göğe bakma durağı şiiri tadında geçen izban yolculukları
başlık "echabrenef7091" tarafından 28.09.2025 16:00 tarihinde açılmıştır.
1.
özellikle 07.45-08.30 arasındaki gün başlangıcını simgeleyen saatlerde veya gün biterken 17.30-18.00 gibi biniyorsanız yaşadığınız hazin, kahredip bitiren yolculuklardır bunlar. ünlü ve saygıdeğer şairimiz turgut uyar göğe bakma durağı şiirini bu izban yolculuklarından dem vururcasına yazmış sanki. hıncahınç dolu, kalabalıkların bilinmezlere sürüklendiği, nice hayallerin ve duyguların o mavi kirli koltuklarda veya roberto baggio'nun ölümü gibi ayakta tüketildiği iç huzur katili bu yolculuklarda bitişiğinde bir sürü insan vardır. oksijenin tükendikçe yolcular biner durak durak, yolcular bindikçe gelir bünyeye hayat ve ölüm arası bir araf.
önüne bakamazsın, insan vardır. arkanda da. sağını solunu hiç söylemiyorum. sobelendin. yani dümdüz bir yere bakamazsın, baktığında insan görürsün. o da seni görür ama sever mi? ''ne bakıp duruyorsun lan lavuk?'' şeklinde bir soru yöneltir mi iç sesine? sonra bu iç sesi dışa vurma cesaretine erişir mi?
aşağı bakmayı kararlaştırsan nereye kadar? sana ister istemez bakmakta olan metro sakinlerine hayattan umudunu kesmiş, bıkmış usanmış, karamsarlık batağında görünmezleşen bir derbeder adam görüntüsü vereceksin. acınası seyredecek verdiğin o kısacık izlenimler. küçülecek, emrahlaşacak, yanmadan küle döneceksin.
en iyisi göğe, gök olmasa da yukarı bakmak geliyor adama. vakur, havalı, gözü yüksekte, hayatla davası bitmemiş... daha yapacakları var. işte o adam olacaksın izban'da. değilsen de görüneceksin. olduğunun zıddı gibi görünüp mevlana'yla da ters düşeceksin. öfkeli kalabalıklar yıldıramayacak gururunu, inatçılığını. turgut uyarlaşacaksın ve şunlar kağıdına geçecek kaleminden:
''beşimiz birden tutunabiliriz, göğe bakalım
şu sarı tutungaçlardan, gri diş kamaşmalarından
bebe gürültüsünden, yaşlılardan, kaban seslerinden
durmadan yukarı diktiğim boynumu al kurtar
bu durakta in, bu durakta da, bunda da
göğe bakalım
falanca durağa bir an önce gelelim, göğe bakalım
inecek var deriz, kapı bozuktur, mahsur kalırız
bu deodorant böyle iyi, afferin sıkana
herkes insin iyi oluyor hoşlanıyorum
yaşlılar, gençler, tiryakiler, tacizciler insin
herkes insin bir seni indirmem bir de ben inmem
herkes inmişken biz metrodayız, biz inmeyelim
nasıl olsa camlar var, nasıl olsa açarız yolculukta
beni tutma bırak, göğe bakalım
benim bu arkamda kim var bilmiyorum göğe bakalım
baktıkça işkilleniyorum alabalık oluyorum
bu senin eski zaman sigaran kokmuş gibi zehirler gibi
çantam kapansın diye bakıyorum kapanıyor
seni aldım bu havasız yere getirdim
burun deliklerin vardı bir bir kapattım
üstüme bayılasın diye bir bir kapattım
şimdi adamlar iner oturur gideriz
izban'la gitmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
bir çift maske, bir şişe kolonya yeter belleyelim yetsin
seni aldım tutungaca ayırdım bayılma kendini hatırlat
bayılma göğe bakalım''
önüne bakamazsın, insan vardır. arkanda da. sağını solunu hiç söylemiyorum. sobelendin. yani dümdüz bir yere bakamazsın, baktığında insan görürsün. o da seni görür ama sever mi? ''ne bakıp duruyorsun lan lavuk?'' şeklinde bir soru yöneltir mi iç sesine? sonra bu iç sesi dışa vurma cesaretine erişir mi?
aşağı bakmayı kararlaştırsan nereye kadar? sana ister istemez bakmakta olan metro sakinlerine hayattan umudunu kesmiş, bıkmış usanmış, karamsarlık batağında görünmezleşen bir derbeder adam görüntüsü vereceksin. acınası seyredecek verdiğin o kısacık izlenimler. küçülecek, emrahlaşacak, yanmadan küle döneceksin.
en iyisi göğe, gök olmasa da yukarı bakmak geliyor adama. vakur, havalı, gözü yüksekte, hayatla davası bitmemiş... daha yapacakları var. işte o adam olacaksın izban'da. değilsen de görüneceksin. olduğunun zıddı gibi görünüp mevlana'yla da ters düşeceksin. öfkeli kalabalıklar yıldıramayacak gururunu, inatçılığını. turgut uyarlaşacaksın ve şunlar kağıdına geçecek kaleminden:
''beşimiz birden tutunabiliriz, göğe bakalım
şu sarı tutungaçlardan, gri diş kamaşmalarından
bebe gürültüsünden, yaşlılardan, kaban seslerinden
durmadan yukarı diktiğim boynumu al kurtar
bu durakta in, bu durakta da, bunda da
göğe bakalım
falanca durağa bir an önce gelelim, göğe bakalım
inecek var deriz, kapı bozuktur, mahsur kalırız
bu deodorant böyle iyi, afferin sıkana
herkes insin iyi oluyor hoşlanıyorum
yaşlılar, gençler, tiryakiler, tacizciler insin
herkes insin bir seni indirmem bir de ben inmem
herkes inmişken biz metrodayız, biz inmeyelim
nasıl olsa camlar var, nasıl olsa açarız yolculukta
beni tutma bırak, göğe bakalım
benim bu arkamda kim var bilmiyorum göğe bakalım
baktıkça işkilleniyorum alabalık oluyorum
bu senin eski zaman sigaran kokmuş gibi zehirler gibi
çantam kapansın diye bakıyorum kapanıyor
seni aldım bu havasız yere getirdim
burun deliklerin vardı bir bir kapattım
üstüme bayılasın diye bir bir kapattım
şimdi adamlar iner oturur gideriz
izban'la gitmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
bir çift maske, bir şişe kolonya yeter belleyelim yetsin
seni aldım tutungaca ayırdım bayılma kendini hatırlat
bayılma göğe bakalım''
devamını gör...
"göğe bakma durağı şiiri tadında geçen izban yolculukları" ile benzer başlıklar
izban
9