel olarak izlemesi keyifli, güzel işlenmiş bir film oldu benim için.
devamını gör...

sevgili bulunca arayıp sormayan arkadaş

kendi bacaklarına acımadan sıkan insan türüdür. farkında olmazlar ama burada mesele arkadaşlarını kaybetmeleri veya çevrelerine az vakit ayırıyor olmaları olmayacak. ilişkilerinde sevgililerini merkez konuma alarak tüm aksiyonları ona göre yaşamaya başlıyor bu tipler. e sonunda anlatacak hikayeleri eksiliyor, yalnızlaştıkları için daha çok bağlanıyorlar ve karşı taraf boğuluyor vs vs örnekler fazlaca mevcut.
devamını gör...

the hearse song

sözleri ve country vari müziği ile her seferinde keyifle dinlediğim, dinlerken tim burton esintileri hissettiren çok eğlenceli çocuk şarkısıdır. 1700 lerde yazılmış , 1900 lerde de çocuk şarkısı olarak yayılmış hatta 1. dünya savaşında dillere pelesenk olmuş deniyor. they eat the jelly between your toes kısmında zihnimde canlanan resim o kadar mide bulandırıcı ki şarkının o kısmını söyleyemiyorum. sanki diğer kısımlarıı bal börek.
devamını gör...

masterchef türkiye all star

tüm yarışmacılar içerisinde, öyle berbat bir ortamda dahi efendiliğini bozmayan elmas gibi parlayan canım tolga başarılı olduğu zaman aşırı keyifleniyorum. sefa eğlenceli kafa bir çocuk keza alican'da çok iyi niyetli ancak özgüvensizliği beni üzüyor.
devamını gör...

yazarların hayata karşı duruşları

yıkılmadım ama ayakta da değilim.
devamını gör...

bandista

eskiden bandista dinlerken içime anlam veremediğim bir umut dolardı. artık olmuyor, alışıp, kabullenip devam ediyor insan hayata. sanırım en kötüsü de bu.
devamını gör...

özgürlük

geçici küçük bir güvenlik için gerekli olan özgürlükten vazgeçenler, ne özgürlüğü ne de güvenliği hak ederler.
devamını gör...

feyyaz yiğit

duygularını hapse girmeyecek şekilde ifade edemiyor.
devamını gör...

adalet

bazı insanlar olur ya hani kuran asarlar duvara ama bir kere bile açmazlar, okumazlar. şu anda sanki türkiye bu aile ve "türkiye cumhuriyeti anayasası" kitabını almış duvara asmış gibi.
devamını gör...

yazarların cep telefonu duvar kağıtları

windows 95 arka planı, keh keh keh
devamını gör...

türk babalarının komik özellikleri

kötü esprilerini yapıp bıyık altından gülmeleri.
devamını gör...

dungeons and dragons: honor among thieves

keyifli, ufak detaylar barındıran izleme zevkini bozacak bir unsura rastlamadığım, akıp giden bir film oldu dnd yi yansıtan hissettiren 90 larda çekilen az ünlülerin oynatıldığı ama izlemesi küçükken çok keyifli olan fantastik filmlerin tadını verdi. özlemişim bu hissi puanı maksimum 7.5 eder keyifliydi tavsiye edilir.
devamını gör...

burç soran insan

eskiden insanlar bir birlerine nerelisin diye sorardı, şu an burcun ne, yarın mbti tipin ne vs vs diye uzar gider bu tarz sorular neden mi dersiniz; insanlar kabaca hakkınızda bilgi sahibi olmak isterler de ondan. tabi ki bir halta yaramayacak ama muhabbet olsun.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim