bir açıdan bakarsak arada kalmak çaresizlik getirebilir diğer yandan da selamete çıkma şansınız olduğunuzu da düşündürebilir zira tarafını seçebilir arada kalmayabilirdin.

(bkz: sağ twix vs sol twix)
devamını gör...
hemen hemen her türk gencinin yaşadığı zorlu ikilem. bir tarafı yaşadığı, doğduğu coğrafyada kalıp orayı daha güzel bir yer haline getirmeyi düşünür bir tarafı ise s'k''ler coğrafyasını deyip batıya, şimdiki gelişmiş ülkelerin bulunduğu yere gitmek ister. zordur efendim, çok zordur.
devamını gör...
kendini bir yerlere ait hisseden insan çaresizliği kadar değildir,dünya herkesin ne zarar ver ne de uğruna mücadele et milyonlarca yıldır olduğu gibi doğ yaşa ve öl bu kadar.
devamını gör...
niye çaresizsin kardeşim sağ kolunu doğuya uzatcan arka taraf güney işte kıble orası kıl namazını..
devamını gör...
1860'tan günümüze kadar yazılan türk romanlarında işlenen ana tema temalardan.
devamını gör...
"ne doğusundayım dünyanın ne de büsbütün batısında."
-indigo night tanpınar
devamını gör...
doğu ve batı arasında kalıyoraan merkezdesın demektir. çok da sallamaya gerek yok
devamını gör...
modern görünümlü cahil izlenimi veren insanların ortak özelliğidir.
devamını gör...
vaktiyle sakallı celal'in (celal yalınız) "türkiye'de aydın geçinenler, doğu'ya doğru seyreden bir geminin güvertesinde batı yönünde koşturarak batılılaştıklarını sanırlar." şeklinde parmak bastığı mevzudur. kolay da değildir hani, tüm ilk batılılaşma dönemi romanları, hemen hemen özümsenememiş, şekilci batılaşma anlayışını temsil eden karikatürize tiplerle doludur. hilafetin henüz kaldırılmadığı bu dönemlerde, mantıklı iki lafı bir araya getiren her siyasetçi, sanatçı, düşünür, yazar taifesi ise ya linç yemiştir ya aforoz. biraz da dönem rejimine aykırı her söylem alakalı alakasız, muhazakar gruplarca "batıcı" yaftası yemiş, din kitap elden gidiyor sloganlarıyla fişlenmiştir. ne kadar tanıdık değil mi? yakup kadri'nin yaban romanında, ingilizlerin uçaklardan attığı, mustafa kemal ve kuva-i milliye karşıtı arapça yazılı pusulaların, hayatında uçak görmemiş anadolu köylülerince, allah tarafından gökten inen ayet sanıldığından bahsedilir. bu da hala sadece doğu ile batı arasında kalan insanın değil "'bizim büyük çaresizliğimiz."
devamını gör...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
doğu ile batı arasındaki fark, saatleri geri alarak kapatılmaz, ya da mesafelerle aşılamayacağı gibi, mesafelerle anlatılamaz.
doğuda bir karmaşadır, zaman.
kurulu bir trenin kuru gürültüsüdür bizi uyandıran her sabah… soğuk odada ılık suyumuzu içerken güneş henüz doğmaktadır. üstelik güneş, doğuda biraz daha erken doğmaktadır ve zaman az biraz geri kalmıştır, belki birkaç on yıl, belki biraz daha fazla… dikkatli bakarsanız, saatli maarif takvimlerde bunu görebilirsiniz ya da karbon monoksite boğulan gökyüzünde. kimse dikkatli bakmaz… hem sabahın körüdür, hem de tren kurulduğu zamana uymamıştır, belki vaktinden bile önce gelmiştir, belki de hiç gelmemiştir… ne fark eder, geldiyse bile kimse inmeyecek, hatta tren durmayacaktır. trenin rayları döverken çıkardığı kuru gürültü de sabahın bu vaktinde uyanmak da bir alışkanlıktan fazlası değildir.
schrödinger'in kedisi halt etmiş. doğuda her evde, her duvarda zaman farklı farklıdır ve hepsi aynı anda aynı doğruluktadır… daha çok yanlışlıktadır ama… doğuda bulunmak bile yeterince yanlıştır ve günümüzde on yıl öncesinde bulunmak sadece gökyüzünü karbon monoksite boğmaz, zamanı da kirletir… zamanın kendisi yeterince kirli değilmiş gibi konuştum…
batıda bir özlemdir, geçmiş.
kurulu saatlerin ertelenmiş alarmlarında uyanmak güçtür. güneş daha geç doğmuş ve saat de biraz geçmiştir. bir gün öncesinde bir şeylerde aşırıya kaçılmış yine de hiçbir şey yapılamamış, derken gece olmuş, uyku saati geçmiştir… sabah olunca da tam da dakikası dakikasına çalan alarm ertelenmiştir. şimdi sıcak odada soğuk suyu yudumlarken düşünülen; trafiğe kalmamaktır…
gökyüzüne şöyle bir üstün körü baksanız -ki kimse bakmaz- karbon monoksitten çok bulutlara ulaşan yalnızlığı görebilirsiniz… herkesin saatinin aynı olması, herkesin zamanını aynı kılmaz… herkes özlemi kadar yaşar. her kolda akreple yelkovanın izdüşümünde kavuşmakla özlem yarışır. kavuşmak akrep, özlem yelkovan… biz bu kadar kavuşmasak bu kadar zehirlenmezdik. bazen özlem durur. zaten kavuşmak, bir eylemsizlik prensibidir.
saate bu kadar bakıp zamandan bu kadar habersiz olmak hem doğuda hem batıda mümkündür ve zaman biz saatlere bakarken kirlenir… o sabah tren durmamıştı, alarmı duymamıştık ve yaşamayı biraz sevmiyorduk… çok hayal biriktirmiş, pek çoğunda da kırılmıştık. doğuda batıda, bazen ikisinde birdendik. insan, yüreğinin el verdiği kadardır… batı, sanki doğunun kalbinden beslenir… kim doğsa doğuda, yönü batıya dönüktür, doğuda kalmak, biraz geçmişte kalmaktır… saatli maarif takvimlerin yaprakları yanarken sobada, zaman, görece yavaşlar... insan yalnızlaşır, dünya kirlenir. özlemler çerçeveletilip duvara asılır… batıda var olmak, doğudan bir parça taşımaktır, kolundaki saate baktıkça geri kalmışlığın yüzüne çarpar… özlem duvarda değil yüzünde asılıdır ya da kalbinde… doğunun kendisi geçmiştir ve batıda bulunmak, kalbinin izin verdiğince geçmişe özlem duymaktır. kirlenen zaman değil insanın kendisidir.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"doğu ile batı arasında kalan insanın çaresizliği" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim