1.
serinin bu oyununda kendimizi dönem olarak amerikan bağımsızlık savaşı içerisinde buluyoruz, hatta bizzat ordularla birlikte savaşın içinde olduğumuz anlar olmakla beraber orduyu komuta ettiğimiz görev de bulunmaktadır. bunun evvelinde oyunda seriyi bilenler bilir zaten hem günümüz hem de farklı bir dönemdeki bir karakteri canlandırırız. fakat bu oyunda bir farklılık olarak tarihte farklı bir karakter ile başlıyoruz ki, bana göre serinin en karizmatik karakterlerinden biridir, ismi haytham kenway'dir. görev ve amacını oyunu oynadıkça göreceksiniz.
ondan sonra ise oyunda asıl yönetmekte olduğumuz karakter connor kenway, kızılderili asıllıdır. hatta yazı olarak şuan yazamayacağım ama telaffuz olarak şöyleydi söylenişi, "ratonhaketon" evet, söylenişi böyle, kendisinin kızılderililerle beraber yaşadığı andaki ismi bu, sonradan ismi sürekli duyacağımız connor kenway olarak değişiyor. bu değişim de bizzat gözümüz önümde olmakta pek tabi.
şimdi dönem amerikan bağımsızlık savaşı olunca haliyle yine dönemin tarihi kişilikleri ile beraber takıldığımız zaman oluyor. kimler dersiniz, mesela benjamin franklin, george washington, yanlış değil isem marquis(ya da marques galiba) de laffayatte ve bunlar yanında ismini şuan unuttuğum diğer tarihi kişilikler.
bu oyunu açıkçası seviyorum, connor her ne kadar kafa karışıklığı içerisinde bir ona bir buna yardım edeyim mantığı ile amerikan bağımsızlık savaşında amerikan'ın yanını tuttursa da bize, belli bir amacı var ki, genelde haklının yanında olmayı tercih ediyor. o döneme göre sömürülenin yanında. zira döneme göre amerika, ingilizler tarafından sömürülmekte.
şehir olarak oyunda boston, new york gibi yerleri görüyoruz, yani güzel aslında kötü değil, ancak ben yine de bir italya'da geziyor olma havasını alamadım. belki o dönemki tarihi zenginlikleri ilgili bir durumdur amerika açısından bilemiyorum.
oyundaki dövüş sistemini şöyle diyeyim, zaman zaman zorlandığımız anlar olsa da, connor kenway ordular arasında bile koşuşturan biri. yani gayet karşısında elleri silahlı bir ordu varken, savaş meydanında oradan oraya koşuşturan biri oluyoruz.(böyle bir görev vardı, ama daha fazla var mıydı şuan anımsayamadım) fakat kendi adıma söylemek gerekirse ben o görevde zorlandım defalarca da senkronize bozuldu. yani işte connor kenway hayatını kaybetti ve yeniden başladı. dövüş sistemi derken silahlardan da bahsetmeli, bu oyun öncesi elimizde pistol olan bir oyun yoktu galiba ancak bunda pistol var, sonra o dönem duyduğumda aşırı mutlu olduğum ok ve yayımız da var.
oyundaki yeniliklerden bahsedeyim biraz, connor'ın kızılderili olmak durumundan kaynaklı, ağaçlara tırmanıp ağaçlardan ağaca geçiş yapabiliyoruz ki bu çok keyifli, eğlenceli bir durum. sonra mesela bu defa birçok çeşit hayvan avlayabiliyoruz. tavşan, tilki, kurt, ayı, geyik vs diye ilerliyor. kurt ve ayılar haliyle bira daha uğraştırıcı. küçük yaşlarda oynasam muhtemelen özellikle kurtla karşılaştığımda bir tırsardım.(küçük yaşlarda max payne 2'nin müziği ve o düşmanların aniden çıkışından korkardım)
günümüz kısmına geçeyim son olarak, bu defa sayın karakterimiz desmond miles, çeşitli atalarından aldığı yetenekleri kullanmak adına bazı görevlere gidiyor. ki günümüz açısından en güzel oyun bana göre assasins creed 3 olmuştur bu yüzden. nihayet oyunun bu anlamda amacına ulaştığını gördük çünkü asıl olay sonuçta bir şekilde atalarından farklı farklı yetenekler kapmaktı, ama icraatte bir şey görememiştik pek. fakat bu oyund desmond gayet iş bitirici bir durumda, her bölümün ayrı bir zevki var gerçekten.
sonuç kısmına geleceğim, assassin's creed severler aslında bu oyunu pek sevmezler, bunun da sebebi connor kenway'dır. sen avcı mısın, asker misin, ormancı mısın, gemi kaptanı mısın(evet o kısmı anlatmadım, bir de gemi görevleri var, assassin's creed 4: black flag kadar kapsamlı olmasa da seride ilk kez gemi kaptanı olduğumuz için güzeldi) gibi söylemler çok olmuştu connor'a. tamam, hak veriyorum, diğer oyunlar kadar çok da dahil değildik bir suikastçı olmaya, hani uzak da değiliz yanlış anlaşılmasın, ama seriden bağımsız olarak hikayesi bana gayet güzel geldi. belki connor her bir insana yardım etmeye çalışıyor ama bu ne derece kötü ki, doğru bildiğini yapmak adına doğru olduğuna inandığı insanlara yardım ediyor. bu sebeple bu oyunu sevdiğimi söyleyebilirim. benim serideki oynamış olduğum oyunlara göre kendisini özellik anlamında en çok geliştiren oyun olması da güzeldi.
tanımı, daha önce başka bir tanımda da yazdığım, connor kenway'ın sözü ile bitirmek istiyorum.
"eğer sınırlarını zorlamazsan kendini nasıl geliştirebilirsin?"
ondan sonra ise oyunda asıl yönetmekte olduğumuz karakter connor kenway, kızılderili asıllıdır. hatta yazı olarak şuan yazamayacağım ama telaffuz olarak şöyleydi söylenişi, "ratonhaketon" evet, söylenişi böyle, kendisinin kızılderililerle beraber yaşadığı andaki ismi bu, sonradan ismi sürekli duyacağımız connor kenway olarak değişiyor. bu değişim de bizzat gözümüz önümde olmakta pek tabi.
şimdi dönem amerikan bağımsızlık savaşı olunca haliyle yine dönemin tarihi kişilikleri ile beraber takıldığımız zaman oluyor. kimler dersiniz, mesela benjamin franklin, george washington, yanlış değil isem marquis(ya da marques galiba) de laffayatte ve bunlar yanında ismini şuan unuttuğum diğer tarihi kişilikler.
bu oyunu açıkçası seviyorum, connor her ne kadar kafa karışıklığı içerisinde bir ona bir buna yardım edeyim mantığı ile amerikan bağımsızlık savaşında amerikan'ın yanını tuttursa da bize, belli bir amacı var ki, genelde haklının yanında olmayı tercih ediyor. o döneme göre sömürülenin yanında. zira döneme göre amerika, ingilizler tarafından sömürülmekte.
şehir olarak oyunda boston, new york gibi yerleri görüyoruz, yani güzel aslında kötü değil, ancak ben yine de bir italya'da geziyor olma havasını alamadım. belki o dönemki tarihi zenginlikleri ilgili bir durumdur amerika açısından bilemiyorum.
oyundaki dövüş sistemini şöyle diyeyim, zaman zaman zorlandığımız anlar olsa da, connor kenway ordular arasında bile koşuşturan biri. yani gayet karşısında elleri silahlı bir ordu varken, savaş meydanında oradan oraya koşuşturan biri oluyoruz.(böyle bir görev vardı, ama daha fazla var mıydı şuan anımsayamadım) fakat kendi adıma söylemek gerekirse ben o görevde zorlandım defalarca da senkronize bozuldu. yani işte connor kenway hayatını kaybetti ve yeniden başladı. dövüş sistemi derken silahlardan da bahsetmeli, bu oyun öncesi elimizde pistol olan bir oyun yoktu galiba ancak bunda pistol var, sonra o dönem duyduğumda aşırı mutlu olduğum ok ve yayımız da var.
oyundaki yeniliklerden bahsedeyim biraz, connor'ın kızılderili olmak durumundan kaynaklı, ağaçlara tırmanıp ağaçlardan ağaca geçiş yapabiliyoruz ki bu çok keyifli, eğlenceli bir durum. sonra mesela bu defa birçok çeşit hayvan avlayabiliyoruz. tavşan, tilki, kurt, ayı, geyik vs diye ilerliyor. kurt ve ayılar haliyle bira daha uğraştırıcı. küçük yaşlarda oynasam muhtemelen özellikle kurtla karşılaştığımda bir tırsardım.(küçük yaşlarda max payne 2'nin müziği ve o düşmanların aniden çıkışından korkardım)
günümüz kısmına geçeyim son olarak, bu defa sayın karakterimiz desmond miles, çeşitli atalarından aldığı yetenekleri kullanmak adına bazı görevlere gidiyor. ki günümüz açısından en güzel oyun bana göre assasins creed 3 olmuştur bu yüzden. nihayet oyunun bu anlamda amacına ulaştığını gördük çünkü asıl olay sonuçta bir şekilde atalarından farklı farklı yetenekler kapmaktı, ama icraatte bir şey görememiştik pek. fakat bu oyund desmond gayet iş bitirici bir durumda, her bölümün ayrı bir zevki var gerçekten.
sonuç kısmına geleceğim, assassin's creed severler aslında bu oyunu pek sevmezler, bunun da sebebi connor kenway'dır. sen avcı mısın, asker misin, ormancı mısın, gemi kaptanı mısın(evet o kısmı anlatmadım, bir de gemi görevleri var, assassin's creed 4: black flag kadar kapsamlı olmasa da seride ilk kez gemi kaptanı olduğumuz için güzeldi) gibi söylemler çok olmuştu connor'a. tamam, hak veriyorum, diğer oyunlar kadar çok da dahil değildik bir suikastçı olmaya, hani uzak da değiliz yanlış anlaşılmasın, ama seriden bağımsız olarak hikayesi bana gayet güzel geldi. belki connor her bir insana yardım etmeye çalışıyor ama bu ne derece kötü ki, doğru bildiğini yapmak adına doğru olduğuna inandığı insanlara yardım ediyor. bu sebeple bu oyunu sevdiğimi söyleyebilirim. benim serideki oynamış olduğum oyunlara göre kendisini özellik anlamında en çok geliştiren oyun olması da güzeldi.
tanımı, daha önce başka bir tanımda da yazdığım, connor kenway'ın sözü ile bitirmek istiyorum.
"eğer sınırlarını zorlamazsan kendini nasıl geliştirebilirsin?"
devamını gör...