yusufbr - en çok favorilenen tanımları (1. sayfa)
1.
6 şubat 2023 gaziantep-kahramanmaraş depremleri
resmi rakamlara göre 53bin, gerçek rakamlara göre yüzbinlerce insanımızın hayatını kaybettiği deprem. yüzlerce kilometre uzaklıktaki beni bile 10 günlük kısa bir sürede ne hale getirdiğini anlatmak istiyorum. deprem bölgesinde yaşayanları ise tahmin etmek mümkün değil.
6 şubat 2023 günü sabaha karşı uyandım ve telefonuma baktığımda bir haber sitesi uygulamasından bildirim geldiğini gördüm. haberin manşeti "yıkıldık". uykudan uyanmış olmanın verdiği sersemlikle o saatte bildirim gelmesine anlam veremedim ve haberin içeriğine girdiğimde kahramanmaraş merkezli bir deprem olduğunu öğrendim. haber henüz çok yeni olduğu için depremin şiddeti konusunda net bilgi yoktu ve açıkçası olayın ciddiyetinin farkına varamadım. öğle saatlerine doğru haberleri izlediğimde yıkımın büyüklüğünü gördüm ve o sırada bir deprem daha oldu. arka arkaya yaşanan felaketlerden sonra 8 şubat günü kocaeli'den 4 arkadaşla beraber, çevre illerden gelenlerle toplam 14 kişilik grup halinde hatay'a doğru yola çıktık. günün ilk ışıklarıyla birlikte hala yanmakta olan iskenderun limanını gördüm fakat henüz ne ile karşılaşacağımı bilmiyordum. defne ilçesine ulaştığımızda gördüğüm manzara korkunçtu. bütün binalar olduğu yere çökmüş, sanki şehir savaştan yeni çıkmış gibiydi. önce dostluk parkına gittik ve orada kurulmuş olan tip koordinasyon merkezine gelen yardım tırlarını indirmeye başladık. öğleden sonra şehir merkezine doğru ilerlediğimde etrafımda gördüğüm tek şey yerle bir olmuş binalar, yıkılmayan binalar ise yan yatmış halde duruyor. çatılardan düşen su depoları yol kenarındaki arabaların üzerine yağmur gibi yağmıştı. daha 2 gün öncesine kadar mutlu insanların yaşadığı binalar şimdi camları kapıları kırık, perdeleri rüzgarda uçuşan birer harabeye dönmüştü. elektrik yok, yiyecek yok, hijyen yok, su yok. sadece ölüm var. kum yığını gibi olduğu yere çöken binaların altında onlarca insan olduğunu biliyor olmama rağmen karşısında diz çöküp sadece izlemekle yetinmek durumundaydım. enkazların içinden görünen kitaplar, ayakkabılar, koltuklar, çocuk oyuncakları.. şehrin her yerinden ambulans sesleri geliyordu ve hiç tanımadığım bir insan için "yaşıyor mu acaba?" diye endişe ediyordum her duyduğumda. herkes kendi imkanları dahilinde enkaz altından yakınlarını kurtarmaya çalışıyordu, biz de oradan oraya koşarak birkaç gün boyunca elimizden geleni yapmaya çalıştık. akşam olduğunda tahta paletleri kırarak yaktığımız ateşin etrafında ısınmaya çalışırken artçı depremler olduğunda yakınlarımızdaki yıkık binaların seslerini, çatıların gıcırtılarını duyabiliyorduk fakat artık çok normal bir hale gelmişti bu. artık depremin ilk haftası dolarken enkaz alanında daha fazla elimizden gelen bir şey olmadığını düşünerek asi nehrinin kenarında "asi yaşam merkezi" ni kurmak için kolları sıvadık ve yardım olarak gönderilen konteynerleri yerleştirdik, alt yapısını kurduk, yeni bir yaşamın başlayabilmesi için ne gerekiyorsa yaptık. 18 şubat günü tükenmiş bir ruh haliyle geri dönüş yoluna çıkarken arkamızda yerden göğe kadar acı ve her şeye rağmen umut bıraktık. kocaeli'ne döndükten sonra çok uzun bir süre boyunca yüksek binaların yıkılmış hali gözümde canlandı, her gördüğüm binayı karşımda yıkılırken düşünmekten alıkoyamıyordum kendimi. zamanla hafifledi fakat tamamen geçmedi, bu tanımı yazarken bile camın kenarında oturup karşımdaki kocaman apartmana bakıyorum. kimseye anlatamadığım, anlatmak istemediğim bu duyguları ve gördüklerimi tam 1 yıl sonra ilk defa burada anlatıyorum. deprem felaketinden kaçmak mümkün değil şüphesiz fakat deprem kader değildir. mühendislik, önlem, denetim ile bu felaketten en az zararla kurtulmak mümkün. liyakatsiz kamu görevlileri, halkından kopuk bir iktidar, iktidara yakın duran çakma müteahhitler ile her afet bir felaket olmaya devam edecektir.
6 şubat 2023 günü sabaha karşı uyandım ve telefonuma baktığımda bir haber sitesi uygulamasından bildirim geldiğini gördüm. haberin manşeti "yıkıldık". uykudan uyanmış olmanın verdiği sersemlikle o saatte bildirim gelmesine anlam veremedim ve haberin içeriğine girdiğimde kahramanmaraş merkezli bir deprem olduğunu öğrendim. haber henüz çok yeni olduğu için depremin şiddeti konusunda net bilgi yoktu ve açıkçası olayın ciddiyetinin farkına varamadım. öğle saatlerine doğru haberleri izlediğimde yıkımın büyüklüğünü gördüm ve o sırada bir deprem daha oldu. arka arkaya yaşanan felaketlerden sonra 8 şubat günü kocaeli'den 4 arkadaşla beraber, çevre illerden gelenlerle toplam 14 kişilik grup halinde hatay'a doğru yola çıktık. günün ilk ışıklarıyla birlikte hala yanmakta olan iskenderun limanını gördüm fakat henüz ne ile karşılaşacağımı bilmiyordum. defne ilçesine ulaştığımızda gördüğüm manzara korkunçtu. bütün binalar olduğu yere çökmüş, sanki şehir savaştan yeni çıkmış gibiydi. önce dostluk parkına gittik ve orada kurulmuş olan tip koordinasyon merkezine gelen yardım tırlarını indirmeye başladık. öğleden sonra şehir merkezine doğru ilerlediğimde etrafımda gördüğüm tek şey yerle bir olmuş binalar, yıkılmayan binalar ise yan yatmış halde duruyor. çatılardan düşen su depoları yol kenarındaki arabaların üzerine yağmur gibi yağmıştı. daha 2 gün öncesine kadar mutlu insanların yaşadığı binalar şimdi camları kapıları kırık, perdeleri rüzgarda uçuşan birer harabeye dönmüştü. elektrik yok, yiyecek yok, hijyen yok, su yok. sadece ölüm var. kum yığını gibi olduğu yere çöken binaların altında onlarca insan olduğunu biliyor olmama rağmen karşısında diz çöküp sadece izlemekle yetinmek durumundaydım. enkazların içinden görünen kitaplar, ayakkabılar, koltuklar, çocuk oyuncakları.. şehrin her yerinden ambulans sesleri geliyordu ve hiç tanımadığım bir insan için "yaşıyor mu acaba?" diye endişe ediyordum her duyduğumda. herkes kendi imkanları dahilinde enkaz altından yakınlarını kurtarmaya çalışıyordu, biz de oradan oraya koşarak birkaç gün boyunca elimizden geleni yapmaya çalıştık. akşam olduğunda tahta paletleri kırarak yaktığımız ateşin etrafında ısınmaya çalışırken artçı depremler olduğunda yakınlarımızdaki yıkık binaların seslerini, çatıların gıcırtılarını duyabiliyorduk fakat artık çok normal bir hale gelmişti bu. artık depremin ilk haftası dolarken enkaz alanında daha fazla elimizden gelen bir şey olmadığını düşünerek asi nehrinin kenarında "asi yaşam merkezi" ni kurmak için kolları sıvadık ve yardım olarak gönderilen konteynerleri yerleştirdik, alt yapısını kurduk, yeni bir yaşamın başlayabilmesi için ne gerekiyorsa yaptık. 18 şubat günü tükenmiş bir ruh haliyle geri dönüş yoluna çıkarken arkamızda yerden göğe kadar acı ve her şeye rağmen umut bıraktık. kocaeli'ne döndükten sonra çok uzun bir süre boyunca yüksek binaların yıkılmış hali gözümde canlandı, her gördüğüm binayı karşımda yıkılırken düşünmekten alıkoyamıyordum kendimi. zamanla hafifledi fakat tamamen geçmedi, bu tanımı yazarken bile camın kenarında oturup karşımdaki kocaman apartmana bakıyorum. kimseye anlatamadığım, anlatmak istemediğim bu duyguları ve gördüklerimi tam 1 yıl sonra ilk defa burada anlatıyorum. deprem felaketinden kaçmak mümkün değil şüphesiz fakat deprem kader değildir. mühendislik, önlem, denetim ile bu felaketten en az zararla kurtulmak mümkün. liyakatsiz kamu görevlileri, halkından kopuk bir iktidar, iktidara yakın duran çakma müteahhitler ile her afet bir felaket olmaya devam edecektir.
devamını gör...
2.
küçük iskender
2019 yılında akciğer kanseri sebebiyle hayatını kaybeden, asıl adı "derman iskender över" olan türk şair. yurtiçi ve yurtdışında bir çok ödül almıştır. ayrıca bazı film projelerinde de yer almıştır. "küçük" lakabı almasının sebebi ise şiirlerinde "büyük" harf kullanmamasından dolayıdır. bu başlıkla beraber küçük iskender'i bir kez daha anarken çok sevdiğim bir şiiriyle veda etmek isterim.
dünyanın en uzun gecesi 21 aralık değil, beni terk ettiğin gecedir. beni üzdüğün, yorduğun, yıprattığın gecedir.
devamını gör...
3.
intihar
bilerek ve isteyerek kendi hayatına son verme eylemidir. bu eylemin arka planında genellikle psikolojik bozukluk, ani şoklar, anksiyete ve stres, bağımlılık gibi sebepler bulunur. kimi zaman acınası ve kötü bir durum olarak algılansa da kimi zamanda felsefik, saygı duyulan ve onurlu bir eylem olarak görülebilir. türkiyede benim hatırladığım en sıradışı intihar olayı mehmet pişkin in sakin bir dil ile hayata bakış açısını anlattığı, sigara ile şarap içerken fonda everytime we say goodbye çalan, yaklaşık 15 dakikalık video sonrasında hayatına son vermesi olmuştur. bu tanımla beraber dile getirme gereği duyduğum; intihar, çözüm yolu yada kaçış yolu değildir, ne olursa olsun hayat yaşamaya ve mücadele etmeye değer. pes etmek yok, yorulmak yok.
devamını gör...
7.
hayata geç kalmak
göreceli bir kavramdır. kıyas yapabileceğimiz standart bir hayat zamanlama programı bulunmadığından dolayı bu sadece bireyin kendi beyninde kurguladığı, temelinde başarısızlık ve yetersiz hissetme gibi duyguları barındıran olumsuz düşünceler bütünü olarak ele alınabilir. bazen geç kalmışlık hissine kapılmış olsak dahi gerçekleşmemiş olan eylemler için en doğru zamanın ne olduğunu kesin olarak bilmemiz de çok mümkün olmayabilir çünkü eylem gerçekleşmemiştir. bu yüzden geç kalmışlık hissi yaratan eylemi hayata geçirmenin belki de şuan tam vaktidir. ancak son nefesini verdiğinde herşey için çok geç olacaktır, o güne dek hiç bir şey için geç kalmadın demektir.
devamını gör...
9.
yazıp yazıp silmek
son zamanlarda sık sık yaptığım eylem. bazen tepkisel olarak yazarsın sonra da "kime ne anlatıyorum ki?" diyerek silersin. bazen seni anladığına inandığın birine uzunca yazarsın sonra da aslında hiç anlamadığını farkedip yine silersin. bazen ortada hiç bir neden olmamasına rağmen konuşacak kimsen olmayınca kendi kendine yazar, okur ve geri silersin.
devamını gör...
10.
göğüs dekoltesi
kadının dekoltesini namus zanneden kesimle, o dekolteden anında tahrik olup fantezi dünyasına dalan kesim aslında aynı kitlenin mahsulü. iltifatın da, flörtün de, bakışmanın da, fiziksel beğenilerin de bir usulü vardır. karşındaki insan rahatsız olmuyorsa, olumlu karşılık veriyorsa rahatsız etmeden hafifçe gülümseyebilirsin, tanışmanın yollarını ararsın falan. saldıracak gibi gözlerini dikip peşinden gitmezsin. dekolte giyince de aynı şekilde bu sana rahatsız etme hakkı tanımaz.
devamını gör...
11.
bulunduğunuz yerdeki hava durumu
kocaeli her zaman ki gibi istanbul'u taklit ediyor. yağmurlu, kapalı ve soğuk bir hava.
devamını gör...
12.
fox'un now olması
günde bir kaç kez acaba değişti mi diye heyecanla açtığım fakat her seferinde eski logoyu görüp hayal kırıklığı yaşadığım geçiş eylemi. bugün daha kontrol etmedim belki de değişmiştir kim bilir.
devamını gör...
13.
bir zamanlar moda olan şimdi yüzüne bakmadığımız şeyler
henüz 6-7 yaşlarındayken tanışmış olduğum "sanal evcil hayvan" oyuncağı. 2000'li yıllarında başında çocuk olanlar hatırlayacaktır oldukça popüler küçük bir oyuncaktı. avuç içi kadar büyüklüğü, renksiz, pixellere ayrılmış küçük bir ekranı, cılız ince bir sesi olan bu oyuncak ayrıca anahtarlık olarak da kullanılabiliyordu. oyuncağın amacı reset yapıldıktan sonra seçtiğiniz bir evcil hayvanı yumurta evresinden itibaren düzenli olarak karnını doyurmak, altını değiştirmek, uyutmak gibi görevleri tamamlayarak erişkin bir evcil hayvan seviyesine getirmekti. aç bırakırsanız hayvanınız ölüyor ve reset atıp en baştan başlamanız gerekiyordu. bir kaç defa dinozor yetiştirdiğimi hatırlıyorum. arasıra aklıma geldiğinde internet üzerinden araştırıyorum, piyasada gelişmiş versiyonları satılmakta fakat fiyatı olması gerektiğinden çok daha pahalı diye düşünüyorum. belki bir gün dayanamayıp yeniden deneyebilirim.
devamını gör...
14.
bundan daha kötüsü olamaz dediklerimiz
bundan daha kötüsü olamaz dedikten sonra mutlaka daha kötüsünün olması sorunsalı.
devamını gör...
15.
pin kodunu ezbere bilen insanlar
fabrika çıkışlı pin kodu 1617 fakat defalarca unutup sim kart paketinin üzerini okudum. evet çok basit ama unutuyorum. sorun pin kodunda değil bende.
devamını gör...
16.
en sevilen normal sözlük moderatörü
birkaç gün önce bana moderatör 1 hoşgeldin mesajı gönderdiği için kendisini çok seviyorum çünkü başka kimse mesaj atmadı, kimseyi tanımıyorum. tanısam severim belki, beni tanısalar onlar da sever, belki siz bile seversiniz.
devamını gör...
18.
algı yönetimi ve manipülasyon
ülkemizde uzun zamandır sık sık kullanılan psikolojik baskı ve kitlesel yönetim tekniğidir. hedef kitlenin duygu,düşünce ve davranışlarını istenilen yönde şekillendirmek üzere geliştirilen bir iletişim ağı ile algı yönetimi yapılmaktadır. algı yönetimini kitleye hissettirmeden yapıyor olmanın genel adı da manipülasyondur. manipüle edilmek istenen kitle, algı yönetimi ile istenilen seviyeye geldikten sonra her türlü amaç için bir aparat olarak kullanıma hazır hale getirilir.
devamını gör...
19.
uçan spagetti canavarı
akıllı tasarım öğretisine tepki olarak kurulmuş, ironik bir din olan pastafaryanizm dininin simgesel tanrısıdır. ingilizce olarak fsm flying sphagetti monster şeklinde kullanılmaktadır. fsm'ye inananlara pastafaryan denilmektedir ve 2006 yılı basımı olan uçan spagetti canavarı'nın kutsal kitabı kutsal kitap olarak kabul edilmektedir. dinin kurucusu olan bobby henderson kitap satışından elde edilecek olan gelir ile korsan gemisi yaparak pastafaryanizm dinine üye toplamayı hedeflemiştir. özetle gözleri köfte, kendisi makarna olan uçan spagetti canavarı da, pastafaryanizm de tamamen tepkisel olarak ortaya atılmış, ironik ve akademik birer oluşumun parçalarıdır.
devamını gör...
20.
istediğin her şeye sahip olup mutsuz olmak
çok sevdiğim bir yazar dostumun da dediği gibi "her şey zıddıyla var olur". istediği her şeye sahip olduğunda artık sahip olmak isteyecek motivasyonunun kalmaması sebebiyle zamanla mutsuzluğa sürüklenebilir insan. var olmanın değerini anlamak için yokluğun da sürece eşlik etmesi önemlidir. ayrıca başlığı bir kaybedenler kulübü repliği ile taçlandırmak isterim.
en büyük zaferi kazandığında bir antonious olduğunu düşün; paris'e geldiğini ve o takın altında olduğunu ve bütün insanların senin altında olduğunu düşün ve gücün en üstünde olduğunu... yalnız kaldığın o anda "n'oldu be, şimdi n'olacak?" diyorsan kaybedensin sen, kaybetmişsin. yani o anda en büyük zaferin içinde kaybetmişsin.
en büyük zaferi kazandığında bir antonious olduğunu düşün; paris'e geldiğini ve o takın altında olduğunu ve bütün insanların senin altında olduğunu düşün ve gücün en üstünde olduğunu... yalnız kaldığın o anda "n'oldu be, şimdi n'olacak?" diyorsan kaybedensin sen, kaybetmişsin. yani o anda en büyük zaferin içinde kaybetmişsin.
devamını gör...