1.
sadri alışık'ın, 29 yıllık dostu ayhan ışık 'ın vefatından sonra ona yazdığı mektuplardır.
aralarındaki dostluk ve sevgi öyle kuvvetlidir ki, sadri'nin ayhan'a olan vefası, onu yad etmeleri öylesine güçlüdür ki, kendini dost bilenleri mahçubiyete koyar.
sadri, ayhan'ı öylesine seviyordu ki, ayhan gittikten sonra bitap oldu. içkiye her zamandan fazla düştü, kariyerini hiçe saydı, gelen teklifleri kabul etmedi uzun süre.
evindeki barda ayhan ışık köşesi yaptı, resmine bakıp, "kral'ın şerefine" dedi kadehini kaldırdı, sabahın ilk ışıklarına kadar içti, ayhan ışık'ın eşiyle uzun yıllar konuşmadı, çünkü ayhan için eşi yeterince yas tutmamıştı ona göre.
sadri alışık yılbaşı gecelerini ayhan ışık'ın mezarı başında geçirmeye başladı, mezarının başında sabahlar ve onunla konuşurdu.
birkaç yıl sonra foyası meydana çıkınca, yine ayhan'a uğradığı yılbaşı akşamlarında gidip aldılar sadri'yi, mezarlıktan sadri alışık topladılar.
yıllar sonra ayhan ışık mezarı başında anıldığı bir vakit, mikrofon sadri alışık'a uzatıldığında, "ayhan'ı anlatmak mümkün değil" dedi, ondan sitayişle bahsettikten sonra, "bana gelince, ben çok fena özlüyorum..." diyecek, bunun akabinde omzuna teselli olarak yanındaki sanatçıların elleri değecekti.
böylesine bir dostluğa çok çok fazla imrendim hep.

* * *
sayın ayhan ışık
zincirlikuyu mezarlığı
ıstanbul
"ayhan'cığım, radyoda ilhan irem
"işte hayat, sensiz de yaşanıyor" diye bağırıyor.
"sensiz de sürüyor"
"akıp gidiyor, sensiz de yaşanıyor"
ve herkes bir ağızdan,
"işte hayat böyledir " diyor.
bugün tam beş ay oldu.
serap iyi, * gülşen * de çok iyi, merak etme ...
gülşen'i, senden sonraki günlerde
birkaç kez üstüste görmüştüm evinizde
şimdi rastlamıyorum.
serap'ı bebek'te sık sık gördüğüm halde tanıyamadım.
yanındaki çocuk tanıştırmasa,
neredeyse kimliğini soracaktım ... "
aralarındaki dostluk ve sevgi öyle kuvvetlidir ki, sadri'nin ayhan'a olan vefası, onu yad etmeleri öylesine güçlüdür ki, kendini dost bilenleri mahçubiyete koyar.
sadri, ayhan'ı öylesine seviyordu ki, ayhan gittikten sonra bitap oldu. içkiye her zamandan fazla düştü, kariyerini hiçe saydı, gelen teklifleri kabul etmedi uzun süre.
evindeki barda ayhan ışık köşesi yaptı, resmine bakıp, "kral'ın şerefine" dedi kadehini kaldırdı, sabahın ilk ışıklarına kadar içti, ayhan ışık'ın eşiyle uzun yıllar konuşmadı, çünkü ayhan için eşi yeterince yas tutmamıştı ona göre.
sadri alışık yılbaşı gecelerini ayhan ışık'ın mezarı başında geçirmeye başladı, mezarının başında sabahlar ve onunla konuşurdu.
birkaç yıl sonra foyası meydana çıkınca, yine ayhan'a uğradığı yılbaşı akşamlarında gidip aldılar sadri'yi, mezarlıktan sadri alışık topladılar.
yıllar sonra ayhan ışık mezarı başında anıldığı bir vakit, mikrofon sadri alışık'a uzatıldığında, "ayhan'ı anlatmak mümkün değil" dedi, ondan sitayişle bahsettikten sonra, "bana gelince, ben çok fena özlüyorum..." diyecek, bunun akabinde omzuna teselli olarak yanındaki sanatçıların elleri değecekti.
böylesine bir dostluğa çok çok fazla imrendim hep.

* * *
sayın ayhan ışık
zincirlikuyu mezarlığı
ıstanbul
"ayhan'cığım, radyoda ilhan irem
"işte hayat, sensiz de yaşanıyor" diye bağırıyor.
"sensiz de sürüyor"
"akıp gidiyor, sensiz de yaşanıyor"
ve herkes bir ağızdan,
"işte hayat böyledir " diyor.
bugün tam beş ay oldu.
serap iyi, * gülşen * de çok iyi, merak etme ...
gülşen'i, senden sonraki günlerde
birkaç kez üstüste görmüştüm evinizde
şimdi rastlamıyorum.
serap'ı bebek'te sık sık gördüğüm halde tanıyamadım.
yanındaki çocuk tanıştırmasa,
neredeyse kimliğini soracaktım ... "
devamını gör...
2.
"sayın ayhan ışık,
zincirlikuyu mezarlığı
istanbul
bak... dün akşam yine o yerden kalkıp,
yağmur, çamur demeden
rahat yatağını bırakıp,
taaa buralara kadar geldin.
değer mi?
neyi öğrenecektin?
yıllarca kendimizle alay ettiğimizi mi
bir kez daha...
aslında ne mutlu değil mi?
bütün gerçeklerin merak seçmesi bizi.
gene de sevdim, sevincimi bağışla...
bu yakından bir kadının,
sanki birden uzaklara gitmesi.
ya da bir mum alevinin umut diye bildiği,
son bir kez titremesi.
belki de sadece işte öyle bir şey...
not: yok canım, özen'le sumru da varmış alt tarafı..."
zincirlikuyu mezarlığı
istanbul
bak... dün akşam yine o yerden kalkıp,
yağmur, çamur demeden
rahat yatağını bırakıp,
taaa buralara kadar geldin.
değer mi?
neyi öğrenecektin?
yıllarca kendimizle alay ettiğimizi mi
bir kez daha...
aslında ne mutlu değil mi?
bütün gerçeklerin merak seçmesi bizi.
gene de sevdim, sevincimi bağışla...
bu yakından bir kadının,
sanki birden uzaklara gitmesi.
ya da bir mum alevinin umut diye bildiği,
son bir kez titremesi.
belki de sadece işte öyle bir şey...
not: yok canım, özen'le sumru da varmış alt tarafı..."

devamını gör...
3.
"her ayhan'ın ölümünde, kimbilir, kaç bin tane sen vardın ...
ama sende, senden başka hiç ayhan yoktu.
boş bıraktığın denizlerde, kırmızımtırak iki balık,
en yavru kafkas kanatlarıyla, kum kayalırıklarında
yüzmeye çalışarak batmakla, az batmak arası sahtekar telaşlarla sığ sularda karalara vurdular ... "
ama sende, senden başka hiç ayhan yoktu.
boş bıraktığın denizlerde, kırmızımtırak iki balık,
en yavru kafkas kanatlarıyla, kum kayalırıklarında
yüzmeye çalışarak batmakla, az batmak arası sahtekar telaşlarla sığ sularda karalara vurdular ... "
devamını gör...
4.
bu mektupları, bu uzun muhabbeti yalnızca gerçekten seven dostlar anlar.
şöyle diyordu sadri alışık:
ayhan gidince, ben de bittim. yani, ayhan ile birlikte ben de öldüm. bu yüzden kendimi tamamen içkiye verdim. artık şişelerin sayısını unutmuşum. 22 tansiyonla dolaştığım oldu.
ve benim kafamda her zaman ayhan vardı.
öldüğü 16 haziran 1979'dan, 1980 ocak ayına kadar devamlı mezarına gittim. dört yılbaşı, karların üstünde ayhan ile beraberdim. yani onun zincirlikuyu'daki mezarının başında. viski şişesini alıp, iki kadehle oraya giderdim. kadehleri doldurup, ayhan ile konuşur ve de ağlardım. ama yalnızca konuşan bendim. o hep dinlerdi...
onun için yazdığım şiirleri, ilk ona okurdum. işte ayhan 'a okuduğum şiirlerden bazıları :
"ayhan ... hayırdır, dün akşam seni rüyamda gördüm.
gene sol elinin işaret parmağını kılıç gibi sallayarak,
"takma kafanı, neler söyleyeceğini biliyorum" diyordun.
sahi, sen hep biliyordun değil mi? herşeyi, her şeyi değil mi? ..
"doğdum çile çekmek için" diyorsun
bir numaradaki 45'lik plağında.
şimdi ne çile, neye ...
artık rahatsın değil mi? rahmet olsun.
neden soruyorsun, kimleri kastettiğimi
kimler bile değil ki, aklına kim gelirse.
biliyorsun işte, sen gibi değildi
aslında gitmeden gidenler ... "
şöyle diyordu sadri alışık:
ayhan gidince, ben de bittim. yani, ayhan ile birlikte ben de öldüm. bu yüzden kendimi tamamen içkiye verdim. artık şişelerin sayısını unutmuşum. 22 tansiyonla dolaştığım oldu.
ve benim kafamda her zaman ayhan vardı.
öldüğü 16 haziran 1979'dan, 1980 ocak ayına kadar devamlı mezarına gittim. dört yılbaşı, karların üstünde ayhan ile beraberdim. yani onun zincirlikuyu'daki mezarının başında. viski şişesini alıp, iki kadehle oraya giderdim. kadehleri doldurup, ayhan ile konuşur ve de ağlardım. ama yalnızca konuşan bendim. o hep dinlerdi...
onun için yazdığım şiirleri, ilk ona okurdum. işte ayhan 'a okuduğum şiirlerden bazıları :
"ayhan ... hayırdır, dün akşam seni rüyamda gördüm.
gene sol elinin işaret parmağını kılıç gibi sallayarak,
"takma kafanı, neler söyleyeceğini biliyorum" diyordun.
sahi, sen hep biliyordun değil mi? herşeyi, her şeyi değil mi? ..
"doğdum çile çekmek için" diyorsun
bir numaradaki 45'lik plağında.
şimdi ne çile, neye ...
artık rahatsın değil mi? rahmet olsun.
neden soruyorsun, kimleri kastettiğimi
kimler bile değil ki, aklına kim gelirse.
biliyorsun işte, sen gibi değildi
aslında gitmeden gidenler ... "

devamını gör...
5.
"sayın ayhan ışık,
zincirlikuyu mezarlığı
ıstanbul
bugün nasılsa, beyoğlu'nda gördüm seni
yakınlara dönüştürerek, sanki uzakları
yalnız sana özgü ve ölçüleri kısaltan yürüyüşünle
gene kendi halinde ama, kocaman rüzgarlar gibi
kocaman ve sadece sana yarışan...
iç serinlikli izler bırakıp
işte, işte öyle gelip geçtin.
bugün bütün saatler, eski takvimleri çalıyordu.
hemen anımsadım sonradan, ne zamandan beri
geçmiyordun.
ve artık geçmeyecektin bu sokaklardan... "
not: bugün çolpan'a gülşen gelmiş. onun da işi zor...
epey gülüşmüşler.
zincirlikuyu mezarlığı
ıstanbul
bugün nasılsa, beyoğlu'nda gördüm seni
yakınlara dönüştürerek, sanki uzakları
yalnız sana özgü ve ölçüleri kısaltan yürüyüşünle
gene kendi halinde ama, kocaman rüzgarlar gibi
kocaman ve sadece sana yarışan...
iç serinlikli izler bırakıp
işte, işte öyle gelip geçtin.
bugün bütün saatler, eski takvimleri çalıyordu.
hemen anımsadım sonradan, ne zamandan beri
geçmiyordun.
ve artık geçmeyecektin bu sokaklardan... "
not: bugün çolpan'a gülşen gelmiş. onun da işi zor...
epey gülüşmüşler.

devamını gör...