erzurum

patatese 'kartol' denilen şehir..

erzurum'da patatese 'kartol' denilmesinin sebebi patatesin kürtçesinin 'kartol' olmasındandır.

askerliğim sürecinde gezdiğim, yiyip içtiğim şehirdir. ben çok beğendim şahsen. ilginç anım ise haziran ayında eleşkirt - pasinler arasında kar yağışı sebebiyle yolda kalmıştık. yaz mevsiminin olmadığı şehirlerdendir.

içinde atatürk üniversitesini barındıran tam bir üniversite şehridir. kampüsü görülmeye değerdir.
bir 29 ekim sabahı lapa lapa kar yağan şehirdir.

babamın okuduğu, bize oranın soğuğu sebebiyle üniversite için tercih yaptırmadığı şehirdir.

cağ kebabı,kadayıf dolması,soğuğu,palandöken dağı,çifte minareli medrese ve dadaşıyla meşhur şehir.

9 gün kaldığım ve tiksindiğim şehir.

boşuna övmeyin.
yobazlıkta sakarya, konya ve trabzon ile kıyasıya bir mücadele içindedir.

kirpiklerin donması = erzurum.

kaba, minnetsiz ve ilgisiz neredeyse tüm esnaflar sanki erzurum'u esnaf odası kabul etmiş ve orada toplanmış gibiler. bunun yanında nazik ve müşteri memnuniyetini önemseyen bir grup esnaf da var. ve bu iki uç noktalardaki esnaf toplulukları adeta rekabet hâlindeler. umarım 2.esnaf taifesi kazanır.

erzurumlu gibi çay içmek deyiminin doğmasına yol açan insanların yaşadığı ilimiz. yemekleri çok güzeldir. (bkz: cağ kebabı)

ruslara bırakılsa sovyetler birliğinin elli yıl önce yıkılmasını sağlayabilecek olan şehir tanesi. ramazan dayağı piyangosu konusunda her yıl ilk üçte yer alır banko olarak görülür.

(bkz: alexandr puşkin)in tek yurt dışı ziyaretini yaptığı şehir. 1829 yılında rus ordusu ile erzurum'a gelen puşkin, burada geçirdiği günleri (bkz: erzurum yolcuğu) adlı kitabında anlatmıştır.

(bkz: palandöken kayak merkezi) dünya standartlarında hazırlanmış ve kış sporları ile ilgilenenler için harika bir merkez. benim gibi kızak kayanlar için de çok eğlenceli.

tarihi ve tarihe verdiği yön ile de çok kıymetli doğu anadolu bölgesinin kuzey merkezi konumundadır.

fethullah gülen, acun ılıcalı ve nusret gibi popüler tipler çıkaran ve kendini kendine kanıt olarak gören insanlarla dolu soğuk şehir.

midem bulandı ismini bile görünce.

ahmet hamdi tanpınar'ın ; ''osmanlı devri mimârisi erzurum'da lala paşa câmii ile yaşar. fakat lala paşa, gömüldüğü yerden şehre hâkim değildir. hatta görülmesi için yanına sokulmak lâzımdır. sonra küçük nisbetiyle daha ziyâde büyük bir heykelin topraktan yapılmış örneğine benzer. kısacası, süleymâniye'nin, yeni câmi'nin canlılığını, âdeta bakanın derisinden geçen sürükleyici ruhânîliğini onda bulabilmek için biraz yorulmak, biraz da böyle olmasını istemek lâzımdır. bu yüzden, küçük bir pırlantaya benzeyen güzelliğini ben ancak erzurum'a üçüncü gidişimde duyabildim. bir akşamüstü önünden geçerken xvı. asrın mucizesi olan o hârikulâde nispet beni yakaladı...'' şeklinde görüşlerini açıkladığı lala paşa câmii, çifte minâre, yâkutiye medreseleri gibi pek çok târihi âbideye ev sahipliği yapan kadim bir şehirdir.

soğuk memleket. adı bile üşütüyor o derece. yazın bol bol telaffuz edilirse serinletebilir.

sanki erzurum sehir olarak muthis bir imaja sahipmis gibi kuran kursundaki taciz olayini kapatmaya calismislar.

o kadar baskiya ragmen haberi yapan adama helal olsun. yerel bir gazeteci icin hic kolay degil. bu haberi o kisi duyduguna gore, baskalari da duymustur

hiç gitmediğim ama ana-baba buralı olduğum yer. onlarda toplasan 4-5 kere anca gitmişlerdir. artvin yusufeli'nde doğmama rağmen babamın inatla kimliğe doğduğu yer olarak yazdırması. dedelerin zamanında göçmesiyle maalesef hiç duygusal bağım olmayan yer.

memleketim olan yazın sıcak ve kurak kışın aşşşırı derecede soğuk olan lakin palandöken'de kayak yapması da bir o kadar keyifli olan yanlış ellerce yönetilen kadim şehir. erzurum büyükşehir belediye başkanı olup ortalığı çiçek gibi yapmayı düşünmüyor değilim.

bünyesinden nene hatun da fetö de çıkarabilen ilginç bir kent.

yin ile yangın vücut bulmuş hali.