istanbul’a taşınacak olanların merak ettiği maliyettir. anadolu yakasında kira+aidat+faturalar+ulaşım+mutfak maliyeti gibi zorunlu giderler ve kalan parayla diğer aya kadar geçinebilmek için ortalama maaş miktarı ne kadar olmalı, merak etmekteyim.
tabi siz anneleri tarafından size emanet edilen çocuklara repliğiyle yarışacak uzunlukta olan bir başka bihter ziyagil repliğidir. bu sefer bu uzun cümlenin muhattabı behlüldür:
“ dünyaya baktığın küçücük yerden bakıldığında bizim evliliğimiz biraz önce söylediğin o çirkin ifadelerle belirttiğin şekilde görünebilir.”
temelinde insan haklarını savunan erkektir. kadın mücadelesinin çıkış noktası kadının erkekle eşit haklara sahip olmamasından kaynaklanmasıdır zaten. temelinde toplumların kadını daha geride tutmasından kaynaklı doğan hak arayışına, insanlığının savunulması ve haklar elde edebilmesi mücadelesine destek verilmesidir, olması gerekendir. asıl ayıp kadın hakları, çocuk hakları vs diye ayrı başlıkların olmasıdır. temelinde insan olmanın, ama toplumların erkeği daha insan saymasından sebep, kadının da aynı haklara sahip olmak istemesinin bir mücadeleye dönmesi tartışılması gereken asıl meseledir.
ilişki yaşadığı kadının kendisiyle alakalı isteklerini önemsemeyip, onu, erkeğin kendi normlarına göre hareket etmesini sağlamaya çalışan ve ülkemiz coğrafyasında çokça bulunan erkek türüdür. kimisi bunu açık açık yaparken en tehlikeli türü sinsi şekilde ilerlemektedir ve fark edilmesi zaman alabilmektedir. sinsiçomargillerin davranışları şu şekilde olabilmektedir:
-“ben o arkadaşına güvenmiyorum. senin onu düşündüğün kadar düşünmüyor.” ya da “sen çok iyi niyetlisin, fark edemiyorsun ama sana bakışları iyi değil” vs diyerek sanki sizin iyiliğinizi düşünür gibi yapıp sizi arkadaş çevrenizden uzaklaştırmaya çalışabilir.
-“türk erkeklerini biliyorsun. sana zarar gelmesini istemem. o yüzden istemiyorum o kıyafetini giymeni.” ya da “o saatte dışarda olman tehlikeli. aklım sende kalıyor.” gibi benzeri cümlelerle sorunun kendi zihniyetinde değil de başkalarının zihniyetinde olduğunu öne sürebilir.
ve her kısıtlamaya çalışmasının arkasına sizi
çok sevdiğini ekleyerek süslü püslü cümlelerle, kendi istediği şekilde hareket etmeniz için uygun zemin hazırlamaya çalışabilir.
bu tip çomargiller her ne şekilde gelirse gelsin, sorunun sizde değil onun zihniyetinde olduğu gerçeğini göz ardı etmeyin sevgili kadınlar. sizin isteklerinize saygı duymayıp, kendi istediği gibi hareket etmenizi isteyen bir
insanın ve bu konuda aşırı ısrarcı olan kişinin size saygı duymadığı gerçeğini lütfen görmezden gelmeyin.
rock’n coke konserleri olduğu dönem tv’de görüp hysteria şarkısına aşık olduğum, sonrasında yakın takibe aldığım başarılı müzik adamlarının oluşturduğu ingiliz rock grubu.
kafa sözlük yazarlarının gelir/gider durumuna göre yaptıkları, bazı yerlerden harcamaları kıstıkları bazı yerlerde de birikim yaptıkları durumlardır. ülke ekonomisi orta sınıfı kaybetmeye doğru giderken birbirimizden alacağımız tavsiyeler bir nebze olsun bütçemizi rahatlatır, belki. kendi bütçem için yaptığım uygulamaları sunmadan önce tek kişi yaşayan, şimdilik küçük bir şehirde, bir öğretmen olarak şunları yapıyorum.
-bütün giderlerimi maaşımdan harcayınca küçük bir miktar gram altın almak.
-dışardan yemeğe mümkün olduğunca para vermeyip evde yemek yapmak. hem sağlıklı hem de yaptığım yemek 2-3 gün boyunca idare ediyor beni.
-tuvalet kağıdı, ped gibi bozulmayacak olan temizlik ürünlerini internetten indirim kovalayarak almak.
-bir şey satın alırken ihtiyaç mı lüks mü hesabını yapmak. bu büyük ölçüde tasarruf yapmamı sağladı. eskiden makyaj malzemesi, cilt bakım ürünlerine gereksiz harcamalar yapardım. hayat tarzı olarak minimalizmi benimsemeye çalıştıkça aynı anda 2 rimelin, benzer tonlarda bir sürü rujun ve ojenin gereksiz olduğunu fark ettim; bir ürün bitmeden yeni bir ürün almamaya başladım. ciddi anlamda tasarruf sağladı.
-yine hayat şekli haline getirmeye çalıştığım sağlıklı beslenme kararımdan sonra abur cubura para harcamamaya başladım. cips ve paketli gıdalardan mümkün olduğunca az alıyorum. eskiden ciddi anlamda tüketiyordum.
-su tasarrufu da yapıyorum fakat bu maddi açıdan çok fark ettirmemekle birlikte doğa için ne kadar tasarruf o kadar iyi mantığıyla, duşta bir damacanam var. su ısınana kadar suyu ona dolduruyorum. sonra bu suyu tuvalet, banyo temizliğinde kullanıyorum.
-tüm giderlerimi harcadıktan sonra bankamatikte sadece 200-300 tl civarı para bırakıyorum zor durumlar için. onun dışında bütün parayı çekiyorum ve o parayı da evde bırakıp harçlık olarak az miktarda alıyorum. böylece kartta param var mantığıyla gereksiz harcamalardan uzak duruyorum.
-kettle, saç kurutma makinesi, mikrodalga gibi elektriği sömüren aletleri kullanmıyorum.
-iş yerime genelde evden sandviç hazırlayarak götürüyorum.
-sebze ve meyveyi taneyle alıyorum. böylece ziyan olmuyor ve fazla alıp gereksiz para vermemiş oluyorum. ayrıca mevsimsel beslenmeye özen gösteriyorum. böylece hem daha sağlıklı ürünler tüketiyorum hem de kışın domates, salatalık, biber gibi zamanı olmayan sebzeleri pahalı almamış oluyorum.
-minimalizmi sadece kitap konusunda hayatıma geçiremedim. onda da her ay almamakla birlikte internette en ucuza bulduğum siteden sipariş veriyorum.
-diğer maaşa param kaldıysa kalan miktarla da olduğu kadar altın alıyorum.
yaşadığım şehir küçük bir şehirdi. ev kirası ve aidat nispeten uygun sayılabilecek miktardaydı. istanbula taşınma durumum olacak. oradaki şartlarda nasıl evrilir bu durum fikrim yok, korkuyorum. ekstra çözümler bulmam gerekebilir. benim yaptığım yöntemler bunlar.
trip hop türünde müzik yapan enfes ingiliz grup. beth gibbons öyle buğulu bir sese sahiptir ki, sigara-alkol alışkanlığı olmayan insanı bağımlı yapabilir. özellikle mysterons şarkısı dertsiz insanı dert sahibi yapar, o derde bağımlı olup şarkıyı tekrara aldırıp dinlettirerek dertten çıkarmaz, çıkamadıkça şarkıyı açıp açıp yine dinlersin; o derece güçlü bir döngü oluşturabilen şarkıdır.
ruhsal bir acıdan bahsediliyorsa eğer, bence gizli bir kibir barındıran bir durum bu. insan, acı çektiği durum her neyse, bunu hak etmediğini düşüncesinde debelenir ve karşısındakine de kendi gibi mükemmel, fedakar, iyi kalpli, artık kendini nasıl tanımlıyorsa o özellikteki bir insanın başına böyle bir şeyin gelmesinin haksızlık ve adaletsizlik olduğuna inandırmaya çalışır. hayat tek taraflı gelmiyor çoğu kişiye halbuki, iyiliği-kötülüğü içinde bulunduran bir takvim ve kişiye özel bir durum içermiyor. herkes bir şekilde hayattan beklentisini karşılayamadığı durumları yaşıyor. kendini özel sanma durumunu aşınca insan, bu tarz alacak/verecek hesabı yapmıyor hayata karşı.
siyasetin projesinden çıkıp her insanın hayat normali haline getirmesi gerektiğini düşündüğüm yaşam stilidir. amaç doğaya zararı olan atıkları minimuma indirerek çevreye verilen zararı azaltıp daha yaşanabilir bir dünya oluşturmaktır. bilinçlenme konusunda geç kalınan bir durum malesef. ben kendi hayatımda şu adımları uygulamaya çalışıyorum, belki faydası olur başlamak isteyenlere de:
-tek kullanımlık plastikleri hayatımdan mümkün olduğunca çıkardım: kafelerde plastik pipet kullanmak yerine ya cam şişede ürün istiyorum teneke içecek gelirse de bardak istiyorum garsondan. plastik çatal, kaşık kullanmıyorum, almıyorum. plastik poşet yerine sebzeler için filem var. market için de kumaş çantam. pet şişe su almıyorum.
-giysilerimin %100 pamuk içermesine dikkat ediyorum. bir giysi iyice eskiyene kadar hiyerarşide gerileme yaşıyor: dışarı giderken giymeden başlayıp, ev giysisine oradan gece yatarken giymeye ordan da toz bezi oluyor. hemen atmıyorum ki mümkün olduğunca daha az atık çıksın evimden.
-temizlik ürünlerinde azaltmam şu şekilde oldu. sünger yerine kabak lifi kullanıyorum. çamaşır suyu, kireç çözücü, camsil vs yerine bir sürü ambalaj atığı çıkaracak farklı temizlik ürünleri ve kimyasallar yerine beyaz sirke+karbonat ikilisi her türlü temizlikte yeterli oluyor.
-plastik mutfak gereçleri ve kaplar yerine metal, tahta gereçler ve cam kaplar -kullanıyorum.
-saçlarım ve vücudum sabuna alışmadığı için malesef şampuan ve duş jeli kullanımına devam ediyorum.
-diş fırçamı bambu fırçalardan kullanıyorum.
-streç film yerine kapaklı kap kullanıyorum ya da tabağın üstüne başka bir tabak örterek ürünü saklıyorum.
-cilt bakımında tek kullanımlık kağıt maskeleri bıraktım.
-yemekten artan yağları, bir kavanozda biriktiriyorum.
-bakliyatları baharatları gidip yerel satıcıdan bez torba götürerek satın alıyorum.
-cam şişe süt ya da sütçüden tencereye koyarak süt alıyorum.
-peyniri de her zaman olmasa da mümkün olduğunca peynir yapan teyzelerden kendi götürdüğüm kaba koydurarak almaya çalışıyorum.
distopya türünde olup da beni boğmayan nadide yapımlardan biridir. s1e2 en favori bölümüm olmakla birlike (bkz: byung-chul han) ın kitaplarıyla bu dizi müthiş ufuk açıyor. nedense birinin adını duyduğumda diğeri de çağrışım yapıyor bana. sanki dizinin her bölümün senaryosu bu filozofun kitaplarından birer esinlenme gibi benim için. görünmez bağlarla birbirine bağladım onları, ayıramıyorum.
bazen herkes tarafından bilinmesin özel kalsın dediğim bazen de kimler kimler değer görüyor onlar neden kıyıda köşede kalsın diyip bana ikilem yaşatan topluluktur. türk gruplar içinde buna örnek (bkz: çamur)
sting sevgimi her dinlediğimde milyonlarla çarpan şarkıdır. sting şarkıya öyle bir ruh katmıştır ki, şarkı adeta kırılgan çok nadide bir elmas gibi sanki. insanı içine alan hem hüzün hem umut veren büyülü bu dünyaya ait olamayacak kadar güzel olan bir şaheser.
gerçek bir yazar, sanatçı, düşünür, insandır. “hamil-i kart yakinimdir.” deyimini yaşar ne yaşar ne yaşamaz kitabında ilk kez okuyup üzerinde düşündürmüştü. tek bir cümle ülke bürokrasisinin işleyişinin özetidir. ülke insanını çok güzel tanıyıp bunun iğnelemesini eserlerinde çok güzel yapmıştır.
grup gündoğarkenin çok nahif bir şarkısı. bu şarkı beni hep lise zamanlarıma götürür. lisede en sevdiğim şarkılardan biriydi ve o zamanki erkek arkadaşım okulun yıl sonu gecesinde, normalde söyledikleri şarkıları müzik öğretmenimiz belirlemişti ve bu şarkı yoktu o gecenin listesinde, grubuyla çalışıp söylemişti. insanın hayatında böyle incelikler her zaman mutlulukla hatırlanıyor. aldığım en güzel hediyelerden biri buydu hayatımda. yollarımız ayrıldı sonrasında ama hep güzellikle hatırlarım. sağ olsun, mutlu olsun.
oyuncudur, yapımcıdır, yönetmendir. kadına şiddet/kadın düşmanlığı kırmızı çizgimdir ve böyle bir insan sanatçılık ruhundan uzak biridir benim için. ayrıca solculuğu, eşitlikçiliği, feminizmi gerçek bir değer olarak savunan insanlarla ortamcı tayfayı ayırmakta turnusol görevi görmekte benim hayatımda. ciddi anlamda ben ‘solcuyum, eşitlikçiyim’ diyen birinin bu kişiyi savunmasını anlamlandıramıyorum, savunduğun değerleri lekeyen bir insanı ortamlarda övmek çok büyük bir çelişki. insan sindiremediği değerleri üzerinde eğreti olarak taşıyınca böyle oluyor işte.
toplumumuzda üstü örtülü ya da aleni bir şekilde sürekli yapılan aşağılama yöntemidir.
değişim dilde başlar sözü gerçekten güzel bir söz. temelinde toplumsal cinsiyet rollerine körü körüne bağlanmaktan doğan bu durumu, en başta dilimizi değiştirerek değiştirebiliriz. kadına şiddet haberlerinde bile “en temel görev annelerde başlıyor. anneler oğullarını kadına saygılı yetiştirmeli” gibi çocuk yetiştirmenin sadece kadına ait bir sorumluluk olarak görülmesi ya da “ev işi yapan erkek”lerin övülmesi gibi durumlar örtülü kadın düşmanlığıdır bence ve bir insan ne kadar üniversitede okumuş, kitap okuyan eğitimli biri gibi olsa da üstü örtülü kadın düşmanlığı yapabilir. bunu
-‘karı gibi ..... yapıyor.’
-dul kadın
-ben evde yemek, temizlik yapmam vs gibi söylemlerinden ipucu olarak o kişiyi hayatınızdan uzak tutabilirsiniz.
normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz.
Daha detaylı bilgi için çerez ve
gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.
online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.