hera yazar profili

başlık altının neredeyse tamamını okudum. üslup ve şikayetler üzerinden empati yapıp bir şeyler yazsam mı? ikilemi içinde yazıyorum. eleştiren yazarların haklı olduğu şeyler olabilir ama eleştiriler oldukça basit ve yüzeysel. o yüzden ekşi sözlükte bu üslup ve kişisel yargı durumuyla yazar olmak çok zor. ekşi sözlüğü ayrıcalıklı yapan da bu.

son bir kaç ayda binlerce yazar alması kalitesini oldukça düşürdü ve bu durum elit yazarlarını yazmaktan soğuttu. birde bunun üzerine sansür yedi.
bence yazar alımlarını eskiden olduğu gibi zorlaştırması gerekir. bu şekilde önüne geleni yazar yapmakla ilerlemesi imkansız.

özetle; hala alternatifi olmayan bir sosyal medya platformudur. keşke şirin görünmek için siyasi parti trollerini hiç yazar yapmasaydı.

artık vpn ile bile girilmiyor.
yazık..

not: bir ekşi sözlük yazarı.

asteroid..
japonya uzay ajansı'nın hayabusa 2 uzay aracının bu asteroit 'den topladığı örneklerde bir rna bileşeni ve b3 vitamini keşfedildi. asteroitten alınan örneklerin analiz eden bilim insanları, bunların laboratuvar ortamında incelenen en ilkel malzeme olduğu sonucuna vardı. söz konusu bulgular, rna ve dna moleküllerinin göktaşlarıyla dünya'ya gelmeden önce uzayda ortaya çıkmış olma ihtimalini gündeme getiriyor.

ryugu şu anda dünya'dan yaklaşık 347 milyon kilometre uzaklıkta.

kaynak ve daha fazla bilgi için; www.indyturk.com/node/61830...

bülent ecevit'tir. sadece şairliği bile bu unvan için yeterlidir. o yüzden başka isim yazmak entelektüel in ne olduğunu bilmemektedir.

atatürk dahidir, entelektüel ile kıyaslanmaz.

19 ncü asrın sonuna doğru idamların elektrikle olmasına karar verilince, new york da ki elektrikli sandalye ihalesinde thomas edison ile nikola tesla yarıştı. amaç; kan döküp etrafı kirletmeden zahmetsiz, hızlı ve acısız öldürmekti. ama ilk denemeler korkunç sonuçlar doğurdu tabii.
dünyanın öteki ucunda neredeyse her gün idam fermanı yayınlanan habeşistan (şimdiki ismi etiyopya) imparatoru menelik, kulağına giden bu haber yüzünden new york westinghoused firmasına bu ahşap koltuktan iki adet sipariş verdi. fakat fakir halkını pahalı sandalyede öldürmek isteyen imparatorun ülkesinde elektrik yoktu ve imparatorun saldayelerin elektrikle çalıştığından haberi yoktu, belki elektriğin ne olduğunu bile bilmiyordu. neyse ki kullanılamaz olduğunu anladığında birini kendisine taht yaptı. hatta kedisini darbe ile deviren yeni imparator da meneliğ'i sarayda o koltuğun altına gömdü ve aynı idam koltuğunu (menelik'in yattığı yerde) saltanat koltuğu olarak o da yıllarca kullandı.

dünyanın iki uzak noktasında, iki farklı medeniyetin, barbarlığı farklı değildi. gaddarlıkta tesla ile menelik arasında aslında çok fazla fark yoktu. zira birisinin icat ettiğini diğeri kullanıyordu ve ikisininde amacı aynı idi, kendisinden farklı olanı hızlı bir şekilde ortadan kaldırmanın yolunu arıyordu. kısaca, ikiside daha fazlasına sahip olmak için yada eldekini kaybetmemek için bir başka insanı öldürmekten rahatsızlık duymuyorlardı.

dünyadaki insanlık her daim zalimlerin zulmü ile yoğruldu. iyi insanlar, iyi insan olduklarını kendileri yaşarken göremediler çoğu zaman. dünya yuvarlak diyenlerin de, güneşin etrafında dönüyoruz diyenlerinde ölüme mahkum edilip ateşe atıldığı, hareket halindeki tekerleğe bağlandığı, taşlandığı türlü türlü öldürme yöntemleri geliştirmeye kafa yoran ve onları alkışlayan insanların barındığı korkunç ve acımasız bir yer oldu dünya.

suçu açığa çıkarmak bile çoğu zaman suç sayıldı. çünkü kimin suçlu olduğuna suçlular karar veriyordu.

o insanı ekmek hırsızı yapanlar utansın.

vatan cennet ama içini zebaniler sarmış.

bir üstteki yazara katılıyorum. tek sorun ekonomi değil. hatta ekonomi hiç sorun değil. neyse boş ver. konuşmaya korkuyoruz. bye bye

az önce bir spor kanalında dikkatimi çekti. ülkemiz temsilcilerinden 3 takımın maçı vardı ve hepside öndeydi. sadece efes gidip geliyordu ama sonunda oda galip geldi. rakip csk unutmayalım.

ara sıra böyle güzel şeylerin olması güzel.

jesse stone-lost in paradise-2015
(bir katilin peşinde)

"kader insana bunu yapmaz"

sorunları olan emekli bir dedektifin, üzeri kapatılmış eski bir cinayet davasını yeni baştan ele alıp sessiz ve sakin bir şekilde çözmesini konu alıyor.
bir seri katilin peşinde, ağır ilerleyen, bol bol diyalog içeren bir gizem filmi.

ailece izlenebilir, zamanınız boşa gitmez.

yorum yok, kafa ütülemek yok sadece doğal görüntü aldım güzel bulduklarımdan. beğeniyi normal yazarlara bırakıyorum ve kanalın adresini de bir tık yakınınıza bırakıyorum tabii.
buradan

hayatındaki bütün korkuları ve olumsuzlukları yenmişti fakat şu su korkusu hiç yanına yaklaşamadığı, üstesinden gelmeye cesaret edemediği bir şeydi. ablasını, ablasının eşini çocuklarını ve kendi çocuklarını, yaz ayları neredeyse her hafta sonu götürdüğü plajda, bütün insanları, hatta kendi çocuklarını bile suyla oynarken seyredip, neden korkuyorum bundan diye iç geçirerek hayıflandıkça sigarasıyla teselli ederdi kendini.
bir gün buna bir son vermenin vaktidir diye karar verdi. bir hafta boyunca su korkusunu yenme planları yaptı, hafta sonunu iple çekti ve nihayet pazar sabahı erkenden her zaman yaptığını yapıp, ailesini topladığı gibi sahilde aldı soluğunu. çocuklar hevesle denizin serin suyuna kendini attı. onların neşeli cıvıltısını, son içtiği sigaradan derin bir nefes çekerek keyifle izledi.
sonra az ilerideki sandalcıya gidip sandalı kiraladı. hafta içinde hazırladığı şambrel lastiğine hava basıp iyice şişirdi. sandala bindiğini, kendisinde olan su korkusunu bilen ablası ve eşi hayretle ve hevesle izliyordu. biraz sonra korkusuyla yüzleşip onu alt edecekti.
ve küreklere asıldı. yüreği boğazına kadar gelmiş gibiydi. yüreğinden gelen gümbürtüler küreklerin sesini çoktan bastırmıştı. şimdi sadece yüreğin korku dolu gümbürtüsü vardı kulaklarında.
geri dönüp sahile baktığında bayağı uzakta olduğunu anladı. sahildekilere korkmadığını göstermek için el salladı ve yanlış planını uygulamaya, korku ve heves karışımı tuhaf bir hisle başladı. yüreğin gümbürtüsü top atışı gibi geliyordu artık.
önce şambrel lastiğini attı suya, beraber atlaması gerekirken. ilk büyük hatasını böylece yapıp, ölümcül hatayı hemen uyguladı, şambrel lastiğinin üstüne atladı. lastiği ıskalamıştı ve üstelik kendi yarattığı dalga şambreli dahada uzağa fırlatmıştı.
sadece bir kez boğuk bir sesle ‘imdat’ diye bağırabildi. çevreden görenlerin kendisine yetişmesi için mesafe bayağı fazla olduğundan kurtarmaya gidenler sandalın yanına vardığında çoktan kaybolmuştu.
(anormal korku ve anormal cesaret aklın düşmanıdır)

şambrel: iç lastiği

üzerindeki anormal korkuyu yenmeye çalışırken hayatını kaybedenlerin anısına.

onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,
akar suyun
meyve çağında ağacın,
serip gelişen hayatın düşmanı
çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına
sana düşman, bana düşman,
düşünen insana düşman,
vatan ki bu insanların evidir,
sevgilim, onlar vatana düşman

nazım hikmet

mahallemizdeki israfil amca hasta derecede trabzonsporlu ve renk körü. sokak ortasında trabzonspor un yenildiği bir maçın kritiğini yapıyoruz. aslında biz yapmıyoruz, israfil amcanın kritiği ile eğlenmek peşindeyiz. 'hami yeşil kart görmeseydi, siz görecektiniz' deyince, bizim için eğlencenin dibine vurmuştu.
hey gidi dünya, hey gidi hayat.israfil amca kırmızı kartı, yeşil kart sanarak gideli yıllar oldu.
zor olmalı, çaresi varmı, yokmu? merak ettiğimdir.

dişi beyaz yakalı sinekkuşları genellikle yeşil, gri veya siyah tonlarda tüylere sahip oluyor. erkeklerse daha parlak mavi renkte tüyleriyle dikkat çekiyor. fakat renk değiştiren bazı dişi sinekkuşları, erkeksi bir görünüme bürünüp, onların saldırı ve tacizlerinden kurtulmaya çalışırlar.

the irishman

gazi, dolandırıcı ve 20. yüzyılın en azılı isimlerinin yanında çalışmış bir mafya tetikçisinin hikayesi. amerika organize suç dünyasını ve efsanevi sendika başkanı jimmy hoffa'nın ortadan kaybolma hikâyesinin yanı sıra organize suç dünyasındaki gizli rekabetleri ve mafyanın politikayla nasıl içli dışlı olduğunu gözler önüne seren güzel bir film.
robert de niro, al pacino ve joe pesci gibi büyük ustaların gösterisi. biyografı ve belgesel tadında, üstelik çok yeni (2019 yapımı). son zamanların en iyilerindendir. zaman ayırmaya değer.

biz ilerdeyiz. mesela güneş bizim etrafımızda döner, dünyada güneşin etrafında döner. tabi ay' daha sonra dünyanın etrafında döner.
bütün mesel biz.
bilgiliyiz, becerikliyiz, herşeyin iyisini biz yaparız. misal; bir kaç daire başkanına zırhlı makam aracı alacak parayla ay a bile gideriz.
yani yaparız. bizde o beceri yetenek ve kitle (aslında kütle) var.
aya altı şerit yol yapıyoruz. desek
yaşa varoooool
almanya bizi gısganıyor
helaaaal bravvvvooo
uzayda saf altından bir gezegen bulduk, üstüne şanlı bayrağımızı diktik dalgalanıyor.(henüz söylenmedi, yakın zamanda söylenmesi bekleniyor)

italyan malı kollu mekanizmalı (mermilerin namluya tek tek sürüldüğü tip)dürbünlü bir tüfekle, 5,6 saniyede biri kafadan, hepsi isabetli. 3 el ateş edilmiş. ateş eden eski deniz piyadesi lee harvey oswald jak ruby isimli bir yahudi tarafından öldürülmüş, jack ruby de kanserden ölünce, suikast karanlıkta kalmıştır.

benim bir sürü kedim var. nerede kaldıklarını bilmeden yaşarız. yani gece ben dahil herkes evine gider, ama şafakta kapımın önündedirler. çünkü biliyorlar hera gitmeden biz mama verecek. birisinin sol gözü ciplenmiş. yarın veterinere uğramalıyım. bir damla almalıyım ona.
annesi terk etmişti. o günden beri kolluyorum keratayı. her mama öğününde torpil geçiyorum kendisine, ama hala yalnız, hala kimsesiz.

hayvanda olsa annenin yeri başka. belli oluyor.

evlenmemiştir. akciğer rahatsızlığı yüzünden evlenmediği sanılır. fakat
evlenmemesinin asıl sebebi, aşık olduğu kız yakın bir arkadaşıyla evlenince, evliliğe küsmüştür.

pkk terör örgütü de, biraz fazla oy devşirmek için pkk ile kol kola girenler nedir?
kahrolsun terör ve ondan nemalananlar. buralarda ağıt yakmak bile bizim için ayıp.
mekanları cennet olsun. annelerine ailelerine allah sabır versin.

istanbul'a kar mı yağar diyorsunuz.
yağıyor işte
inceden tane tane.
zihnimi ne istanbul ne de kar taneleri meşgul ediyor.
varsa yoksa sen.
gözlerim sokak lambasının ışığındaki karı izlerken,
kar tanelerinin arasında seni arıyor.
sahi kaç yıl oldu görmeyeli,
belki bir ömür, belki bir asır.
göz görmedi diye gönül seni unuttu mu yaz gülü.
ben yazmayayım. sen cevabını biliyorsun.
gözlerim her akşam uykuya dalmadan önce
göremeyeceğini bile bile seni arar.
kim bilir hangi kollar sardı seni.
ne hasretler ne hüzünler yaşadın.
belki de mükemmel bir hayatın oldu
ama ben hep böyle düşündüm seni işte.
seni nasıl sevdiğimi sana bile söyleyemeden
yanındayken bile hasrettim sana
yanındayken bile sana söyleyemedim bunu
yaz gülü.
ne güzel isimdi, tam sana benzer
tam san laik.