1.
tek albümleri ripples in time'ı 2003'te çıkartıp sonrasında dağılan danimarkalı progressive metal grubudur. 1999'da kurulmuşlar ve aslında 2003'te çıkan albümlerinde de 90'ların leziz prog metal albümlerinin izlerini gayet net görebiliyoruz/duyabiliyoruz. sonuçta kurulduklarında belli müzikal fikirleri vardır herhalde ve onlar da 2000'lerdeki bu albümlerine taşınmıştır. örneğin isveçli harika prog metal topluluğu mind's eye'ın ilk albümü into the unknown, 1998 çıkışlı ve bu iki albüm arasında birçok paralellik rahatlıkla gözlemlenebilir. zaten 90'lar ve 2000'lerin başları bana göre prog metalin en güzel olduğu zamanlardı. chrome shift'in bu ilk ve tek albümü de bu dönemin sound'unu yansıtıyor ve gayet şahane.
chrome shift'i; otto schütt (gitar) ve jens christian nielsen (bas gitar) kurmuş. bu ikili önceki senelerde de başka başka gruplarda beraber çalmışlar. örneğin shane adlı gruplarıyla 1998'de bir albüm çıkartacaklarmış ve bir plak şirketiyle anlaşma evresindelerken bu projeyi sonlandırmayı seçmişler. 2000 senesinde topluluğa dahil olan, ekibe son katılan eleman olan vokalistleri rasmus bak benden yarım yaş falan büyük (24 ağustos 1980 doğumlu) ve davulcuları benden bile (az da olsa) küçük. kurucularından jens christian nielsen, 1973'lü ve diğer kurucu otto schütt, 1952 doğumlu. klavyecileri jakob lund paulsen de 1977 doğumlu. zaten 90'larda müzikte ciddi atılım yapan müzisyenler genellikle 70'lerde doğanlar oluyor ve bu grubun da üyelerinin ağırlığı bu zaman aralığında doğmuş. grup elemanlarıyla ilgili detaylı bilgilere şu sitelerinin "members" butonuna basılarak ulaşılabilir: www.chromeshift.dk/ (bu arada grubun internet sitesinin hala kapanmamış olmasına da biraz şaşırdım.)
danimarkalı topluluk, çıkardıkları tek albümde ciddi bir kalite sunuyor. yetenek şovundansa bütünlüklü ve ruhlu bir müzik yapma gayesi güttükleri kanısındayım burada. evet; devrim yapmıyorlar, afallatmıyorlar, müzik otoritelerine şaşkınlıklardan hayretler falan beğendirmiyorlar ancak gerçekten de iyi müzik yapmışlar burada. gayet, gayet iyi hatta. ben 10 üzerinden 8.5 veririm. öncelikle, sound'ları ideal. karşımızda harbiden iyi bir kayıt ve prodüksiyon var; bunlardan sorumlu olan kişi ise jakob hansen. kendisi gerçekten de üretken ve başarılı bir isim. kayıt da ona ait olan aabenraa studiet isimli stüdyoda, 2002 senesinde gerçekleştirilmiş. albüm kapağından ve kitapçığından sorumlu olan mattias noren de, isimli/paralı/şöhretli prog metal gruplarınkileri aratmayan bir iş çıkartmış burada.
aslolan müzik ama. o konuya dönelim öyleyse. ripples in time'da kesinlikle bir kusur göremiyorum bu bakımdan. rafine sound'unun da desteğiyle dinlenmesi çok keyifli bir iş var karşımızda. enstrümantalistleri enstrümanlarına, vokalisti de sesine oldukça hakim. şarkı yazımı da epey güzel olunca cidden de önümüzde nefis bir prog metal albümü durmuş oluyor. örneğin, yakalayıcı ve akılda kalıcı kimi nakarat kısımları o kadar iyi armonize edilmiş ki kulaklarımızdan bal damlıyor dinlerken. burada müzisyenler kadar, albümün kayıt ve prodüksiyonundan sorumlu olan jakob hansen'in de hakkını vermeliyizdir derim. pek de deneysel bir şeyler yok karşımızda, bu albümde ancak bu topluluğun hanesine eksi puan olarak yazılmalı diye bir kaide olmadığını düşünüyorum. bazı gruplar, "yapılmamışı yapacağım!.." diye öyle rezalet şeyler yapabiliyor ki bazen, ben böyle "güvenli sularda yüzülen" ama çok kaliteli yapılmış işleri ekseriyetle tercih etme eğiliminde oluyorum, sırf bu sebeple.
genelde ritmik olarak standart prog metal kalıplarının kullanıldığı albüm asla "ekstrem" bir şeyler sunmasa da, müzikteki arada virtüöziteye yaklaşan enstrüman kullanımını da görmezden gelemeyiz. yani aşmış bir virtüöziteden bahsetmiyorum ama grup elemanlarının enstrümanlarına oldukça hakim oldukları yer yer, icrası görece zor part'larda ortaya çıkıyor. arada bas gitarların da öne çıkarılması harika bir hareket ancak progressive metal türünde bu, çok da nadir görülen bir şey değil. zaten progressive müziğin belki de yadsınamaz alametifarikası, tüm enstrümantalistlerin, aynen solistler gibi parlayabilmeleri albümlerde ve konserlerde. hatta dream theater örneğinden gidersek —ki kendileri herhalde progressive metalin en ilham verici ve meşhur grubudurlar— en geri plandaki elemanlarının şarkıcıları olduğunu söylememiş pek de abes olmaz sanırım. dream theater demişken... chrome shift'in de onlardan hayli esinlendiğini duyabiliyorum ben müziklerinde. ama asla ucuz bir replika hissi de vermiyorlar.
ripples in time'daki müzik çok "evcil", pek "domestik" gibi düşünmemek gerekiyor ama; üstte yazdıklarım öyle bir izlenim verdirmiş olabilir. zaten progressive metal, otomatikman belli aykırılıkları intrinsik faktörler olarak beraberinde getirir. elbette kimi prog metal grupları daha sınır tanımaz şeylere kalkışırken kimisi de, tıpkı chrome shift gibi daha usturuplu bir yol ve yordamı tercih eder. bana göre ikisinin de yeri ayrıdır ve aslolan, yapılan şeyin iyi/düzgün yapılıp yapılamadığıdır. hem zenginlik de iyidir. bazı gruplar pain of salvation gibi daha çılgınken, kimisinin de bu danimarkalı topluluk gibi daha oturaklı, derli toplu olması çeşitliliği de beraberinde getirir ki bu bana göre müzik dünyasına çok renklilik katar.
gene de... belki de chrome shift tek albümden sonra dağılmasaydı (2008'de dağılmışlar), onlar da pain of salvation gibi çılgınlaşabilirlerdi müzik yolculuklarında; kim bilir... keşke dağılmasalarmış demek istiyorum ben yine de. ciddi ciddi iyilermiş zira. bu albümlerinin üzerine koyarak devam etselermiş türün önde gelen topluluklarının arasına girebilirlermiş düşüncesindeyim.
ezcümle... progressive metal sevenlerin bir şans vermesi gerekiyor bence chrome shift'e. karşılarında bayağı güzel bir şey duruyor ve onları bekliyor çünkü.
chrome shift'in ilk ve tek albümünün tümü şuradan dinlenebilir:
chrome shift'i; otto schütt (gitar) ve jens christian nielsen (bas gitar) kurmuş. bu ikili önceki senelerde de başka başka gruplarda beraber çalmışlar. örneğin shane adlı gruplarıyla 1998'de bir albüm çıkartacaklarmış ve bir plak şirketiyle anlaşma evresindelerken bu projeyi sonlandırmayı seçmişler. 2000 senesinde topluluğa dahil olan, ekibe son katılan eleman olan vokalistleri rasmus bak benden yarım yaş falan büyük (24 ağustos 1980 doğumlu) ve davulcuları benden bile (az da olsa) küçük. kurucularından jens christian nielsen, 1973'lü ve diğer kurucu otto schütt, 1952 doğumlu. klavyecileri jakob lund paulsen de 1977 doğumlu. zaten 90'larda müzikte ciddi atılım yapan müzisyenler genellikle 70'lerde doğanlar oluyor ve bu grubun da üyelerinin ağırlığı bu zaman aralığında doğmuş. grup elemanlarıyla ilgili detaylı bilgilere şu sitelerinin "members" butonuna basılarak ulaşılabilir: www.chromeshift.dk/ (bu arada grubun internet sitesinin hala kapanmamış olmasına da biraz şaşırdım.)
danimarkalı topluluk, çıkardıkları tek albümde ciddi bir kalite sunuyor. yetenek şovundansa bütünlüklü ve ruhlu bir müzik yapma gayesi güttükleri kanısındayım burada. evet; devrim yapmıyorlar, afallatmıyorlar, müzik otoritelerine şaşkınlıklardan hayretler falan beğendirmiyorlar ancak gerçekten de iyi müzik yapmışlar burada. gayet, gayet iyi hatta. ben 10 üzerinden 8.5 veririm. öncelikle, sound'ları ideal. karşımızda harbiden iyi bir kayıt ve prodüksiyon var; bunlardan sorumlu olan kişi ise jakob hansen. kendisi gerçekten de üretken ve başarılı bir isim. kayıt da ona ait olan aabenraa studiet isimli stüdyoda, 2002 senesinde gerçekleştirilmiş. albüm kapağından ve kitapçığından sorumlu olan mattias noren de, isimli/paralı/şöhretli prog metal gruplarınkileri aratmayan bir iş çıkartmış burada.
aslolan müzik ama. o konuya dönelim öyleyse. ripples in time'da kesinlikle bir kusur göremiyorum bu bakımdan. rafine sound'unun da desteğiyle dinlenmesi çok keyifli bir iş var karşımızda. enstrümantalistleri enstrümanlarına, vokalisti de sesine oldukça hakim. şarkı yazımı da epey güzel olunca cidden de önümüzde nefis bir prog metal albümü durmuş oluyor. örneğin, yakalayıcı ve akılda kalıcı kimi nakarat kısımları o kadar iyi armonize edilmiş ki kulaklarımızdan bal damlıyor dinlerken. burada müzisyenler kadar, albümün kayıt ve prodüksiyonundan sorumlu olan jakob hansen'in de hakkını vermeliyizdir derim. pek de deneysel bir şeyler yok karşımızda, bu albümde ancak bu topluluğun hanesine eksi puan olarak yazılmalı diye bir kaide olmadığını düşünüyorum. bazı gruplar, "yapılmamışı yapacağım!.." diye öyle rezalet şeyler yapabiliyor ki bazen, ben böyle "güvenli sularda yüzülen" ama çok kaliteli yapılmış işleri ekseriyetle tercih etme eğiliminde oluyorum, sırf bu sebeple.
genelde ritmik olarak standart prog metal kalıplarının kullanıldığı albüm asla "ekstrem" bir şeyler sunmasa da, müzikteki arada virtüöziteye yaklaşan enstrüman kullanımını da görmezden gelemeyiz. yani aşmış bir virtüöziteden bahsetmiyorum ama grup elemanlarının enstrümanlarına oldukça hakim oldukları yer yer, icrası görece zor part'larda ortaya çıkıyor. arada bas gitarların da öne çıkarılması harika bir hareket ancak progressive metal türünde bu, çok da nadir görülen bir şey değil. zaten progressive müziğin belki de yadsınamaz alametifarikası, tüm enstrümantalistlerin, aynen solistler gibi parlayabilmeleri albümlerde ve konserlerde. hatta dream theater örneğinden gidersek —ki kendileri herhalde progressive metalin en ilham verici ve meşhur grubudurlar— en geri plandaki elemanlarının şarkıcıları olduğunu söylememiş pek de abes olmaz sanırım. dream theater demişken... chrome shift'in de onlardan hayli esinlendiğini duyabiliyorum ben müziklerinde. ama asla ucuz bir replika hissi de vermiyorlar.
ripples in time'daki müzik çok "evcil", pek "domestik" gibi düşünmemek gerekiyor ama; üstte yazdıklarım öyle bir izlenim verdirmiş olabilir. zaten progressive metal, otomatikman belli aykırılıkları intrinsik faktörler olarak beraberinde getirir. elbette kimi prog metal grupları daha sınır tanımaz şeylere kalkışırken kimisi de, tıpkı chrome shift gibi daha usturuplu bir yol ve yordamı tercih eder. bana göre ikisinin de yeri ayrıdır ve aslolan, yapılan şeyin iyi/düzgün yapılıp yapılamadığıdır. hem zenginlik de iyidir. bazı gruplar pain of salvation gibi daha çılgınken, kimisinin de bu danimarkalı topluluk gibi daha oturaklı, derli toplu olması çeşitliliği de beraberinde getirir ki bu bana göre müzik dünyasına çok renklilik katar.
gene de... belki de chrome shift tek albümden sonra dağılmasaydı (2008'de dağılmışlar), onlar da pain of salvation gibi çılgınlaşabilirlerdi müzik yolculuklarında; kim bilir... keşke dağılmasalarmış demek istiyorum ben yine de. ciddi ciddi iyilermiş zira. bu albümlerinin üzerine koyarak devam etselermiş türün önde gelen topluluklarının arasına girebilirlermiş düşüncesindeyim.
ezcümle... progressive metal sevenlerin bir şans vermesi gerekiyor bence chrome shift'e. karşılarında bayağı güzel bir şey duruyor ve onları bekliyor çünkü.
chrome shift'in ilk ve tek albümünün tümü şuradan dinlenebilir:
devamını gör...