#araştırma-inceleme
yazar: ellis silver
yıl : 2017
insanın dünyaya ait bir canlı olmadığını, yeryüzünde evrimleşmemiş olduğumuzu iddia eden amerikan ekolojist olan yazarın kitabıdır. insan dna'sı, evrimi ve insan bedeninin dünya ile olan uyumsuzluklarına ayrıntılı bir şekilde değinilmiştir.
yıl : 2017
insanın dünyaya ait bir canlı olmadığını, yeryüzünde evrimleşmemiş olduğumuzu iddia eden amerikan ekolojist olan yazarın kitabıdır. insan dna'sı, evrimi ve insan bedeninin dünya ile olan uyumsuzluklarına ayrıntılı bir şekilde değinilmiştir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "dum spiro spero" tarafından 01.08.2021 01:25 tarihinde açılmıştır.
1.
insanların bu dünyadan gelmediklerini öne süren ellis silver kitabı.
güneşin gözlerimizi acıtması,
kürk benzeri yapılara sahip olmadığımız için güneşin zararlı ışınlarından bizzat korunamamamız,
yer çekimi yüzünden sırt ağrıları çekmemiz,
doğada başka hiçbir canlıda bulunmayan genler taşımamız,
doğaya diğer canlılara nazaran daha geç ayak uydurmamız, (kürk vb.)
dünya ekolojisinin bize uymaması ve bunun sonucunda geliştirdiğimiz hastalıklar, (astım, ateş vb.),
bu dünyaya ait değilmiş gibi hissetme, depresyon vb. ruh halleri, psikolojik problemler
insanların, kalan canlılardan daha erken -gelişmemiş- şekilde doğmaları
dini inanışların ve efsanelerin çoğunda insanın dünya dışı bir yerden dünyaya gönderilmesi
gibi farklı açılardan bu konuyu ele almaktadır. şahsi fikrim bazı düşüncelerin mantıklı gelebilecek kadar yaratıcı olması ama bazıları da absürt bir bilimsel espri gibi. o yüzden tam olarak değerlendiremedim kitap. ait olunan dünyada hastalıksız, besin zincirinin üstünde kalabilen, en güçlü, en çok korkulan, en iyi adapte olmuş ve hiçbir sorunu olmayan canlılar olmamızı bekliyor gibi.
güneşin zarar verdiği tek canlının insan olmaması, yaşadığı bölgeye adaptasyon sağlamış hayvanların bir kısmında kürk benzeri yapılar görülmesi, sırt ağrılarının dört ayak üzerinden iki ayak üzerine kalkmış omurganın vücut ağırlığını var olandan farklı bir yük olarak taşımasından kaynaklanması vb. bir sürü olay ile çürütülebilir bu varsayımlar.
en dikkat çeken ve doğruya yakın olan ''diğer canlılara nazaran gelişmemiş doğmak'' maddesini de sapiens kitabında yuval noah harari tarafından güzel bir şekilde açıklanmaya çalışılmıştır. gelişen insan vücuduyla birlikte büyüyen kafa doğum esnasında anneyi de çocuğu da öldürmeye başladığından, erken doğumlar -tam gelişmemiş bebekler- hayatta kalarak popülasyondaki adaptasyonu sağlayarak sıklıklarını arttırmıştır kitapta yazılanlara göre. yani evet, doğar doğmaz ayaklanabilen zebra, at gibi hayvanların aksine insan daha gelişmemiş, yardıma muhtaç bir şekilde doğmaktadır fakat bunun da sebebi evrimsel gelişimdir.
bunlar dışında karbondioksite verdiğimiz tepki, aşırı popülasyon, rh - (negatif) kanın kaynağının bilinmemesi, aşırı etkili yaşlanmamız, cinsiyet problemlerimiz, kafatası şeklimiz gibi daha farklı fikirleri de vardır bu kitabın içinde. ilgilenen ya da böyle teorileri seven kişiler için okunmasını önerebileceğim kitaptır.
güneşin gözlerimizi acıtması,
kürk benzeri yapılara sahip olmadığımız için güneşin zararlı ışınlarından bizzat korunamamamız,
yer çekimi yüzünden sırt ağrıları çekmemiz,
doğada başka hiçbir canlıda bulunmayan genler taşımamız,
doğaya diğer canlılara nazaran daha geç ayak uydurmamız, (kürk vb.)
dünya ekolojisinin bize uymaması ve bunun sonucunda geliştirdiğimiz hastalıklar, (astım, ateş vb.),
bu dünyaya ait değilmiş gibi hissetme, depresyon vb. ruh halleri, psikolojik problemler
insanların, kalan canlılardan daha erken -gelişmemiş- şekilde doğmaları
dini inanışların ve efsanelerin çoğunda insanın dünya dışı bir yerden dünyaya gönderilmesi
gibi farklı açılardan bu konuyu ele almaktadır. şahsi fikrim bazı düşüncelerin mantıklı gelebilecek kadar yaratıcı olması ama bazıları da absürt bir bilimsel espri gibi. o yüzden tam olarak değerlendiremedim kitap. ait olunan dünyada hastalıksız, besin zincirinin üstünde kalabilen, en güçlü, en çok korkulan, en iyi adapte olmuş ve hiçbir sorunu olmayan canlılar olmamızı bekliyor gibi.
güneşin zarar verdiği tek canlının insan olmaması, yaşadığı bölgeye adaptasyon sağlamış hayvanların bir kısmında kürk benzeri yapılar görülmesi, sırt ağrılarının dört ayak üzerinden iki ayak üzerine kalkmış omurganın vücut ağırlığını var olandan farklı bir yük olarak taşımasından kaynaklanması vb. bir sürü olay ile çürütülebilir bu varsayımlar.
en dikkat çeken ve doğruya yakın olan ''diğer canlılara nazaran gelişmemiş doğmak'' maddesini de sapiens kitabında yuval noah harari tarafından güzel bir şekilde açıklanmaya çalışılmıştır. gelişen insan vücuduyla birlikte büyüyen kafa doğum esnasında anneyi de çocuğu da öldürmeye başladığından, erken doğumlar -tam gelişmemiş bebekler- hayatta kalarak popülasyondaki adaptasyonu sağlayarak sıklıklarını arttırmıştır kitapta yazılanlara göre. yani evet, doğar doğmaz ayaklanabilen zebra, at gibi hayvanların aksine insan daha gelişmemiş, yardıma muhtaç bir şekilde doğmaktadır fakat bunun da sebebi evrimsel gelişimdir.
bunlar dışında karbondioksite verdiğimiz tepki, aşırı popülasyon, rh - (negatif) kanın kaynağının bilinmemesi, aşırı etkili yaşlanmamız, cinsiyet problemlerimiz, kafatası şeklimiz gibi daha farklı fikirleri de vardır bu kitabın içinde. ilgilenen ya da böyle teorileri seven kişiler için okunmasını önerebileceğim kitaptır.
devamını gör...