çay getirmekle yükümlü ve ustadan laf yemeye hep hazır çırak
başlık "echabrenef7091" tarafından 26.04.2023 21:23 tarihinde açılmıştır.
1.
komedi filmlerinde sıklıkla yer edinen mazlum karakter. bu filmlerde orta yaşlı bir adam herhangi bir dükkanın sahibidir ve dükkanına belli zaman aralıklarında tanıdık dostları veya akrabaları gelmektedir. sohbet koyulaşsın ve güzel vakit geçsin diye düşünen görmüş geçirmiş ustamız çay içmelerini ister gelenlerden. ama çayı asla kendisi getirmez, çırağına emir verir getirsin diye. o çırak da hep ufak tefek, mazlum ve dünya beceriksizi bir delikanlıdır. bir koşu alıp gelmesi beklenen çayları ya kaplumbağa hızıyla yürüyerek getirip soğutur, ya sakarlığıyla döker ya da sayısını unutur. sonra gelsin ustadan azarlar, bağırış çağırışlar.
her ne kadar gülme efektleriyle ya da muzip komedi müzikleriyle durumun üstü örtülmeye çalışılsa da bu sahneler aslında hüznü ve zorluğu da içinde barındırmaktadır. nitelikli bir ustanın nasıl böyle tuttuğunu koparmaktan aciz, hata üstüne hata yapan ve kendini geliştirmek konusunda böylesine üşengeç bir çırak yetiştirebileceği konusu karıştırmıştır kafaları. fakat bunda şaşılacak pek bir şey yoktur, vaktiyle o usta da çırağı gibiydi hatta belki daha da kötüydü. ama öğrendi. merakı acemiliğinin önüne geçti zamanla ve ilk zamanlarındaki ölü toprağını üzerinden atıp şimdiki hâline geldi. işte o çırak da büyüme aşamasında. bu aşamanın acılarını çekiyor, psikolojik baskıyla ve her yenilginin yaralarıyla büyüyor. fark etmiyor belki nasıl geliştiğini ama biz fark ediyoruz.
hangimiz çekmedik ki acemiliğin sancılarını? hayata ve mesleğe yeni atılmanın eksi yazan taraflarını? hangimizin kodu hata vermedi? ticarete atılıp da başarısız olmayanımız var mıdır? peki ya şirket sahipleri? başarılı birer iş adamı görünen o parmakla gösterilenlerin geçmişinde kaç tane batık şirket, başarısız girişimcilik vardır bir bilseniz... bir bilseniz yadırgamazdınız o çay getirmekte bile zorlanan, dükkandan çıkmasını gerektiren tek temel görevi dahi yapamayan küçük çocuğu.
işte bu usta-çırak sahnelerinin tümünde yüzeydeki komedinin derinlerine inildikçe empati uyandıran, özümüze dönüp kendi hatalarımızı düzeltmemizi sağlayan bir gerçek vardır. o gerçeğe sırt çevirdikçe bizden başka herkesin gördüğü başarısızlıklarımız olmaya devam edecek ama biz o başarısız çırakla dalga geçmenin hazzını hatalarımızı görmeye yeğleyeceğiz.
özetlemek gerekirse, izlediğiniz komedi dizisinde ya da filminde misafirlere çay getirme görevinde her türlü talihsizliği ve yeteneksizliği yaşayan, daha sonra ustasından duymaya alışık olduğu rencide edici, küçümseyici ve suçlayıcı lafları dinleyen çırağa bir darbe de siz vurmayın. onları anlamaya çalışın, kendi işinizde geldiğiniz konuma geliş sürecinde yaşadığınız başarısızlıkları, zorlukları ve yer yer varoluş sancılarını aklınıza getirin. çırağa kızmayın ama acımayın da. acıyacaksanız kendinize acıyın. çırak rolündeki çocuğun dizide/filmde kazandığı parayı kazanabilmek için her allah'ın günü fazladan mesai yapmak zorundasınız muhtemelen. akıllı olun.*
her ne kadar gülme efektleriyle ya da muzip komedi müzikleriyle durumun üstü örtülmeye çalışılsa da bu sahneler aslında hüznü ve zorluğu da içinde barındırmaktadır. nitelikli bir ustanın nasıl böyle tuttuğunu koparmaktan aciz, hata üstüne hata yapan ve kendini geliştirmek konusunda böylesine üşengeç bir çırak yetiştirebileceği konusu karıştırmıştır kafaları. fakat bunda şaşılacak pek bir şey yoktur, vaktiyle o usta da çırağı gibiydi hatta belki daha da kötüydü. ama öğrendi. merakı acemiliğinin önüne geçti zamanla ve ilk zamanlarındaki ölü toprağını üzerinden atıp şimdiki hâline geldi. işte o çırak da büyüme aşamasında. bu aşamanın acılarını çekiyor, psikolojik baskıyla ve her yenilginin yaralarıyla büyüyor. fark etmiyor belki nasıl geliştiğini ama biz fark ediyoruz.
hangimiz çekmedik ki acemiliğin sancılarını? hayata ve mesleğe yeni atılmanın eksi yazan taraflarını? hangimizin kodu hata vermedi? ticarete atılıp da başarısız olmayanımız var mıdır? peki ya şirket sahipleri? başarılı birer iş adamı görünen o parmakla gösterilenlerin geçmişinde kaç tane batık şirket, başarısız girişimcilik vardır bir bilseniz... bir bilseniz yadırgamazdınız o çay getirmekte bile zorlanan, dükkandan çıkmasını gerektiren tek temel görevi dahi yapamayan küçük çocuğu.
işte bu usta-çırak sahnelerinin tümünde yüzeydeki komedinin derinlerine inildikçe empati uyandıran, özümüze dönüp kendi hatalarımızı düzeltmemizi sağlayan bir gerçek vardır. o gerçeğe sırt çevirdikçe bizden başka herkesin gördüğü başarısızlıklarımız olmaya devam edecek ama biz o başarısız çırakla dalga geçmenin hazzını hatalarımızı görmeye yeğleyeceğiz.
özetlemek gerekirse, izlediğiniz komedi dizisinde ya da filminde misafirlere çay getirme görevinde her türlü talihsizliği ve yeteneksizliği yaşayan, daha sonra ustasından duymaya alışık olduğu rencide edici, küçümseyici ve suçlayıcı lafları dinleyen çırağa bir darbe de siz vurmayın. onları anlamaya çalışın, kendi işinizde geldiğiniz konuma geliş sürecinde yaşadığınız başarısızlıkları, zorlukları ve yer yer varoluş sancılarını aklınıza getirin. çırağa kızmayın ama acımayın da. acıyacaksanız kendinize acıyın. çırak rolündeki çocuğun dizide/filmde kazandığı parayı kazanabilmek için her allah'ın günü fazladan mesai yapmak zorundasınız muhtemelen. akıllı olun.*
devamını gör...
2.
şimdi alayı eyt'den emekli oldu bu arkadaşların..
kariyer basamaklarını düzgün organize edenler ise trilyoner oldu...
ciddiyim..
kariyer basamaklarını düzgün organize edenler ise trilyoner oldu...
ciddiyim..
devamını gör...
"çay getirmekle yükümlü ve ustadan laf yemeye hep hazır çırak" ile benzer başlıklar
çırak
13