edebiyat dedikoduları

aleksandr blok'un 200'den fazla sevgilisi olmuştur.

oğuz atay duvarı olarak anlatayım.

oğuz atay tutunamayanlar kitabını yazdığında kitabı yayınlamaktan veya bastırmaktan çekinmiştir fakat o zamanlar sevdiği kadın olan (bkz: sevin seydi) kitabı okuduktan sonra hayran kalmış ve oğuz atay’ı trt roman yarışmasına katılmasına ikna etmiştir.
hatta tutunamayanlar kitabının (iki cildinin de) kapak tasarımı bu kadına aittir. kendisi aynı zamanda bir ressamdır.

tehlikeli oyunlar kitabının bilge karakteri sevin seydi’ye ithafen yaratıldığı söylenmektedir.

ahmet vefik paşa bursa’da valilik yaptığı dönemde biriyle bir tartışma yaşıyor*. ceza olarak bir gece, tartıştığı adamın evinin kapısına duvar ördürüyor. adam sabah kalkıp kapıyı bir açıyor ki kapı duvar. *

yalan olmasın tanpınar anlatıyordu sanırım. ayrıca ahmet vefik paşa’nın çok şahsına münhasır bir adam olduğunu söyler. yavaş hareket ettikleri için yaşlılardan hoşlanmazmış. yolda böyle bir yaşlıya rastlarsa bastonuyla arkasından ittirirmiş. *

bu tür dedikodulara ulaşabilmek için yazarların, muhtelif yayınevlerinden çıkan günlüklerini okumak yerinde olacaktır.

özellikle türk edebiyatı için ahmet hamdi tanpınar'ın günlüklerininin yayınlanması, edebiyat çevrelerinde, büyük fırtınalar koparmıştır.
ardından başka, daha başka yazarların günlükleri de yayınlanınca edebiyat dedikodularına erişim de, okuyucu açısından biraz daha magazin boyutuna kaymıştır. ancak iyi bir okur, sadece okur, üzerine katmaz, söylenmez, eleştirme*den kabul eder.

söz konusu kitap ise; günlüklerin ışığında tanpınar'la baş başa'dır.

* *

halide edip adıvar yakup kadri karaosmanoğlunun arkadaşıdır adıvar'ın ateşten gömlek isimli kitabının ismini yakup kadriden almıştır ayrıca adıvar ,atatürk e platonik aşıktır

zamanın birinde -kim olduğunu şimdi unuttum- birisi, yahya kemal için 'miskin' demiş. o da durur mu, "ben miskin değil sakinim." diye cevaplamış.

1-miskinle sakin aynı arapça kökten geliyor. (şimdi baktım, ikisi de arapça ama aynı kökten gelmiyorlar. miskinde, sefil, zavallı anlamları varken, sakinde ise, bir yerde oturan, hareket etmeyen -dolayısıyla dingin- anlamları var. sadece kafiyeli sesler içeriyorlar.)
2-yahya kemal geniş adam. (hem gerçek hem mecaz anlamda:) romalılar gibi uzun yemek sohbetlerini çok severmiş, bedava sofra bulunca asla kaçırmazmış. üstü başı da -özellikle koca göbeğinin üstü- hep yemek lekeleriyle dolu olurmuş.

bunu yazınca aklıma yine sözcük oyunlarını pek seven necip fazıl kısakürek geldi. kendisi sık sık çeşitli kişilerle girdiği polemiklerle tanınır.
polemiğe girdiği bir yazara; "sana alçak diyemem, alçak da bir seviye gösterir. sen çukursun çukur." dediği rivayet edilir.

(çok zevkli bir konu bu; hem edebiyatla ilgili, hem dedikodulu magazin. yukarıya yazdıklarım daha önce yazılmış mıdır, bilmiyorum, aklıma geldikçe bildiklerimi buraya yazarım.)

orhan veli 'nin yahya kemal' i dumur ettiği doğrudur.
gerçekten de aruz vezniyle yazdığı şiirleri dalga geçmek amacıyla kaleme almış.

abdülhak hamit tarhan, eşinin vefatı üzerine makber'i yazar. toplam 294 kıta. fakat eşinin cenazesinde başka bir kız görür ve ona vurulur. sonrasında ise onunla evlenir.

tevfik fikret zamanında oğlunu okusun da adam olsun diye avrupa'ya gönderir. oğlu avrupa'dan papaz olarak döner.

namık kemal'in ayakkabı numarası 42'dir.

alın bu bilgiyi ne yapıyorsanız yapın.*

dedikodu değil ama ali sami yen'in babası şemseddin sami'dir.

edit: ha bir de... at yalanı diye başlayan küfür namık kemal'e değil nam-ı kemal'e aittir.

j.d sallinger ı bilirsiniz efendim , çavdar tarlansında çocuklar romanının yazarı . romanla büyük üne kavuştuktan sonra 40 yıldan fazla evinden çıkmamıştır. enteresan huyları olduğu söylenir . ben idrarını içtiğini duydum sadece.

zeynep kerman, emel kefeli ve sema uğurcan isimli hocalarımız vardı fakültede, üçünün de mehmet kaplan'a aşık olduğu söylentisi vardı, mehmet kaplan başkasıyla evlenince üçü de evlenmemeye yemin etmişler denirdi.

bir dönem boyunca tevfik fikret işlemiştik ,kitapta tevfik fikret'i tanımlarken iki omzunda iki adam taşıyacak güçte, atletiğe yakın piknik tip vücuttaydı der.

edebiyatımızın aşka aşık şairi nazım ın piraye'ye mektupları meşhurdur bilirsiniz, o mektuplardan birinde piraye'ye sürgünde zindan da saatimin kayışına tırnaklarımla adını kazıdım piraye yazmıştır ama öldüğünde bakarlar ki saatinde vera yazmaktadır.

sabahattin ali, ikinci kez askerlik yaptığı büyükdere'de, 1940

elif şafak, egemen bağış'ın kankası. ayrıca amerikan büyükelçiliğinde verilen davetlerde sık yan yana gelirler.

miş.

yahya kemal nazım hikmetin evine ders vermeye giderken nazım'ın anasına aşık oluyor. fakat nazım yahya kemal'in cebine bir mektup koyar. mektupta şu yazar: "hocam olarak girdiğin bu ev babam olarak giremeyeceksiniz" sonrasında ne mi oldu.

yahya kemal sessiz gemi şiirini cemile hanıma yazdı.

nerden mi biliyorum. nazım hikmetin kalemiydim. :)

oğuz atay beynindeki tümör yüzünden vefat etmiştir rivayet edilir ki bir gün arkadaşı altay gündüzün evinde duşa girmiş, uzun süre çıkmayınca arkadaşları merak edip kapıyı tıklatınca " sevinmeyin daha ölmedim" demiş. herkes gülmüş lakin bu cümle yazarın son cümlesi olmuş.

iki arkadaş orhan veli ve sait faik, işsiz güçsüz dönemlerinde eftalikus'un kahvesinde vakit geçirirler. can sıkıntısından, oturdukları kahvede her gün birer cumhuriyet gazetesi alıp bulmacalarını çözerken bu durum bir iddiaya dönüşür. kim önce bitirirse karşı taraf ona rakı ısmarlayacaktır. iddiayı her gün orhan veli'nin kazanması sait faik'in canını sıkmaya başlar. "nasıl beceriyorsun lan, rakıyı her gün bana ısmarlatıyorsun.?" diye çıkıştığında orhan veli sakin bir şekilde: " çünkü cumhuriyet'in bulmacalarını ben hazırlıyorum." cevabını verir.




kaynak: otdergi nisan

ali lidarın rivayetine göre oğuz atay sevin seydi isimli bir hanımefendiye aşıktır ve sık görmek, eve rahat girip çıkmak için sevin hanımın eşi uğur ünel ile yakın arkadaş olmuştur.
sonra her ikisi de evli oldukları eşlerini boşamıştır. hatta tehlikeli oyunlar ve tutunamayanlar adlı eserlerini sevin hanımın desteğiyle yazmıştır.

özdemir asaf r harfini söyleyemezmiş.

(bkz: kemal tahir) ile (bkz: mete tunçay) arasında deniz gezmiş konulu bir sohbet hararetli bir tartışmaya dönüşür. bu olayın ardında kemal tahir, kalp krizi geçirir ve iki gün sonra da vefat eder. bu yüzden mete tunçay’a kemal tahir’in yahudası denilir.