fakat_mujgan yazar profili

fakat_mujgan kapak fotoğrafı
fakat_mujgan profil fotoğrafı
rozet
karma: 1316 tanım: 37 başlık: 3 takipçi: 67

son tanımları


normal sözlük yazarlarının karalama defteri

500 tnin arka koltuğundayim. cama kafamızı bile yaslayamiyoruz ya neyse.. ane brun dinliyorum sakinleşmek,dinginlesmek için. aynı anda karşımda oturup bağırarak telefonda konuşan teyzeyi nasıl susturabilirim diye düşünüyorum. yorgunum. çok yorgunum. son paylaşımından bu yana çok büyüdüm çok değiştim ayakları havada kendimle sessiz bir tören eşliğinde vedalaştım anne oldum. hayatımda ilk defa tam zamanlı ev hanımı oldum. kırıldım güçlendim bilendim sivrildim. büyüyorum yeniden. onunla birlikte...
devamını gör...

rüzgarda salınan nilüfer

seren yüce'nin çoğunluk filmden sonra en beğendiğim eseri oldu. tabii kulüp dizisini de es geçmemek lazım. çoğunluk ile birlikte düşünüldüğünde aynı evin farklı cephelerindeki pencereleri gibi. bu defa orta sınıf insanının içine sıkıştığı konforlu ama kof yaşantılarına çevrilmis kameralar. rüzgarda salınan nilüfer...nilüfer çiçeği ve salınmak eylemi nasıl uyumsuz bir birleşimse filmin en amaçsız karakterlerinden handan da kendisine aynı kertede uyumsuz eylemlerle hayata tutunmaya çalışan bir orta sınıf insanı. sürekli bir boşluk doldurma peşinde olan handan kendisine yarattığı gündemlerle, projelerle zamanın rüzgarında savrulup duruyor. filmdeki diğer güçlü karakter ise yazar şermin. handan'ın kıskacından kurtulmaya çalışırken korhan'in pençesine takılıp buradan da elinde meşalesiyle sıyrılan şermin. herkese karşı mesafeli duruşu ve sürekli paragraf okur gibi konuşması kibirli ve korunaklı bir izlenim yaratsa da şefkatli ve sabırlı yönleriyle "benim burnum büyük değil insanlar yılışık" diyerek göz kırpıyor seyirciye. özellikle caz konserinde handan ve korhan dan kurtuluşu muazzamdı. (ben burada müzisyenlerin aslında programda değişiklik yapmadığını şermin'in handan ve korhan çiftinin free caza tahammül edemeyip gitmek isteyeceklerini tahmin edip arkadaşlarından bunu özellikle rica ettiğini düşündüm) handan'ın kıskançlık krizleri şermin'in her defasında ya sabır deyip en sonunda karşı atağa geçmesi aslında birbirlerinden iyiden iyiye uzaklasmis olan sadece konfor alanlarından vazgeçemedikleri için aynı çatı altında yaşayan handan ve korhan çiftinin şermin'e mağlubiyetlerinin ardından tekrar birbirlerine sarılıp aynı boşlukta salınmaya hevesle devam edişlerini keyifle izledim. tavsiye olunur.
devamını gör...

içim bir suskunsa

içim bir suskunsa tekin mi ola?
ahmet arif "hasretinden prangalar eskittim"
benim, senin, onun derken tüm ülkenin ahvalini dillendiren şiirlerden. o bunları yazarken belki bir insana olan aşkından yazdı belki de bizim gibi insanca yaşama duyulan aşktan ve hasretten. gel artık diye hasretle beklediğimiz güzel günlere kavuşmak umuduyla...
devamını gör...

haruki murakami

henüz sadece üç kitabını okumuş olmama rağmen bende güçlü bir merak duygusu uyandıran yazar. şimdilik bir haruki okuyucusu olmama çok yol olsa da adayı olarak var sayabilirim kendimi. yazınındaki ritmi, karakterleri, o puslu havanın içinde umudu elden hiç bırakmayan kişileri ile farklı hikayelerde birleşen, yoğrulan aslında hep bir cümle gibi. kelimeleri melankolik olmakla umutlu olmak arasında bir çizgide sakin ve emin adımlarla ilerliyor. uzun zamandır beni böylesi heyecanlandiran bir yazar olmamıştı büyük ihtimalle haruki okumalarım tamamlandığında tekrar bir not paylaşmış olacağım ama şimdiden haruki ile yeni tanışmış biri olarak bir giriş yapmaktan geri duramadım. dilindeki sadelik beni cezbeden ilk unsurlardan biri oldu gereksiz sözcüklerden arındırılmış, insani güzel bir şarkı dinler gibi alıp götüren bir tını var kaleminde. sürrealist bir kurguyla kaleme aldığı hikâyelerine öyle gerçek dokunuşlar yapmış ki okuduğunuz hikaye bir anda sizi sarıp sarmaliyor ve olayı bugüne tasimanizi sağlıyor karekterin nefes alışını bile ensenizde hissebiliyorsunuz. iyi bir müzik dinleyicisi olması uzun dönem caz bar işletmesi sporla iç içe olması hatta kitap yazma fikrinin maç izlediği bir esnada aklına düşmesi ve ilk denemelerini işlettiği barın mutfak masasında kaleme alması özel hayatıyla ilgili küçük bir araştırma sonucunda internetten edinebileceginiz bilgilerden romanlarında bahsi geçen yemek ve müzikler için bile birçok platformda listeler oluşturulmuş çoktan. bir yerde haruki için "yeni çağın dostoyevski'si" benzetmesine rastlamıştım bence hak ediyor. tüm kitaplarını okuyup tamamlamak için sabirsizlaniyor ve şimdiden herkese tavsiye ediyorum.
devamını gör...

oruç aruoba

şimdi, öylesine, dışarı çıkar, bir yerlere gider, tanımadığın birileriyle buluşur, tanışır, konuşursun -dışarıdan bakanlar, amaçlı, 'emin' adımlarla, çok iyi bildiğin bir şeyler yapmaya gittiğini sanırlar - oysa, yalnızca, içindeki o boş yerini taşıyorsundur, öylesine, bir yerlerine, anlamının, yaşamının...

olmayalı

şiir ile felsefenin aşkıdır oruç aruoba
devamını gör...

charles baudelaire

buradan
devamını gör...

beyhude

bazen bir sözcük zihnimde tekrar edip durur. bu akşam da beyhude sözcüğü yankılanıp durdu kulaklarımda. 700 yıllık geçmişi olan tarihi bir kelime. farsca'da bi ve hude eklerinden türeyen bu kelime anlamsız, batıl olan sözcükleri ile karşılanıyor. "hude" anlam, hakikat" bi ise olumsuzluk ön eki. anlamlı olan şey boşuna olur mu bu ayrı bir tartışma konusu olabilir ama anlamsızlığından çok boşunalık vurgusu karşılaştığım tüm kullanımlarda daha ön planda. benim için de anlamı sorgulanabilir olsa da faydası olmayan sürekli aynı ritimde devam eden aynı adımda sayma halidir. bu anlam ve boşunalık birlikteliğini de şu örnekle bozguna uğratmadan geçmeyeyim. tanrılar tarafından lanetlenen sisifos kayayı her defasında en tepeye taşımıştır. gerçi bunun bilinçli bir tercih olduğu da sorgulanır adam sonuçta lanetlenmiş ama eminim kurtulmanın bir yolunu bulur hiç değilse tepeden atlar ya da daha önce yaptığı gibi cezaya isyan bayrağını kaldırırdı. :) neyse konum bu değil. beyhude çok trajik bir kelimedir aynı zamanda. sizi bilmem ama ben bu kelimeyi ne zaman duysam acıma duygusu beliririr içimde. iki türlü br acıma duygusu. biri masum bir umutla yeniden deneyen yüce gönüllü minik devlerin onurlu direnişine duyduğum saygı ile birlikte üzülmekten doğan bir acıma. sürekli denemiş ama hırsından ya da tutkusundan değil sadece umut etmiş. diğeri ise kızgın bir acıma. bu dünyada yaşama gibi milyon tane olasılığın içinden çıkıp yeryüzüne düşmüşüz ama boşuna yaşıyoruz. birinci tür beyhudeliği geçmişte sıklıkla tekrarlasam da artık hayata anlam katmak meselesini kendi içimde çözdüğüm mesleki ve sosyal alanlarda da karşılığını bulduğum bir farkındalıkta olduğum için bunu kendime yöneltilmiş bir ayna olarak algılayıp ah yazık boşuna yaşıyorum diyor kesin depresyonda gibi algılamayın diye özellikle belirtmek istiyorum bu bireysel hayatıma yaptığım bir ahlanıp vahlanma seansı değildir. fakat malum hayat şartları, ekonomi vb bir sürü tetikleyici unsur olsa da hayatımıza anlam katmak bu kadar zor olmamalıydı. nerede yaşarsa yaşasın yeryüzüne düşen her insan aslında büyük bir sorumluluk taşındığının da farkında olmalıydı. bütün gün reklam izleyip sadece temel ihtiyaçlarını gideren canlılara dönüşmemeliydik. malum ekonomi bu çoğunluğu arttırmakla kalmayıp katladı artık dışarı çıkamayıp evde kafayı yediğimiz için zamanı bol keseden harcıyoruz. keşke her gün uyanır uyanmaz tüm insanların ilk baktığı yerde bir uyarı yazısı belirse. en iyi ihtimalle sadece birkaç yılın var o yüzden vicdanınla zaman harcama diye bir uyarı yazısı mesela fena olmazdı :) neyse müzik çok gürültülü muhtemelen yarın silerim bu tanımı :) beyhude şarkısını da buraya bırakıp bu kelime ile uzun bir süre karşılaşmak istemiyorum
:beyhude
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


eve doğru yürürken üç güvercin takıldı gözüme telefonumun kamerasına sığdırmaya çalıştım ama ne mümkün
öylece duruyor tüm ağırlığınca dokunsa biri kanatlanıp uçacak dökecek dallarındaki tozları kim bilir
devamını gör...

çatlak (film)

2021 yapımlı fikret reyhan filmi. kurgunun, oyuncuların her sahnede evlerimizde yaşanmış durumlarla aynılığı izlerken tahammülü zorluyor. fikret reyhan’ın akademik kariyerini bilmiyorum ama bir sosyolog kadar iyi bir gözlemci olduğu aşikar. daha önce üç maymun filmi ile nuri bilge ceylan’da aile kavramının genel anlamda koft bir yaşam ortaklığı olması konusunu işlemişti. çatlak filminde de aynı çatı altında yaşayan fakat birbirlerine sadece kan bağı ile bağlı bireylerin yaşanan bir çıkar çatışmasında ilişkilerinin kopma noktasına hızla sürüklenişini anlatıyor. avrupa’da aile kavramının bu şekilde olup olmadığı konusunda bir fikrim yok elbet ama bizdeki gibi zorunlu bir birliktelik olduğunu düşünmüyorum. özellikle kalabalık ailelerde birbirlerinin gözünün içine bakmayan, yaşantılarından habersiz buna rağmen belirlenen kuralların tüm bireylere zorunlu olarak uygulatıldığı insana pek bir şey katmayan fakat çok şey götüren birliktelikler filmdeki ile aynı sessiz çürümeyi izliyor. ülkemizde milyonlarca evde aynı çatlak var. zaten hep böyle değil midir söze gelince bolca şov içe dönünde bolca küf. dinine uygun olmasa da çıkarına uygun olursa mubahtır çıkarına uygun olmayan ise yok edilir. babanın kibri, kardeşlerin birbirine hıncı, borç aldıkları insanları kendilerince daha az müslüman görüp aşağılamaları ama aynı zamanda borçlu olmaları. her sahnesi ile izlerken zorlandım fakat bu zorlanma bir sanat eserini anlama çabasından ziyade yaşanan durumun gerçekliğine tahammülde zorlanmaydı ve son olarak oyunculukların bu kadar iyi olması sayesinde de yapıtın bir üst noktaya taşındığını düşünüyorum.
devamını gör...

yaşamaya değer mi sorunsalı

bence bu sorun yaşadığımız yer ve koşullarımız ile paralel. uzun zamandır ben de türkiye'de yaşamanın gittikçe artan bir karın ağrısına dönüşmesini hem zihnimde hem bedenimde günbegün artan bir sancıyla izliyor, yaşıyorum. muhtemelen hala umudum var ya da boşu boşuna ölmenin bana hüzünlü gelen tarafını sevdiklerime yaşatmaktan korkuyorum. hükümete, partilere hiçbirine artık kızamıyorum. çünkü kötü olan kötüdür üzerine tartışmak, kötü olana sövmek anlamsız bir vakit kaybından başka hiçbir şey getirmiyor. ben bize şaşırıyorum, bize kinleniyorum. market raflarında paketlenmiş birer dilim peynire uzanan ellerimiz nasıl hala alkış tutabiliyor. yolda sarılan iki insanın hatta iki kardeşin sarılma biçimlerini eleştirip yorum yapabilecek kadar nasıl hadsizleştik ne ara bu kadar çirkinleştik anlamıyorum empati kurmakta istemiyorum. bunun sosyolojik açıklamaları yorumları hemen hemen aynı ama artık açıklanacak, anlaşılması gerek hiçbir durum kalmadı. insanlar hırçın insanlar bedbaht insanlar hadsiz ve sorumsuz. önce insan olarak kendimizi iyileştirmediğimiz sürece -ki bu günümüz şartlarında medya-toplum-hükümet iş birliği içinde oldukça da zor ama yine bunu başarırsak evet yaşamak o zaman daha anlamlı olacak. aksi halde her gün bir günün daha bittiğine sevinen sadece karın tokluğuna nefes alan öfkeli yığınlar halinde yok olup gideceğiz.
not: meğer ne çok dolmuşum ki tanımı görünce çalakalem yazdım.
devamını gör...

etik dinleyici ile akvaryum radyo yayını

başlığı gördüğümde gözüme çarpmakla kalmayıp zihnimde çalkalanan sorular; etik dinleyici kimdir?etik dinleyici ne demektir? etik,bir dinleyici midir?
devamını gör...

sözlük yazarlarının ruh halini anlatan görseller

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu da sonuncusu olsun.
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

yine bir görsel şölen ;)
devamını gör...

geceye bir şiir bırak

korkarak vinç

n'olur bir bebek alalım oyuncakçıdan
karnına bastıkça “bi dakka” desin,
şeye gidelim, içaçan‘a, ordan dönünce
ikinci ev çıksın karşımıza, soldan.
amerika aile dramlarını işleyen filmler vardır,
taşra illerinde geçer, falan;
bir sürü de ev vardır seyrek seyrek
öyle bir evin kapısından girelim:
kader sokak, 13/2
adresim oldun benim,
biliyorsun bunu değil mi?

alınyazım oldun
(n'olur alalım)
korka korka çaldım kapını
(bir bebek alalım)
ne yapayım sevdim seni
(“bi dakka” desin)
eline ayağına düştüm
(karnına basınca desin)
sensin artık ne varsa:
aşktı, kavgaydı, uzak yerler özlemiydi
(alalım, n'olur, bir bebek
gözlerinde bizim bakışımız olsun)
kan-revan sevişelim
s. hanım, n'olur, gelmesin
tutarsızlık deme bir daha
bizim sigaralarımız birbirini tutmuyor
bir bebek alalım çarşıdan
çay kahve içsin
çay dedim de aklıma geldi
şeker eksiği giderilsin;
sigara dedim de aklıma geldi
sigara bas parmağıma
yansın parmağım cızz! desin
benim ceketim askıda
böyle yıllarca beklesin
gömleğin eteğinin içinde
yüzyıllarca…
çamaşırlarımız tutkuyla çıkarılmış
aşkla sıyrılmış çamaşırlarımız
dört kat çimenin üstünde
ve çarpınan bedenlerimizin altında
ve yaşlı, hoşgörülü aynanın karşısında
ve saatimi mutlaka çıkarmalıyım bundan böyle
ne diyordum, işte çamaşırlarımız
dalgalanan etimizin altında
ezilsin böyle binyıllarca
bir kokun var senin: iksirdir
yaptığın çay iksirdir

içindeyken senin, ne içindeyim
birtakım yapraklar içindeyim
(n'olur al bir bebek çarşıdan
maltepe desin
kahverengi desin
yumurta desin
bir sınır hediyesi desin)
geldim işte vurdum kapıyı
birdenbire seni!
sessizce
güvenli ama hüzünlü
hüzünlüyse de güvenli
bir orman perisi gibi
bir ağaç gibi, dalını
nereye uzatacağını bilen.
sonra iki yudum konyak
koltuklar sadakat dolu
sehpanın sarılışı ise
sanma ki başka şeyden
sevinçten, yavrum,
sevinçten sevinçten
vinç! diye öter sevinç kuşu
n'olur al bir bebek
karnına basınca vinç! desin
basmayınca da vinç! desin

ben böyle düşünüyorum,
senden ne haber?

cemal süreya
devamını gör...

kemal kılıçdaroğlu'nun randevusuz kurum ziyaret merakı

baskın söylemi çok tehlikeli bir zihniyetin ürünüdür. kamu kurumları kimseye ait değildir ve yapılan ziyaretler baskın olarak adlandırılamaz. kaldı ki muhalefet partisi olarak gidiyorlar. tam tersinin olduğu bir senaryoda muhtemelen şuan ortalık inliyor olurdu.
devamını gör...

güne psikolojik bir tespit bırak

metruk bir binanın kırık bir camı varsa ve eğer cam hemen değiştirilmezse yakın zamanda tüm camlar o binayı gören insanlar tarafından kırılır. bundan dolayıdır ki yaraları kimseye açma. derman olacağını sanarken bir taş da o kişiden yiyerek daha çok kırılırsın.(bkz: kırık cam teorisi)
devamını gör...

sözlük yazarlarının satın aldıkları son kitap

adam phillips- kaçırdıklarımız
devamını gör...

normal sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
yine bir gün sanatımı konuşturmuştum :)
devamını gör...

toplumdan izole edilmesi gereken insanlar

hala elindeki çöpü çöp kutusu bulana kadar taşıyan, otobüse, metroya binerken sırasını bekleyen o güzel insanları toplumdan izole etmek isterdim. daha fazla kirlenmesinler.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim