orijinal adı: dostoïevski, du double à l'unité
yazar: rene girard
yayım yılı: 1963
yazarın fyodor mihayloviç dostoyevski üzerine yaptığı harika bir çözümleme içeren kitabıdır. dostoyevski'nin babasıyla olan ilişkisinden dostlarıyla yaşadıklarına kadar birçok konuya değinilmektedir. ayrıca sara nöbetlerinin altyapısı büyük bir titizlikle incelenmektedir.
yazar: rene girard
yayım yılı: 1963
yazarın fyodor mihayloviç dostoyevski üzerine yaptığı harika bir çözümleme içeren kitabıdır. dostoyevski'nin babasıyla olan ilişkisinden dostlarıyla yaşadıklarına kadar birçok konuya değinilmektedir. ayrıca sara nöbetlerinin altyapısı büyük bir titizlikle incelenmektedir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "eseno" tarafından 25.04.2022 01:04 tarihinde açılmıştır.
1.
dostoyevski'nin neden sıradan bir romancı değil de, edebiyat dünyasının son peygamberi olduğunu anlamak isteyenlerin muhakkak okuması gereken rene girard kitabı. kitabın diriliş isimli son bölümü defalarca okunmayı hakediyor.
“bielinski, dostoyevski ile bozuşmasından bir yıldan daha kısa bir süre sonra ölür. yazarın tüm yaşamı boyunca boğuşacağı sara ya da yalancı sara nöbetlerinin tam olarak ne zaman başladığını bilmiyoruz, ama bize anlatılan ilk iki nöbetten birincisi babanın öldürülmesinden sonra, oğula belleğinin çok derinlerine gömülmüş acıklı olayı anımsattığı varsayılan bir cenaze alayının geçişi sırasında, ikincisi ise bielinski'nin ölüm haberini aldığında gerçekleşmiştir. dolayısıyla, o zaman dostoyevski'nin üstüne kapanan başarısızlık çemberi, kökeninde baba cinayetinin çemberidir. yazar zindanda geçirdiği dört yılın kendisini bunamaktan kurtardığını söylerken, çok yanılmıyordur belki.” “baba-oğul rekabeti sıkı bir benzerlik içerir. oğul babanın arzuladığı şeyi arzular. babanın gururu oğula engel olur ve bunu yaparak onun gururunu güçlendirir. bu durumda, zorba babaya baş kaldıran köle-oğulun işlediği suç, baba cinayeti tam da bir yeraltı tragedyası gibi görünür. çünkü babayla oğul bir anlamda aynıdır, baba cinayeti hem cinayet, hem de intihardır; özünde, iki suçun farkı yoktur birbirinden. önceden yaratılmış tüm kahraman cinayetleri ve intiharları bu temel korkuda bir araya gelir. yazar tüm bu karabasanların kaynağında durur.” “öteki nefretinin temelinde, -kendi- nefreti vardır. yeraltı uyuşmazlıklarının ötesinde onların dayandığı özdeşlik, baba-oğul özdeşliği vardır. babadan öteki olarak nefret edilir ve daha da derinlerde, -kendi- olarak utanç nesnesidir o.”
“bielinski, dostoyevski ile bozuşmasından bir yıldan daha kısa bir süre sonra ölür. yazarın tüm yaşamı boyunca boğuşacağı sara ya da yalancı sara nöbetlerinin tam olarak ne zaman başladığını bilmiyoruz, ama bize anlatılan ilk iki nöbetten birincisi babanın öldürülmesinden sonra, oğula belleğinin çok derinlerine gömülmüş acıklı olayı anımsattığı varsayılan bir cenaze alayının geçişi sırasında, ikincisi ise bielinski'nin ölüm haberini aldığında gerçekleşmiştir. dolayısıyla, o zaman dostoyevski'nin üstüne kapanan başarısızlık çemberi, kökeninde baba cinayetinin çemberidir. yazar zindanda geçirdiği dört yılın kendisini bunamaktan kurtardığını söylerken, çok yanılmıyordur belki.” “baba-oğul rekabeti sıkı bir benzerlik içerir. oğul babanın arzuladığı şeyi arzular. babanın gururu oğula engel olur ve bunu yaparak onun gururunu güçlendirir. bu durumda, zorba babaya baş kaldıran köle-oğulun işlediği suç, baba cinayeti tam da bir yeraltı tragedyası gibi görünür. çünkü babayla oğul bir anlamda aynıdır, baba cinayeti hem cinayet, hem de intihardır; özünde, iki suçun farkı yoktur birbirinden. önceden yaratılmış tüm kahraman cinayetleri ve intiharları bu temel korkuda bir araya gelir. yazar tüm bu karabasanların kaynağında durur.” “öteki nefretinin temelinde, -kendi- nefreti vardır. yeraltı uyuşmazlıklarının ötesinde onların dayandığı özdeşlik, baba-oğul özdeşliği vardır. babadan öteki olarak nefret edilir ve daha da derinlerde, -kendi- olarak utanç nesnesidir o.”
devamını gör...