müzikutusu yazar profili

ben, kınadığı şeyin kendisinin veya bir yakınının başına gelmeden bu işten sıyrılabilen birine rastlamadım daha önce... aman dikkat kına gecesini yanlış anlayıp da birilerini uzaktan süzüp kınamayınız. ha bir de sadece elinize sürünüz, dilinize değil...:)

izlediğim en güzel dizilerden biriydi. hikayenin etkileyiciliği ve bir de yaşanmış bir hikayeden uyarlanması, sonunda göz yaşlarımı tutabilmem konusunda hiç yardımcı olmadı.
dikkat! sonrası biraz spoiler içerebilir. (yazıyı yazdıktan sonra spoiler butonuna basmak aklıma geldi ve böyle bir çözüm buldum.

central park'ta işlenen bir cinayet-tecavüz, orada tesadüfi şekilde bulunan ve dikkat çeken gençlerin üzerine kalmış ve bu gençlerin yaşamlarının neredeyse yarısının nasıl haksız yere ellerinden alındığını ve bu sırada ailesi, çevresi, kendileri de bu olaylardan ne şekilde etkilenmişler onlarla birlikte izlerken yaşıyoruz. sonunda bu 5 insanın hayatının sonrası hakkında verilen bilgilere bakmayı atlamayınız çünkü: hayatlarının onlara geri iade edilen diğer yarısında çok güzel işler başaranlar var...

dinde zorlama vardır. dogmatiktir zaten. belli kuralları vardır ve senin o kurallara uyman beklenir. seni onları yapmadığında veya '' kötü'' olarak belirtilenleri yaptığında cehenneme gönderilmek ve yanmakla tehdit eder. inananı dinin gereklerini yapması ve '' iyi'' insan olması konusunda korkutur ve zorlar; inanmayanı da o dini seçmesi gerektiği ve seçmezse yanacağı konusunda korkutur ve zorlar. düşüncem budur..

fanatizm tehlikelidir. insanlar beyinleri yıkanmışçasına fanatiği olduğu takımı, partiyi, kişiyi o an haklı olup olmamasına bakmaksızın çıldırmış gibi savunabiliyor. fanatizm insanı kör yapıyor. çünkü: savunduğun şey -dünyadaki tüm varlıklar gibi- mutlak iyi veya mutlak kötü olamaz. işin içine fanatizm girince sadece iyi yanları görülüp, kötü yanları normalleştirilerek savunulabiliyor. birçok insan bir şeyin fanatiği yapılarak yönlendirilebilir ve savaş çıksa, onca insan katledilse, dünya yerle bir olsa bile bu fanatiklerin gözleri savunduklarının diğerleri karşısındaki üstünlüğünü sağlamak ve korumaktan başka bir şey görmez. fanatizm gözlerinde at gözlüğüyle yaşamaktır. çıkarın gözlükleri, güneşin nasıl da tüm dünyayı parlattığına bir bakın.

felsefenin amacı soru sormaktır. sorular sorup onlara farklı yönlerden bir sürü cevaplar bulmaktır. felsefe bir yere varmak değil de hep yolda olmaktır. çünkü evreni her şeyiyle bilemediğimiz için onu anlama amacıyla sorular sorarız ve bunlara cevap niteliğinde, mantığımız, bilgimiz, deneyimlerimiz ve duygularımız desteğinde mutlak olmayan fikirler ortaya atarız daha sonra bu fikirler başka soruları doğurur ve bu soruların da başka cevapları olur. işte tanınan felsefeciler de mantıklı, biz insanların hayatına yön verebilen ve düşündürebilen fikirler ortaya attıkları için tarihte yer edinmişlerdir. hiçbir şeyden emin olamadığımız için hayatı anlayabilmenin en önemli yollarından biri felsefedir. zaten felsefeye ilk antik yunan'da(iyonya'da) savaş, fakirlik, açlık gibi dertler bertaraf edildikten sonra düşünebilmeye hazır bir ortam oluşabildiğinde zaman ayırılabilmiştir. bu zamandan önce de felsefeye dair düşünceler vardır ama asıl felsefe thales ile ortaya çıkmıştır çünkü din, mitoloji alanı dışında bir düşünce sistemiyle felsefe yapılmıştır yani onlardan bağımsız... thales evrenin ilk ana maddesinin ne olduğunu bulmak için sorular sormakla başlamıştır. yola çıkmıştır işte ve sonra hep yolda olunmuştur..

biber dolmasının biber kısmını yemeyen insan o zaman sadece pilav yesin, biber dolmalarını ziyan etmesin :)

tanrı yani yaratıcı var mıdır? yoksa dinler insanın neden varolduğuna cevap ararken ortaya attığı fikirlerin fazla mı ciddiye alınmasıdır?

klasik müzik severlere ve merak edenlere klişeler dışında öneriler:
- chopin balladlar dinlenmeli. özellikle 1 ve 4 numaralı balladlar.
- rachmaninoff piano konçerto numara 2 ve 3 dinlenmeli. konçerto olduğu için süreleri çok uzun ama en azından en önemli ve hoş melodili yerler olarak baş kısımları dinlenmeli.
rachmaninoff lied yani almanca şarkı olan ne poj krasaviza dinlenmeli çünkü çok güzel ve benim favorim. öneri
- schubert dört el için fantezi f minör piano müziği dinlenmeli öneri
schubert liedler dinlenmeli çok hoşlar özellikle serenade, die forelle, gute nacht, erlkönig...
operalar:
mozart- magic flute (sihirli flüt)
figaro'nun düğünü
verdi- rigoletto
puccini- madame butterfly
la boheme
tosca
bu operalar izlenebilir. aklıma gelenler şimdilik bu kadar ve aklıma geldikçe eklemeler yapacağım. bu arada bu yazdıklarım sadece öneridir herkes dinlemek veya sevmek zorunda değildir.

chopin'in 4 tane piyano için balladı vardır ve en iyileri 1.ve 4.balladlardır. açılışı ve kapanışı iyi yapmış. dinlenilmesi şiddetle tavsiye edilir. bırakın artık do diyez minör nocturn dinlemeyi yahu.

eylemlere günah gözüyle değil de karşıdaki insana zarar veriyor mu, onu üzüyor mu gözüyle bakıyorum. yani cehenneme gitmemeye çalışmak yerine; dünya'da ne kendime ne de başkalarına cehennemi yaşatmamaya çalışıyorum. vicdan ve empati yoluyla...

sabah uyanınca çaylak olduğumu gördüm. şuan da hala yazıyor. tabii bir hüzünlendik ama tuttuk kendimizi ağlamadık :') boynuz kulağı geçer demişler ;)


edit: geçti ;)

müziğin temelidir. bilinen ilk klasik müzik antik yunan'da dionysos (şarap tanrısı) için yapılan ayinlerde kullanılmıştır. (korolar, danslar, çalgılar) daha sonra roma tekeline geçmiş ve kilise aracılığıyla yayılmıştır. neden klasik batı müziği denmiştir çünkü: roma doğu ve batı olmak üzere ikiye ayrılmıştır ve batı roma üstün gelmiştir. dini sanatla özellikle müzikle sunarak kuvvetli etkilere sahip olmuştur. klasik müzik ortaçağ’da çok sesli form halini alabilmiş ve oradan itibaren rönesans, barok, klasik, romantik, geç romantik, çağdaş ve 21.yüzyıl dönemlerinden geçmiştir ve gelişim göstermiştir. önemli besteciler önemli müzikler bestelemişlerdir ve bu müzikler sadece kendi yüzyılında kalmamış halen daha duyduğumuz ve kullandığımız müzikler olarak yerini korumuştur. dinlendiğinde insanın kulağına salt müzik gelir. sadece uyumak veya kitap okurken arkaya fon olarak kullanmamak için müziği, ne anlattığını, tarihini, bestecisini bilmek, fikir sahibi olmak gereklidir. sözlerinin olmaması bir şey anlatmadığı anlamına gelmez. anlatmasını beklemek yerine anlamaya çalışmak gerekir.

normal bir insandır. insanları tanımadan onları başka hangi özellikleriyle çekici bulabiliriz ki? alınlarında karakter özellikleri yazmıyor. ayrıca biri tarafından çekici bulunmak güzel bir şey değil mi yahu?

regl dönemini iğrenç bulan bir erkeğe: o dönem olmazsa sevdiği kişiden bebek yapma imkanının olamayacağını ya da bu kafa yapısıyla yaşamına devam etmekte kararlıysa eğer, bebek yapmama imkanının da olduğunu ve yapmamayı seçmesinin hayatında aldığı en iyi kararlardan biri olacağını birileri söylemeli.

insan ne iyidir ne de kötü. ikisidir insan. konuşmaya, yürümeye, iletişim kurmaya başlamasından itibaren iyiyi de öğrenir kötüyü de. sonra hayatı boyunca seçimler yapar. bu seçimler ya iyidir ya da kötü. hiçbir insan baştan başa iyi veya baştan başa kötü olamaz. çünkü iyinin de kötünün de ne olduğuna karar veren yine insan...

sanat yapım aşamasının öncesinden, yapım aşaması bitene ve ortaya sanat eseri çıkana kadar sanat içindir fakat halka, bir başkasına sunulduğundan itibaren veya ekonomik kaygı, beğenilme arzusu, eleştiri bekleme gibi durumlarda yer almasından itibaren toplum içindir.

bir şeyin sanat olabilmesi için bir yaratıcısının olmasına mı ihtiyacı vardır? bir şeyin sanat olabilmesi için ne gibi nitelikler taşıması gerekir? ortaya sanat olarak sunulan şey ne olursa olsun (muz, peçete, klozet vb.) onu sanat yapan şey yaratıcısı tarafından halka, bir sanat mekanında mı sunulmasıdır? sanat eseri illa bir şey anlatmalı mıdır? sanat eseri illa yaratılmış mı olmalıdır? o zaman kendi eliyle yapıp ortaya koyduğu bir şeyi kullanmayan, göstermeyen; halihazırda var olan bir sanat eseri veya varlığı kullanan birine sanatçı diyebilir miyiz? sanırım soruyu cevaplamaktan çok cevaplanması gereken başka sorular daha eklemiş bulundum...

umarım şuan mücadele ettiğin önemsiz küçük sorunlar içinde boğulmayı değil de yüzebilmeyi başarmışsındır. umarım hala aynı değilsindir, hayatın veya sende, fikirlerinde küçük de olsa değişimler olmuştur çünkü: değişmek insanın doğasında olmalı. değişmediysen eğer bütün bir yıl boyunca odanda oturmaktan başka bir şey yapmamışsın demektir.

çok güzel bir diziydi. sanırım 8 bölümdü ve 8 bölüme onca insanın hayatını, geçmişini, şimdisini ve değişimini sığdırmak; farklı hayatlar ve görüşler gösterilirken seyircinin objektif bakmasını sağlayabilecek bakış açısıyla sunmak takdir edilesi. son bölümde bütün oyuncuların saçları açıktı. hepsinin başından geçenlerin onları geliştirdiğini, artık bir nebze de olsa hayata eski kafa yapılarından sıyrılıp bakabilmelerini simgeliyor olabilir. acıklı veya coşkulu müziklerle insanların duygularını yönetmiyor, bunu doğal olaylarla yapıyor ve öğreneceğin şeyler dizinin sonunda değil de dizinin sürecinde yani her anında gizli, sen ne çıkarım yaptıysan o. her an etrafında olabilecek insanları veya onlardan biri olabileceğin insanları izlerken buluyorsun kendini..