edebiyat dedikoduları
başlık "türkleşmiş sovyet kizi" tarafından 19.01.2021 19:53 tarihinde açılmıştır.
1.
yazarlar ve şairler hakkında pek yaygın olmayan, pek bilinmeyen yönleri, hayatları, yaşam tarzları hakkında duyumların toplandığı başlıktır.
dedikoduya merak veya özel hayatlarını öğrenmek istemek değil bendeki bu duygu, sadece yazarların yaşadıkları dönem ve özel hayatlarının yazdıklatı eserleri nasıl etkilediğini merak ederim.
dedikoduya merak veya özel hayatlarını öğrenmek istemek değil bendeki bu duygu, sadece yazarların yaşadıkları dönem ve özel hayatlarının yazdıklatı eserleri nasıl etkilediğini merak ederim.
devamını gör...
2.
ahmet haşim uskumru dolmasını çok severmiş. bunu bilen sevgilisinin annesi bir yemek sonrası gizlice bir kağıdın içine uskumru dolması doldurup haşim'in ceketine koymuş. haşim sonrasında olanlardan habersiz birden elini cebine atınca karşılaştığı manzaraya çok sinirlenmiş ve sevgilisinden ayrılmıştır efendim.
devamını gör...
3.
birini yazıyorum dedikodu mu bilemem. milli eğitim bakanı hasan ali yücel'in oğlu can yücel arkadaşıyla birlikte paralarını biriktirip eğitim için yurt dışına gitmek istiyorlar. hasan ali yücel, oğluna ayrıcalık yaptığı düşünülür diye göndermiyor can yücel'i. arkadaşı giderken can yücel biriktirdiği parasını ona veriyor. gazi yaşargil, cerrah olarak dönüyor yurda. can yücel, şair kalıyor.
devamını gör...
4.
yahya kemal beyatlı, nazım hikmet'in hocası. nazim'ın annesiyle bir süre sonra aşk yaşamaya başlıyorlar. nazım hikmet bunu farkedince derse gelen hocasının cebine bir not bırakıyor. "hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremezsiniz!"
devamını gör...
5.
liseyi birlikte okuyan “iki can” arkadaş, eğitimleri boyunca harçlıklarını biriktirdiler. liseden mezun olduktan sonra milli eğitim bakanına gidip, yurtdışında okumaya gönderilmelerini istediler. parlak notlarla okullarını bitiren gençleri dinleyen bakan, sözüne başlamadan önce birini dışarı çıkardı. odasında kalan gence “seni gönderebilirim ama arkadaşım gönderirsem dedikodu olur. ‘oğluna torpil yaptı’ derler. bu yüzden onu gönderemem” dedi. bakan oğlu babasının kararına boynunu büktü, “madem öyle benim biriktirdiğim parayı da sen al. hiç olmazsa amacımı kısmen gerçekleştireyim” diyerek yıllardır biriktirdiği tüm parasını arkadaşına verdi… bakan, milli eğitim bakanı hasan ali yücel’di, dedikodu olur endişesiyle yurtdışına göndermediği öğrenci ise oğlu can yücel’di. yurtdışına giden öğrenci ise daha sonra dünyanın en ünlü beyin cerrahı olacak prof. dr. gazi yaşargil…
efendim bu dedikodu pek ünlüdür fakat zamanında bizzat gazi yaşargil tarafından şu sözlerle yalanlanmıştır:
“ne bana burs verildi ne de can’a. hasan ali yücel, temmuz 1943’te yanıma gelerek ‘gazi bey, can bana söyledi viyana’ya gitmeye karar vermişsiniz. ben de can’ı ingiltere’ye göndereceğim. lütfen onu ikna edin’ dedi. ben de ikna ettim, yol gösterdim sadece. ama ikimize de burs verilmedi. ikimizde ailemizin imkânlarıyla yurtdışına çıktık. can çok iyi arkadaşımdı.”
benden bir dedikodu:
yahya kemal beyatlı ile nazım hikmet'in annesi celile hanım, yakup kadri karaosmanoğlu'nun da vesilesi ile biraraya gelirler ve bu buluşmadan bir aşk filizlenir. bu sırada nazım hikmet bahriye mektebinde öğrencidir ve yahya kemal de ona hocalık yapmaktadır. bu hocalık sadece okul ile sınırlı değildir, yahya kemal celile hanım'ın evinde de nazım'a ders vermektedir. böyle bir ders gününde nazım, annesi celile hanım'la aralarında bir şey olduğunu hissettiği hocası yahya kemal'e "hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremezsiniz" der.
günler haftalar geçedursun celile hanım bundan habersiz yahya kemal ile düğün hazırlıklarına başlar fakat çok geçmeden yahya kemal artık onu istemediğini, dolayısıyla böyle bir evliliğin olmayacağını söyler ve bir aşk yarım kalır.
üzerinden yıllar geçer, nazım siyasi suçlardan yargılanır ve tutuklanır. annesi celile hanım, oğlunun kurtulması için son bir ümit ile yahya kemal'e mektup yazar. fakat bu mektup asla karşılık bulmaz.
1956'da celile hanım ondan 2 yıl sonra da yahya kemal hayata veda eder. hiç yaşanmamış bir aşk da böylece toprağa karışır.
ekleme: edebiyat sayılır mı bilmem ama bir de şu var: iğne hadisesi
efendim bu dedikodu pek ünlüdür fakat zamanında bizzat gazi yaşargil tarafından şu sözlerle yalanlanmıştır:
“ne bana burs verildi ne de can’a. hasan ali yücel, temmuz 1943’te yanıma gelerek ‘gazi bey, can bana söyledi viyana’ya gitmeye karar vermişsiniz. ben de can’ı ingiltere’ye göndereceğim. lütfen onu ikna edin’ dedi. ben de ikna ettim, yol gösterdim sadece. ama ikimize de burs verilmedi. ikimizde ailemizin imkânlarıyla yurtdışına çıktık. can çok iyi arkadaşımdı.”
benden bir dedikodu:
yahya kemal beyatlı ile nazım hikmet'in annesi celile hanım, yakup kadri karaosmanoğlu'nun da vesilesi ile biraraya gelirler ve bu buluşmadan bir aşk filizlenir. bu sırada nazım hikmet bahriye mektebinde öğrencidir ve yahya kemal de ona hocalık yapmaktadır. bu hocalık sadece okul ile sınırlı değildir, yahya kemal celile hanım'ın evinde de nazım'a ders vermektedir. böyle bir ders gününde nazım, annesi celile hanım'la aralarında bir şey olduğunu hissettiği hocası yahya kemal'e "hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremezsiniz" der.
günler haftalar geçedursun celile hanım bundan habersiz yahya kemal ile düğün hazırlıklarına başlar fakat çok geçmeden yahya kemal artık onu istemediğini, dolayısıyla böyle bir evliliğin olmayacağını söyler ve bir aşk yarım kalır.
üzerinden yıllar geçer, nazım siyasi suçlardan yargılanır ve tutuklanır. annesi celile hanım, oğlunun kurtulması için son bir ümit ile yahya kemal'e mektup yazar. fakat bu mektup asla karşılık bulmaz.
1956'da celile hanım ondan 2 yıl sonra da yahya kemal hayata veda eder. hiç yaşanmamış bir aşk da böylece toprağa karışır.
ekleme: edebiyat sayılır mı bilmem ama bir de şu var: iğne hadisesi
devamını gör...
6.
orhan velinin bir şiiri diş fırçasına sarılı olarak bulunmuştur. vefatından sonra yayımlanan bu şiiri; aşk resmi geçidi dir.
devamını gör...
7.
insan kendisi hakkındaki dedikoduları bu kadar güzel anlatır.
kim söylemiş beni
süheyla'ya vurulmuşum diye?
kim görmüş, ama kim,
eleni'yi öptügümü,
yüksekkaldırımda, güpegündüz?
melahat'ı almışım da sonra
alemdar'a gitmişim, öyle mi?
onu sonra anlatırım, fakat
kimin bacagini sıkmışım tramvayda?
güya bir de galata'ya dadanmışız;
kafaları çekip çekip
orada alıyormuşuz soluğu;
geç bunları, anam babam, geç;
geç bunları bir kalem;
bilirim ben yaptığımı.
ya o, mualla'yı sandala atıp,
ruhumda hicranını söyletme hikayesi?
orhan veli kanık
kim söylemiş beni
süheyla'ya vurulmuşum diye?
kim görmüş, ama kim,
eleni'yi öptügümü,
yüksekkaldırımda, güpegündüz?
melahat'ı almışım da sonra
alemdar'a gitmişim, öyle mi?
onu sonra anlatırım, fakat
kimin bacagini sıkmışım tramvayda?
güya bir de galata'ya dadanmışız;
kafaları çekip çekip
orada alıyormuşuz soluğu;
geç bunları, anam babam, geç;
geç bunları bir kalem;
bilirim ben yaptığımı.
ya o, mualla'yı sandala atıp,
ruhumda hicranını söyletme hikayesi?
orhan veli kanık
devamını gör...
8.
orhan veli, ömrü boyunca maddi sıkıntı çekmiş, babasının evinde oturmak zorunda kalmış. çok koyu galatasaray taraftarı olduğu için de sarı kırmızı çoraplar giymiş.
devamını gör...
9.
1- shakespeare döneminde tiyatroların önünde çürük domates satılırmış, oyunu beğenmeyen insanlar sahneye çürük domates atarmış, ama shakespeare'in oyunlarından hiçbirinde sahneye çürük domates atılmamış.
2- louisa may alcott huckleberry finn'i ahlaksız bulmuş hatta yasaklansın diye amerika çapında bir kampanya başlatmış.
3- hüseyin rahmi gürpınar'ın son sözleri ''lütfen kedilerimi iyi doyurun'' (çok üzücü bence)
4-can yücel arkadaşı ile birlikte paralarını biriktirip eğitim için yurt dışına gitmek istiyor. hasan ali yücel, oğluna ayrıcalık yaptığı düşünülür diye göndermiyor . arkadaşı giderken can yücel biriktirdiği parasını ona veriyor. gazi yaşargil, cerrah olarak dönüyor . can yücel, şair kalıyor.
5-sabahattin ali çok çapkınmış hatta sanırsam küçük yaştaki öğrencileriyle bile ilişkisi olmuş.
6- bu çok bilinir ama içlerinde en sevdiklerimden biri de budur: mehmet akif ersoy veterinerdir aslında. bir gün biri onu aşağılamak için ''siz baytardınız değil mi?'' diye sorar o da ''evet, bir yeriniz mi ağırıyor?'' diye cevap verir.
7- nedim biseksüeldir.
8-dostoyevski bir gün bir baloya gitmektedir. tam salona girdiğinde turgenyev'i dönemin diğer edebiyat üstadları olan herzen ve nekrasovla birlikte kahkaha atarken görür. ellerinde bir defter ve kalemle bir şeyler çiziktirmektedirler. dostoyevski kendisiyle alay edildiği düşüncesindedir. nitekim haklıdır da. iddiaya göre bu üç edebiyat ustası, bu koca koca adamlar, dostoyevski'yi aşağılayan bir şiir yazmakla meşguldur.(ekşiden aldım)
9-james joyce - marcel proust : dönemlerinin bu en büyük iki yazarı hayatlarında sadece bir kez karşılaşır. yirminci yüzyılın en önemli iki romanı olan ulysses ve kayıp zamanın izinde yazarları, içlerinde pablo picasso ve igor stravinski gibi efsane sanatçıların da olduğu bir baloda yan yana denk gelirler. pek tabii herkesin gözü bu ikilinin üzerindedir. derin bir edebi sohbet beklenmektedir. ancak proust ona sağlık sorunlarından bahseder. joyce ise o meşhur muzipliğini konuşturur. üstelik birbirlerinin yapıtlarını bile okumadıklarını itiraf ederler. proust balodan erkenden ayrılmak durumunda kalır ve arabasına geçer. joyce da koşturarak çıkar ve arabaya izinsiz atlar. girer girmez de pencereyi açar. bu proust'u öldürmeye teşebbüs etmekle aynı anlama gelir. çünkü proust ağır astım hastasıdır. yine de nezaketiyle ünlü proust ses etmez. piçliği ile ünlü joyce ise belki de içten içe bundan haz almıştır. proust bu geceden sadece altı ay sonra işbu rahatsızlıktan dolayı vefat etmiştir.(ekşiden aldım)
2- louisa may alcott huckleberry finn'i ahlaksız bulmuş hatta yasaklansın diye amerika çapında bir kampanya başlatmış.
3- hüseyin rahmi gürpınar'ın son sözleri ''lütfen kedilerimi iyi doyurun'' (çok üzücü bence)
4-can yücel arkadaşı ile birlikte paralarını biriktirip eğitim için yurt dışına gitmek istiyor. hasan ali yücel, oğluna ayrıcalık yaptığı düşünülür diye göndermiyor . arkadaşı giderken can yücel biriktirdiği parasını ona veriyor. gazi yaşargil, cerrah olarak dönüyor . can yücel, şair kalıyor.
5-sabahattin ali çok çapkınmış hatta sanırsam küçük yaştaki öğrencileriyle bile ilişkisi olmuş.
6- bu çok bilinir ama içlerinde en sevdiklerimden biri de budur: mehmet akif ersoy veterinerdir aslında. bir gün biri onu aşağılamak için ''siz baytardınız değil mi?'' diye sorar o da ''evet, bir yeriniz mi ağırıyor?'' diye cevap verir.
7- nedim biseksüeldir.
8-dostoyevski bir gün bir baloya gitmektedir. tam salona girdiğinde turgenyev'i dönemin diğer edebiyat üstadları olan herzen ve nekrasovla birlikte kahkaha atarken görür. ellerinde bir defter ve kalemle bir şeyler çiziktirmektedirler. dostoyevski kendisiyle alay edildiği düşüncesindedir. nitekim haklıdır da. iddiaya göre bu üç edebiyat ustası, bu koca koca adamlar, dostoyevski'yi aşağılayan bir şiir yazmakla meşguldur.(ekşiden aldım)
9-james joyce - marcel proust : dönemlerinin bu en büyük iki yazarı hayatlarında sadece bir kez karşılaşır. yirminci yüzyılın en önemli iki romanı olan ulysses ve kayıp zamanın izinde yazarları, içlerinde pablo picasso ve igor stravinski gibi efsane sanatçıların da olduğu bir baloda yan yana denk gelirler. pek tabii herkesin gözü bu ikilinin üzerindedir. derin bir edebi sohbet beklenmektedir. ancak proust ona sağlık sorunlarından bahseder. joyce ise o meşhur muzipliğini konuşturur. üstelik birbirlerinin yapıtlarını bile okumadıklarını itiraf ederler. proust balodan erkenden ayrılmak durumunda kalır ve arabasına geçer. joyce da koşturarak çıkar ve arabaya izinsiz atlar. girer girmez de pencereyi açar. bu proust'u öldürmeye teşebbüs etmekle aynı anlama gelir. çünkü proust ağır astım hastasıdır. yine de nezaketiyle ünlü proust ses etmez. piçliği ile ünlü joyce ise belki de içten içe bundan haz almıştır. proust bu geceden sadece altı ay sonra işbu rahatsızlıktan dolayı vefat etmiştir.(ekşiden aldım)
devamını gör...
10.
halikarnas balıkçısı müstear ismiyle bilinen cevat şakir kabaağaçlı'yı gerçek balıkçı zannedip vergi almaya kalkmışlar.
maliye bakanlığı hesap uzmanlarından biri, isimden dolayı büyük balıkçı zannedince, yazarı yevmiye defterleri ve faturalarıyla birlikte maliyeye çağırmış.
maliye bakanlığı hesap uzmanlarından biri, isimden dolayı büyük balıkçı zannedince, yazarı yevmiye defterleri ve faturalarıyla birlikte maliyeye çağırmış.
devamını gör...
11.
yusuf ziya ortaç'a ismet inönü ve adnan menderes hakkında ne düşündüğünü soruyorlar, cevap : "ismet paşanın ardında inönü muharebeleri var , bizim zavallı adnan beyin ardında ise terzi izzet'in ceketi".
devamını gör...
12.
sezai karakoç ve cemal süreya sınıf arkadaşıyken aynı kıza ( muazzez akkaya) aşık olmuş ve bu kız üzerinden bir iddiaya (iddia, ömür boyu iz bırakacak bir şey olmalıymış) girmeye karar vermişler. sonunda ceza olarak iddiayı kaybeden soyadından bir harf eksiltir kararına varmışlar. eğer cemal süreyya kaybederse süreya, sezai karakoç kaybederse karkoç şeklinde değiştireceğini kabul etmişler.
iddianın sonucunda cemal süreyya kaybetmiş olacak ve soyadı artık süreya kalacaktır
iddianın sonucunda cemal süreyya kaybetmiş olacak ve soyadı artık süreya kalacaktır
devamını gör...
13.
lale devri sırasında halk sefalet içindeyken saray ve çevresi zevk ve sefa içindedir. bir süre sonra halk isyan eder ve patrona halil isyanı çıkar. dönemin eğlence ve zevk şairi olarak tanıdığımız nedim'in de damdan dama atlayıp isyancılardan kaçmaya çalıştığı ve bu sırada öldüğü söylenir.
devamını gör...
14.
türkiye iş bankası kültür yayınları nın modern klasikler dizisinin ciltli kapaklıları çıkmış.
www.iskultur.com.tr/etiket/...
www.iskultur.com.tr/etiket/...
devamını gör...
15.
edip cansever, turgut uyar'ın eşi tomris uyar'a çok aşıkmış. tomris'in her doğum gününde (15 mart) bıkmadan yeni bir şiir yazıp yayımlarmış. bir gün de tomris ile baş başa oturdukları bir rakı masasında cansever, peçeteye: "tomris rakıyı çok severdi, bense onu…” yazmış.
devamını gör...
16.
bir dedikodu sayılır mı bilmem ancak ismet özelin turgut uyar hakkındaki şu anekdotu ustaya saygımı perçinledikçe perçinlemiştir.
ilk okuduğumda içimden üç kez şair be diye haykırmıştım.
"ben edebiyat, şiir dünyasına ilk adımlarımı attığım sırada ankara'da idim. hüseyin cöntürk çarşamba akşamları davet ettiği bazı insanları ağırlardı. o akşamlardan birinde turgut uyar ve ben karşı karşıya konuştuk. ben biraz önce söylediğim sözlerin paralelinde bir şeyler söyledim. bir dünyada yaşıyoruz. bu dünyada şairin sözü her şeyden önemli, mesela geçenlerde peru'da bir futbol maçı sırasında halk tribünlerden indi ve kendilerine müdahale etmek isteyen polisleri dövdü. yıl 1964. yani 27 mayıs ihtilalinin üzerinden 4 sene geçmiş geçmemiş. türkiye'de böyle bir şey olması bahis söz konusu değil. polis kelimesinin ne ifade ettiği yaşayanlar için bile tam yerine oturmuş değil. biz o zaman bunu gazete-haber olarak öğreniyoruz. ben dedim ki şairin söylediği şey dünyada olandan daha kıymetli olmalı dünyada bir şeyler oluyor hem o olan şeyi yansıtacaksınız yaşatacaksınız. ama aynı zamanda ortaya bir şiir çıktığına göre başka insanların beslenebileceği bir şey de ortaya koyacaksınız, yani şiir başka türlü nasıl olur? ne yapardın?
peki, dedi turgut uyar yani sen olsan ne yapardın?
valla gayret ederdim ki buna denk düşen bir mısra kurayım, daha sonra mısra ile yüz yüze gelen insanın beslenebileceği bir şey ortaya çıkarayım.
-hayır dedi turgut uyar, böyle olmaz. ne olmuşsa onu söyleyeceksin. ben olsam şöyle söylerim dedi: "peru'da halk polisleri dövüyor. bir de sebep göstereceksin, aşktan."
ilk okuduğumda içimden üç kez şair be diye haykırmıştım.
"ben edebiyat, şiir dünyasına ilk adımlarımı attığım sırada ankara'da idim. hüseyin cöntürk çarşamba akşamları davet ettiği bazı insanları ağırlardı. o akşamlardan birinde turgut uyar ve ben karşı karşıya konuştuk. ben biraz önce söylediğim sözlerin paralelinde bir şeyler söyledim. bir dünyada yaşıyoruz. bu dünyada şairin sözü her şeyden önemli, mesela geçenlerde peru'da bir futbol maçı sırasında halk tribünlerden indi ve kendilerine müdahale etmek isteyen polisleri dövdü. yıl 1964. yani 27 mayıs ihtilalinin üzerinden 4 sene geçmiş geçmemiş. türkiye'de böyle bir şey olması bahis söz konusu değil. polis kelimesinin ne ifade ettiği yaşayanlar için bile tam yerine oturmuş değil. biz o zaman bunu gazete-haber olarak öğreniyoruz. ben dedim ki şairin söylediği şey dünyada olandan daha kıymetli olmalı dünyada bir şeyler oluyor hem o olan şeyi yansıtacaksınız yaşatacaksınız. ama aynı zamanda ortaya bir şiir çıktığına göre başka insanların beslenebileceği bir şey de ortaya koyacaksınız, yani şiir başka türlü nasıl olur? ne yapardın?
peki, dedi turgut uyar yani sen olsan ne yapardın?
valla gayret ederdim ki buna denk düşen bir mısra kurayım, daha sonra mısra ile yüz yüze gelen insanın beslenebileceği bir şey ortaya çıkarayım.
-hayır dedi turgut uyar, böyle olmaz. ne olmuşsa onu söyleyeceksin. ben olsam şöyle söylerim dedi: "peru'da halk polisleri dövüyor. bir de sebep göstereceksin, aşktan."
devamını gör...
17.
oğuz atay, 3 gece üst üste rüyasında hoşlandığı kadını görmüş.
ertesi gün ayıp olmasın diye takım elbiseyle uyumuş ve o gece rüyasında, sevdiği kadının nikah şahidi olarak görmüş kendisini.
ne denir ki...
ertesi gün ayıp olmasın diye takım elbiseyle uyumuş ve o gece rüyasında, sevdiği kadının nikah şahidi olarak görmüş kendisini.
ne denir ki...
devamını gör...
18.
oscar wilde top diyorlar doğru mu?
devamını gör...
19.
r'leri söyleyemeyen özdemir asaf, bir gün taksiye biner.
taksici; “buyyun neyeye?” der. taksici de r'leri söyleyemeyen biridir. özdemir asaf, “kayaköy” derse, taksicinin kendisiyle alay ettiğini sanacağı için, “eminönü” der. karaköy'de inmesi gereken özdemir asaf, eminönü'de iner ve karaköy'e yürür.
taksici; “buyyun neyeye?” der. taksici de r'leri söyleyemeyen biridir. özdemir asaf, “kayaköy” derse, taksicinin kendisiyle alay ettiğini sanacağı için, “eminönü” der. karaköy'de inmesi gereken özdemir asaf, eminönü'de iner ve karaköy'e yürür.
devamını gör...
20.
“oğuz atay üniversite yıllarında bir kızdan hoşlanmaktadır. bu kız keman virtüözü suna kan'dır. oğuz atay, üç gece üst üste rüyasında suna'nın konserini dinlediğini görünce pijamalı oluşundan utanıp, dördüncü gece lacivert takım elbisesini giyerek uyur ve kendini nikah masasında şahit olarak görür."
not: bu olayı internetten araştırdım. olay yaşanmamış, sadece bir söylentiymiş.
not: bu olayı internetten araştırdım. olay yaşanmamış, sadece bir söylentiymiş.
devamını gör...