adolf hitler
başlık "ilkokuldamasaaltındaunutulanresimcantasi" tarafından 07.11.2020 16:58 tarihinde açılmıştır.
81.
durmasını bilmediği, kadrosunda bulunan asker ve politikacılara göre daha aşağı seviyede bir insan olduğu için yenilen popülist önder. aynı zamanda soykırım suçlusu.
o kadar insan bunun peşinden niye gitmiş? bu da ayrı bir mesele. başlangıçtaki motivasyonu anlamak mümkün, dünya savaşında yenilmiş ve ağır yaptırımlara maruz kalmış, ezilmiş bir ülke ve millet söz konusu çünkü. ancak özellikle ikinci dünya savaşının ileri aşamalarında "biz ne yapıyoruz ya? fazla ileri gitmedik mi?" diyen birileri olmamış mı?
(bkz: claus von stauffenberg)
o kadar insan bunun peşinden niye gitmiş? bu da ayrı bir mesele. başlangıçtaki motivasyonu anlamak mümkün, dünya savaşında yenilmiş ve ağır yaptırımlara maruz kalmış, ezilmiş bir ülke ve millet söz konusu çünkü. ancak özellikle ikinci dünya savaşının ileri aşamalarında "biz ne yapıyoruz ya? fazla ileri gitmedik mi?" diyen birileri olmamış mı?
(bkz: claus von stauffenberg)
devamını gör...
82.
stalin ve demir yumruk
devamını gör...
83.
84.
insanı korurken insanlığı yıkmak... ile suçlanmış büyük zat. anlaşılmayı beklerken kavga edebilen adam. insanımsılara karşı insanı savunan ama...
devamını gör...
85.
86.
"siz onu anlamaya çaliştıkça o kendisini size açiyor" dediğim yüce insanlardan biri.
devamını gör...
87.
88.
danışmanlarını dinleyip rusyaya 2 yıl sonra saldırsaydı bugün dünya çok daha farklı olurdu.
devamını gör...
89.
psikopattır ama liderdir kuşkusuz.. belki de tiran.. en fazla örnek alınmış, en fazla yerilmiş, en fazla korkutan, en fazla korkulan, fikirleriyle en fazla tepki çeken ve hatta bugün bile en çok konuşulan, dünya tarihine çok büyük iz bırakmış olan politik/askeri/tarihi figürdür.. ayrıca kendisi karizmatik lider kuramının en çarpıcı örneğidir, çok muhtemel badem bıyıkların etkisi o ama neyse..
devamını gör...
90.
hitler bir psikopattır, doğru. lakin hitler'i doğuran nedenler de vardır. 1. dünya savaşı sonunda yenilen almanya'ya versailles isimli, şartları çok ağır olan bir antlaşma imzalatıldı. antlaşmaya göre almanlar alsas loren başta olmak üzere birçok toprağını kaybetti. ordusu da kısıtlanmıştı. en fazla 100k'lık bir ordusu olabilir, uçak ve denizaltısı olamazdı. tüm gemilerini ise itilaf devletlerine teslim etmek zorundaydı.
hitler, alman halkının kalbinde daima bir yara olan bu antlaşmayı kullanarak halkın gözünde yükseldi. burada almanlara yaşatılan mağduriyeti kullandı. üstün hitabet yeteneği ile de almanların gözünde tanrı seviyesine ulaştı. yani itilâf devletleri, kendi canavarlarını kendileri yarattılar. öyle bir canavar ki fransa'yı, polonya'yı ve daha nice avrupa ülkelerini işgal etti, milyonlarca yahudiyi ve diğer azınlıkları gözünü kırpmadan iğrenç şekillerde katletti. elbette sonunda cezasını da çekti lakin avrupa'ya verdiği zararın boyutları çok yüksekti. hitler gibi ruh hastalarını yaratan ortamlar bunlardır. milletlerin üzerine ne kadar gider ve ne kadar mağdur ederseniz içinden bir canavarın çıkmasına sebep olursunuz. tarihin tekerrür etmemesi için ülkelerin aynı hatalara düşmemesi gerekiyor.
hitler, alman halkının kalbinde daima bir yara olan bu antlaşmayı kullanarak halkın gözünde yükseldi. burada almanlara yaşatılan mağduriyeti kullandı. üstün hitabet yeteneği ile de almanların gözünde tanrı seviyesine ulaştı. yani itilâf devletleri, kendi canavarlarını kendileri yarattılar. öyle bir canavar ki fransa'yı, polonya'yı ve daha nice avrupa ülkelerini işgal etti, milyonlarca yahudiyi ve diğer azınlıkları gözünü kırpmadan iğrenç şekillerde katletti. elbette sonunda cezasını da çekti lakin avrupa'ya verdiği zararın boyutları çok yüksekti. hitler gibi ruh hastalarını yaratan ortamlar bunlardır. milletlerin üzerine ne kadar gider ve ne kadar mağdur ederseniz içinden bir canavarın çıkmasına sebep olursunuz. tarihin tekerrür etmemesi için ülkelerin aynı hatalara düşmemesi gerekiyor.
devamını gör...
91.
kendisi her ne kadar alman ırkını savunsa da teknik olarak alman değildir, almanya da değil avusturya'nın braunau am inn adlı bir kasabasında doğmuştur. babası gümrük memurudur ve hitlerin annesi, babasının yakın dereceden kuzenidir. böyle çarpık bir ilişkiden hitler gibi bir şahsın doğmasına şaşmamak gerek. kendisine saygı duyarım ama sevmem, nazi almanyasında sevilecek birisi varsa o da erwin rommel dir. bir adam düşünün; 1.dünya savaşından tamamen yenik çıkmışsın üstüne büyük buhran gelmiş ekonomik olarak çökük durumdasın,1933 ten 2. dünya savaşının başladığı 1939 yılına kadar şahlandırmış dünyanın süper gücü yapmıştır. bir ülke düşünün savaş sonrası bütün genç ve okumuş kesimi kaybetmiş, uluslararası alanda yenik statüde. 6
yıl gibi kısa sürede okuma yazma oranı %90 lara çıkmış, eksilerde olan ekonomi artılara geçmiş, silah endüstrisi çökmüş olan ülke dünyanın en hızla silahlanan ülkesi olmuştur.
eh belki de bunları yapabilmek için sadece akıllı olmak gerekmiyormuş azıcık deli olmakta lazımmış. en büyük hatası olarak rusya'ya saldırması görülebilir. keza berlin’e ilk girenler ruslardır. bunun dışında hitler almanya'nın başına belki de o yıllardaki en demokratik şekilde başa gelmiştir. mecliste hiçbir zaman ezici üstünlüğe sahip olamamıştır.
yıl gibi kısa sürede okuma yazma oranı %90 lara çıkmış, eksilerde olan ekonomi artılara geçmiş, silah endüstrisi çökmüş olan ülke dünyanın en hızla silahlanan ülkesi olmuştur.
eh belki de bunları yapabilmek için sadece akıllı olmak gerekmiyormuş azıcık deli olmakta lazımmış. en büyük hatası olarak rusya'ya saldırması görülebilir. keza berlin’e ilk girenler ruslardır. bunun dışında hitler almanya'nın başına belki de o yıllardaki en demokratik şekilde başa gelmiştir. mecliste hiçbir zaman ezici üstünlüğe sahip olamamıştır.
devamını gör...
92.
kısaca führer 20.yy'a bir şekilde damgasını vurmuş bir lider olan, adolf hitler, 6 yılda alman ekonomisini düzeltmiştir. şöyle düşünün: büyük ekonomik buhrandan sonra almanlar aldıkları maaşları sobada yakıt niyetine yakıyorlardı, çünkü paraları yakmak kömür yakmaktan daha ucuza geliyordu. işte bu şartlar altında olan ülkesini kalkındıran bir kişi, sapkın ırkçılığı ve savaşlarda verdiği yanlış kararlarla ülkesine pahalıya mal olmuştur. ayrıca, tarihteki en eli kanlı liderlerden birisidir, ama yine de bir şekilde adını tarihe yazdırmıştır, her ne kadar kara leke ile olsa da.
devamını gör...
93.
sanılanın aksine hitler'in avusturya doğumlu olması alman olmasına engel değildir. zira avusturyalılar ve almanlar arasında fark yoktur. avusturyalılar tarih boyunca alman kabul edildiler ve kendilerini öyle gördüler. zaten avusturya ve almanya'nın birleşmesi de alman milliyetçileri için tarih boyunca önem taşıyan bir konuydu
devamını gör...
94.
ingiliz emperyalizminin truva atı.
devamını gör...
95.
nasyonal sosyalist alman işçi partisi liderliginden führerliğe yükselmiş nazi almanyası lideri.ikinci dünya savaşı sırasında avrupanin yarısına hakim olmuş sonrasında sovyetler birliğine de saldırarak kendi sonunu hazırlamıştır.kavgam adlı kitabında ideallerinden ve kendi hayatında yaşadığı zorluklardan bahsetmektedir.
devamını gör...
96.
türkiye de almanya dan daha fazla hayranı ve seveni bulunan şerefsiz. bir de avusturyalı. herkes alman sanıyor.
devamını gör...
97.
20. yüzyılın en büyük diktatörü. kendisi alman'dır. 20 nisan 1889'da braunau am inn kasabasında dünya'ya geldi. babası gümrük memuru alois hiedler/hitler'dir. annesi ise babasının kuzeni olan klara pölzl'dür. klara alois'in 3. eşidir. kendisine göre akraba olmalarından ötürü, birçok çocuğu doğduktan kısa bir süre sonra öldü. yalnızca bir tanesi hayatta kalabildi ve o da tüm dünya'yı öldürdü.
klara'ya göre çocuklarının yaşamaması tanrı'nın ona verdiği bir lanet idi. çünkü akrabası ile evlenmişti. bunun için kiliseden onay almışlardı fakat yine de kendini tanrı'ya karşı gelmiş hissediyordu. üstelik çevrelerden de iyi muamele görmüyorlardı.
yaşayan tek oğlu adolf'un anlamı "adel wolf" yani asil kurt demektir. adolf hitler 1. dünya savaşı'ndan sonra katıldığı etkinliklerde wolf takma adını kullandı.
devlet yönetimini ele geçirdiğinde de bu takma adı kullandığı bazı durumlar oldu. bazı sığınaklara, kamplara, merkezlere içerisinde wolf sözcüğü bulunan adlar verildi.
alois hiedler'in babası, yani adolf hitler'in dedesi johann george hiedler'dir. aslında öz babası değildir. johann gezici bir değirmenciydi ve alois gibi çok kez ilişki yaşamıştı. 1824'de ilk evliliği yaptı. bir çocuk sahibi oldu fakat 5 ay sonra karısı da oğlu da öldü. 1842 yılında ise maria anna schicklgruber ile evlendi. johann maria ile evlenmeden 5 yıl önce, maria'nın gayrimeşru bir oğlu dünya'ya geldi. maria onun adını alois koydu. soyadı ise hiedler değil, schicklgruber idi. daha sonra johann ortalardan kayboldu (bu dönemfe ne yaptığı bilinmiyor.) ve geri geldiğinde alois'i sahiplendi ve kendi oğlu olarak kaydettirdi. sonra da hiedler olan soyadını hitler olarak değiştirdi. adolf da hitler soyadı ile dünya'ya geldi.
adolf'un babası alois gergin ve sinirli bir insandı. sürekli adolf'la kavga ederdi. daha doğrusu döverdi :) adolf'un memur olmasını istiyordu. adolf ise ressam olmak istiyordu. fakat ikisinin de istediği olmadı. alois 1903'de tüberkuloz'dan öldü. bu sırada adolf 13 yaşındaydı. okuldan 1 seneliğine ayrıldı. daha sonra da maddi imkansızlıklardan ötürü hiç geri dönemedi. inşaatlarda amelelik yaptı. elinden geldiğince çalışarak annesine bakmaya çalıştı.
daha sonra annesi hastalandı. kendisine bağlanan yetim aylığı da yetmemeye başladı. bunun üzerine 18 yaşında viyana'ya güzel sanatlar akademisi'ne girmek için gitti. fakat kabul edilmedi. aslında harbiden niçin kabul edilmedi akıl alır gibi değil. gayet güzel çizimleri vardı. daha gencecikti. kendisini kabul etmeyen hocası ise bir yahudi'ydi. yahudi düşmanlığının temelleri bu tip şeyler ve okuduğu kitaplarla başladı. kendisi yahudilerin birbirini kayırmaya başladığını, almanları ezmeye çalıştıkları, bu nedenle akademiye giremediğini düşündü. kendisi bu konu hakkında şöyle yazdı:
"ne zaman bir sanat eseri, tiyatro gösterisi, bir müzik abartılırsa yahudi yapımı bir şey olduğunu görüyordum. bunu abartanlar da yahudilerdi. birçok alanı ele geçirdikleri için tüm alanlarda birbirlerini kayırıyorlardı. güzel bir alman yapıtı 10 üzerinden 5 alamazken yahudi yapıtları 10 alıyordu. bu yüzden bir antisemitist olmaya karar verdim."
adolf viyana'ya geldiğinde tek atımlık kurşunu vardı. isabet ettiremedi ve herşeyini kaybetti. akademiye kabul edilmedi. 1908'de bir daha denedi, yine kabul edilmedi. böylelikle tüm maddi kaynaklarını tüketti. kendisine gelen yetim maaşını üvey kardeşine verdi. bir süre sonra halasından gelen miras parası da suyunu çekti ve 21 yaşında evsizler yurduna yerleşti. evsizler yurduna yerleşmeden önce bavuluyla birlikte sokaklarda yatmaya, turistlere resim çizip, satmaya, kartpostal yapmaya başladı. bu sırada yalnızca 18 yaşındaydı. (ben de evde hoi4 oynayaduruyum.) sokakta kaldığı süre zarfında avusturya'nın en büyük şehrinde avusturya'nın genel durumunu iyi analiz edebilmişti. zenginler yahudilerdi. yahudilere artan nefreti daha da büyüdü.
bunu da şu şekilde belirtti:
"nihayet on dört on beş yaşıma geldiğimde siyasetten bahsedildiği sıralarda yahudi kelimesini duymaya başladım. bu sözler ben de az da olsa bir itiraz etme duygusu uyandırıyordu. mezhepler dolayısıyla çıkan kavga ve çekişmeleri gördüğüm vakit içimde nahoş hisler kabarıyordu.
alman ile yahudi arasındaki farkın sadece dinler arasında olduğunu zannediyordum. hatta sürekli zulümlere hedef olmalarını, din farkına veriyor ve bu yüzden de kendilerine antipati beslemiyordum.
işte kafam bu düşüncelerle dolu olarak viyana’ya geldim. o günlerde viyana′da iki milyon kişi yaşıyordu ve bu nüfusun iki yüz bini yahudi idi. işte ben bunun farkında değildim. ilk günlerde gözlemlerim ve düşüncelerim, yeni değer ve fikirlerin giriştikleri hücuma pek o kadar karşı koyacak kuvvette değildi. nihayet içimde ağır ağır sükunet ortaya çıkmaya başladığı ve bu hummalı hayaller açıklığa kavuştuğu sıralarda, yahudi meselesi ile burun buruna geldiğim an ki, etrafımı çepeçevre saran dünyaya çok daha dikkatli bakmaya başladım.
yahudi meselesi ile karşılaşmamdaki şekil bana pek hoş gelmedi. ben o sıralarda yahudi’yi sadece başka bir dine mensup bir kimse olarak kabul ediyordum. dini çekişmelerden ve dini inanışlardan çıkan her türlü düşmanlığı, hoşgörü ve insaniyet adına daima kınamaktan da kendimi alamıyordum. bu arada viyana’nın yahudi aleyhtarı basınının tutumu da bana medeni bir milletin örf ve geleneklerine yakışmaz gibi geliyordu."
kişisel düşüncemi soracak olursanız bu sözler bir propagandadan, kendini haklı gösterme sanatından ibaret. ancak yahudilerin de sütten çıkmış akkaşık olduğu söylenemez. yine de bu onların çoluk çocuk ayırmadan hunharca katledilmesini gerektirmez. ki bir ırk'ın ahlakı üzerine genelleme yapmak bazı durumlar hariç ne kadar doğru bilemiyorum.
1912 yılında, kalan son parası ile münih'e gitti. münih'e gittiğinde münih'e hayranlık duydu. işte gerçek alman şehri dedi. kitabında münih'i yazdı vs. 1914 yılına gelindiğinde 1. dünya savaşı çıkmıştı. kendisi alman ordusuna gönüllü olarak katıldı. burada rütbesi onbaşılığa yükseldi, 2 kez demir haç aldı. (biri 1. sınıf, diğeri 2. sınıf) 1. dünya savaşı sırasında sayısız kez ölümden döndü. tüm kardeşlerinin ölmesi, babasının erken yaşta ölmesi, annesinin ölmesi, kendisinin onlarca kez ölümden dönmesi onun kafasında büyük olasılıkla ölümü sıradan bir şey yerine koydu. ölüme çok yakındı. ölüm onun hayatının bir parçasıydı artık. bu nedenle öldürmekten de çekinmeyecek zalim bir katile dönüştü.
1. dünya savaşı'nda bilinen en ünlü ölümden dönüşü henry tandey adlı ingiliz askerinin, onu ölmek üzereyken görüp, tedavi ettirmesidir. bu asker adolf'u cephede baygın bir şekilde görür ve kucağına alarak, kendi cephesine götürür, tedavi ettirir. " hergün binlerce insan ölüyor. daha fazla insanın ölmesine gerek yok." minvalinde bir şeyler söyler. fakat ironik, dolaylı yoldan 80 milyon daha insanın ölmesine neden olmuştur. fakat adolf hitler orada ölseydi de büyük olasılıkla başka bir adolf hitler varolacaktı. tarih böyle saçma varsayımlarla ilerlemez ancak neyse.
bir kez de savaşda sahiplendiği köpeğine kızmak için kaçan köpeğin peşinden koşmak üzere, serbest olduğu bir zaman diliminde bulunduğu karagahtan dışarı çıkmıştır. o çıktıktan 1-2 dk sonra, karargah bombalanmış ve içerideki herkes ölmüştür. (bu olay (bkz: rise of evil: hitler) filmi'nde de anlatılmıştır.)
ekim 1916 yılında da ayağından yaralanır.
savaşın sonlarına doğru ise kimyasal silahlar nedeni ile görme yetisini geçici süreliğine kaybetmiştir. iyileştiğinde ise almanya'nın yenildiği haberini alır.
burada önemli bir olaydan daha bahsetmek istiyorum. hani yukarıda yazdık ya, adolf hitler'i yahudi bir hoca bilerek akademiye almadı diye. (kendi görüşü, şahsen ben de katılabilirim buna) 1. dünya savaşı'nda kendisine birinci sınıf demir haç veren komutanı da yahudi idi. üstelik kendini referans göstererek bunu yaptı. yani kıssadan hisse, bir yahudi adam kayırmacılık yaparken, öteki hakedene hak ettiğini verebiliyor. buradan yahudi düşmanlığının ne kadar yanlış olduğunu anlayabiliriz.
neyse, konuyu dağıtmadan, hitler'in münih'e gitme nedenlerinden birisi de avusturya ordusu'nda askerlik yapmaktan kaçınmaktır. fakat kendisi daha sonra avusturya ordusu'nca yakalanır. pişman olduğunu vb. belirterek serbest bırakılır. serbest bırakılmasında fakirliğinden dolayı kaynaklanan fiziksel yetersizlik durumu da göz önünde bulundurulmuştur. bu fiziksel yetersizliğine rağmen ağustos 1914'de (yani savaşın başında) alman ordusu'na gönüllü olarak katılır.
savaş bittikten sonra münih'te kalmaya devam eder, multi-etnik yapıdaki avusturya parlementosunu takip eder ve demokrasiye düşman olur. çünkü avusturya parçalanır.
münih'te tanıdıkları aracılığı ile thule cemiyetine, list cemiyetine katıldı. bu cemiyetler nazizmin doğuş noktalarıdır. savaştan sonra hitler uzun süre askerde kalmaya çaba sarf etti çünkü vatandaşlığı ve eğitimi yoktu. fakat birgün hakkında istihbarat toplamak üzere gittiği alman işçi partisi'nin toplantısında bavyera'nın prusya'dan (almanya) ayrılıp, avusturya ile birleşmesi gerektiği konuşuluyordu. buna çok sinirlendi ve dayanamayıp, bir nutuk çekti. ertesi gün şaşırtıcı bir şekile kendisine parti üyeliği teklifi geldi. böylelikle partiye katıldı. orduda işi bitti. şubat 1920'de partinin adını "nasyonal sosyalist alman işçi partisi" koydu. nazi adı da partinin güçsüz dönemlerinde demokratikler ve komunistler tarafından partinin destekçileri ile dalga geçmek üzere konulmuş bir takma ad idi.
temmuz 1923'te tam olarak lider konumuna geldi. ufak bir not: joseph goebbels, rudolf hess gibi yakın adamlarıyla bu dönemlerde tanışmıştır.
8-9 kasım 1923'te birahane darbesini düzenledi. o dönemlerde partinin gazetesinde bize bir tbmm hükümeti gerek adlı başlıklar vb. şeyler vardı. hitler atatürk'ün sevri reddedip, milli bir mücadele başlatmasından etkilenmiş, mussolini'nin roma'ya yürüyüşünden etkilenmiş ve böyle bir darbeye teşebbüs etmiştir. nitekim daha sonra bunu şu şekilde açıklayacaktır. "benim öğretmenim mussolini, onunki de atatürk'tür." tabi kendisi burada yalnızca milli mücadeleye odaklanmış, demokrasi ve atatürk ilkelerini görmemiştir.
birahane darbesinden sonra 4 ekim 1924'te yargılanmıştır. yargılanırken dahi mahkeme salonunda nutuk çekmiştir. 5 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. fakat 9 ay yattıktan sonra affedilmiş salınmıştır. bu süre zarfında (bkz: kavgam) (bkz: mein kampf)'ı yazmıştır.
hapisden sonra hemen partisini toplamış ve izlenecek yolu belirlemiştir. ilk başlarda partisi doğru dürüst oy alamazken (bkz:büyük buhran')dan (ekonomik kriz) yararlanarak, oyunu yükseltmiş, en büyüı muhalefet partisi haline gelmiştir.
buraya da bir parantez açmak istiyorum. buraya kadar dikkatlice okuyan iyi bir okur, florasan partisi ile nsdap'ın ne kadar ama ne kadar benzer iki oluşum olduğunu fark etmiştir. bununla da ilgili uzun bir girdi yazağım. gerçekten de florasan partisi nsdap'ın türkiye versiyonudur.
1933'te cumhurbaşkanı hindenburg tarafından şansölye olarak atanmıştır. 1 yıl sonra ise hindenburg ölür ve hitler kendini hem şansölye hem de cumhurbaşkanı ilan eder ve "führerlik" makamını kurar. (mozambik'teki başkanlık sistemi) sonrası ise herkesin malumu 2. dünya savaşı.
klara'ya göre çocuklarının yaşamaması tanrı'nın ona verdiği bir lanet idi. çünkü akrabası ile evlenmişti. bunun için kiliseden onay almışlardı fakat yine de kendini tanrı'ya karşı gelmiş hissediyordu. üstelik çevrelerden de iyi muamele görmüyorlardı.
yaşayan tek oğlu adolf'un anlamı "adel wolf" yani asil kurt demektir. adolf hitler 1. dünya savaşı'ndan sonra katıldığı etkinliklerde wolf takma adını kullandı.
devlet yönetimini ele geçirdiğinde de bu takma adı kullandığı bazı durumlar oldu. bazı sığınaklara, kamplara, merkezlere içerisinde wolf sözcüğü bulunan adlar verildi.
alois hiedler'in babası, yani adolf hitler'in dedesi johann george hiedler'dir. aslında öz babası değildir. johann gezici bir değirmenciydi ve alois gibi çok kez ilişki yaşamıştı. 1824'de ilk evliliği yaptı. bir çocuk sahibi oldu fakat 5 ay sonra karısı da oğlu da öldü. 1842 yılında ise maria anna schicklgruber ile evlendi. johann maria ile evlenmeden 5 yıl önce, maria'nın gayrimeşru bir oğlu dünya'ya geldi. maria onun adını alois koydu. soyadı ise hiedler değil, schicklgruber idi. daha sonra johann ortalardan kayboldu (bu dönemfe ne yaptığı bilinmiyor.) ve geri geldiğinde alois'i sahiplendi ve kendi oğlu olarak kaydettirdi. sonra da hiedler olan soyadını hitler olarak değiştirdi. adolf da hitler soyadı ile dünya'ya geldi.
adolf'un babası alois gergin ve sinirli bir insandı. sürekli adolf'la kavga ederdi. daha doğrusu döverdi :) adolf'un memur olmasını istiyordu. adolf ise ressam olmak istiyordu. fakat ikisinin de istediği olmadı. alois 1903'de tüberkuloz'dan öldü. bu sırada adolf 13 yaşındaydı. okuldan 1 seneliğine ayrıldı. daha sonra da maddi imkansızlıklardan ötürü hiç geri dönemedi. inşaatlarda amelelik yaptı. elinden geldiğince çalışarak annesine bakmaya çalıştı.
daha sonra annesi hastalandı. kendisine bağlanan yetim aylığı da yetmemeye başladı. bunun üzerine 18 yaşında viyana'ya güzel sanatlar akademisi'ne girmek için gitti. fakat kabul edilmedi. aslında harbiden niçin kabul edilmedi akıl alır gibi değil. gayet güzel çizimleri vardı. daha gencecikti. kendisini kabul etmeyen hocası ise bir yahudi'ydi. yahudi düşmanlığının temelleri bu tip şeyler ve okuduğu kitaplarla başladı. kendisi yahudilerin birbirini kayırmaya başladığını, almanları ezmeye çalıştıkları, bu nedenle akademiye giremediğini düşündü. kendisi bu konu hakkında şöyle yazdı:
"ne zaman bir sanat eseri, tiyatro gösterisi, bir müzik abartılırsa yahudi yapımı bir şey olduğunu görüyordum. bunu abartanlar da yahudilerdi. birçok alanı ele geçirdikleri için tüm alanlarda birbirlerini kayırıyorlardı. güzel bir alman yapıtı 10 üzerinden 5 alamazken yahudi yapıtları 10 alıyordu. bu yüzden bir antisemitist olmaya karar verdim."
adolf viyana'ya geldiğinde tek atımlık kurşunu vardı. isabet ettiremedi ve herşeyini kaybetti. akademiye kabul edilmedi. 1908'de bir daha denedi, yine kabul edilmedi. böylelikle tüm maddi kaynaklarını tüketti. kendisine gelen yetim maaşını üvey kardeşine verdi. bir süre sonra halasından gelen miras parası da suyunu çekti ve 21 yaşında evsizler yurduna yerleşti. evsizler yurduna yerleşmeden önce bavuluyla birlikte sokaklarda yatmaya, turistlere resim çizip, satmaya, kartpostal yapmaya başladı. bu sırada yalnızca 18 yaşındaydı. (ben de evde hoi4 oynayaduruyum.) sokakta kaldığı süre zarfında avusturya'nın en büyük şehrinde avusturya'nın genel durumunu iyi analiz edebilmişti. zenginler yahudilerdi. yahudilere artan nefreti daha da büyüdü.
bunu da şu şekilde belirtti:
"nihayet on dört on beş yaşıma geldiğimde siyasetten bahsedildiği sıralarda yahudi kelimesini duymaya başladım. bu sözler ben de az da olsa bir itiraz etme duygusu uyandırıyordu. mezhepler dolayısıyla çıkan kavga ve çekişmeleri gördüğüm vakit içimde nahoş hisler kabarıyordu.
alman ile yahudi arasındaki farkın sadece dinler arasında olduğunu zannediyordum. hatta sürekli zulümlere hedef olmalarını, din farkına veriyor ve bu yüzden de kendilerine antipati beslemiyordum.
işte kafam bu düşüncelerle dolu olarak viyana’ya geldim. o günlerde viyana′da iki milyon kişi yaşıyordu ve bu nüfusun iki yüz bini yahudi idi. işte ben bunun farkında değildim. ilk günlerde gözlemlerim ve düşüncelerim, yeni değer ve fikirlerin giriştikleri hücuma pek o kadar karşı koyacak kuvvette değildi. nihayet içimde ağır ağır sükunet ortaya çıkmaya başladığı ve bu hummalı hayaller açıklığa kavuştuğu sıralarda, yahudi meselesi ile burun buruna geldiğim an ki, etrafımı çepeçevre saran dünyaya çok daha dikkatli bakmaya başladım.
yahudi meselesi ile karşılaşmamdaki şekil bana pek hoş gelmedi. ben o sıralarda yahudi’yi sadece başka bir dine mensup bir kimse olarak kabul ediyordum. dini çekişmelerden ve dini inanışlardan çıkan her türlü düşmanlığı, hoşgörü ve insaniyet adına daima kınamaktan da kendimi alamıyordum. bu arada viyana’nın yahudi aleyhtarı basınının tutumu da bana medeni bir milletin örf ve geleneklerine yakışmaz gibi geliyordu."
kişisel düşüncemi soracak olursanız bu sözler bir propagandadan, kendini haklı gösterme sanatından ibaret. ancak yahudilerin de sütten çıkmış akkaşık olduğu söylenemez. yine de bu onların çoluk çocuk ayırmadan hunharca katledilmesini gerektirmez. ki bir ırk'ın ahlakı üzerine genelleme yapmak bazı durumlar hariç ne kadar doğru bilemiyorum.
1912 yılında, kalan son parası ile münih'e gitti. münih'e gittiğinde münih'e hayranlık duydu. işte gerçek alman şehri dedi. kitabında münih'i yazdı vs. 1914 yılına gelindiğinde 1. dünya savaşı çıkmıştı. kendisi alman ordusuna gönüllü olarak katıldı. burada rütbesi onbaşılığa yükseldi, 2 kez demir haç aldı. (biri 1. sınıf, diğeri 2. sınıf) 1. dünya savaşı sırasında sayısız kez ölümden döndü. tüm kardeşlerinin ölmesi, babasının erken yaşta ölmesi, annesinin ölmesi, kendisinin onlarca kez ölümden dönmesi onun kafasında büyük olasılıkla ölümü sıradan bir şey yerine koydu. ölüme çok yakındı. ölüm onun hayatının bir parçasıydı artık. bu nedenle öldürmekten de çekinmeyecek zalim bir katile dönüştü.
1. dünya savaşı'nda bilinen en ünlü ölümden dönüşü henry tandey adlı ingiliz askerinin, onu ölmek üzereyken görüp, tedavi ettirmesidir. bu asker adolf'u cephede baygın bir şekilde görür ve kucağına alarak, kendi cephesine götürür, tedavi ettirir. " hergün binlerce insan ölüyor. daha fazla insanın ölmesine gerek yok." minvalinde bir şeyler söyler. fakat ironik, dolaylı yoldan 80 milyon daha insanın ölmesine neden olmuştur. fakat adolf hitler orada ölseydi de büyük olasılıkla başka bir adolf hitler varolacaktı. tarih böyle saçma varsayımlarla ilerlemez ancak neyse.
bir kez de savaşda sahiplendiği köpeğine kızmak için kaçan köpeğin peşinden koşmak üzere, serbest olduğu bir zaman diliminde bulunduğu karagahtan dışarı çıkmıştır. o çıktıktan 1-2 dk sonra, karargah bombalanmış ve içerideki herkes ölmüştür. (bu olay (bkz: rise of evil: hitler) filmi'nde de anlatılmıştır.)
ekim 1916 yılında da ayağından yaralanır.
savaşın sonlarına doğru ise kimyasal silahlar nedeni ile görme yetisini geçici süreliğine kaybetmiştir. iyileştiğinde ise almanya'nın yenildiği haberini alır.
burada önemli bir olaydan daha bahsetmek istiyorum. hani yukarıda yazdık ya, adolf hitler'i yahudi bir hoca bilerek akademiye almadı diye. (kendi görüşü, şahsen ben de katılabilirim buna) 1. dünya savaşı'nda kendisine birinci sınıf demir haç veren komutanı da yahudi idi. üstelik kendini referans göstererek bunu yaptı. yani kıssadan hisse, bir yahudi adam kayırmacılık yaparken, öteki hakedene hak ettiğini verebiliyor. buradan yahudi düşmanlığının ne kadar yanlış olduğunu anlayabiliriz.
neyse, konuyu dağıtmadan, hitler'in münih'e gitme nedenlerinden birisi de avusturya ordusu'nda askerlik yapmaktan kaçınmaktır. fakat kendisi daha sonra avusturya ordusu'nca yakalanır. pişman olduğunu vb. belirterek serbest bırakılır. serbest bırakılmasında fakirliğinden dolayı kaynaklanan fiziksel yetersizlik durumu da göz önünde bulundurulmuştur. bu fiziksel yetersizliğine rağmen ağustos 1914'de (yani savaşın başında) alman ordusu'na gönüllü olarak katılır.
savaş bittikten sonra münih'te kalmaya devam eder, multi-etnik yapıdaki avusturya parlementosunu takip eder ve demokrasiye düşman olur. çünkü avusturya parçalanır.
münih'te tanıdıkları aracılığı ile thule cemiyetine, list cemiyetine katıldı. bu cemiyetler nazizmin doğuş noktalarıdır. savaştan sonra hitler uzun süre askerde kalmaya çaba sarf etti çünkü vatandaşlığı ve eğitimi yoktu. fakat birgün hakkında istihbarat toplamak üzere gittiği alman işçi partisi'nin toplantısında bavyera'nın prusya'dan (almanya) ayrılıp, avusturya ile birleşmesi gerektiği konuşuluyordu. buna çok sinirlendi ve dayanamayıp, bir nutuk çekti. ertesi gün şaşırtıcı bir şekile kendisine parti üyeliği teklifi geldi. böylelikle partiye katıldı. orduda işi bitti. şubat 1920'de partinin adını "nasyonal sosyalist alman işçi partisi" koydu. nazi adı da partinin güçsüz dönemlerinde demokratikler ve komunistler tarafından partinin destekçileri ile dalga geçmek üzere konulmuş bir takma ad idi.
temmuz 1923'te tam olarak lider konumuna geldi. ufak bir not: joseph goebbels, rudolf hess gibi yakın adamlarıyla bu dönemlerde tanışmıştır.
8-9 kasım 1923'te birahane darbesini düzenledi. o dönemlerde partinin gazetesinde bize bir tbmm hükümeti gerek adlı başlıklar vb. şeyler vardı. hitler atatürk'ün sevri reddedip, milli bir mücadele başlatmasından etkilenmiş, mussolini'nin roma'ya yürüyüşünden etkilenmiş ve böyle bir darbeye teşebbüs etmiştir. nitekim daha sonra bunu şu şekilde açıklayacaktır. "benim öğretmenim mussolini, onunki de atatürk'tür." tabi kendisi burada yalnızca milli mücadeleye odaklanmış, demokrasi ve atatürk ilkelerini görmemiştir.
birahane darbesinden sonra 4 ekim 1924'te yargılanmıştır. yargılanırken dahi mahkeme salonunda nutuk çekmiştir. 5 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. fakat 9 ay yattıktan sonra affedilmiş salınmıştır. bu süre zarfında (bkz: kavgam) (bkz: mein kampf)'ı yazmıştır.
hapisden sonra hemen partisini toplamış ve izlenecek yolu belirlemiştir. ilk başlarda partisi doğru dürüst oy alamazken (bkz:büyük buhran')dan (ekonomik kriz) yararlanarak, oyunu yükseltmiş, en büyüı muhalefet partisi haline gelmiştir.
buraya da bir parantez açmak istiyorum. buraya kadar dikkatlice okuyan iyi bir okur, florasan partisi ile nsdap'ın ne kadar ama ne kadar benzer iki oluşum olduğunu fark etmiştir. bununla da ilgili uzun bir girdi yazağım. gerçekten de florasan partisi nsdap'ın türkiye versiyonudur.
1933'te cumhurbaşkanı hindenburg tarafından şansölye olarak atanmıştır. 1 yıl sonra ise hindenburg ölür ve hitler kendini hem şansölye hem de cumhurbaşkanı ilan eder ve "führerlik" makamını kurar. (mozambik'teki başkanlık sistemi) sonrası ise herkesin malumu 2. dünya savaşı.
devamını gör...
98.
bundan 10 dakika sonrasına kadar geçecek sürede aynı tıraşı paylaştığımız kişi.
fotoğrafı kime attıysam kahkaha attı. neden abi o kadar mı çirkiniz...
fotoğrafı kime attıysam kahkaha attı. neden abi o kadar mı çirkiniz...
devamını gör...
99.
' nasıl zorba olunur ? ' belgeselini izlemenizi tavsiye ederim,mükemmel anlatıyor.
devamını gör...
100.
hakkında yazılmış bir çok kaynağı okuduktan sonra zaman kaybı olduğu gerçeğine vardıgım, hakkında binlerce efsane uydurulmuş vasat altı kişilik.
şöyleydi böyleydi güzelleşmesi yapılıp anlamlandıramadığım yaşamsal hiç bir derinliği olmayan piskolokik sorunlu bir döneme imza atabilmeyi bir şekilde başarmış varlık.
yahudi, çingene ve türkler başta olmak üzere dünyanın tamamından nefret eden psikolojik bozukluğuna ragmen devlet denilen mekanizmanın en üstüne çıkmış insan atığı.
şöyleydi böyleydi güzelleşmesi yapılıp anlamlandıramadığım yaşamsal hiç bir derinliği olmayan piskolokik sorunlu bir döneme imza atabilmeyi bir şekilde başarmış varlık.
yahudi, çingene ve türkler başta olmak üzere dünyanın tamamından nefret eden psikolojik bozukluğuna ragmen devlet denilen mekanizmanın en üstüne çıkmış insan atığı.
devamını gör...