drama / yerli
6 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

gösterime girdiği hafta izlediğim (bkz: nuri bilge ceylan) filmi.

bir yıldır bu filmi bekliyordum. kendisinin tüm filmlerini izledim. çok sevdiğim bir yönetmen. film hakkında yazacak çok şey var satırlara sığmaz. film okuması yaparken konuşulabilir. çok başarılı bir film ama benim için (bkz: bir zamanlar anadolu'da) ile yarışamaz üzgünüm nbc.
devamını gör...
yazım spoiler içerir uyarısını verdikten sonra başlamak istiyorum. nuri bilge ceylan'ın bana göre en başarısız olmuş filmidir. aslında başarılı bulduğum pek çok nokta da var ama bir şeyler eksik sanki tam olmamış. öncelikle kendisini tebrik ederim öğretmen tiplemeleri harikaydı. gerçekten de öğretmenler ve öğretmenler odası sahneleri bana göre çok gerçekti. samet karakteri ilginç ama hayatın içinden. kendisini başlangıçta bir nevi idealist ve anlayışlı bir öğretmen olarak gören samet karakteri öğrencisiyle ters düşüşünün ardından hemen tavır değiştiriyor mesela. ayrıca narsist kendisi. nuray'ı başta beğenmiyor, kendisine yakıştırmıyor. bu nedenle yine kendisinden aşağıda gördüğü ev arkadaşı kenan ile nuray'ın arasını yapmak istiyor. nuray ve kenan birbirine biraz ilgi gösterince de hemen kıskançlık gösteriyor. nuray'ın belli bir noktadan sonra samet'e değerli gelmesinin bir diğer nedeni nuray'ın kendi kendisine değer veriyor oluşu. evet nuray'ın bir bacağı yok ve aksayarak yürüyor, sosyokültürel konum olarak da samet onu kendisinden daha aşağılık görüyor. nuray'ın ezik bir karakter olmasını bekliyor ama nuray kendinden ödün vermiyor, sanılanın aksine çok özgüvenli bir tip. samet'i şaşırtıyor bu durum ve nuray'a ilgi duymasına neden oluyor.

gelelim beni en çok düşündüren kısımlara. hayatın içinden hayata yakın filmler çekmek isteyen bir yönetmen nasıl olur da bunlara dikkat etmez? nuray kadar radikal siyasi çizgide duran bir karakter memuriyet ve öğretmenlikte ne kadar süre var olabilir? keza samet, nuray, kenan üçlüsünün ilişkisinden söz etmiyorum bile. mümkün mü böyle bir ilişki? samet'in köyün teröristi ile akşamları rakı masasına oturup köyün jandarmasıyla da arkadaş olup bu kadar politik doğrucu bir çizgide durabilmesi mümkün mü peki? ya da böyle politik doğrucu takılan birinin bu kadar küçük bir köyde bu iki uçla da samimiyet kurabilmesi? filmi izlerken bu mantık hataları beynimi yiyip bitirdi açıkçası sizinkini de yiyip bitirsin sevgili yazarlar.
devamını gör...
son yarım saatinde nuray’ı kim götürecek problemine dönüşen film. oysa ki, filmin gidişatı köy yerine sıkışıp kalmış ortamını ve yaşantısını bir türlü kabullenmemiş karakterleri gayet iyi anlatıyordu.
devamını gör...
nbc taparlar eminim beğenmiştir ama -bence- en kötü filmiydi. filmde rahatsız edici unsurlar maalesef çok fazlaydı. gerçi 3 saat 17 dakika hiç sıkılmadan izledim, hatta şaşırdım. bi’ kış uykusu (film)ndaki gibi şöyle ağdalı bir durağanlık yoktu. cidden bu filmi en hızlı tempoda giden filmi olabilir*.

sanat filmlerine mesafeli olanlar bence izlesin demeyi çok isterdim lâkin filmde alttan alta verilen bazı mesajların hiç sağlıklı olduğunu düşünmüyorum. keşke izlemeseydim.

ayrıca merve dizdar’ın ne diye ödül aldığını birçokları gibi inanın ben de anlamadım. tek yaptığı kaş çatıp efelenmesi ve ağa gibi oturmasıydı. üzgünüm daha ciddi bir oyunculuk sergilediyse de bana geçmemiş demek ki.

sanat filmi diyoruz ama sanatın bu filmde topluma dokunan kısmı biraz sıkıntılıydı.
şimdi ne alaka diyenler olacaktır eminim ama ortada rezil ped*fili vakaları varken bir öğretmenin öğrencisiyle muhabbetinin o noktaya evrilmesi ve sanki öğrenciden(?!) sebep öğretmenimiz haksız yere zor durumda kalmış imâsı beni rahatsız etti.

gerçi öğretmen dediğimiz karakter şeref yoksunu ve ne istediğini, ne olduğunu bilmeyen, oksijen israfı diyebileceğimiz türden birisi. böyle bir insan müsveddesinin ondan bekleneceği gibi hareket ettiği gösterilmiş elbette. ama iç sesinde söyledikleri ve filmin sonlarına doğru sanki gâyet mâkûl bir insan izlenimi tabiri caizse beni dumura uğrattı!

daha açık yazmak gerekirse, böyle bir adinin ne arkadaşı kalmalıydı ne de mesleğine devam edebilmeliydi. sefil bir hayat sürdüğünü görsek güzel bir mesaj verilmiş olurdu.

ha diyeceksiniz ki zaten film gerçekleri anlatıyor.. böylelerine hiçbir şey olmaz, bunlar bir yolunu bulur yaşar gider. evet, haklısınız ama zaten sorun bu tiplere sinema aracılığıyla da olsa bir gözdağı vermemek değil mi?
kardeşim, iğrenç mahluklar olduklarını, toplumda yerleri olmadığını gösterin ya!!
hiç anlamadığım şey; şiddete dair mesajı tutup kadını yaka parça savurarak verirler?!
lan o mesaj vermek olmuyor işte! o, eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek oluyor.

ayrıca sevim karakteri biraz (çok özür diliyorum) fah*şe gibi gösterilmiş. açıkçası kızın hareketleri, öğretmeninin hediyesini alırkenki kırılmaları falan çok bayağıydı! izlerken o sahnelerde noluyor ya?! ne biçim hareketler bunlar demekten kendimi alamadım. hatta o kadar ki, filmden şöyle bir mesajın çıkmaması hiç zor değil; “işte o yaştaki çocuk böyle kırılırsa, e genç adam da etkilenir tabii”.
maalesef böyle bir mesajın çıkmayacağı, bazı habis beyinlerin oraya çekemeyeceği gibi bir durum yok ortada.
küçücük bir çocuğa o lakayıtsız, garip tavırları yaptırmalarındaki amacı ben çok da masum görmüyorum. ve inanın hiç gerek yoktu! eğer sevim dediğimiz karakter zaten başarılı ve öğretmenleri tarafından sevilen* bir öğrenci ise zaten o tür hareketleri yapmaz. ayrıca öyle ped*fil bir manyak da o hareketlere ihtiyaç duymaz ve sapkınlığını, kafada kurmalarını her türlü yapar.

sinirimden söylemek istediklerimi anlatamıyorum gibi hissediyorum ama o en sondaki iç seste söylenenler bence ciddi sıkıntılıydı.
yok kendinde olmayan şeyleri aramış, bir enerjiyi, aşkınlığın küçük bir belirtisini. onu değil, onun ötesini düşlemiş!!!
peh peh peh! bir de onu düşleseydin istersen samet hocam?!!!

şimdi bu noktada, kurulan cümlelere dair "yılgın bir öğretmenin, hayatın daha başındaki bir öğrencisinin coşkunluğuna duyduğu özlem aktarılmak istenmiş" deseniz bile, kusura bakmayın ama buna anca gülerler.
ha diyeceksiniz senin zihnin pis! peki hocam buyrun şu cümlelerden bana masum anlamlar çıkarın lütfen…


“aramızda yine çığlıklarımızın birbirine ulaşamayacağı kadar derin ve geniş bir uçurum,
bilinçlerimizin yakınlaşmayacağı kadar acımasız bir uzaklık vardı.
imkansızlığı düşlemiştim.
son konuşmamızda yalan söyledim sana.
tüm kendimi inandırma çabalarıma rağmen pişman değilim seni tanıdığıma.
senin gözünden kendimi görmek isterdim.

bizi birbirimizle buluşturan bu rastlantı bile ne akıl almaz bir bilmece.
bu düşüncenin başlangıcında bile bizi saran his, yaşananların hiçbir kıymeti yok denemeyeceğidir!
evet, yaşananlar, konuşulanlar, duygular..?

belki de evrenin karanlık bir dehlizindeki kusursuz bilince yansıyor ama görünen şu ki gerçek sıkıcı olduğu kadar acımasız da.”

bla bla bla... araya bir de ileride kızımızın öğretmeni gibi olmayacağını belirten sözler serpiştirilmiş vs vs.

edit: ciddi yanıldığımı, hiçbir şey anlamadığımı düşünen varsa dm'den belirtsin lütfen. ben mi kafada kurdum? hiç mi anlamadım söylenenleri? o kadar mı cahilim -veya- dikkatsiz izledim -veya- filmin başlarında gerçekleşen yakışıksız olaylar bende önyargı oluşturduğu için samet'in filmin sonundaki hesaplaşmalarını taraflı ve yanlış yorumluyorum? gerçekten merak ettiğimden soruyorum. "sen anlamamışsın. bak, filmin analizi şu" diyen varsa aydınlatsın lütfen beni. şimdiden teşekkürler.

velhâsıl toplumun kanayan yarası olan bu tür durumlar böyle gerçekleri göstererek düzelmez hocam. çünkü yıllardır zaten gerçekler gösteriliyor ve bir arpa boyu bile yol alamadık. birileri ceplerini doldururken, bazı eşeklerin aklına sokulan karpuz kabukları da birilerinin canını yakmaya devam ediyor.

filmde dolu dolu geçen tek sahne samet ile nuray’ın yemek sahnesiydi ama orada da gördük ki nuray gibi boş teneke tipler anca bık bık konuşmasını bilir.
devamını gör...
daha önce izlediğim bir kaç filmini beğenmiştim nbc'nin. bunu da izleyeyim dedim ama samet adlı öğretmene o kadar gıcık oldum ki filmi bıraktım izlemeyi. daha sonra belki tekrar denerim.
devamını gör...
oyuncu listesinde deniz celiloğlu, merve dizdar, ece bağcı, elit andaç çam, musab ekici, yüksel aksu, münir can cindoruk, eylem canpolat, onur berk arslanoğlu, erdem şenocak, yildirim gücük, cengiz bozkurt, murat kılıç, nalan kuruçim ve elif ürse gibi oyuncuların olduğu 2023 kurgusal/dram türündeki filmin yönetmenliğini ise nuri bilge ceylan yapmıştır.

bir öğretmenin öğrencileri ile yaşadığı sıkıntılardan sonra kendi arkadaşı ile aralarındaki ilişkiye odaklanan filmimiz. aslında iki insanın nasıl iyi arkadaşken sonra nasıl kötü arkadaş olabileceklerini gösteriyor. başlarda bomba nedeniyle ayağı kopan bir öğretmen ile konuşan öğretmen arkadaşını da bu işe dahil eder ama daha sonra arkadaşı ile arasında olanların hırsı ile ondan intikam almak için öğretmenin onları birlikte yemeğe çağırmasına rağmen tek başına gidip öğrenmen ile bir ilişki yaşar. ve üstüne bunu eve gittikten sonra aynı evde kaldığı arkadaşına anlatır.

filmin yavaşlığı beni biraz baysa da izledim. başlarda bana tuhaf gelse de daha sonra alıştım ve hatta izlemeye başladım çünkü ilişkileri iyi geldi bana. özellikle iki öğretmenin masada yemek yerken konuşmaları çok iyiydi.

tek bir sıkıntı vardı filmde arkadaşına ihanet eden ve bunu bile isteye yapan adamın filmin başrolü olması bana güzel gelmedi. o ihanet etti ama diğer adamda bu ihaneti normal karşıladı hatta hesabını da sormadı bu da bana tuhaf geldi. belli ki benim değerlerim ile çakıştığı için ben anlayamadım ama bile isteye ihanet eden adamın sonunda olan o kendi ile çatışmalarını ben ciddiye almadım çünkü ben onlardan ders alacak olursam bunlar kötü derler olurdu. ben böyle birinden ne öğüt dinlemek isterim ne de hayatın ne kadar ilginç olduğunu anlatmasını isterim.

güzel ve uzun bir film olduğu için bol zaman ve sakin bir kafa ile izlemeniz gerekebilir. iyi seyirler.
devamını gör...
bu filmin konusu ve olayları ya da cümleleri sade bir anlatımla ve aksiyon cinsi bir olay yok.
ama bu diziyi güzel yapan...
hem kamera açısı hem de sanki o ortamda onlarla muhabbet ediyor havası vermesi.
ben bir iki defa bağırmıştım. yapma vb diye.
konusuna gelirsek.
istanbullu ya da izmirde olabilir tam hatırlamıyorum.
öğretmen şark görevinde ve bu sene son senesi rutin bir şekilde hayat giderken. bir gün ev arkadaşı ve ona öğrencilerden bizimle samimiler temas kuruyorlar diye şikayete başlanıyor. ve ikisi de ortak bir kızla tanışıp olaylar başlıyor. biraz hayatın gerçekleri biraz düşünce farklılığı derken anaaa film bitti oluyorsun. bence boş vaktiniz var ise izleyin kaybetmez kazanırsınız.
devamını gör...
demin bitirdiğim , bünyede metalik, buruk bir tat birakan film.fazlaca şişirildiğini düşünüyorum.bati tandansli yorumlarin da etkisiyle , türkiyedeki sinema çevresinde bolca merak uyandirmisti.nuri bilge ceylan markasinin da verdiği rüzgarla oldukça ilerleme sağladi.ama netflix'in diğer yapimlarina oranla sönük kaldiğini düşünüyorum.

john maxwell coetzee-utanç adli romaninin izlerine de rastladim filmde.iyi ve etkili eserler her yerde iz birakabiliyor.edebiyatin sinema üzerindeki adi konulmamis hükümranliğinin resimlerinden bir bukle diyelim.

özet: vasat , ama reklami ve pr'i iyi yapilmis film.çoğu türk yapimi gibi.
devamını gör...
nbc'nin sıkılmadan izlediğim tek filmi diyebilirim. samet, arkadaşı* ve nuran üzerinden anadolu'nun saf hallerinden birini daha sunmuş bizlere. sanat filmi olması görsel şölen yaratmış vermek istediği mesajı da gayet güzel ilettiğini düşünüyorum.
samet ve arkadaşı olan öğretmen gibi iki kişiliğini, karakterini oturtmamış insan üzerinden ülkemizdeki istismarın ne boyutlara ulaştığını göstermiş. orta okul öğrencilerine kadar inen bir duygusal istismar söz konusuydu filmde. tabii duygusal istismarın beraberinde cinsel istismarı da getireceğini düşünerek durumun vehametini anlayabiliriz. sonra nbc'nin diğer filmlerinde olduğu gibi modern kadının sorunu da ön plandaydı. bunu da nuray karakteri üzerinden anlatmıştı. nuray terör sonucu bir ayağını kaybetmesine rağmen öfkesini değil de hayranlığını gösterir bir yapıdaydı. resmen mağdur üzerinden terör güzellemesi yapan bir filme evrilmişti. hatta bir noktada samet bile seyirciler kadar sıkılmış olmalı ki içinde bulunduğu olmamışlığı üzerinden atmak için sahnenin arkasına çıkıyordu. yönetmen bizlere küfretse ancak bu kadar olurdu. istediğin yerden bak, benim bakış açım bu der gibiydi. merve dizdar'ın ödül töreninde ülkemiz kadınlarının durumuna değinmesi, filmdeki çocuk istismarı, terör güzellemesi yapılması yönetmenin canının da en az oyuncuları kadar sıkkın olduğunu gösterdi bana. bir kaç eksiği olsa da severek izledim. herkese keyifli izlemeler :)
devamını gör...
cannes ödülünü deniz celiloğlu'nun almaması üzücü olmuş. onun değil de merve dizdar'ın almasına tüm ekip şaşırmıştır herhalde. tebrikler tabii, seçimden önceki gün büyük gurur yaşatmıştı.
devamını gör...
samet..resim öğretmeni..

kendisi hakkinda belirtilen sikayeti öğrendiğinde , önce kuru bir tepki verdi.arastirdi.müdüre posta koydu falan.çok hır gür olmadi tamam.ama kardesim ya sevimi dışarıya koyarsak hic suçu olmayan diğer öğrencilere neden hakaret edip bağırdın?

samet daha çook elestirilir.bir sür nahoş laf edilir ama gene de samet'i hayli bencil, pragmatist, hatta kibirli görmeme rağmen dürüst ve insanî buldum, üstelik tutarlı ve kendi içinde mantıklı.
devamını gör...
nuri bilge ceylan'ın 2023'te gösterime giren upuzun metraj başka bir filmi.
oyuncular, deniz celiloğlu, ece bağcı,merve dizdar, musab ekici, yüksel aksu,münir can cindoruk, elit andaç çam, eylem canpolat, onur gürçay, onur berk arslanoğlu, erdem şenocak, nalan kuruçim, murat kılıç, yıldırım gücük, cengiz bozkurt, elif ürse, turan selçuk yerlikaya, emrah özdemir, ferhat akgün.

merve dizdar'in cannes'da en iyi kadın oyuncu ödülü aldığı film. bana kalırsa bu anlamda illa ki tek bir ödül hakkı varsa bunu daha çok hak eden deniz celiloğlu'dur. kesinlikle çok başarılı bir performans göstermiş fakat merve dizdar'ın da bacağı protez olan bir karakteri yaşatması tabii ki de çok başarılı.

tek tek karakterlere girmeyeceğim, zaten bazı sahnelerde karakterlerin altı o kadar net çiziliyor ki, tahmin ya da yoruma pek yer yok.

bu filmde doğuda resim öğretmeni olan samet'in (deniz celiloğlu) hikayesini izliyoruz uzun uzun (buna hep değineceğim, çünkü normalde nbc filmlerinde bu uzunluktan şikayet etmesem de bu filmde beni baya gerdi, zorlama geldi yer yer). samet öfkeli, realist, kıskanç, kırılgan, kaybolmuş, yer yer acımasız, apolitik gibi yansıtılsa da politik biz çizgide apolitik duran, bir an önce de köydeki görevinin bitmesini uman bir kişi.

okuldaki öğrencileri tarafından "taciz" suçlamasına maruz kalmasıyla olaylar gelişiyor (ama yavaş yavaş ve çok ağır, bir müddet kar izledikten sonra).

genel olarak samet'in, içsel çatışmalarının etrafında diğer karakterleri değerlendirince, samet'in sorularına sürekli susarak, uzun uzun susarak ve vahşi bir bakış eşliğinde cevap veren sevim; sevim'in cevap vermediği sorularına, samet sormadan cevabını veren, samet'in yüzüne yüzüne vuran nuray.

bilmiyorum belki ikinci izleyisimde (söz vermiyorum tabii ki izlemeyebilirim) bana çok uzun gelen "s" sahneler belki de bir şeyler fısıldayacak kulağıma ve fikrim değişecek ama dediğim gibi ilk izlediğimde çok fazla ve gereksiz buldum uzun çekilmiş durağan sahneleri.

samet ve nuray'ın politika muhabbeti olan sahnede oyunculukları çok beğenmeme rağmen diyaloglar çok ezbere eklenmiş, daha önce milyon defa tanık olduğumuz argümanlarla süslenmiş gibi geldi.

her şeyin altı normalden fazla çizilmiş bu filmde. kör göze parmak misali.

sondaki monolog, işte buna bir türlü karar veremiyorum; böyle mi bitmeliydi? bu kısım da biraz esprisini açıklayan komedyen tadı bıraktı damağımda.

bilmiyorum altan, nbc severim; bazı yerlerini beğendim, bazı şeyleri sevdim ama tat alamadığım yerler de var bu filmde.
devamını gör...
nuri bilge ceylan filmlerini severim ve bende derin etkiler bırakan diğer filmlerini düşündüğümde kötü bir tat bıraktı kuru otlar üstüne. sinematografik olarak düşündüğümde; filmi fotoğraf karelerine indirgersem çok etkileyici ve güzel buldum ama sonuçta bu bir film ve her özelliğini düşünerek yorum yapıyor insan. film bittiğinde o filmi bir daha izleme potansiyelim var mı diye düşünüyorsun; benim için yeterince uzatılmış bu filmi tekrar izleyebileceğimi düşünmüyorum.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel



filmde sempatik bulduğum hiçbir karakter yoktu ya da empati kurarak anlamaya çalışsam da anlayamadığım tüm karakterler bir araya getirilmişti diyebilirim. olmak zorunda değil tabii ki ama hayat böyle değil ki; bu kadar karamsarlık insanı yoruyor. bazı kötü karakterlerle de empati kurar insan, hatta sempatik bile bulabilir ama nuri bilge ceylan karakterleri öyle bir çizmiş ki bir çocuk karakterle bile empati kuramayacağımızı garanti etmiş sanırım kendince.

samet karakterini her haliyle itici buldum. tamam sen oradan gitmek istiyorsun da, orada kaldığın zamanı en azından çocuklar için güzel geçirmeye çalışsan çok mu zor olur. çocukları çok önemsiyorsan, sevdiğini hissettirirsin, güleryüzlü olursun. senin mutsuzluğunu çocuklar hissetmek ve çekmek zorunda mı! sevim'e ayna hediye etmesi ise kabul edilebilecek bir öğretmen davranışı değil; kalem, kitap, ayıraç, kupa dururken ayna hediye etmek ve kimseye göstermemesini tembihlemek hiç masum değil. erkek öğrencilere söz vermemesine ne demeli. nuray'a yalan söylemesi, kenan'a arkadışıymış gibi davranması; bunlar hep sorunlu insan davranışları. sevim'i cezalandırmaya çalışmasını da düşününce böyle bir insanın öğretmenlik yapmaması gerektiği çok açık sanırım.

samet gittikten sonra her şeyin farklı olacağını düşünüyor ama o ruh halinin onunla birlikte gideceğini o da biliyor. bu narsistik kişilikler mutszukluklarını da alır gider her yere zaten. samet'in tek övebileceğim özelliği ise çektiği fotoğraflar, yani nuri bilge ceylan'ın en sevdiğim özelliği diyebilirim. sinematografik fotoğrafçılık deyince zaten aklıma ilk gelen isim olur kendisi.

devamını gör...
nuri bilge ceylan’ın, bir öğretmenin doğuya atandığında neler yaşayabileceğini anlattığı filmi.

hikayedeki asıl kahraman, işini seviyor, öğrencilerini kazanmak, onlarla sevgi dolu ilişki kurmak istiyor.

coğrafya çok sert bir coğrafya ama bu kavramanı yıldırmıyor. onun gibi idealist bir arkadaşı ile aynı evde kalıyor. sonra hikayeye, güzel ve protez ayaklı bir kadın öğretmen dahil oluyor. ayağının mahzun bir hikayesi var. asıl kahraman, bu kadınla ilgili değişken hisler yaşıyor.

okul idaresi ile ciddi sorunlar yaşıyor. ağır suçlamalara maruz kalıyor. meslek aşkı ve onu zorlayan dünya arasında gidip geliyor.

filmdeki öğrenci sevim bana, benim okul yıllarımı hatırlattı. orta okulu ve liseyi kız okulunda okudum okula yeni gelen her yeni erkek hoca ile kendi çapımızda eğlenirdik ya da aşık okurduk. bizimde bir hoca ile disiplinlik eylemimiz oldu ama o zamanlar tüm kurallar öğretmenden yanaydı ve öğretmeni şikayet mekanizması şimdiki gibi değildi. bizim zamanımızda, ekseriyetle öğrenci cezalandırılırdı.

protez ayaklı kadını oynayan (bkz: merve dizdar)’ın ödüllük performansı takdire şayandı.

asıl karakteri canlandırılan (bkz: deniz celiloğlu)’u daha önce (bkz: çalıkuşu)’nda izlemiştim. sesinin bu kadar hoş olduğunun farkında değildim. yeni (bkz: alev sezer) olmuş.

ilk defa bir nuri bilge ceylan filmi izliyorum. filmin o kadar uzun olmasına gerek var mıydı bilmiyorum. ses sistemi de sanki amatör çekim gibiydi. kesin yönetmenin onla da amaçladığı bir şey vardır. belki de belgesel çekmek istiyordu araya hikaye koydu.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
sondaki yürüyüş, samet'in içsel yolculuğudur. sevim sayesinde büyümesidir. ek olarak bu filmde de, kızların efendi erkekleri sallamaması olayı vardır. arkadaşının aşık olduğu yengeyi söküp takmıştır resmen samet hocam. mecazi anlamda değil, cidden sökmüştür. (spoliler vermeyeyim). çok etkilemişti beni. 800 sayfa okumaktan sıkılmayanlar için, ciddi kritik de yazmışım aslında şurada.
devamını gör...
filme dair aklımda kalan 2 rahatsız edici öge var;

1- ideoloji/din/dünya görüşü üzerine sinik mesajları:

filmde kadın karakter ideolojik olarak ‘marjinal sol’ çizgiyi temsil ederken erkek karakterlerin temsil ettiği net bir çizgi yok. birinin bulunduğu coğrafyadan memnuniyetsizliği diğerinin görece memnuniyeti, oranın insanı olup olmama gibi yüzeysel bir ayrımla anlamlanırken, işin içine kadın için rekabet girdiğinde bu ikisinin farkına dair izdüşüm (kadının ideolojik perspektifiyle) kürt-türk/doğulu-batılı farklılaşması halini alıyor.

bir diğer deyişle; nuray için eleştiri konusu olan samet’in apolitikliği zaten batılı olmasıyla, bu nedenle onun duruşunu anlamıyor ve istese de anlayamayacak olmasıyla ilişkili. kenan’ı apolitik duruş anlamında samet’ten ayıran -bildiğimiz- hiçbir şey yokken nuray’ın gerçekte kenan’dan hoşlanıyor olmasının başka bir açıklaması da yok zaten.

diğer yanda ise müesses nizam eleştirisi olarak iktidar yanlısı olduğu için müdür olan bir başka öğretmen; kamu kurumu çalışanlarının oranın insanının şikayetlerini umursamaya çok hevesli olmadığına işaret eden milli eğitim müdürlüğü personeline dair oldukça klişe ve zayıf göndermeler.

nuri bilge ceylan, bir önceki filmi ahlat ağacı’nda bu sözümona müesses nizam eleştirisini, kurumsal inanç çerçevesinde yine kamu personeli olan iki imamın olabilecek en yüzeysel, içeriksiz diyaloğu üzerinden dostlar alışverişte görsün misalı yapmış, hatta ebuzer el gifari gibi bir sahabiyi hemen şöyle iki kelime konu ederek adeta süs gibi kullanmıştı.

gerek ahlat ağacı gerekse kuru otlar üzerinde filmindeki bu tür girişimler o denli yapay, o denli zayıf ve o denli hesapsız gözüküyor ki, hiç olmasa daha iyi dedirtecek cinsten. bu sözleri, eleştirilen (!) olguların karaktere uyumu ve gerçekçiliği üzerinden söylemiyorum, doğrudan filmin mesajı ve senaryosu üzerinden söylüyorum. yoksa nuray veya samet karakterlerinin gerçekçiliği yahut oyunculuk performanslarıyla ilgili değil, doğrundan hikayenin dokunmaya çalıştığı şeylerde başarısız olmasıyla ilgili bir durum. bunun iki sebebi olabilir; ya olguları değerlendirmede yetersizlik yahut cesaretsizlik. bana ilki daha yüksek bir olasılık gibi gözüküyor.

sosyal gerçekçiliğe dair herhangi bir şeyi sosyal sınıfların güncel yaşamını gözlemleyerek vurgulamak ayrı, bunları din ve ideoloji perspektifindeki izdüşümleriyle sorgulamak çok ayrı şeyler ve nuri bilge ceylan yeni yeni çıktığı bu yolda çok sinik ve başarısız iki denemede bulunmuş durumda.

2- diyalogların sentetikliği:

aslında bu sorun ilkinin bir sonucu. nuray ve samet filminin sonunda üzerine 8-10 cilt ideolojik/felsefi yorum yapılabilecek konulara dair cümleleri birbirlerine adeta savuruyorlar. kar topu savaşı yapar gibi bir cümle diğerini kovalıyor. karşı taraf bunu hemen değerlendirip ziplenmiş başka bir mana içeriğiyle mukabele ediyor.

şunu çok net söyleyebiliriz; böyle bir dünya yok. böyle bir diyaloğun filmdeki karakterler için mümkün olmaması bir yana, herhangi bir bağlamda herhangi iki insan için de mümkün değil. birbirinin söyleyeceklerini önceden öğrenen insanlar dahi bu serilikte ve bu denli kilitlenmiş, adeta karikatürleşmiş şekilde konuşmazlar.

nuri bilge ceylan gibi, en basit mimiği bile 500 tekrarla çeken birinin herhangi bir oyuncu için oynanması mümkün olmayan böyle bir diyalogu yazmış olması, o çekimler sonucunda bunun gerçekçiliğine ikna olması çok garip.

gerçekçiliği ideolojik zemine oturtmak için gerçekliği ortadan kaldırıp mektuplaşma içeriği olabilecek cümleleri alt alta vermenin ve oyuncuları setteki sufleci haline getirmenin ne gibi bir manası var acaba?

bu deneme, ahlat ağacı’nda iki imamdan kötü niyetli/umursamaz olanın bir yerlerde kurumsal din söylemini de terk ederek hafiften gollumvari bir karaktere dönüşmesine sebep olmuştu ki, bu oyuncunun performans yetersizliği değil, diyalogun matematiğinin bozukluğuyla ilgili bir şey. ki orada bu denli ziplenmiş yoğun bir diyalog söz konusu olmadığından yapaylık kendini bu kadar belli etmemişti.

üstüne üstlük, böylesi sentetik bir diyalog süreciyle seyircinin filmden hepten kopup rahatsız olacağını öngöremeyip bir de karaktere en fazla kapılacağı noktanın burası olacağını varsayıp dördüncü duvarı yıkma denemesini burada yapmak ciddi ciddi abuk bir durum oluşturmuş. keşke burada denemeseydi, diyemeyeceğim, keşke bu filmde böyle bir şeyi hiç denemeseymiş.

—-

nuri bilge ceylan, son iki filmiyle, gerçekçiliğini kucağına alıp yapay zeminler üzerinde tekrar inşa etmeye çalışıyor gibi gözüküyor.

artık; ideolojik, dini, felsefi mesajlarını toplumsal gerçeğin içinden çekip çıkarmak ve merkezden çevreye ilerlemek yerine; kuramsal olandan yola çıkıp toplumsal gerçeğe (çevreden merkeze) ulaşmaya çalışıyor gibi gözüküyor. tümevarım’ı bir anda terk edip tümdengelim’e böylesi keskin bir şekilde dümen kırınca ortaya böyle bir garabet çıkıyor işte.

deneye deneye daha iyi olur mu bilmem ama şimdilik pek umut vermiyor gibi.

mezar taşlarını nuri koyun mu sandın, yöntem değiştirmeyi nuri oyun mu sandın, diyelim bari.
devamını gör...
gösterilmeyen ama ima edilen pek çok detaydan dolayı, benim için rahatsız edici bir film.

yandan yemiş entel dantel karmaşık cümlelerle, nar ekşili ve aforizma soslu laf salatası yapabilirim. ne dediğimi ben de anlamayabilirim ama vallahi yapabilirim. 'bireyin içerisindeki küflü ve nemli yalnızlığı ve toplumun dayattığı şunlara bunlara eleştirel bir perpektifte falan' diyerekten bir tanım da girebilirdim. ama gerek yok.

bana göre bu film için koparılan patırtının tuhaf olmasından daha da tuhaf olan bir şey var.

masumlar apartmanı'nda yarattığı karakterin aynısını yaparak ve filmde neredeyse çok az görünerek, göründüğü anlarda da oynadığı her filmde ya da dizide baktığı gibi bakarak, konuştuğu gibi konuşarak, çok da yer yerinden oynatacak bir oyunculuk göstermemesine rağmen, bir kadın oyuncu şövalye ünvanı alabiliyorsa,
filmin her sekansında rolü olup, film boyunca üstün bir performans sergileyen deniz celiloğlu gibi şahane bir oyuncu neden şövalye olamadı? bari adamı kont, dük, paşa yapaydınız. şövalyelik taze bittiyse adama bari bir at vereydiniz.
deniz celiloğlu hayranı olarak çok tepkiliyim.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kuru otlar üstüne" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim