kitaplarının her biri, aynı evrendeki farklı karakterlere odaklanan seri, masal tadında ilerleyen bir distopya aslında. dili basit, bu kadar kısa bir seriye göre de karakterleri şaşırtıcı şekilde girift. okuyacak kısa, sade ve hoş bir şeyler arayanlara tavsiye edilir.
susanna: ambivalan hissediyorum. aslında bu yeni favori kelimem.
dr. wick: ambivalan nedir, biliyor musun?
susanna: umursamıyorum.
dr. wick: eğer yeni favori kelimense, umursayacağını düşü...
susanna: "umursamıyorum" anlamına geliyor. anlamı bu.
dr. wick: tam tersi, susanna. ambivalan sözcüğü, güçlü hisler duyduğunu gösterir... birbirine zıt, güçlü hisler. başındaki ön ek, "her iki" anlamına gelir. kalanı, latincede güç demektir. bu sözcük, iki şey arasında kaldığını gösterir... iki farklı hareket tarzı arasında kaldığını.
susanna: kalacak mıyım, gidecek miyim?
dr. wick: sağlıklı mıyım... yoksa deli miyim?
susanna: bunlar birer hareket tarzı değil ki.
dr. wick: olabilir ama, canım. bazı kişiler için olabilir.
susanna: eh, eğer öyleyse, bu kelime benim için yanlış.
dindarlardan nefret etme hakkı, ateistlerden nefret etme hakkı, filipinlilerden nefret etme hakkı, sarışın yeşil gözlülerden nefret etme hakkı gibidir. **nefret ettiğiniz kesim değil sizin hakkınızda bir şeyler gösterir.
bir şeyin yanlış olduğuna inanmak, doğru olmadığını ya da günah olduğunu düşünmek farklıdır. o şeyi yapan herkesten kayıtsız koşulsuz nefret etmek farklı.
165'ten sonra elendiğim a:{evrendeki hatun kişiler} kümesinin bir acayip alt kümesi. yani bu şartları sağlamak da kasar ama en azından fransızcaya kadar gelebilseydim *
güdüt: yalnız şartları sağlayınca başlık sahibiyle evleniliyormuş, ben öylesine tuhaf bir birleşim arıyoruz sanmıştım, tamam ben şöyle sol frame'e doğru çıkarım kendim siz kalkmayın hiç - -
kimi duyguların, bilinçdışından, tıpkı fırında pişen sigara böreğinden pörtleyen peynir gibi bilinç düzeyine püskürmek suretiyle kişinin psikolojisini durduk yere alt üst etmesi durumudur.
can sıkabilir ya da mutlu edebilir, duruma göre. iki türlüsünün de hiçbir anlamı yoktur aslında.
seçenek bir: aaa, manyak. kaç kaç kaç. (bkz: akıl) (bkz: mantık)
seçenek iki: aman allahım ne kadar da testosteron yüklü bir errrkek, tam da mağarama layık, beni dinozorlardan korur kesin, qalp qalp qalp. (bkz: hormonlar)
kararı neye göre vereceğiniz size kalmış. saygılar **
evin etrafı sokak köpeği dolu. gece oldu mu çete gibi gelene geçene dünyayı dar ediyorlar. köpekler yüzünden eve geç gelmeye korkuyorum. arabam olsa bu ve daha başka problemlerim çözülecek ama nerede.
neden bilmiyorum, küçüklüğümden beri erken öleceğime inanırım, kırklı ellili yaşları göremeyeceğime. o yüzden vereceğim ilk tepkinin "biliyordum" hissi olacağını sanırdım, ama öyle olmuyor işte.
önce şaşkınlık geliyor, hele de hastalık sizi zayıf düşürmemişse. doğru olamaz, diyorsunuz, iyi hissediyorum. bir yanlışlık vardır.
sonra etrafınızdakilerin tavırları değişiyor. insanlar sizden önce kabulleniyor. bazıları acıyarak yüzünüze bakıyor, siz odaya girince konuşmalar kesiliyor. sizi sevenlerin suratları bembeyaz, ifadesiz, gözleri iri iri. sesler hep kısık. sanki yüksek sesle konuşsalar kalan ömrünüzden gidecek.
cesaretiniz varsa bile, insanların bu tavırları direncinizi biraz kırıyor. sizi korumaya çalışmaları. sevdiklerime olacağına bana olsun, bin kat yeğdir, deyip güçlü duruyorsunuz, ama sevdikleriniz sizden önce eriyor.
güzel ve trajik bir şey, insan hayatı.
kısacık.
o yüzden inanıyorum ölümden sonra hayatın varlığına.
iyiyim.
bir sürü şey oldu -- ama ben hala iyiyim .
kendimi kolluyorum, beni üzme potansiyeli olan kişi/ortamlardan kaçınıyorum, kendime verdiğim sözlerin en azından bir kısmını tutuyorum.
uzun lafın kısası, iyiyim.
10 yıl önceki ben olsa, çok üzgün olurdu. 4-5 yıl önceki ben, çok sarsılırdı.
2-3 yıl önceki ben, anksiyeteden anksiyeteye sürüklenirdi.
bugün, şükrediyorum.
insan hayret ediyor. *
kötü hissettiğim zamanlarda bana hayatta hala sevdiğim şeyler ve bir kaçışım olduğunu hatırlatan, huzur veren, mutlu eden koku.
iyileştirici bir etkisi var, orası yadsınamaz.
ejderha mızrağı, ikizler üçlemesi
1984
ben, robot
bulantı
kara kule serisi (özellikle, büyücü ve cam küre)
muhteşem gatsby
göçebe ****
bir kadının yaşamından yirmi dört saat
bana göre, okunması "gereken" kitap, insanı bir şekilde etkileyen kitaptır, listedeki kıstasım da bu, ancak bu herkese göre değişebilir tabii. kimileri fantastik kurgudan nefret eder, fikir kitaplarını sever, kimileri de tam tersi.
ama sonuç olarak, ne olursa olsun, kitaplar candır *
uykumu çalan ihtimaller
her zamanki gibi
her zamanki kadar
seninle yüklü aklım
sen
oyuncu
ve gaddar
gülmek geliyor içimden
ve ağlamak
işte yenik düştüm
bir kere daha, ve bir kere daha
yenildim gözlerine
çığlık atıyor içim
duyuyor musun?
kaç, diyor
bakma arkana
güzel gözlerden kaç
kulaklarım ihtimallerle
kulaklarım sözlerinle tıkalı
neden
neden serbest bırakmayasın beni
sana verecek neyim var
ben ki
zavallı bir ateş böceği
kanatları onarılmış
kanatları paramparça
gülünç bir naiflikle
uykusuz bir yürekle
işte yine yenik düştüm, yazıyorum
az kaldı
sanki birazdan öğreneceğim
bunca zamandır beklediğim cevabı
uykumu çalan ihtimaller
ve sen
gülen, anlatan, dinleyen,
sen
çözmeyi ümit dahi edemediğim arap saçı
sen
sürekli gözlerimin önünde duran soru
sen
o tek bir nadir gülüşle
o tatlı gülüşünle hatırladığım
gün sonunda o gülüşle parlıyor gözlerin
sen
aklımın içinde bucak bucak kaçmak istediğim
öyleyse neden hala peşindeyim?
ihtimaller uykularımı çalıyor
çığlık çığlığa içim
duyuyor musun?
yine de, çok az kaldı
görüyor musun?
cevabı sanki
birazdan öğreneceğim.
öğrendim gerçekten de. okyanus gözleri ben hayal etmişim. canı sağ olsun.
nan no tsumi mo nai hazu na no ni, nanraka no batsu wo uketeru masum olduğum halde, cezalandırılıyorum jibun de maita tane de mo nai no ni, sakimidareta hana tsumasareru bu tohumları eken ben değildim, ama yine de, filizlenen çiçekleri sökmek zorunda olan benim
shiranai koto to mo ienai ga, katabou katsuida oboe wa nai olanlardan habersiz olduğumu söyleyemem, ama içinde yer almış da değilim jiyuu wo takaku kawasareta ki mo suru ga, kokoro made yasuku utta oboe wa nai özgürlüğüm pahalıya mal oldu bana, ama ruhumu böyle ucuz sattığımı da hatırlamıyorum
hey hey kutabatte osaraba suru made, hey hey dare no te ni mo kakaranai hey hey, ben ölüp de elveda edene kadar, kimse dokunamaz bana tooi yoru wo urotsuite-iru, shiranai darou eien no narazu mono-tachi wo muhtemelen bilmiyorsun, ebedi sürgünler dolaşıyor gecenin uzaklarında
yurusenai shiuchi de mo nai ga, iyaseru kizu de mo aru mai işlenen o hareket affedilemez değildi, ama yol açtığı yaralar iyileştirilebilir değil nakesou na yoru ni wa onna daite, kono chinke na shaba kara taka tobi sa ağlamaklı olduğum gecelerde, bir kadına sarılıyorum, uçup gidiyorum bu zavallı, yozlaşmış dünyadan
hey hey kutabatte osaraba suru made, hey hey dare no te ni mo kakaranai hey hey, ben ölüp de elveda edene kadar, kimse dokunamaz bana tooi yoru wo urotsuite-iru, shiranai darou eien no narazu mono-tachi wo muhtemelen bilmiyorsun, ebedi sürgünler dolaşıyor gecenin uzaklarında
nan no tsumi mo nai hazu na no ni, nanraka no batsu wo uketeru masum olmam gerektiği halde, cezalandırılıyorum jiyuu wo takaku kawasareta ki mo suru ga, kokoro made yasuku uritobasu hara wa nai özgürlüğüm pahalıya mal oldu bana, ama yok ruhumu böyle ucuza satacak cesaretim
bugün de birileri, sevdiğini ya da sevdiklerini kaybetti. ama hayat devam ediyor, dünya durmuyor. en kötüsü de bu herhalde. hayatta kalmak, alışmak zorunda oluşumuz. gerçekliğe, zamana boyun eğmek zorunda oluşumuz. insan olarak ne kadar az şeye gücümüz yetiyor.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.