constantine

angela dadson: sanırım tanrı’nın hepimiz için bir planı var.

john constantine: tanrı, karınca çiftliği olan bir çocuk, bayan. bir şey planladığı yok.

(constantine, 2005)

şu repliğin güzelliğine bak arkadaş. john fckng constantine filmi ayrı hellblazer serisi ayrı justice league dark serisi ayrı güzel. film olarak karanlık tonlar güzel işlenmiş. süper diyemeyiz ama iyi ki böyle bir film çekilmiş başrol olarak tatmin ediciydi. izlenir izlenir. ya hiç böyle bir film çekilmeseydi napardık efendim. neo,john wick,constantine başlığı keanu abimize doğru kaydırmadan kapatmam gerek dediğim filmdir.

dc ye merakımı biraz daha körükleyen filmdir, muhteşemdir bana göre. her ne kadar şimdi ki matt ryan adlı oyuncu daha çok uysa da hatta tıpatıp benzese de çizgi romandakine favorim hep keanu olacak

tilda swinton harika bir melektir burada.

güzeldir, yakışıklıdır, cinsiyetsizdir, havalıdır.

tam bir melektir. ben bunu ilk izlediğimde kadına hayran olmuştum. hâlâ da hayranıyım.

warner bros devam filmi için olur vermiş deniyor. başrolde yine keanu abimiz var ve yönetmen de francis lawrence. şimdi merak ettiğim şey ise tilda swinton da rolü ile geri dönecek mi acaba. zira kendisini o rolde çok sevmiştim. görelim bakalım sonuç ne olacak.

eski kaliteli filmler de filmler diye ağlıyorum her gün. hiç böyle kaliteli şeyler izleyemiyoruz, zamanımıza yazık oluyor. film izlemeyi çok seven biri olarak olağanüstü şeyler izleyeceksem bile kalitelisini izlemek istiyorum!
bir de devil's advocate.. üstüne tanımam..

küçüklüğümde ailemin korkarsın uyarılarına rağmen izlediğim ve büyük çaplı ( iliklerime kadar )korku yaşadığım filmdir. şuan izlesem çok büyük etkisi olmaz ama dönemine göre kalite boşaltan yapım.
keanu abimizin bu filmin çekimlerinden sonra sigara bağımlısı olduğunu okumuştum , filmin bastan sonuna kadar babamın bitirdiğinden daha çok sigara paketi bitiriyor kral , e tabi cinli hatunları damgalamak ( anlına bastırılan dinsel obje) kolay olmamalı.

2005 abd yapımı açlık oyunları film serisinden tanıdığımız francis lawrence’ın içerisinde çeşitli iblislerle yaşanan, aksiyonu bol sahnelerin olduğu melek ve şeytanların büyülerin olduğu oldukça sürükleyici, aksiyon ve fantastik sahneleriyle etkileyici bir seyir deneyimi sunan kaliteli korku filmidir.

filmde ikiz kız kardeşler angela’nın ve ikiz kız kardeşi ısabel'in ölümü üzerine john constantine'den yardım istemesi üzerine gelişen cehennem ve iblislerle geçen olayların örgüsü anlatılmaktadır.
ısabel dindar bir katolik’tir dolayısıyla angela intihar etmiş ve canına kıymış olmasına ihtimal vermemektedir. bu sebeple gidebileceği en iyi dedektife john constantine ulaşır. john constantine şeytan çıkartma ve büyücülük konusunda özel yetenekleri olan bir özel dedektiftir. çocuk yaşta sebebi çok net belli olmayan bir lanet sebebiyle 16 yaşında lanetine dayanamayıp intihar eden john constantine iki dakika cehennemde kalarak iblisleri görür o günden sonra normal zamanda da bu tür paranormal olaylarla karılaşmakta ve bırakın görmeyi içlerindeki şeytanı bile çıkartabilmektedir.

filmde keanu reeves’in oyunculuğu john constantine’nin günde bi’ paket sigara içen, gömlek, pardösü ve zippo üçlüsü ile rahat soğuk bir karizmaya dönüşüşmüş. kendisinin de eninde sonunda cehenneme gideceğini bilmesinin rahatlığı da diyebiliriz sanırım. iblislerle dalga geçercesine işlerini bozması ısabel’i kurtarmak için iblisle anlaşma yapması soğukkanlılıkla kendi hayatından vazgeçmesi de bunu gösteriyor.fantastik korku sahneleriyle her an bir şey olacak tedirginliğiyle severek izlediğim bazı sahnelerinde şeytanla karşılıklı geçen diyalogları zıtlaşmalarını gülerek seyrettim. korku filmi pek izlemesem de senelerdir ara ara izlemeyi sevdiğim bir film oldu.

yüzlerce yıl izlesem bıkmayacağım 2005 yapımlı amerikan filmidir.
başrolde ise keanu reeves ve rachel weisz yer alır.
yönetmeni ise francis lawrence olarak bilinir.

sigara yüzünden çok kısa bir ömrü kalan john constantine ve ikiz kardeşi intihar eden angela'nın tanışması ile hikaye devam eder.
constantine'in özel yetenekleri vardır, filmin başına içine cin giren bir kıza boy aynası tutarak cini metrelerce yükseklikten aşağı atar. ayrıca ruhani evreni görmek gibi bir yeteneği de vardır.
kardeşinin intihar ettiğine inanmayan angela kardeşinin şimdi cennette mi yoksa cehennemde mi olduğunu constantine sayesinde öğrenir. bir küvete girer, constantine ise bir kediyi tutarak, kendini suya sokarak çeşitli malzemeler ile öbür dünyaya trans haline geçer, isabelle'in cehennemde olduğunu görür.
şeytan constantine'in ölmesini bekler.
tanrı ise constantine'e bir şey öğretmek ister. fedakarlığı

fedakarlığı öğrenir ve ona yepyeni akciğerler verilir. cebrail melek ise nefsine yenilir.
hayata yeniden başlar.
filme dönecek olursak, konu ve oyunculuklar çok iyi, (bkz: chessgramer pislik herif) repliği bu filmde yer alır.^^

v for vendetta, watchmen vb pek çok şahane hikaye ve karakterin yaratıcısı alan moore tarafından the swamp thing adlı 1985 yapımı çizgi romanda ilk olarak karşımıza çıkan john constantine karakterinin ele alındığı francis lawrence filmi.
filme girmeden önce karakterin ortaya çıkışına göz atmak gerekiyor. hem alan moore hem de swamp thing'de birlikte çalıştığı steve bissett ve john totleben police grubunun ciddi hayranı olmalarından hareketle karakterin giyim kuşamında, ilhamında aslında sting'den esinleniyorlar. sting'in martin taylor adlı karakteri canlandırdığı 1982 yapımı brimstone and treacle filmindeki trençkotlu imajı, karakterin bildiğimiz giyim kuşamının bu haliyle karşımıza çıkmasının yegâne sebebi. hatta öyle ki, the swamp thing'in 51. sayısında constantine'i, üzerinde "the honorable gordon sumner" yazan bir botta görürüz. gordon sumner, sting'in gerçek adı.


alan moore karakteri şekillendirdikten sonra okültizme olan düşkünlüğü üzerine constantine'i okültist bir büyücü gibi tahayyül eder ancak watchmen'de ortaya koyacağı hiper realistik tavrın ilk kırıntılarını da yine constantine karakteri üzerinden bizlere gösterir. ona göre büyülü güçlere bir şekilde hakim olan çoğu karakter yaşlı, bilge, aksakallı tasvir edilmesi sıkıcıdır. bu nedenle karakterini tipleme olarak son derece gerçekçi, sıradan betimlemiştir. sarışın, normal görünümlü, sürekli sigara içen donuk suratlı bir adam olarak. çizgi romanlarda çeşit çeşit varlığa karşı mücadele vermiş ve hatta bugün supernatural dizisine konu edilmiş neredeyse her mitolojik varlıkla mücadele etmiş, bu dizinin de en büyük ilhamlarından biri olmuş bir karakter. hatta supernatural'ın yapımcılarının kötücül melek figürlerini tasarlarken bile bu filmde tilda swinton'ın canlandırdığı gabriel'dan esinlenmiş olabileceklerini düşünüyorum.

filme dönelim. eleştirilecek birçok şey elbette var ve çizgi romanlarını takip edenlerin en büyük eleştiri konusu ise, constantine karakterinin sinemada dindar çevrelerce çok fazla eleştirilmesinin belki de önüne geçmek adına, çizgi romanlardaki kadar türlü türlü varlıkla mücadelesinden hiç bahsedilmemesi ve karakterin hristiyan teamüllerde gerçekleşen bir olay örgüsünün içerisinde seyirciye sunulması. hatta film belirli açılardan o kadar çok katolik anlatılarla örtüşüyor ki, koyu dindarlar tarafından inançları göz önüne alındığında teknik olarak bir fantastik film olmaktan çıkıyor. tıpkı ülkemizdeki cin temalı korku filmleri gibi. anlatılanı bütünüyle ciddiye alan bir kitle türüyor benzer paralellikte. keanu reeves'in benim gözümde en iyi rolü. muhteşem bir performans. genel hatlarıyla kendi içerisinde tutarlı yapılmış bir işi biraz daha ileriye taşıyan kesinlikle reeves'in adeta constantine'in ta kendisine dönüşmesi. devam filminin çekilmesini yıllarca bekledim ve nihayet artık ikinci filmi de resmi olarak duyurdular bir süre evvel. son olarak lucifer'ı canlandıran peter stormare'ı anmadan bu filmden bahsetmek imkansız. hepi topu iki üç dakikalık ekran süresinde yarattığı etki eşsiz. sinemada gördüğüm en iyi şeytan figürü. bir benzeri daha yok. mimiklerinden, hal hareketlerinden o kadar belli oluyor ki bu dünyadan bir varlık olmadığı... muhteşem bir tasvir. umarım bir şekilde onu da ikinci filmde görürüz.