serefsizkadin yazar profili

serefsizkadin kapak fotoğrafı
serefsizkadin profil fotoğrafı
rozet
karma: 622 tanım: 48 başlık: 2 takipçi: 13

son tanımları


mutsuz bir ailede büyümek

hiç oyuncağı bile olmayan biri olarak söylüyorum çok şey götürür aile sizden .diğer çocuklar bambaşka şeylerle oyalanırken sen bambaşka şeyler düşünürsün hep.bana bıraktığı en büyük miras büyük bi kızgınlık herşeye ve herkese karşı en çok da onlara karşı içimde oluşan bu nefrettir.
devamını gör...

kırıldığında susmak

benim yaptığım davranıştır bu .daha bir kere bile kırıldığımda karşı tarafa bunu söylediğimi hatırlamıyorum. söylemek istesem dahi vazgeçerim bu çabamdan belki kötü bir alışkanlıktır bunun kararını henüz vermiş değilim .belki çok fazla anlaşılmak isteğinden kaynaklı bu susuş veya anlatsan da herhangi bir değişim olmayacağından kaynaklı.
en iyisi hiç anlatmamak ,anlatsam ne anlatacağım ki zaten ,belki değişirdi, değişse ne olacak senin kendini anlatmanla değişecekse hiç değişmesin,ama en azından biriyle konuşabilirdin anlatsan gibi gibi düşüncelerin sonunda yine hiçbirşey söylemeden konunun üstünü kapatır ve hiçbir şey olmamış gibi devam ederim.
devamını gör...

masumiyet (film)




uğur her erkeği etkileyebilecek bir kadındır.yusuf ve bekir uğur’a aşık ,uğur ise deli gibi zagor’a aşıktır zagor’un peşinden sürüklenir gider.zagor hapiste ve her türlü suça karışmış birisi, bekir ise uğur’ a aşık olmasıyla en dibe vurur, yusuf hapisten yeni çıkmış saf ve masumdur fakat sonraları onun da değişimini görüyoruz.filmin ilk sahnesindeki yusuf’un konuşmaları filmin tamamını özetleyecek niteliktedir. yusuf’un elinden hiçbir iş gelmez sırf korkusundan hapishaneye geri dönmek bile ister.fakat ilerki evrelerde uğur’un bekir’i öldürmesiyle bekir’in yerine geçmiştir resmen. aslında bu 3 karakterin değişimlerini görüyoruz.bekir’in karşılıksız aşkı bu dünyadan olmayacak bir aşktır .en son sahnede ise yusuf’un hapishaneden arkadaşının zagor olduğu ortaya çıkar. görüyoruz ki sonunda tüm karakterler aynı duyguları bir başkasında yaşamıştır.
devamını gör...

şu an dinlenen şarkıdan bir cümle

didn't you see me, didn't you hear me
didn't you see me standing there
devamını gör...

kolay giren ama zor çıkan şeyler

giriş kapı anahtarıdır. açtın kapıyı içeri adımını attın anahtarı çekmek için elini attın çıksana tek seferde yok ama çıkmıyor. belki de sadece benim sorunsalımdır bilemedim.
devamını gör...

alzheimer

beyinde protein birikmesiyle ortaya çıkan hastalıktır. az çok nasıl bir hastalık olduğunu zaten biliyoruz onun haricinde aşısının bulunduğuyla ilgili bir bilgi görmüştüm şu an ne aşamadalar fikrim yok ayrıca da alzheimer ve işitme kaybı arasında bir bağlantı olabileceği ile ilgili çeşitli makaleler bulunmakta .
devamını gör...

yazarların unutamadığı film replikleri

bazen durduk yerde bir olayın bütün yaşamımı değiştireceğine inanırdım. en çok da bu mecburi eve dönüşler sırasında tam kapıda yakalardı bu duygu. eşikte öylece kalır,gözlerim dalar , çocuksu bir umutla bir şeylerin olmasını beklemeye başlardım.
devamını gör...

i lost my body

çok fazla animasyon sevmememe rağmen bir anda izlemeye başladığım film. güzel bir çocukluk yaşayan ama annesi ve babasını kaybetmesiyle naoufel’in hayatının değişimi,aşık oluşu ve kaybettiği eli üzerinden işleniyor.
devamını gör...

dudak yemekten kurtulamamak

dudak kanseri diye bir şey varsa eğer olmak üzereyim yardım edin.
devamını gör...

bekleme odası

zeki demirkubuz’un suç ve ceza romanını çekmeye çalışan ama bir türlü başaramayan bir yönetmeni anlattığı filmdir. kendisinin de oynadığı bu filmde kayıtsız , umursamaz, bencil bir adamı canlandırır. intihar haberini aldıktan sonra bile kayıtsızdır. ahmet karakterini oynamaktadır.keşke kendisi oynamasaydı diye içimden geçirmedim değil.adının bekleme odası olması filmin genel olarak evindeki bir odada geçiyor olmasından veya o odada raskolnikovu canlandıracak birini beklemesi ,filmi çekecek enerjinin gelmesini beklemesi,eve gelecek birini beklemesiyle bağdaştığını düşünüyorum.gözleri ağlamaktan şişmiş birine de menemen yer misin diye sorulmaz ki cümlesiyle özdeşleşmiştir bende bu film.
devamını gör...

kitap alıntıları

sabahleyin güneş doğarsa gün güzel geçecek demektir o zaman kendi kendime şöyle demekten kendimi alamıyorum:
yine insanların birbirlerine zehir edecekleri güzel bir gün!birbirlerine zehir etmedikleri hiçbir şey yok zaten;sağlık,itibar, sevinç,dinlenme! bunun sebebi çoğunlukla ahmaklık,düşüncesizlik ve sıkıntı ,ama onları dinleseniz çok iyi niyetliler. bu kadar çılgınca ruhlarını öfkeye kaptırmasınlar diye neredeyse onlara yalvaracağım geliyor.
genç werther’in acıları
devamını gör...

kitap alıntıları

yani her geçen gün sevgili dostum insanların diğer insanları kendinden yola çıkarak değerlendirmesinin ne kadar aptalca olduğunu daha iyi anlıyorum. hem kendimle fazlasıyla meşgul olduğumdan , hem de iç dünyam fazlasıyla fırtınalı olduğundan başkalarını kendi haline bırakmayı yeğliyorum, keşke onlar da benimle uğraşmasa.
genç werther’in acıları
devamını gör...

aniden gelen sebepsizce uzaklara gitme isteği

bu eylem gerçekleşse dahi düşüncelerini ,kendini değiştirmediğin sürece hiçbir işe yaramayacak eylemdir
devamını gör...

geceye bir şiir bırak

şimdi sen gidiyorsun ya,

herkes sana benzeyecek.
bahçe kapısından sızdılar,
aralık kalmış neresi varsa hayatımın
bünyede bastırılmamış ne
kadar eşyam varsa orada
daha asitli bir yalnızlık için
dilek tutuyorum şarkılara,
sıradaki benim şansıma diyorum,
haberler başlıyor birden
benden hazin biçimde bahseden...
...

kumsalların istenmeyen

kaç kum tanesi varsa
önde gideniyim her tazyikli alkışta.
zayi makamında bestelenmiş
yazılar kaldı avluda,
gitme diye yalan bile söylerim.
yerini söylerim ne saklamışsam kal diye.
bu yazı serin tutalım diye,
çıplak tenlerde gece yarısı
tatlı bir soğukluk olsun diye.
her sevişme, aramızdaki
her üryan gelişme...

hem gidenedir bu şiir hem gelecek olana,
o da biraz oyalanıp gider nasılsa.
hep haberler başlayacak biliyorum,
hangi şarkıyı seçsem şansıma.
şimdi şifa niyetine giriyorum sulara.
mavisine değil denizin
sade tuzuna...

şimdi sen gidiyorsun ya

herkes sana benzeyecek,
her yanımdan geçenin
yüzünde seni göreceğim.
her günaydın diyen sen olacak.
her yüzüme bakanda senin
sıcaklığını hissedeceğim.
her gördüğüm resimde seni göreceğim,
her duyduğum şarkı sanki sana
yazılmış gibi gelecek bana
bakarsın belli mi olur bende
sana şarkılar yazarım…


şimdi sen gidiyorsun ya

arkana bile bakmadan, her arkasını dönüp
yoluna devam edende seni hatırlayacağım.
sadece sen olacaksın
çevremde gezen insanlar..
şimdi sen gidiyorsun ya
herkes sana benzeyecek..


yılmaz erdoğan
devamını gör...

ölüler evinden anılar

dostoyevski’nin benim değil de bir arkadaşımın başına geldi edasıyla 3. kişi ağzından mahkum yıllarını anlattığını düşündüğüm kitap.birden fazla bambaşka karakterleri anlatıyor. onlar hakkındaki gözlemlerini , yalnızlığını, davranışlarını kısacası müthiş gözlemlerini.keçiyle mahkumların arkadaşlık edişi onu özenle beslemeleri fakat köpeğe her gelen geçenin bir tekme atışı ardından keçi beslediklerinin yakalanışı ve bu yakalanıştan sonra kısa bir sızlanma üzülme ama sonradan keçinin etinin çok lezzetli olduğunu konuşmaları ironikti örneğin.
mahkum olduğu ilk yıllarla ilgili şunları söylüyor:

“ya onlar nasıl?alışabildiler mi?içlerinde huzur bulan var mı? diye sorardım.daha önce de söylediğim gibi mahpuslar burada evlerindeki gibi değil de sanki yolculukları sırasında bir hana uğramış ya da büyük bir evde konaklıyormuş gibi yaşardı. ömür boyu sürgüne gönderilenler bile kaygı, özlem duyarlardı şüphesiz hepsi içinden imkansız hayaller kurardı. sessizce olsa da belli edilen o sürekli tedirginlik o garip öfkeli sabırsızlık kimi zaman kazara ağızdan kaçırılan temelsiz sayıklamayı andıran hepsinden şaşırtıcısı en gerçekçi kafalarda yer etmiş gibi görünen umutlar hepsi bu yere olağandışı bir görünüm ve nitelik verirdi bunca kendine özgü olmasının sebebi de buydu belki.insan ilk bakışta bile bu gibi şeylerin hapishanenin öte yanında olmadığını anlardı. buradakilerin hepsi birer hayalciydi bu hal hemen göze çarpardı. hayal kurmak onlarda hastalık halini almıştı. gerçekten hayal kuran mahpusların çoğu kederli somurtkan hasta gibiydiler.çoğu sessiz içlerinde nefret derecesine varmış bir husumet besleyen, umutlarını açığa vurmaktan hoşlanmayan adamlardı . saflık samimilik küçümsenirdi.umutların gerçekleşmesi ne kadar imkansızsa hayalci de bu imkansızlığı ne kadar fazla hissederse o ölçüde inatla safça bu hayallere dalar , bunlardan bir türlü vazgeçmezdi. “

gözlerimin dolmasına sebep olan şu satırları da eklemek istiyorum.tıraş ettirilmeden getirilen bir mahkumun cezalandırılışı ve yediği dayak hakkında şöyle yazılmıştı.

“birden kapı açıldı ve sapsarı kesilmiş dudakları titreyen j. bir soylunun cezalandırıldığını duyup toplanmış olan mahpusların arasından kimsenin yüzüne bakmadan geçip koğuşa girdi doğruca yerine giderek tek kelime etmeden diz çöküp dua etmeye başladı. mahpuslar şaşkınlık içindeydiler bu olay onlara dokunmuş gibiydi.memleketinde karısını çocuklarını bırakmış bu ak saçlı ihtiyarın böyle şerefsizce cezalandırıldıktan sonra, diz çöküp dua ettiğini görünce koğuştan dışarı fırladım. iki saat kadar kendimi bilmez halde dolandım durdum; delirmiştim sanki...”
devamını gör...

kasaba (film)

ilk sahnede kış ve sınıfta geçiyor. sonraki sahnede akşam ateş başındaki sohbette aslında 3 kuşak birlikte ve herkes bir şey anlatıyor.mesela dedenin anlattığı şeyleri ilk kez duymuş gibi dinleyen çocuklar ve ordaki diğer aile üyeleri var . bunun sebebinin filmde de geçtiği gibi kasabada tekdüze yaşamdan ve farklı bir yaşam görme duyma isteklerinden kaynaklandığını düşünüyorum.çocuğun dedesinin anlattığı hikayede sonunu getirmesi aslında bu hikayeyi önceden birçok kez dinlediğini gösteriyor. daha farklı bir şey yok ki hayatlarında anlatılsın ve konuşulsun. bir de aslında o ateşin başında herkes birbirini dinliyor gibi fakat hepsinin aklında bambaşka düşünceler var. hepsi birbirinin yüzüne bakıyor sadece akıllarındakiler ise bambaşka.saffet var bir de kasabadan mutlu olmayan gitmek isteyen ama bir yandan da kasabadan askerlik dışında çıkmamış olan bir saffet.saffetle eminin çatışmaları çok fazladır emin okumuş yurtdışına çıkmış fakat yine kasabaya dönmüştür. babasının sen burdan kaçmak için okudun ama geri buraya döndün gibi yakarmaları vardır .aslında burda da kaçmak istediğimiz çoğu yere bağlı olduğumuzu ve aslında çoğu zaman kaçmaktan korktuğumuzu hissettirdi bana.
saffet şunu diyor:
güçlüsün dünyayı yerinden oynatabilirmişsin gibi geliyor.gel gelelim dünyanın umrunda olmayan hapisten farksız bu kasabada yaşamak zorundasın.sağa bak ağaç sola bak ağaç gitmeyip de ne yapacaksın?
evet belki ben bir baltaya sap olamayan sıkıcı ve acınacak biriyim.tersliğim uyumsuzluğum canınızı sıkıyor. galiba hiçbir yeteneğim de yok gençliğim kimseye gerekli olmayan bir izmarit gibi yok olup gidiyor. ne bir yuvam ne dostlarım ne de bir işim var.gençliğimin en verimli çağında bu kasabaya kısıldım kaldım.şunu da söyleyeyim askere gitme vaktim gelene kadar bu kasabadan kurtulmaktan başka bir şey düşünmedim. ama o sabah gelip çattığında beni bu kasabaya bağlayan o güne kadar farketmediğim daha derin bağlar olduğunu farkettim. çiğ damlalarıyla kaplı kavaklardan havaya ince bir koku yayılıyordu.nedense o gün bana bu kavakları çamları çınarları hayatımda sanki ilk kez görüyormuşum gibi geldi . sabahın bu erken vaktinde sokaklarda serseri mayın gibi dolaşan köpek çetelerinden başka bir şey olamaz. galiba bu sessiz sabahları köpekleri toprak kokusunu seviyorum ama bu kasabada yaşayan insanları ve onların küçük hesaplarını anlamıyorum. ruhuma yabancı ve boğucu buluyorum.şimdi söyleyin bana büyük ciddi ve herkese gerekli bir işin yapıldığı bir yerlere gitmek istemekte kötü olan ne var?
devamını gör...

kitap alıntıları

mahpuslardan birini eskiden hali vakti yerinde olan bir sibiryalıyı akşamüstü kapıya çağırdılar.bundan 6 ay önce eski karısının başkasıyla evlendiğini haber almış çok üzülmüştü.işte o eski karısı hapishane kapısına arabayla gelmiş onu çağırmış sadaka vermişti. bir iki dakika konuştular ağlaştılar bir daha görüşmemek üzere vedalaştılar.kışlaya dönerken yüzünü gördüm... doğru burada insan sabırlı olmayı öğrenebilir.
ölüler evinden anılar
devamını gör...

anlam verilemeyen insan davranışları

kendisinin istediği bazı şeyleri senin de aynı arzuyla istediğini düşünmesi yahu sen istiyorsun onu ben istemiyorum istesem yaparım alırım söylerim sanki istiyorsun ama ulaşamıyorsun gibi davranılması.
hiçbir şey sormadığın halde senin dış görünüşün saçın boyun kilon hakkında iyi veya kötü yorumlarda bulunulması ben sormadım ki böyle bişeyler.
duymuyor görmüyor bilmiyor gibi tepkiler verilmesi bazı olaylara.
en son da dostoyevskinin de dediği gibi nankörlük.anlamsız. neden nankörlük yapıyorsunuz?
devamını gör...

uzak (film)

birbirimizden ne kadar uzaklaştığımızı yalnızlaştığımızı anlatan nuri bilge ceylan filmidir.şehirde yaşayan , görgülü de olsan köyden gelmiş şehir hayatına uzak bir insan da olsan yaşanılan duyguların benzerliği anlatılıyor. iki farklı insanın farklı yaşantıların çevresinde dönüyor. aklıma ilk gelen şuydu hepimizin yalnızlığı birbirimize olan mesafemiz uzaklığımız kim olursak olalım nasıl bir insan olursak olalım bi yerde bi noktada kesişir hepimizin duyguları bir diğerine benzer.
devamını gör...

yeraltı (film)

bu filmde tamamen umutsuz bir adam değil de hala bi yerlere tutunmaya çalışan birini görmüştüm ben. evet nefret ediyor çevresinden çevresindekilerin birbiriyle ilişkilerinden fakat yine de arıyor bişeyler arıyor.zorla kendini yemeğe davet ettirmesinde bile bir arayış konuşmak istemek anlatmak istemek anlaşılmak istemek var ama çevresindeki herkesten bıkmış tükenmiş bir adam da var. en iyisidir zeki demirkubuzun. en sevdiğimdir.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim