ugr_loves_aysn yazar profili

bir eğitimci olarak söylüyorum; iki çocuk arasında, başarı tabanlı bir kıyas, hem övülene hem de gömülene ayıptır. ebeveynlerin aklında, bir model sunmak vardır elbette. "bak ali senden daha başarılı, sen de onun gibi ol" diyince, sanki destek olduklarını düşünüyorlar, ancak kazın ayağı öyle değil. çocuğa yeni bir rakip, yenemeyeceğini anlayınca da bir düşman hediye ediyorsunuz. hiçbir zaman ali gibi olamayacağını anlayınca da, rakipten soğuduğu gibi, eğitimden de soğuyor. ve sonuç: eğitimi düşman olarak görüyor. ali'yi yenemeyince, eğitimi yenmeye kalkışıyor. bu arada ali, durumdan habersiz, saçma rekabetlerin içinde hayatta kalmaya çalışıyor. iki masum hayat, bir dallama ebeveyn kümesi tarafından yaralanıyor.

erkeklerde elektronik cihaz ve kablolara karşı, fetişizm derecesinde olan durum bu. ev kablo dolu. ha lazım oluyor arada, hiç düşünmeden gidip ucuz yollu bir usb kablosu alıyorum. diğeri de lazım olursa kullanırım bir gün. diğeri 300 tane bu arada.

ay'a seyahat... o zamanlar astronot olabilmek, bir çobanın oğlu için mümkün sanıyorum. çok heves etmiştim beee... ah ösym, çaldın hocam hayalimi.

hiçbirisi doğru çıkmadı bu beyanların. yüzlercesini duydum. bir ihtiyacım oldu, çekinmekten vazgeçtim ve sonu hüsran. bi ihtiyacınız olursa çekinin arkadaşlar, unutmayın tek başınızasınız.

uzun zaman önce kaleme alınmış ve söylenmiş bir sözdür efendim. zaten kendisi de tırnak içerisinde vermiş. bu komple ortadoğunun problemidir. aziz hoca sağolsun, her ne kadar kendi bu dediğine uymasa da, güzel bir paylaşımda bulunmuş.

önce yaşamak gerektiğinden, yapamadığım ve yapamayacağım şeydir.

bitmiyor arkadaşlar. bitmiyor. yani cinayet işlemiş bir yaratığın, "salıverilmesi" saçmalığı bitmiyor. etmeyin be ağalar. kanundan başka güvenecek bir şeyim yok benim. ben sizin gibi güçlü değilim. kanundan, devletten başka güvencem yok benim. korkutmayın beni. etmeyin nolur. salmayın şunları. şans eseri yaşasam da, bana hissettirmeyin bunu ağalar, ayıptır etmeyin.

çoğunlukla "astronomi" bilimi ile karıştırılır. meslek erbabına gastronot diyince hafiften kızıyorlar. bilginiz olsun.

kaç sene oldu ya. özlediğim aktivitedir. hala kart basılıyor mu? büfeden alırken halen öğrenci kimliği olmadan alınabiliyor da, kızılay metroda öğrenci kimliği görmek istiyorlar mı satarken? hakkaten özledim.

cafe'lerde gelir başıma bu durum. ekstra bi sevinirim. cidden mutlu olurum. ve shazam'ı icat edenin, bunu akıl edenin ne muradı varsa verilsin ya.

hem nasyonal hem sosyalist olmaz; ya nasyonal olacaksın, ya sosyalist olacaksın... olur mu lan öyle ideoloji dedirten saçma akım. (nasyonel değil miydi ya o? şaşkınım.)

adam var adam var; adam gibi adam var! there is man, there is man; there is man like man!

kitap vs için harcanana üzülmem. herhangi bir devlet kurumunun yazı işlerine gidin, israfı orada görün. bakın size trakya üniversitesi'ndeki ders kayıt sistemini anlatayım. dijital sistemde alınmış derslerin kayıt belgesi 3 nüsha olacak şekilde alınır. bir nüshasını danışman hoca imzaladıktan sonra öğrenci işleri alır, ikinci nüshayı imza işlemi sonrası öğrenci alır, ve son nüshayı kendisi imzaladıktan sonra danışman hoca alır. yahu aga, kimden ve neden korkuyorsunuz? bu paranoya neden? ptt kargoya gidin. kargo gönderimi esnasında, size form verilir. yazdığınız form daha sonrasında bilgisayara işlenir. sonrasında bir etiket çıktısı alınır, size ayrı bir çıktı verilir ve apayrı bir çıktı arşivlenir. form da çöpe gider. yahu, tut şu arşivini dijitalde. a4 kağıt demek müsvedde demek olmuş kurumlarda. elektronik belge yönetimi sisteminde geçildikten sonra, işlem basamakları şuna evrildi. önce evraklarınızı taratıyorsunuz. ebys üzerine yüklüyorsunuz. en son ulaştığı sorumlu idari birim orada yüklü tüm belgelerin çıktısını alıyor ve arşive kaldırıyor. eğer ilk baştaki belgeyi teslim edip dosyanızı oluştursanız, 3 sayfa kağıt gidecekti diyelim; şimdi çarpı 2, 6 safya kağıt arşivlendi.
kitap dergi vs harcanan kağıttan inanın kağıt bile gurur duyuyordur. benim yıllık izin formlarımın basılmasındansa, ya da halkbank'ın her ara ödemede bana kalan kredi taksitlerimi gösteren 3 sayfa a4 vermesindense, bence kağıt da "abi getirin üstüme şöyle güzel bir attila ilhan şiiri basın. ben zaten ölmüşüm." diyordur.
büyük ihtimalle bu yazıyı da çıktı alıp arşivleyecekler ama dur bakalım.

mangalcılık genimizin kaynağı. kral esnaf abilerimiz kendileri. alet edevat kullanıp, çay içerken siyaset konuşanı olduğuna eminim. gazete okumadıkları halde belli başlı gazetelere abonelikleri bile olabilir.

ödeme, haciz gelsin.

bizim oralarda bir laf vardır: "neren acıyorsa canın orda" diye. aha bu diş ağrısı bana onu hissettirdi. canımdan can, ömrümden ömür gitti. bir de ben her gün fırçalayıp bakımını yaparken, yosun tutmuş dişlerle gelip de bana ıdıdıvıdıdı yapanlar yok mu? deliriyorum o adaletsiz ve kirli gülüşlerine...

al bu ifadeyi, götür pentagrama şarkı yapsın. sesletimi çok hoşuma gitti.

"saçmalamayın abi" dedirten başlık. yok öyle bişey

öğretim görevlisi. bakma havalı durduğuna. gerçi artık havalı bile durmuyor. bittik be.

ilgi bekleyen ve gösteren olursa tadından yenmez. cinsiyetten bağımsız.