1.
sabahın ilk ışıklarıyla uyandım. tam karşımda şehrin dağ manzarası ve dağın arkasından yüzünü göstermeye koyulan güneşin kızıllığı vardı. günün devamı yatağımın yanında akan bir nehirdi. kalktığım zaman nehrin soğuk sularına kapılacak, onun enerjisine mukavemet gösterip ayakta kalmaya çalışacaktım. hiç niyetim yoktu girmeye o nehre. ben onun sessiz akışını dinleyip acılarımı düşünecektim bir süre.
bir kelimenin sıkça kullanıldığında anlamını yitirmesi gibi ben de acıyı zihnimde evirip çevirip onu yok edecektim. onu zihnimin mikserinde döndürüp iyice suyunu çıkaracak, damarlarımda rahatça dolaşmasını sağlayacaktım. bu belki o nehre adım atmam için gerekli direngenliği sağlayacaktı.
attım o nehre ayağımı. gömdüm ayağımı balçık kıvamındaki toprağa, sular yanımdan hızla akarken duruyordum öylece ayakta. sonra saldım kendimi arkaya doğru. ben nehre değil, nehir bana kapıldı. günüm böyle başladı.
bazen günler, yıllar boyu öğrenemediğimiz bir şeyi bir günde öğreniriz. hatta o günün sabahı, öğlesi, akşamı veya gecesi yeterlidir bir şeyi anlamaya.
bir kelimenin sıkça kullanıldığında anlamını yitirmesi gibi ben de acıyı zihnimde evirip çevirip onu yok edecektim. onu zihnimin mikserinde döndürüp iyice suyunu çıkaracak, damarlarımda rahatça dolaşmasını sağlayacaktım. bu belki o nehre adım atmam için gerekli direngenliği sağlayacaktı.
attım o nehre ayağımı. gömdüm ayağımı balçık kıvamındaki toprağa, sular yanımdan hızla akarken duruyordum öylece ayakta. sonra saldım kendimi arkaya doğru. ben nehre değil, nehir bana kapıldı. günüm böyle başladı.
bazen günler, yıllar boyu öğrenemediğimiz bir şeyi bir günde öğreniriz. hatta o günün sabahı, öğlesi, akşamı veya gecesi yeterlidir bir şeyi anlamaya.
devamını gör...