1.
peygambere helal kılınan kadınlar muhteviyatlı ahzab 50 ve 51 indirilince "görüyorum ki rabbin senin keyfine koşturuyor" diyerek islam dünyasındaki ilk sorgulama girişiminde bulunmuş (ya da postayı koymuş diyelim) akıllı ve biraz da deli dolu bir kadın. çok genç yaşta evlendirildiği muhammed'i delicesine kıskandığı kesindir. muhammed'in ayet gelecek bahanesiyle evden çıktığı bir vakit kendisini takip etmiş, muhammed bunu farkettiğinde ise sağlam bir dayak yemiştir. olgunluk döneminde güç sahibi olabileceğini anlamış ve bunu da sonuna kadar kullanarak pek çok ihtilafı gidermiş, muhammed öldüğünde bir süre fiilen ipleri de eline almıştır. kendisi hırçın, sorgulayıcı ve enteresan bir takım hadislerin konusu olduğu için islamcılar tarafından pek anlatılmak istenmez yahut anlatılacaksa da idealize edilerek anlatılır.
devamını gör...
2.
aişe bint ebu bekir, islam peygamberi muhammed'in eşlerinden biri, halife ebu bekir'in kızı. kureyş kabilesinden olup, muhammed'in ölümünden sonra siyasi açıdan önemli bir rol oynamıştır. islamiyeti kabul eden on dokuzuncu kişi olup çok sayıda hadis rivayet etmiştir.
devamını gör...
3.
zekidir, gençtir, peygambere sözünü gecirir, hatta kendusi ayse'den çekinir. hazretlik bir durumu yok. bildiğin ayşe. geçiniz.
devamını gör...
4.
muhammed ile 6 yaşında evlenip 9 yaşında gerdeğe girmiştir.
kaynak : www.dinvemitoloji.com/2018/...
kaynak : www.dinvemitoloji.com/2018/...
devamını gör...
5.
sanıldığı gibi evlendiğinde 9 yaşında olmayan kadın. peygamber eşi, ebu bekir kızı. tarihte ali ile karşı karşıya kalmıştır. tarihsel arka planı bilmeden sallayanların uydurduğu hadislere göre evlendiğinde 9 yaşında imiş. oha.
bir kere arap toplumunda bir adet vardır arkadaşım. araplar senin benim gibi doğum günü tarihi yazıp kutlayan insanlar değil. araplar ergenlik çağına giren erkek ve kıza tören yaparlardı. kız çocuklarında gömlek giyme töreni diye bir şey vardır. kız çocuğu adet olunca gömlek giydirilir ve kadın sıfatı verilir. bir kız 13-17 yaşında adet oluyorsa - ki sıcak toplumlarda 13 yaş normal- demek ki aişe 13 yaşında adet olunca yaş almaya başlamış. 13+ 9 ne etti? 22. demek ki neymiş bro? 9 değilmiş. sene 2021, 22 yaşında evlenen kadın yok mu? benim yengem dayıma verildiğinde 14 yaşındaymış. hayırdır?
bir kere arap toplumunda bir adet vardır arkadaşım. araplar senin benim gibi doğum günü tarihi yazıp kutlayan insanlar değil. araplar ergenlik çağına giren erkek ve kıza tören yaparlardı. kız çocuklarında gömlek giyme töreni diye bir şey vardır. kız çocuğu adet olunca gömlek giydirilir ve kadın sıfatı verilir. bir kız 13-17 yaşında adet oluyorsa - ki sıcak toplumlarda 13 yaş normal- demek ki aişe 13 yaşında adet olunca yaş almaya başlamış. 13+ 9 ne etti? 22. demek ki neymiş bro? 9 değilmiş. sene 2021, 22 yaşında evlenen kadın yok mu? benim yengem dayıma verildiğinde 14 yaşındaymış. hayırdır?
devamını gör...
6.
hz. aişe validemiz. (radıyallahu anha)
resulullah'ın hanımı ve resulullah'ın en sadık arkadaşı hz. ebu bekir'in kızıdır.
614 senesinde doğdu, mekke doğumludur. hz. aişe validemizin çocukluğu hakkında fazla bilgi bulunmaz.
hz. aişe, hz. ebu bekir'in en küçük kızıydı. hz. muhammed, düzenli olarak hz. ebu bekir'in evine ziyarete giderdi. hz. hatice'nin vefatından sonra hz. muhammed, rüyasında bir adamın bir ipek parçasına sarılı başka birini taşıdığını görür. adam ona şöyle der:
işte bu senin zevcendir! onun örtüsünü aç.
hz. muhammed ipek örtüyü kaldırıp hz. âişe'yi görür. ama hz. aişe daha 6 yaşında bulunurken kendisinin yaşı çok büyüktü. hem de hz. ebu bekir kızını mut'im oğlu cübeyr'e vereceğine dair söz vermişti.
hz. muhammed kendi kendine, eğer ki bu allah'tan gelen bir emir ise, tekrar gelir. der.
birkaç gece sonra hz. muhammed uyurken, bir meleğin aynı ipek yığınını taşıdığını görür. bu kez kendisi meleğe şöyle der:
onu bana göster...
melek ipeği kaldırır ve tekrar hz. aişe'yi görür... hz. muhammed tekrar, eğer allah'tan ise, bunu tekrar gösterir. der.
bu rüyaları hz. ebu bekir dahil kimseye anlatmaz. fakat bu olayı yineleyen bir olay daha yaşanır. hz. hatice vefat ettiğinden beri osman ibn ma'zun'un zevcesi havle, hz. muhammed'in ev ihtiyaçlarına yardım ediyordu. bir gün yine hz. muhammed'in evinde bulunuyorken onun evlenmesi gerektiğini söyler. hz. muhammed ona kiminle evlenebileceğini sorduğunda şöyle cevap verir,
ya ebu bekir'in kızı âişe, ya da ze'meh'in kızı sevde ile.
hz. sevde 30 yaşlarında bir duldu. hz. muhammed, havle'den teklif ettiği iki kişiyle de evlilik girişimlerinde bulunmasını ister. hz. sevde, hizmetindeyim, ey allah'ın rasulü cevabını verir.
hz. ebu bekir de o sırada mu'tim'i hz. aişe'den vazgeçmeye kolayca ikna etmiş bulunuyordu. hz. aişe, hz. sevde'den birkaç ay sonra hz. muhammed'in eşi olur.
resulullah, hz. aişe ile, hz. aişe çocukken evlenmiştir. çünkü hz. muhammed döneminde bu yasal bir eylemdi. sadece kadınlar değil, erkeklerin de çocuk yaşta evlendikleri, hatta çocuk sahibi oldukları görülmüştür.
nitekim, tirmizi'de geçen ve hz. aişe'nin sözü olarak nakledilen bu söz dediğimizi ispatlar niteliktedir;
kız çocuğu dokuz yaşına geldiği zaman, artık bir kadın adayı olur. (tirmizi)
resulullah'ın hanımı ve resulullah'ın en sadık arkadaşı hz. ebu bekir'in kızıdır.
614 senesinde doğdu, mekke doğumludur. hz. aişe validemizin çocukluğu hakkında fazla bilgi bulunmaz.
hz. aişe, hz. ebu bekir'in en küçük kızıydı. hz. muhammed, düzenli olarak hz. ebu bekir'in evine ziyarete giderdi. hz. hatice'nin vefatından sonra hz. muhammed, rüyasında bir adamın bir ipek parçasına sarılı başka birini taşıdığını görür. adam ona şöyle der:
işte bu senin zevcendir! onun örtüsünü aç.
hz. muhammed ipek örtüyü kaldırıp hz. âişe'yi görür. ama hz. aişe daha 6 yaşında bulunurken kendisinin yaşı çok büyüktü. hem de hz. ebu bekir kızını mut'im oğlu cübeyr'e vereceğine dair söz vermişti.
hz. muhammed kendi kendine, eğer ki bu allah'tan gelen bir emir ise, tekrar gelir. der.
birkaç gece sonra hz. muhammed uyurken, bir meleğin aynı ipek yığınını taşıdığını görür. bu kez kendisi meleğe şöyle der:
onu bana göster...
melek ipeği kaldırır ve tekrar hz. aişe'yi görür... hz. muhammed tekrar, eğer allah'tan ise, bunu tekrar gösterir. der.
bu rüyaları hz. ebu bekir dahil kimseye anlatmaz. fakat bu olayı yineleyen bir olay daha yaşanır. hz. hatice vefat ettiğinden beri osman ibn ma'zun'un zevcesi havle, hz. muhammed'in ev ihtiyaçlarına yardım ediyordu. bir gün yine hz. muhammed'in evinde bulunuyorken onun evlenmesi gerektiğini söyler. hz. muhammed ona kiminle evlenebileceğini sorduğunda şöyle cevap verir,
ya ebu bekir'in kızı âişe, ya da ze'meh'in kızı sevde ile.
hz. sevde 30 yaşlarında bir duldu. hz. muhammed, havle'den teklif ettiği iki kişiyle de evlilik girişimlerinde bulunmasını ister. hz. sevde, hizmetindeyim, ey allah'ın rasulü cevabını verir.
hz. ebu bekir de o sırada mu'tim'i hz. aişe'den vazgeçmeye kolayca ikna etmiş bulunuyordu. hz. aişe, hz. sevde'den birkaç ay sonra hz. muhammed'in eşi olur.
resulullah, hz. aişe ile, hz. aişe çocukken evlenmiştir. çünkü hz. muhammed döneminde bu yasal bir eylemdi. sadece kadınlar değil, erkeklerin de çocuk yaşta evlendikleri, hatta çocuk sahibi oldukları görülmüştür.
nitekim, tirmizi'de geçen ve hz. aişe'nin sözü olarak nakledilen bu söz dediğimizi ispatlar niteliktedir;
kız çocuğu dokuz yaşına geldiği zaman, artık bir kadın adayı olur. (tirmizi)

devamını gör...
7.
hiç yoktan hazreti olmuştur. osho'ya daha çok güvenirim.
devamını gör...
8.
bu konuda yazılacak çok şey var ama yine de sizlere ;
lesley hazleton - peygamberden sonra /sunni şii çatışması ve ilk müslüman kitaplarını okumanızı tavsiye ederim. sonra tartısırız hazreti mi değil mi diye
lesley hazleton - peygamberden sonra /sunni şii çatışması ve ilk müslüman kitaplarını okumanızı tavsiye ederim. sonra tartısırız hazreti mi değil mi diye
devamını gör...
9.
küçük yaşta tecavüze uğradığı için rahmi ağır hasar görmüştür. o yüzden çocuk sahibi olamamıştır.
devamını gör...
10.
cemel savaşı'nın çıkmasında ve binlerce
müslümanın ölümüne sebep olmuş şahsiyet .
ayrıca o dönem islam da kadının deveye binmesi haram olmasına rağmen deveye binmiştir.
cemel ismi buradan gelir.
müslümanın ölümüne sebep olmuş şahsiyet .
ayrıca o dönem islam da kadının deveye binmesi haram olmasına rağmen deveye binmiştir.
cemel ismi buradan gelir.
devamını gör...
11.
ifk hadisesi sebebiyle, nur suresi 11-21 ayetleri nazil olmuş, üzerine atılan iftiradan aklanmıştır.
devamını gör...
12.
hz peygamberin eşidir.
devamını gör...
13.
şu sapık dine inanmayı bırakın artık pilis.
devamını gör...
14.
pedofilik yaşta evlenen sahabe.
devamını gör...
15.
olm hani ateisttiniz hani hadisler, sunnnetler farzlar yalandı! ne ara inanmaya basladiniz bu aralar.
devamını gör...
16.
açıkçası hadislere inanıyor musunuz inanmıyor musunuz çözemedim. kabul ediyorsanız islamiyeti de kabul etmeniz gerekiyor etmiyorsanız onları kaynak olarak gösterememeniz gerekiyor. ama madem kaynak olarak gösteriyorsunuz her türlü kaynağı eşit derecede almak zorundasınız ki yanlış bir sonuca varmayasınız. sadece işinize geleni alırsanız amacınız doğruyu göstermek olmaz art niyetlisiniz demek olur. konumuza dönecek olursak;
hz. aişe'nin evlendirilme konusunda pek çok farklı rivayet vardır. bunlardan en gündemde olanı 9 yaşında olmasıdır. ancak arapların örf ve adetinde kız çocuklarına verilen* değer malumunuz. o sebepten ötürü özellikle kadınların yaşı hesap edilirken ergenlikten sonrası hesap edilir, örnek olarak peygamber efendimize kamer suresinde bir ayet iniyor ve hz. aişe de bunu naklediyor. o tarihler de 614-618 arasında değişiyor. hz. aişe ile paygamber efendimizin evlendiği dönem 622-623 yılları arasında olduğuna göre hz. aişe'nin yaşı sandığımız kadar küçük değildir ve bahsedilen örf ve adet geçerlidir. yine hz. aişe'nin evlendiğimde 6-7 yaşında idim ifadesinde risalet veya hicretten sonrasını ifade ettiğine dair yine pek çok örnek bulunmaktadır.
bir de kabul edilmesi gereken bir durum var ki yine o toplumda eşler arasındaki yaş farkı çok önemli görülmemekle birlikte erken diye düşündüğümüz dönemlerde evlendirilen erkekler de vardır. yani bu toplumda doğan insanların fizyolojilerinin daha erken olgunlaştığını kabul etmemiz gerekir. bunu bizim kabul etmememiz normal çünkü bizim kültürümüzde bu tür durumlar çok yaygın değildir. ki islam dini mübah kıldığı hususlarda islama uygun örfün uygulanması gerektiğini savunur. hatta örf kıyastan önce gelir şeklinde islam hukuku hükmü vardır. yine de günümüzdeki gibi de değildir. yani türklerde de evlilik günümüzdeki gibi geç olmamaktadır ki pek çoğumuzu babaannelerinde, anneannelerinde, dedelerinde bile bu durumu duyarız.
son olarak bütün bu durumlara kulak tıkayıp bir de üstüne sadece kendi işinize geleni kendi isteğinize göre dahası günümüz şartlarına göre yorumlarsanız tarihteki hiçbir olayı doğru anlayamazsınız, anlayamayız.
1. bk. buhârî, menâkıbü’l-ensâr 20, 44; müslim, nikâh 71; fedâilü’s-sahâbe 74; ebû dâvûd, edeb 55; ibn mâce, nikâh 13; nesâî, nikâh 78; dârimî, nikâh 56.
2. bk. azimli, mehmet, hz. âişe’nin evlilik yaşı tartışmalarında savunmacı tarihçiliğin çıkmazı, islâmî araştırmalar, cilt 16, sayı 1, 2003, s. 28 vd.
3. bk. doğrul, ömer rıza, asr-ı saâdet, eskişehir kütüphanesi (eser kitabevi), istanbul, 1974, 2/141 vd; nedvî, seyyid süleyman, hazreti âişe, mütercim ahmet karataş, timaş yayınları, istanbul, 2004, s. 21 vd. savaş, rıza, hz. âişe’nin evlenme yaşı ile ilgili farklı bir yaklaşım, d. e. ü. ilâhiyât fak. dergisi. 4, izmir, 1995, s. 139-144.
4. efendimiz’in dedesi abdulmuttalib’in çok erken yaşlarda hâle binti üheyb ile evlendiği, efendimiz’in annesi âmine ile babası abdullah’ı da bu yaşlardayken evlendirdiği, hatta her iki evliliğin aynı mecliste gerçekleştiği, bu sebeple efendimiz ile amcası hz. hamza arasında yaş farkının neredeyse aynı olduğu bilinmektedir.
5. efendimiz’e bir de sıhriyet yönüyle yakın olabilme düşüncesiyle hz. ömer, aradaki yaş farkına rağmen hz. ali’nin kızı ümmü gülsüm’le evlenmiş ve o günkü toplum tarafından bu evlilik asla yadırganmamıştır.
6. bk. ibnü’l-esîr, üsdü’l-gâbe, 3/240.
7. bk. ibn hişâm, sîre, 1/271; ibn ishâk, sîre, konya, 1981, 124.
8. bk. ibn hişâm, sîre, 1/271; ibn ishâk, sîre, 124.
9. nevevî, tehzîbü’l-esmâ, 2/597; hakim, müstedrek 3/635.
10. nevevî, tehzîbü’l-esmâ, 2/597; hakim, müstedrek 3/635.
11. âişe vâlidemiz’in, hicretten yedi ay sonraki şevvâl değil de bedir sonrasına denk gelen ikinci yılın şevvâl ayında evlendiği de ifade edilmektedir. bu durumda onun evlilik yaşı, bir yıl daha gecikmiş demektir. bk. nevevî, tehzîbü’l-esmâ, 2/616.
12. bk. buhârî, fezâilü’l-kur’ân 6, tefsîru sûre, (54) 6; aynî, bedruddîn ebû muhammed mahmûd ibn ahmed, umdetü’l-kârî şerhu sahîhi’l-buhârî, dâru ihyâi’t-türâsi’l-arabî, 20/21; askalânî, fethu’l-bârî, 11/291.
13. suyûtî, itkân, beyrut, 1987, 1/29, 50; doğrul, asr-ı saadet, 2/148.
14. sekizinci veya dokuzuncu yıl ihtilafı, ay farkından kaynaklanmaktadır. zira konunun anlatıldığı bazı rivayetlerde sekizinci yılın sekizinci ayı gibi bir ayrıntı dikkat çekmektedir.
15. günümüzde bu bilgileri değerlendirip ihtimal hesabı yapan bazı insanlar, hz. âişe vâlidemiz’in evlendiği günkü yaşının en az on dört olduğu, bunun yirmi iki, yirmi üç, yirmi dört veya yirmi sekiz olma ihtimalinin de bulunduğu sonucuna gitmektedirler ki, herhangi bir mesnede dayanmadığı için biz bu türlü yorumlara iltifat etmedik.
16. ibn manzur, lisanü’l-arab 13/138.
17. bu bilgiyi onun dışında sadece ablası esmâ vâlidemiz intikal ettirmektedir. bk. ibn hişâm, sîre, 1/176; heysemî, mecmaü’z-zevâid, 3/285; ibn kesîr, tefsîr, 4/553; bidâye, 2/214; kurtubî, tefsîr, 20/195.
18. bk. buhârî, salât 70, kefâle 5, menâkıbü’l-ensar 45, edeb 64; ahmed ibn hanbel, müsned, 6/198. bu durumda, âişe vâlidemiz’in söz konusu hadiseyi ifade ederken, "kendimi bildim bileli ben, ebeveynimi hep dindar olarak gördüm." mealindeki sözü, "doğduğum zaman bu evde islâm vardı." manasından daha ziyade "etrafımı tanımaya başladığımda hep islâm’la muhatap oldum." manasına hamledilmelidir.
19. bk. taberânî, mu’cemü’l-kebîr, 2/285, 286; mu’cemü’l-evsât, 12/145; ibn hişâm, sîre, 1/243. bu bilgiyi ondan başka bize, sadece ibn abbâs, selmân-ı fârisî ve sâib ibn yezîd intikal ettirmektedir. selmân-ı fârisî efendimiz’le medine’de buluşmuş, sâib ibn yezîd de hicretten üç yıl sonra medine’de dünyaya gelmiştir. ibn abbâs ise, bi’setin onuncu yılında, hicretten üç yıl önce ve şi’b-i ebî tâlib sürgününde dünyaya gelmiştir. demek ki her üç sahabenin de ne mekke’nin ilk yıllarında kılınan ikişer rekat namaza şahit olmalarına ne de miraç gecesiyle gelen beş vakit namaz emrini görüp intikal ettirmelerine imkan yoktur. öyleyse bu husus, bizzat efendimiz’den duyarak bize anlattığı bir mesele değilse hz. âişe vâlidemiz’in müşahede ederek yaşadığı bir gerçektir. bu ise onun, daha ilk günlere muttali olduğunu ve yaşının da o gün bütün bunları kavrayacak noktada bulunduğunu ifade etmektedir.
20. ibn hişâm, sîre, 1/83.
21. buhârî, nikâh 11; ahmed ibn hanbel, müsned, 6/210; heysemî, mecmaü’z-zevâid, 9/225; beyhakî, sünen, 7/129; taberî, târih, 3/161-163.
22. onun için bazıları bu tarihte onun, on üç veya on dört yaşlarında bir genç kız olduğunu söylemektedir. bk. savaş, rıza, d. e. ü. ilahiyat fak. dergisi. 4, izmir, 1995, s. 139-144.
23. bk. berki, ali hikmet, osman eskioğlu, hatemü’l-enbiya hz. muhammed ve hayatı, 210. burada zayıf da olsa başka bir ihtimalden söz edilebilir; o da onun, doğumunu takip eden yıllarda, ‘beşik kertmesi’ benzeri ve ebeveynler arası bir sözleşme ile karşı karşıya olma durumudur. ancak ilgili metinlerin hiçbirinde bunu teyit eden herhangi bir ayrıntı yoktur.
24. nevevî, tehzîbü’l-esmâ, 2/597.
25. age.
26. beyhakî, sünen, 6/204; ibn mende, ma’rifetü’s-sahâbe, köprülü kütüphanesi, no: 242, varak: 195 b; ibn asâkir, târîhu dımeşk, terâcimü’n-nisâ, dımeşk, 1982, s. 9, 10, 28; mes’ûdî, mürûcu’z-zeheb, 2, 39; ibn sa’d, tabakâtü’l-kübrâ, beyrût, 1968, 8/58.
27. bu evliliğin, hicretten altı ay veya sekiz ay sonra yahut yaklaşık bir buçuk yıl sonra ve bedir’in akabinde gerçekleştiğini ifade eden rivayetler de vardır. bk. ibn sa’d, tabakât, 8/58; ibn abdilberr, istîâb, 4/1881; nedvî, sîretü’s-seyyideti âişe ümmi’l-mü’minîn, tahkîk: muhammed rahmetullah hâfız en-nedvî, dâru’l-kalem, dımeşk, 2003, 40, 49.
28. ibn esîr, üsdü’l-gâbe, 3/467.
29. ibn abdilberr, istîâb, 2/108; tehzîbü’l-kemâl, 16/560.
30. bk. ibn sa’d, tabakât, 8/75; nedvî, sîretü’s-seyyideti âişe, 202.
31. ibn abdilberr, istîâb, 2/108; doğrul, asr-ı saadet, 2/142
32. bk. buhârî, cihâd, 65.
33. bk. taberânî, kebîr, 23/25; ibn abdilberr, istîâb, 4/1937; ibn sa’d, tabakât, 8/63.
34. bk. nisâ sûresi, 6.
35. "hicretten bir buçuk, iki veya üç yıl önce", "altı veya yedi yaşındayken", "hz. hatîce’nin vefat ettiği yıl veya vefatından üç yıl sonra", "hicretten yedi, sekiz ay sonra, hicretin ilk senesi" veya "bedir’in akabinde" gibi farklı rivayetler için bk. buhârî, menâkıbü’l-ensar 20, 44; müslim, fedâilü’s-sahâbe 74; aynî, umde, 1/45; ibn abdilberr, istîâb, 4/1881; nedvî, sîretü’s-seyyideti âişe, 40, 49.
36. hatta konuyla ilgili değerlendirmelere tepkiyle yaklaşan bazıları, "altı veya yedi yaşlarında idim" ifadesini ravinin bir hatası olarak görüp bu cümlenin, "risâlet geldiğinde altı veya yedi yaşlarında idim" şeklinde olması gerektiğini söylemektedirler.
37. bk. buhârî, menâkıbü’l-ensar 43, 44; müslim, nikâh 69; ibn mâce, nikâh 13.
38. buhârî, menâkıbü’l-ensar 44; müslim, nikâh 69; ebû dâvûd, edeb 55; ibn mâce, nikâh 13; dârimî, nikâh 56; taberânî, kebîr, 23/25; ibn abdilberr, istîâb, 4/1938; ibn sa’d, tabakât, 8/63; ibn ishâk, sîre, konya, 1981, 239
39. bk. buhârî, şehâdât 15; megâzî, 34; tefsîr, (24) 6; müslim, tevbe 56; tirmizî, tefsîr, (63) 4; ibn sa’d, tabakât, 2/65; ibn hişâm, sîre, 3/310.
hz. aişe'nin evlendirilme konusunda pek çok farklı rivayet vardır. bunlardan en gündemde olanı 9 yaşında olmasıdır. ancak arapların örf ve adetinde kız çocuklarına verilen* değer malumunuz. o sebepten ötürü özellikle kadınların yaşı hesap edilirken ergenlikten sonrası hesap edilir, örnek olarak peygamber efendimize kamer suresinde bir ayet iniyor ve hz. aişe de bunu naklediyor. o tarihler de 614-618 arasında değişiyor. hz. aişe ile paygamber efendimizin evlendiği dönem 622-623 yılları arasında olduğuna göre hz. aişe'nin yaşı sandığımız kadar küçük değildir ve bahsedilen örf ve adet geçerlidir. yine hz. aişe'nin evlendiğimde 6-7 yaşında idim ifadesinde risalet veya hicretten sonrasını ifade ettiğine dair yine pek çok örnek bulunmaktadır.
bir de kabul edilmesi gereken bir durum var ki yine o toplumda eşler arasındaki yaş farkı çok önemli görülmemekle birlikte erken diye düşündüğümüz dönemlerde evlendirilen erkekler de vardır. yani bu toplumda doğan insanların fizyolojilerinin daha erken olgunlaştığını kabul etmemiz gerekir. bunu bizim kabul etmememiz normal çünkü bizim kültürümüzde bu tür durumlar çok yaygın değildir. ki islam dini mübah kıldığı hususlarda islama uygun örfün uygulanması gerektiğini savunur. hatta örf kıyastan önce gelir şeklinde islam hukuku hükmü vardır. yine de günümüzdeki gibi de değildir. yani türklerde de evlilik günümüzdeki gibi geç olmamaktadır ki pek çoğumuzu babaannelerinde, anneannelerinde, dedelerinde bile bu durumu duyarız.
son olarak bütün bu durumlara kulak tıkayıp bir de üstüne sadece kendi işinize geleni kendi isteğinize göre dahası günümüz şartlarına göre yorumlarsanız tarihteki hiçbir olayı doğru anlayamazsınız, anlayamayız.
1. bk. buhârî, menâkıbü’l-ensâr 20, 44; müslim, nikâh 71; fedâilü’s-sahâbe 74; ebû dâvûd, edeb 55; ibn mâce, nikâh 13; nesâî, nikâh 78; dârimî, nikâh 56.
2. bk. azimli, mehmet, hz. âişe’nin evlilik yaşı tartışmalarında savunmacı tarihçiliğin çıkmazı, islâmî araştırmalar, cilt 16, sayı 1, 2003, s. 28 vd.
3. bk. doğrul, ömer rıza, asr-ı saâdet, eskişehir kütüphanesi (eser kitabevi), istanbul, 1974, 2/141 vd; nedvî, seyyid süleyman, hazreti âişe, mütercim ahmet karataş, timaş yayınları, istanbul, 2004, s. 21 vd. savaş, rıza, hz. âişe’nin evlenme yaşı ile ilgili farklı bir yaklaşım, d. e. ü. ilâhiyât fak. dergisi. 4, izmir, 1995, s. 139-144.
4. efendimiz’in dedesi abdulmuttalib’in çok erken yaşlarda hâle binti üheyb ile evlendiği, efendimiz’in annesi âmine ile babası abdullah’ı da bu yaşlardayken evlendirdiği, hatta her iki evliliğin aynı mecliste gerçekleştiği, bu sebeple efendimiz ile amcası hz. hamza arasında yaş farkının neredeyse aynı olduğu bilinmektedir.
5. efendimiz’e bir de sıhriyet yönüyle yakın olabilme düşüncesiyle hz. ömer, aradaki yaş farkına rağmen hz. ali’nin kızı ümmü gülsüm’le evlenmiş ve o günkü toplum tarafından bu evlilik asla yadırganmamıştır.
6. bk. ibnü’l-esîr, üsdü’l-gâbe, 3/240.
7. bk. ibn hişâm, sîre, 1/271; ibn ishâk, sîre, konya, 1981, 124.
8. bk. ibn hişâm, sîre, 1/271; ibn ishâk, sîre, 124.
9. nevevî, tehzîbü’l-esmâ, 2/597; hakim, müstedrek 3/635.
10. nevevî, tehzîbü’l-esmâ, 2/597; hakim, müstedrek 3/635.
11. âişe vâlidemiz’in, hicretten yedi ay sonraki şevvâl değil de bedir sonrasına denk gelen ikinci yılın şevvâl ayında evlendiği de ifade edilmektedir. bu durumda onun evlilik yaşı, bir yıl daha gecikmiş demektir. bk. nevevî, tehzîbü’l-esmâ, 2/616.
12. bk. buhârî, fezâilü’l-kur’ân 6, tefsîru sûre, (54) 6; aynî, bedruddîn ebû muhammed mahmûd ibn ahmed, umdetü’l-kârî şerhu sahîhi’l-buhârî, dâru ihyâi’t-türâsi’l-arabî, 20/21; askalânî, fethu’l-bârî, 11/291.
13. suyûtî, itkân, beyrut, 1987, 1/29, 50; doğrul, asr-ı saadet, 2/148.
14. sekizinci veya dokuzuncu yıl ihtilafı, ay farkından kaynaklanmaktadır. zira konunun anlatıldığı bazı rivayetlerde sekizinci yılın sekizinci ayı gibi bir ayrıntı dikkat çekmektedir.
15. günümüzde bu bilgileri değerlendirip ihtimal hesabı yapan bazı insanlar, hz. âişe vâlidemiz’in evlendiği günkü yaşının en az on dört olduğu, bunun yirmi iki, yirmi üç, yirmi dört veya yirmi sekiz olma ihtimalinin de bulunduğu sonucuna gitmektedirler ki, herhangi bir mesnede dayanmadığı için biz bu türlü yorumlara iltifat etmedik.
16. ibn manzur, lisanü’l-arab 13/138.
17. bu bilgiyi onun dışında sadece ablası esmâ vâlidemiz intikal ettirmektedir. bk. ibn hişâm, sîre, 1/176; heysemî, mecmaü’z-zevâid, 3/285; ibn kesîr, tefsîr, 4/553; bidâye, 2/214; kurtubî, tefsîr, 20/195.
18. bk. buhârî, salât 70, kefâle 5, menâkıbü’l-ensar 45, edeb 64; ahmed ibn hanbel, müsned, 6/198. bu durumda, âişe vâlidemiz’in söz konusu hadiseyi ifade ederken, "kendimi bildim bileli ben, ebeveynimi hep dindar olarak gördüm." mealindeki sözü, "doğduğum zaman bu evde islâm vardı." manasından daha ziyade "etrafımı tanımaya başladığımda hep islâm’la muhatap oldum." manasına hamledilmelidir.
19. bk. taberânî, mu’cemü’l-kebîr, 2/285, 286; mu’cemü’l-evsât, 12/145; ibn hişâm, sîre, 1/243. bu bilgiyi ondan başka bize, sadece ibn abbâs, selmân-ı fârisî ve sâib ibn yezîd intikal ettirmektedir. selmân-ı fârisî efendimiz’le medine’de buluşmuş, sâib ibn yezîd de hicretten üç yıl sonra medine’de dünyaya gelmiştir. ibn abbâs ise, bi’setin onuncu yılında, hicretten üç yıl önce ve şi’b-i ebî tâlib sürgününde dünyaya gelmiştir. demek ki her üç sahabenin de ne mekke’nin ilk yıllarında kılınan ikişer rekat namaza şahit olmalarına ne de miraç gecesiyle gelen beş vakit namaz emrini görüp intikal ettirmelerine imkan yoktur. öyleyse bu husus, bizzat efendimiz’den duyarak bize anlattığı bir mesele değilse hz. âişe vâlidemiz’in müşahede ederek yaşadığı bir gerçektir. bu ise onun, daha ilk günlere muttali olduğunu ve yaşının da o gün bütün bunları kavrayacak noktada bulunduğunu ifade etmektedir.
20. ibn hişâm, sîre, 1/83.
21. buhârî, nikâh 11; ahmed ibn hanbel, müsned, 6/210; heysemî, mecmaü’z-zevâid, 9/225; beyhakî, sünen, 7/129; taberî, târih, 3/161-163.
22. onun için bazıları bu tarihte onun, on üç veya on dört yaşlarında bir genç kız olduğunu söylemektedir. bk. savaş, rıza, d. e. ü. ilahiyat fak. dergisi. 4, izmir, 1995, s. 139-144.
23. bk. berki, ali hikmet, osman eskioğlu, hatemü’l-enbiya hz. muhammed ve hayatı, 210. burada zayıf da olsa başka bir ihtimalden söz edilebilir; o da onun, doğumunu takip eden yıllarda, ‘beşik kertmesi’ benzeri ve ebeveynler arası bir sözleşme ile karşı karşıya olma durumudur. ancak ilgili metinlerin hiçbirinde bunu teyit eden herhangi bir ayrıntı yoktur.
24. nevevî, tehzîbü’l-esmâ, 2/597.
25. age.
26. beyhakî, sünen, 6/204; ibn mende, ma’rifetü’s-sahâbe, köprülü kütüphanesi, no: 242, varak: 195 b; ibn asâkir, târîhu dımeşk, terâcimü’n-nisâ, dımeşk, 1982, s. 9, 10, 28; mes’ûdî, mürûcu’z-zeheb, 2, 39; ibn sa’d, tabakâtü’l-kübrâ, beyrût, 1968, 8/58.
27. bu evliliğin, hicretten altı ay veya sekiz ay sonra yahut yaklaşık bir buçuk yıl sonra ve bedir’in akabinde gerçekleştiğini ifade eden rivayetler de vardır. bk. ibn sa’d, tabakât, 8/58; ibn abdilberr, istîâb, 4/1881; nedvî, sîretü’s-seyyideti âişe ümmi’l-mü’minîn, tahkîk: muhammed rahmetullah hâfız en-nedvî, dâru’l-kalem, dımeşk, 2003, 40, 49.
28. ibn esîr, üsdü’l-gâbe, 3/467.
29. ibn abdilberr, istîâb, 2/108; tehzîbü’l-kemâl, 16/560.
30. bk. ibn sa’d, tabakât, 8/75; nedvî, sîretü’s-seyyideti âişe, 202.
31. ibn abdilberr, istîâb, 2/108; doğrul, asr-ı saadet, 2/142
32. bk. buhârî, cihâd, 65.
33. bk. taberânî, kebîr, 23/25; ibn abdilberr, istîâb, 4/1937; ibn sa’d, tabakât, 8/63.
34. bk. nisâ sûresi, 6.
35. "hicretten bir buçuk, iki veya üç yıl önce", "altı veya yedi yaşındayken", "hz. hatîce’nin vefat ettiği yıl veya vefatından üç yıl sonra", "hicretten yedi, sekiz ay sonra, hicretin ilk senesi" veya "bedir’in akabinde" gibi farklı rivayetler için bk. buhârî, menâkıbü’l-ensar 20, 44; müslim, fedâilü’s-sahâbe 74; aynî, umde, 1/45; ibn abdilberr, istîâb, 4/1881; nedvî, sîretü’s-seyyideti âişe, 40, 49.
36. hatta konuyla ilgili değerlendirmelere tepkiyle yaklaşan bazıları, "altı veya yedi yaşlarında idim" ifadesini ravinin bir hatası olarak görüp bu cümlenin, "risâlet geldiğinde altı veya yedi yaşlarında idim" şeklinde olması gerektiğini söylemektedirler.
37. bk. buhârî, menâkıbü’l-ensar 43, 44; müslim, nikâh 69; ibn mâce, nikâh 13.
38. buhârî, menâkıbü’l-ensar 44; müslim, nikâh 69; ebû dâvûd, edeb 55; ibn mâce, nikâh 13; dârimî, nikâh 56; taberânî, kebîr, 23/25; ibn abdilberr, istîâb, 4/1938; ibn sa’d, tabakât, 8/63; ibn ishâk, sîre, konya, 1981, 239
39. bk. buhârî, şehâdât 15; megâzî, 34; tefsîr, (24) 6; müslim, tevbe 56; tirmizî, tefsîr, (63) 4; ibn sa’d, tabakât, 2/65; ibn hişâm, sîre, 3/310.
devamını gör...
17.
hz. ayşe(aişe bint ebubekir), islamda hz. ebu bekirin kızıdır, hz. muhammedin ikinci karısıdır ve 9 yaşında küçük bir çocukken pedofili bir şekilde 53 yaşındaki uçkuru gevşek yaşlı bir adamla zorla evlendirilmiştir. ayşe, küçükken muho tarafından tecavüze uğramasından ve islam'da evlatlık kurumunun yasak olmasından dolayı hayatı boyunca asla bir çocuk sahibi olamamıştır. aişe; anne değil tecavüz mağduru bir çocuktur ve hazreti, kutsal da değildir. ayrıca hz. ayşe'nin hz. ali ile yaşadığı gerdanlık olayı kavgasından dolayı 656'da ali'nin halifeliğinde aralarında islam tarihinde "ilk fitne" olarak bilinen cemel savaşı olmuştur, savaşta her iki taraf da ağır kayıplar vermiştir ve savaşı ali'nin tarafı kazanmıştır.
ilgili linkler:
1) dinvemitoloji.com/2018/05/h...
2) alfa-sorgulama.blogspot.com...
3) karanlikayetler.wordpress.c...
hayali rivayetlerde ve gerçekte hz. ayşe
ilgili linkler:
1) dinvemitoloji.com/2018/05/h...
2) alfa-sorgulama.blogspot.com...
3) karanlikayetler.wordpress.c...

devamını gör...
18.
peygamberin hanımlarının en genç olanıdır. yaşı dolayısıyla günümüzde bir sürü ses çıkmaktadır. ne hikmetse kendi döneminde, kıymetli eşinin her şeyini inceleyen ve kulp takan müşrikler, bu evliliğe tek söz etmemişler.
meraklı ve zeki olan bu kadın, ilim sevdalısı ve aynı zamanda eğiticidir.
hadis ve sünnet rivayetinde sahabe arasında 4. sırada* olup, medine'de fetva veren 7 kişiden biridir.
bedreddin ez-zerkeşî'nin 'el icâbe' kitabı, hz. aişe'nin hatalı rivayetlerin düzeltilmelerinin toplama eseridir.
meraklı ve zeki olan bu kadın, ilim sevdalısı ve aynı zamanda eğiticidir.
hadis ve sünnet rivayetinde sahabe arasında 4. sırada* olup, medine'de fetva veren 7 kişiden biridir.
bedreddin ez-zerkeşî'nin 'el icâbe' kitabı, hz. aişe'nin hatalı rivayetlerin düzeltilmelerinin toplama eseridir.
devamını gör...
19.
ehli sunni " aişe 9 yaşında evlendi" derse, sen de ateisti susturamazsın tabiki.
kaynak -maynak geç onları kardeşim. en kral kaynak kur'an'dır.
"yetimleri evlenme çağına gelmelerine kadar deneyin. olgunluk çağına erdiklerini hissederseniz mallarını kendilerine teslim edin"
nisa 6.
neymiş ateyist abee? evlilik yaşı islam'da, malını taşıma yaşı ile aynıymış. rüst yani. malını taşıyan adan avradını da taşır.
bir peygamber, kendine inen kitabın dışına çıkamayacağına göre, aişe'nin sübyan yaşta evlenmesiyle ilgili rivayetler gotten uydurmadır. evet.
kaynak -maynak geç onları kardeşim. en kral kaynak kur'an'dır.
"yetimleri evlenme çağına gelmelerine kadar deneyin. olgunluk çağına erdiklerini hissederseniz mallarını kendilerine teslim edin"
nisa 6.
neymiş ateyist abee? evlilik yaşı islam'da, malını taşıma yaşı ile aynıymış. rüst yani. malını taşıyan adan avradını da taşır.
bir peygamber, kendine inen kitabın dışına çıkamayacağına göre, aişe'nin sübyan yaşta evlenmesiyle ilgili rivayetler gotten uydurmadır. evet.
devamını gör...
20.
peygamber'in mubarek bir hanimidir. siiler tarafindan peygamber'in hanimlarindan ozellikle aise ve hafsa sevilmez.
simdi azeri bir sii sitesinin peygamber'in aise ve 1 tane de peygamber'in mechul bir hanimi hakkinda karalama iceren iddialarina cevap vericez.
1. fitne aise'nin evinden cikacak. soyle ki sahih-i buhari'de soyle bir rivayet naklediliyor:
"abdullah ibn ömer r.a.'in şöyle dediği nakledilmiştir: "resulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir defasında ayağa kalkıp hitap ederken hz. aişe'nin evinin bulunduğu tarafa işaret ederek üç defa şöyle buyurdu: "fitne işte oralardan, şeytanın taraftarlarının doğduğu yerden ortaya çıkacak."
hatta bunun daha da kotusu, kufrun basinin aise'nin evinden cikacagi da soylenmistir. soyle ki ahmed bin hanbel, "musned"inde su rivayeti naklediyor:
"bize abdullah rivayet etti ki, bana babam rivayet etti ve dedi ki: bize vaki rivayet etti ve dedi ki: bana ikrime bin ammar, salim'den rivayet etti ki, ibn omer soyle dedi: resulullah, aise'nin evinden cikarak soyle buyurdu: "kufrun basi buradan cikacaktir. seytanin boynuzunun cikacagi yer buradir."
sueyb el-arnaut soyle dedi: sahihtir ve bu sened hasendir.
seyh ahmed muhammed sakir de bu hadisin sahih oldugunu bildirmistir.
ayrica, seyh sueyb el arnaut da bu hadise sahih demistir ustte belirtildigimiz uzere.
cevap: evet burdaki konu su, fite, aise'nin evinden cikiyor diye, demek ki aise kotu birisine yorulmus bu.
halbuki arkadaslar, peygamber, bir rivayette de hafsa'nin evine isaret ederek fitne bu taraftan cikacak demistir.
simdi hangi evden? peygamber hasa kendisiyle mi celisiyor?
hayir. bu konuyu size aciklayacak sahih-i buhari'den bir rivayet gostereyim,
"ibn ömer şöyle demiştir: resulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün söze başladı ve
"allah'ım! şam'ımızda bize bereket ihsan eyle! allah'ım yemen'imizde bize bereket ihsan eyle!" diye dua etti. sahabiler
"ya resulallah! necd'imizde de!" diye niyaz ettiler. resulullah sallallahu aleyhi ve sellem "allah'ım! şam'ımızda bize bereket ihsan eyle! allah 'ım yemen'imizde bize bereket ihsan eyle!" diye dua etti. sahabiler
"ya resulallah' necd'imizde de!" dediler. ibn ömer dedi ki: zannediyorum resulullah sallallahu aleyhi ve sellem üçüncü defasında "zelzeleler ve fitneler işte oradadır. şeytanın boynuzu da orada çıkacaktır!" buyurdu."
hala mi anlamadiniz? tamam sahih-i buhari'nin ayni kismindan bir rivayet daha,
"ibn ömer'in nakline göre resulullah sallallahu aleyhi ve sellem gün doğusu tarafına yönelmiş olarak
"dikkat edin! iyi biliniz ki fitne işte bu taraftadır, şey tanın boynuzunun doğduğu yerdedir!" buyurmuştur."
buhari de bu babin adini, fitne "dogu" tarafindan gelecek koymustur.
siinin sundugu sahih-i buhari'den ilk rivayete bakarsaniz, peygamber'in sozunu iyi dinleyin:
"...hz. aişe'nin evinin bulunduğu tarafa..."
arkadaslar herhalde konuyu anlamissinizdir sundugum tum bu rivayetlerden.
peygamber, fitne aise'nin evinden cikar dememistir. peygamber, dogu tarafindan cikacagini soylemistir.
aise'nin evinin bulundugu tarafa isaret etmesi, aise'nin evi doguda oldugu icindir. bu yuzden peygamber bu tarafi isaret etmistir.
bunun boyle oldugunu diger rivayetlerde peygamber'in acikca doguya isaret etmesiyle anliyoruz.
rivayetleri boyle cimbizlarsaniz anlamazsiniz tabiki, azicik ayni babdaki rivayetleri butunuyle tararsaniz kendiniz de bu sonuca ulasirsiniz da, nedense bunu yapmiyorlar iste.
2. peygamber, hanimlarindan biri ve zubeyr ayni yatakta! hakim nisaburi, "mustedrek"inde soyle bir rivayet aktariyor:
"ebul-abbas muhammed bin yakub bize rivayet etti, muhammed bin sinan el-kazzaz rivayet etti, ishak bin idris bize rivayet etti, muhammed bin hazin bize rivayet etti, hisam bin urve bize babasindan, o da abdullah bin ez-zubeyr'den, o da babasindan onun soyle dedigini rivayet etti: bir soguk sabah zamaninda resulullah beni cagirdi. ben onun yanina gittim. o, yorganin altinda hanimlarindan biriyleydi. sonra ben de onlarin yanina uzandim ve biz uc kisi olduk."
hakim nisaburi hadisten sonra soyle demistir: "bu hadisin senedi sahihtir, lakin onlar (el-buhari ve muslim) tahric etmemislerdir."(yani hadisi nakletmemislerdir)
ki "mustedrek" kitabinin zehebi'nin "el-telhis"i ile birlikte yayimlanmis halinde diyor ki: "sahihtir."
cevap: evvela sunu soyleyeyim ki, zubeyr diye bahsedilen kisi cennetle mujdelenmis 10 sahabiden biri olan zubeyr bin avvam'dir.
simdii gelelim su konuya, hakim bu rivayete sahih demis.
fakat, bunu baska yazilarimda da belirttigim gibi arkadaslar, 1 alimin sahih demesiyle, bir hadis butunuyle sahih olmaz. hadis bir ilimdir, ve alimlerin goruslerinin butunuyle incelenmesi lazimdir.
soyle ki, bu hadisin senedindeki bazi ravilere yalanci denmistir arkadaslar.
soyle ki, hadisin senedindeki muhammed bin sinan el-kazzaz. kendisine guvenilir diyen alimlerin yaninda bazi alimler zayif, ve hatta bazilari yalanci demislerdir.
bunun disinda seneddeki diger bir sorunlu isim ishak bin idristir. kendisi hakkinda ebu hatim zayif, kutubi sitte yazarlarindan ebu davud hicbir sey degil, ebu zura zayif, ebu hatim bin hibban hadis caliyor, kutubi sitte yazari nesai terk edilmistir, darekutni hadis inkarcisidir, zehebi hadis uydurmakla suclanmistir, ali bin el medini hicbir sey degil, kutubi sitte yazari buhari insanlar onu terk etti demistir.
anlayacaginiz bu ravi de baya sorunlu bir ravi olup ulasabildigim kadariyla en guvendigimiz 6 hadis kitabi yazarinin 3'cu kendini sika yani guvenilir bulmamistir.
burda su soru akla gelebilir, e hakim bu hadis'e neden sahih demis.
simdi hakim'in, "sahihayn (yani buhari ve muslim)"'in sartlarina gore sahihtir demesi o donemden itibaren tartisilmis bir konudur.
siinin de kullandigi zehebi bu konuda, hakim'in kitabinda derledigi hadislerin yarisi gercekten de bu sartla uymasiyla birlikte, eserin dortte biri kadari da sahih degil, hatta uydurma olan hadisler de vardir demistir.
kisacasi, hakim kendince bu tip hadisleri toplamaya calissa da, kitabindaki her hadisin "sahih" sartina uymasina muvaffak olamamistir allahu a'lem.
ayrica sunu da belirteyim ki, rivayet siinin carpittigi gibi olmayip rivayetin tamamini okursaniz, peygamber ve hanimi yatakta degildirler. minder gibi bir seyin ustunde oturuyorlar, soguk oldugundan ustlerine ortu ortmusler. zubeyr gelince peygamber bu ortunun bir kismini ona da orter.
yani hadis sahih olsaydi bile bunda yanlis anlasilacak bir durum olmazdi anlayacaginiz. cunku siinin carpittigi gibi peygamber ve hanimi yatakta degillerdir.
3. aise, imam hz. ali'yi oldurmek istiyordu! muhalifler(yani sunniler) aise'nin cemel savasina sirf "islah etmek" ve "vahdet olusturmak" icin gittigini iddia ediyorlar. halbuki belazuri, "ensabul-eşraf" kitabinda soyle naklediyor:
"bana ahmed bin ibrahim ed-devraki nakledip dedi ki: bize ebun-nadr nakledip dedi ki: bize ishak bin said, amr bin said'den nakledip dedi ki: bana said bin amr, ibn hatib'den nakledip dedi ki: cemel gunu ali ile birlikte (aise'nin) havutuna(yani binegin ustundeki ortu) yaklastim. havuta (o kadar ok batmisti ki,) oklar sebebiye kirpiye benziyordu. ali havuta vurdu. sonra dedi ki: "bu iremin humeyrasi osman'i öldürdügü gibi beni de oldurmek istedi." bu zaman aise'nin kardesi muhammed ona dedi ki: "sana bir sey dokundu mu (ok degdi mi)?" aise dedi ki: "koluma bir mişkas(yani demir gibi bir sey) batti." muhammed basini hovuttan iceri sokup onu cekti, sonra basini cikardi."
rivayetin senedine gelirsek:
rivayetin senedi sahihtir. ravileri bunlardir:
1. ahmed bin ibrahim ed-devraki: sika(yani guvenilir), imam, hafiz olarak gorulmektedir. ibn hacer, ebu yala ve baskalari onu sika bilmislerdir. muslim'in, ebu davud'un, tirmizi'nin ve baskalarinin ravisidir zehebi'nin "siyeri-alemin-nubala" kitabinda biyografisi yazmaktadir.
2. ebun-nadr: hasim bin el-kasim el-leysi. sika, muhaddislerin imami, hafiz olarak gorulmektedir. ebu hatim, yahya bin main, el-icli ve baskalari onu sika bilmislerdir.
3. ishak bin said: ishak bin said bin amr bin said bin el-as bin said bin el-as bin umeyyebin abdus-sems. sikadir. yahya bin main, nesai, zehebi ve ibn hacer onu sika bilmislerdir.
sunu da soylemek lazimdir ki, rivayetin senedinde ishak bin said'in amr bin said'den naklettigi kaydedilmistir. fakat bu hatadir. cunki, ishak bin said'in amr bin said adli kisiden hadis nakletmesi kanitlanmamistir. rivayetin senedinde "bin" sozunun yerine yanlislikla "an" sozu yazilmistir buna esasen aslonda rivayetin senedi boyle olmalidir: "ishak bij said bin amr bin said, said bin amr'dan, o da ibn hatib'den nakledip dedi ki..."
4. said bin amr: said bin amr bin said bin el-as bin said bin el-as bin umeyye el-kuresi. buhaei, muslim, ebu davud, nesai ve ibn mace ondan hadis naklettiler. nesai, ibn jacer ve baskalari onu sika bildiler. daha once de kaydedildigi gibi, onun naklettigi hadisi elbani ve suayb el-arnaut sahih olarak gorduler. ibn hacer'in "takribut-tahzib"inde biyografisi yazmaktadir.
5. ibn hatib: muhammed bin hatib bin el-haris. sahabidir. biyografisi "takribut-tahzib"de vardir.
demek ki bu rivayet sened bakimindan sahihtir. yani aise, imam hz. ali emirel-muminin'i oldurmek istemisti.
cevap: simdi burda sunu unutmayin, aise sadece ali'iyi oldurmek istemiyor, ali'nin ithamina gore, aise'nin, osman'in olumunde de parmagi var.
simdi burda sunu soyleyelim, seneddeki ravilerin hepsinin sika, yani guvenilir oldugu dogrudur.
fakat sunu da unutmayalim, bu rivayeti, tespit edebildigim kadariyla belazuri haric kitabinda nakleden de olmamistir.
yani bu rivayet hic meshur bir rivayet olmayip, allahu a'lem tek bir kitapta gecer.
burda, ali'nin kizip, aise beni oldurmeye calisti demesi olagandir. zira aise, ali ile savasmistir. ali kizginlikla bu cumleyi sarf etmis olabilir ki zira, sizi oldurme niyeti tasimasa dahi bir kisi sizinle savasirsa, siz de oyle dusunurdunuz.
ki diger bircok rivayetten aise'nin boyle kasti olmadigini zaten goruyoruz.
fakat, burda beni ilgilendiren nokta, ali'nin beni oldurmeye calisti demesi degil, dedigim gibi bu o anin kizginligi, endisesiyle sarf edilmis olabilir, zira aise ali'yi oldurmek istememisse bile ona karsi savasmistir, ali'nin de savastigi gibi.
fakat, burdaki konu, ali'nin, "aise, osman'i öldürdü" beyanidir.
burda sahsen beni en cok ilgilendiren konu ali'nin, aise'yi, osman'i oldurmekle itham etmesidir.
simdi bu konuda sunu aciklamamiz gerekiyor arkadaslar,
bu rivayetin senedi sahihtir sahih olmasina burasi ayri.
fakat benim ulasabildigim kadariyla sadece belazuri'de gecer. varsa baska bir kaynak bulabilen soyleyebilir.
dolayisiyla rivayet muhtemelen garibtir. yani tek senedlidir.
dolayisiyla rivayet, sahih-garib olup, meshur haberlere aykiri bir rivayettir. cunku meshur rivayetlerimizde, ve muteber kaynaklarimizdaki rivayetlerde, aise'nin birakin osman'i oldurmeyi, ona oldurenlere lanet okudugu gecer.
ornek bir rivayet vermek gerekirse,
"aise'nin savas alaninda osman'in katillerine lanet ettigi ali'ye ulasti. bunu duyunca ellerini yuzune kadar kaldirdi ve soyle dedi: "ben de osman'in katillerine lanet ediyorum, allah onlara ister yerde, ister dagda olsun lanet etsin." bunu iki veya uc kez soyledi."
bu rivayetin isnadi da sahihtir. ayrica imam ahmed nakleder. ki bu rivayet said bin mansur'un sunen'inde ve musannef ibn ebi seybe'de de gecmekte olup birkac ayri senedle nakledildiginden garibligi yoktur. ayrica onu birkac ayri kitap naklettiginden daha meshurdur da denebilir.
simdi bu haber, ilkinden daha muteberdir ve ilkiyle celisir.
zira, aise birakin osman'i oldurmeyi, osman'i oldurenlere lanet okuyor. ki daha bircok tarihi kaynakta osman'in oldurulmesi konusu gecer de hicbirinde sahih bir haberle aise'nin osman'i oldurmek istedigi vaki degildir.
yani arkadaslar, meshur olmayan bu metin, meshur olan, birden fazla haberimizle celisiyor.
ki ali de aynisini yapiyor. ali de osman'in katillerine lanet ediyor.
ali, aise osman'i öldürdü diyorsa, aise'ye de lanet okumus olur degil mi? yani ali, dolayli yoldan, aise'ye lanet ediyor.
halbuki, tarih kitaplarimizda, ali ile aise'nin baristigi, sohbet ettigi, ardindan aise'yi sehre geri ugurladigi gecmesiyle birlikte, ali'nin, aise'ye sen osman'i öldürdün tarzi bir ithami hic gecmez.
anlayacaginiz bu haber sahihse dahi, bizim onlarca sahih haberimizle celisiyor.
1. ali, aise'ye lanet etmis oluyor, halbuki bu ali ve aise'nin cemel sonrasi iliskisiyle ilgili bu haberden daha meshur haberlerle celisir,
2. ali, aise'yi osman'i oldurmekle sucluyor, halbuki bunun aleyhine onca rivayet oldugu gibi, bu, ali'nin aise'yi bu haber disinda bununla hic itham etmemesiyle celisir.
sonuc itibariyle bu haber, meshur haberlerle celistigi gibi allahu a'lem garib bir rivayettir cunku belazuri disinda nakledeni bilmiyorum.
dolayisiyla rivayet, şaz olmus olur arkadaslar.
şaz nedir?
guvenilir bir ravinin, diger guvenilir ravilere veya kendisinden daha guvenilir raviye, yani onlarin rivayet ettikleri haberlere aykiri olarak rivayet ettigi haberdir. bu tur haberlere guvenilmez.
dolayisiyla arkadaslar bu rivayet, sahihse dahi, genel sahih ve meshur haberlere ters oldugundan, şaz hukmunde olup guvenilmez.
bizim, ali, aise'yi bununla itham etti gibi agir bir seyi, ali ve aise'nin omzuna yuklememiz icin, elbette daha meshur, ne biliyim birkac isnadi olabilen, sika yani guvenilir raviler tarafindan nakledilmis bir haber lazimdir takdir edeceginiz uzere.
bu tip bilinmeyen, allahu a'lem munferid kalan, dolayisi ile gayri mahfuz veya şaz dedigimiz haberlere itibar etmek yerine, kendisinden daha meshur ve sahih haberlere itibar etmek daha hasen(guzel) olup, bu tip haberlerin isnadi sahihse, bu tip ravilerin haberi aktarirken allahu a'lem hata ettigine inaniriz.
meselenin asli astari da budur.
yani arkadaslar, eger tarih okumasi yapacaksaniz, ve bir insani, bir seye gore itham edecekseniz, onun aleyhinde daha saglam delilleriniz olmasi lazim. bu tarz bilinmeyen ve allahu a'lem munferid haberlerle sahis itham edilmez.
ki haberde ravilerin yuksek ihtimal hata ettiklerine kanit da, siinin kendisinin paylasmis oldugu uzere, seneddeki ravinin adi amr bin said bin amr bin el-as, ama rivayet aktarilirken, amr bin said, amr bin el-as'tan rivayet etti diye nakledilmis. yani bin yerine an yazildigindan bu hata olusmus.
hu da haberin isnadinda hata varsa, metninde de hata olabilecegini gosteriyor bence.
ha tabi bu belazuri'nin yazarken yaptigi hata ise orasi ayri tabi, yok ravinin aktarirken yaptigi bir hataysa bu dedigimi dogrular.
4. aise, imam hz. hasan'in peygamber'in yaninda defnedilmesine izin vermedi. soyle ki, ibn abdilberr, aise'nin imam hz. hasan'in defnine engel olmasini tarihi bir kesinlik ile kabul edilmis bir gercek gibi "behcetul-mecalis ve enisul-mucalis"inde soyle naklediyor:
"hasan vefat edince onu peygamber'in evinde defnetmek istediler. fakat aise bunu kabul etmedi. bir katira binip halki etrafinda topladi. ibn abbas ona dedi ki: "galiba o gune "cemel (deve) gunu" dendigi gibi, bu gune de "katir gunu" denmesini istiyorsun!: aise dedi ki: "allah sana rahmet etsin, o bir gundu, artik unutulup gitti." ibn abbas dedi ki: "(hayir), tarih boyinca o gun gibi akilda kalan bir gun yoktur!""
ibn abdilberr bu kitabinin basinda kitabini bir hayli overek soyle demistir:
"ben bu kitapta hafizamin tutumu ve yetenegimin hacmi cercevesinde fazlaca ilim ve tekniklere ait dini ve dunyevi genisce yayilmis misaller, nadir beyitler, guzel hikmetli sozler ve ilginc hikayeler topladim. bu musaller, beyitler, hikmetli sozler ve hikayeler onlari akilda tutup idrak denlericin meclislerinin zineti, tek kaldigi zamanlarin sicakligi oluversin."
cevap: ibn abdilberr, tarihi bir kesinlik bakin bu rivayet falan demis mi arkadaslar sii bunu nerden cikariyor bu 1?
adam kitabinin basinda da bu haberlerin hepsi sahih demiyor ki, hafizamin tuttugu olcude bildiklerimi aktardim demis bu 2.
simdi bunlari akilda tuttuktan sonra rivayete gelelim,
ha kaldi ki alusi bu haberin bir benzerinin sahih olmadigini dile getirmistir. ki zehebi de, bu rivayetin aksine aise, hasan'in peygamber'in yanina defnedilmesine izin verdigiyle ilgili de bir rivayet nakletmistir. alusi ustteki haberin bir benzeri hakkinda sunu yazmaktadir:
"bu bakimdan onlarin onemsiz yalanlari vardir ve sabit olan onlara yonelmez. bu yalanlardan bazilari sunlardir: aise, hasan'in mubarek odaya defnedilmesi istendiginde (baslangicta) ona izin vermisti. onun vefatindan sonra pisman oldu ve katirina binerek mescide geldi ve (hasan'in) defnedilmesini engelledi ve onun mubarek cenazesinde oklar atti. ibn abbas su siiri okudu: "deveye bindin, katira bindin, eger daha uzun yasaydin file binecektin ..." ... bu siirin zayif dogasi, ibn abbas'a atfedilen bir yalan olmasini gerektirir."
alusi usttekinin benzeri ve daha genis versiyonu olan bir haberi acikca yalan olarak siniflandirmis, zehebi de bu rivayetin aksi bir rivayeti nakletmistir.
ki arkadaslar gariptir ki, ibn abdilberr'in kitabinda naklettigi bu rivayetin, bir benzeri(hasan vefat edince peygamber'in yanina defnedilsin diyorlar, o katira binip karsi cikiyor, ama bu sefer ibn abbas degil huseyinle tartisiyor) siilerin en guvenilir bulduklari hadis kitabi kuleyni'nin kafisinde de sahih olmayan bir isnadla geciyor.
hasilikelam bu rivayetin allahu a'lem dogru olmadigi anlasiliyor.
5. seyh elbani itiraf ediyor ki, aise ve takipcileri, hz. ali'ye dusmanlik besliyorlar. elbani "silsiletul-ahadisis-sahiha" kitabinda, "hav'eb kopekleri" anlatisinin sahihliyinden konusurken bu anlatiyyi nakleden kays bin ebu hazim hakkinda soyle diyor:
"ayrica ismail bin ebu halid'in seyhi olan kays bin ebu hazim de ismail kimi sika ve (hadis naklinde) dakik bir sahisti. lakin onun hakkinda ali'ye karsi dusmanlik besledigi soylenmistir. demek ki o, aise'nin takipcilerindendir. oyleyse, onun kimleriyse (yani siileri diyor) hosnut etmek icin asli ve hakikati olmayan bir seyi aise'den nakletmesi dusunulemez!"
elbani'nin sozunden oyle anlasiliyor ki, aise ve takipcileri ali'ye kin, nefret ve dusmanlik besleyen kisiler olmuslardir. oyleyse acaba ali'ye dusmanlik eden nasibilerin(yani arkadaslar bu siilerin ehli beyt dusmanlarina verdikleri isimdir) hukmu nedir?
cevap: sunu soylemek gerekir ki kays'in ali'ye dusmanlik besledigi dusunulurse, kendisi, haricilere karsi yapilan nehrevan savasinda neden ali'nin safinda savasmistir? ki kendisi ali'den hadis de almistir. bunlari dusununce ona ali dusmani demek allahu a'lem dogru olmaz.
ilaveten, elbani'nin, aise'nin takipcilerine ali dusmani demesi, geneline şamil edilemez.
burdaki mesele sudur arkadaslar, 2 sahabi savastiginda bir taraf, diger tarafa illaki dusmanca tavir takinmistir.
bunun ornegi, ali'nin bazi taraftarlarinin, osman'a sovmesidir.
soyle dusunun, muaviye doneminde bir adam osman'a sovmus dediginizde, ne anlasiliyor? adamin muhtemelen ali taraftari oldugu.
e bu tum ali taraftarlari osman dusmani mi demek? yoo. gene de ali taraftarlari arasinda osman'a muhalif kesimlerin oldugunu gosterir.
ki bu bizim ehli sunnet kaynaklarimizda belirtilmesine ragmen, kimse de ali osman dusmanidir diye bir sonuc cikarmamis.
meselenin asli astari budur.
6. aise, ben kadinlarin degil, erkeklerin annesiyim demistir. soye ki, ebu yala, sahih bir senedle rivayet etmistir ki bu rivayet mesanid ebu yahya'da gecer:
"bize ebu muhammed bin hayyan rivayet etti: bize ebu yala rivayet etti: bize ibrahim bin el-haccac rivayet etti: ebu avane bize faris'den, o da eş-şabi'den, o da mesruk'tan rivayet etti ki, bir kadin aise'ye soye dedi: "ey anne!" (aise) cevap verdi: "ben sizin anneniz degilim, sizin erkeklerinizin annesiyim."
kitabi inceleyen muhammed bin hasan el-misri soyle demistir: "senedi sahihtir."
cevap: ya simdi bu tarz rivayetler nakledilmistir ve gercekten sahihtir.
o yuzden alimlerimiz, peygamber'in hanimlarinin sadece erkeklerin mi yoksa kadinlarin da mi anneleri oldugu konusunda ihtlaf etmislerdir.
simdi hemen linclemeyin, ay ne demek erkeklerin, biz kadinlar adam degil miyiz falan filan.
ben bunu kendimce farkli bir sekilde yorumluyorum arkadaslar.
oncelikle bildigim kadariyla, aise'den erkek ve kadinlarin da annesi olduguna dair de rivayet vardir galiba. yani hangisi daha sahihse o tercihe sayandir fakat,
velevki biz bu rivayeti tercih edelim ve peygamber'in hanimlari, sadece mumin erkeklerin anneleridir diyelim.
bunu soyle aciklarim, yani bu yorumu kendim gelistirdim.
bildiginiz uzere, peygamber'in hanimlari erkeklerle evlenemezler. neden evlenemezler, zira muminlerin anneleridirler.
fakat, kadinlar zaten peygamber'in hanimlariyla evlenemezler. cunku zaten birbirlerine haramdirlar.
dolayisiyla, bu hanimlarin erkeklerin annesi olmasi, onlara haram olmasindandir allahu a'lem.
ha bunun tersi rivayetler de var galiba ve suan senedi arastirmaya da usendigimden, onlarin senedi sahihse tabi ki onlar tercih edilir ki bircok alim de peygamber'in hanimlarinin hem mumin erkek hem mumin kadinlarin da anneleri oldugunu soylemislerdir.
evet kisaca bu kadardi.
bugun ozellikle hz. aise ile ilgili olan siilerin iddialarina baktik.
hz. aise, peygamber'in sevimli bir hanimidir, ummul muminindir, sahabidir, en faziletli sahabi olan hz. ebu bekir'in kizidir, allah ona rahmet eylesin ve ondan razi olsun.
simdi azeri bir sii sitesinin peygamber'in aise ve 1 tane de peygamber'in mechul bir hanimi hakkinda karalama iceren iddialarina cevap vericez.
1. fitne aise'nin evinden cikacak. soyle ki sahih-i buhari'de soyle bir rivayet naklediliyor:
"abdullah ibn ömer r.a.'in şöyle dediği nakledilmiştir: "resulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir defasında ayağa kalkıp hitap ederken hz. aişe'nin evinin bulunduğu tarafa işaret ederek üç defa şöyle buyurdu: "fitne işte oralardan, şeytanın taraftarlarının doğduğu yerden ortaya çıkacak."
hatta bunun daha da kotusu, kufrun basinin aise'nin evinden cikacagi da soylenmistir. soyle ki ahmed bin hanbel, "musned"inde su rivayeti naklediyor:
"bize abdullah rivayet etti ki, bana babam rivayet etti ve dedi ki: bize vaki rivayet etti ve dedi ki: bana ikrime bin ammar, salim'den rivayet etti ki, ibn omer soyle dedi: resulullah, aise'nin evinden cikarak soyle buyurdu: "kufrun basi buradan cikacaktir. seytanin boynuzunun cikacagi yer buradir."
sueyb el-arnaut soyle dedi: sahihtir ve bu sened hasendir.
seyh ahmed muhammed sakir de bu hadisin sahih oldugunu bildirmistir.
ayrica, seyh sueyb el arnaut da bu hadise sahih demistir ustte belirtildigimiz uzere.
cevap: evet burdaki konu su, fite, aise'nin evinden cikiyor diye, demek ki aise kotu birisine yorulmus bu.
halbuki arkadaslar, peygamber, bir rivayette de hafsa'nin evine isaret ederek fitne bu taraftan cikacak demistir.
simdi hangi evden? peygamber hasa kendisiyle mi celisiyor?
hayir. bu konuyu size aciklayacak sahih-i buhari'den bir rivayet gostereyim,
"ibn ömer şöyle demiştir: resulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir gün söze başladı ve
"allah'ım! şam'ımızda bize bereket ihsan eyle! allah'ım yemen'imizde bize bereket ihsan eyle!" diye dua etti. sahabiler
"ya resulallah! necd'imizde de!" diye niyaz ettiler. resulullah sallallahu aleyhi ve sellem "allah'ım! şam'ımızda bize bereket ihsan eyle! allah 'ım yemen'imizde bize bereket ihsan eyle!" diye dua etti. sahabiler
"ya resulallah' necd'imizde de!" dediler. ibn ömer dedi ki: zannediyorum resulullah sallallahu aleyhi ve sellem üçüncü defasında "zelzeleler ve fitneler işte oradadır. şeytanın boynuzu da orada çıkacaktır!" buyurdu."
hala mi anlamadiniz? tamam sahih-i buhari'nin ayni kismindan bir rivayet daha,
"ibn ömer'in nakline göre resulullah sallallahu aleyhi ve sellem gün doğusu tarafına yönelmiş olarak
"dikkat edin! iyi biliniz ki fitne işte bu taraftadır, şey tanın boynuzunun doğduğu yerdedir!" buyurmuştur."
buhari de bu babin adini, fitne "dogu" tarafindan gelecek koymustur.
siinin sundugu sahih-i buhari'den ilk rivayete bakarsaniz, peygamber'in sozunu iyi dinleyin:
"...hz. aişe'nin evinin bulunduğu tarafa..."
arkadaslar herhalde konuyu anlamissinizdir sundugum tum bu rivayetlerden.
peygamber, fitne aise'nin evinden cikar dememistir. peygamber, dogu tarafindan cikacagini soylemistir.
aise'nin evinin bulundugu tarafa isaret etmesi, aise'nin evi doguda oldugu icindir. bu yuzden peygamber bu tarafi isaret etmistir.
bunun boyle oldugunu diger rivayetlerde peygamber'in acikca doguya isaret etmesiyle anliyoruz.
rivayetleri boyle cimbizlarsaniz anlamazsiniz tabiki, azicik ayni babdaki rivayetleri butunuyle tararsaniz kendiniz de bu sonuca ulasirsiniz da, nedense bunu yapmiyorlar iste.
2. peygamber, hanimlarindan biri ve zubeyr ayni yatakta! hakim nisaburi, "mustedrek"inde soyle bir rivayet aktariyor:
"ebul-abbas muhammed bin yakub bize rivayet etti, muhammed bin sinan el-kazzaz rivayet etti, ishak bin idris bize rivayet etti, muhammed bin hazin bize rivayet etti, hisam bin urve bize babasindan, o da abdullah bin ez-zubeyr'den, o da babasindan onun soyle dedigini rivayet etti: bir soguk sabah zamaninda resulullah beni cagirdi. ben onun yanina gittim. o, yorganin altinda hanimlarindan biriyleydi. sonra ben de onlarin yanina uzandim ve biz uc kisi olduk."
hakim nisaburi hadisten sonra soyle demistir: "bu hadisin senedi sahihtir, lakin onlar (el-buhari ve muslim) tahric etmemislerdir."(yani hadisi nakletmemislerdir)
ki "mustedrek" kitabinin zehebi'nin "el-telhis"i ile birlikte yayimlanmis halinde diyor ki: "sahihtir."
cevap: evvela sunu soyleyeyim ki, zubeyr diye bahsedilen kisi cennetle mujdelenmis 10 sahabiden biri olan zubeyr bin avvam'dir.
simdii gelelim su konuya, hakim bu rivayete sahih demis.
fakat, bunu baska yazilarimda da belirttigim gibi arkadaslar, 1 alimin sahih demesiyle, bir hadis butunuyle sahih olmaz. hadis bir ilimdir, ve alimlerin goruslerinin butunuyle incelenmesi lazimdir.
soyle ki, bu hadisin senedindeki bazi ravilere yalanci denmistir arkadaslar.
soyle ki, hadisin senedindeki muhammed bin sinan el-kazzaz. kendisine guvenilir diyen alimlerin yaninda bazi alimler zayif, ve hatta bazilari yalanci demislerdir.
bunun disinda seneddeki diger bir sorunlu isim ishak bin idristir. kendisi hakkinda ebu hatim zayif, kutubi sitte yazarlarindan ebu davud hicbir sey degil, ebu zura zayif, ebu hatim bin hibban hadis caliyor, kutubi sitte yazari nesai terk edilmistir, darekutni hadis inkarcisidir, zehebi hadis uydurmakla suclanmistir, ali bin el medini hicbir sey degil, kutubi sitte yazari buhari insanlar onu terk etti demistir.
anlayacaginiz bu ravi de baya sorunlu bir ravi olup ulasabildigim kadariyla en guvendigimiz 6 hadis kitabi yazarinin 3'cu kendini sika yani guvenilir bulmamistir.
burda su soru akla gelebilir, e hakim bu hadis'e neden sahih demis.
simdi hakim'in, "sahihayn (yani buhari ve muslim)"'in sartlarina gore sahihtir demesi o donemden itibaren tartisilmis bir konudur.
siinin de kullandigi zehebi bu konuda, hakim'in kitabinda derledigi hadislerin yarisi gercekten de bu sartla uymasiyla birlikte, eserin dortte biri kadari da sahih degil, hatta uydurma olan hadisler de vardir demistir.
kisacasi, hakim kendince bu tip hadisleri toplamaya calissa da, kitabindaki her hadisin "sahih" sartina uymasina muvaffak olamamistir allahu a'lem.
ayrica sunu da belirteyim ki, rivayet siinin carpittigi gibi olmayip rivayetin tamamini okursaniz, peygamber ve hanimi yatakta degildirler. minder gibi bir seyin ustunde oturuyorlar, soguk oldugundan ustlerine ortu ortmusler. zubeyr gelince peygamber bu ortunun bir kismini ona da orter.
yani hadis sahih olsaydi bile bunda yanlis anlasilacak bir durum olmazdi anlayacaginiz. cunku siinin carpittigi gibi peygamber ve hanimi yatakta degillerdir.
3. aise, imam hz. ali'yi oldurmek istiyordu! muhalifler(yani sunniler) aise'nin cemel savasina sirf "islah etmek" ve "vahdet olusturmak" icin gittigini iddia ediyorlar. halbuki belazuri, "ensabul-eşraf" kitabinda soyle naklediyor:
"bana ahmed bin ibrahim ed-devraki nakledip dedi ki: bize ebun-nadr nakledip dedi ki: bize ishak bin said, amr bin said'den nakledip dedi ki: bana said bin amr, ibn hatib'den nakledip dedi ki: cemel gunu ali ile birlikte (aise'nin) havutuna(yani binegin ustundeki ortu) yaklastim. havuta (o kadar ok batmisti ki,) oklar sebebiye kirpiye benziyordu. ali havuta vurdu. sonra dedi ki: "bu iremin humeyrasi osman'i öldürdügü gibi beni de oldurmek istedi." bu zaman aise'nin kardesi muhammed ona dedi ki: "sana bir sey dokundu mu (ok degdi mi)?" aise dedi ki: "koluma bir mişkas(yani demir gibi bir sey) batti." muhammed basini hovuttan iceri sokup onu cekti, sonra basini cikardi."
rivayetin senedine gelirsek:
rivayetin senedi sahihtir. ravileri bunlardir:
1. ahmed bin ibrahim ed-devraki: sika(yani guvenilir), imam, hafiz olarak gorulmektedir. ibn hacer, ebu yala ve baskalari onu sika bilmislerdir. muslim'in, ebu davud'un, tirmizi'nin ve baskalarinin ravisidir zehebi'nin "siyeri-alemin-nubala" kitabinda biyografisi yazmaktadir.
2. ebun-nadr: hasim bin el-kasim el-leysi. sika, muhaddislerin imami, hafiz olarak gorulmektedir. ebu hatim, yahya bin main, el-icli ve baskalari onu sika bilmislerdir.
3. ishak bin said: ishak bin said bin amr bin said bin el-as bin said bin el-as bin umeyyebin abdus-sems. sikadir. yahya bin main, nesai, zehebi ve ibn hacer onu sika bilmislerdir.
sunu da soylemek lazimdir ki, rivayetin senedinde ishak bin said'in amr bin said'den naklettigi kaydedilmistir. fakat bu hatadir. cunki, ishak bin said'in amr bin said adli kisiden hadis nakletmesi kanitlanmamistir. rivayetin senedinde "bin" sozunun yerine yanlislikla "an" sozu yazilmistir buna esasen aslonda rivayetin senedi boyle olmalidir: "ishak bij said bin amr bin said, said bin amr'dan, o da ibn hatib'den nakledip dedi ki..."
4. said bin amr: said bin amr bin said bin el-as bin said bin el-as bin umeyye el-kuresi. buhaei, muslim, ebu davud, nesai ve ibn mace ondan hadis naklettiler. nesai, ibn jacer ve baskalari onu sika bildiler. daha once de kaydedildigi gibi, onun naklettigi hadisi elbani ve suayb el-arnaut sahih olarak gorduler. ibn hacer'in "takribut-tahzib"inde biyografisi yazmaktadir.
5. ibn hatib: muhammed bin hatib bin el-haris. sahabidir. biyografisi "takribut-tahzib"de vardir.
demek ki bu rivayet sened bakimindan sahihtir. yani aise, imam hz. ali emirel-muminin'i oldurmek istemisti.
cevap: simdi burda sunu unutmayin, aise sadece ali'iyi oldurmek istemiyor, ali'nin ithamina gore, aise'nin, osman'in olumunde de parmagi var.
simdi burda sunu soyleyelim, seneddeki ravilerin hepsinin sika, yani guvenilir oldugu dogrudur.
fakat sunu da unutmayalim, bu rivayeti, tespit edebildigim kadariyla belazuri haric kitabinda nakleden de olmamistir.
yani bu rivayet hic meshur bir rivayet olmayip, allahu a'lem tek bir kitapta gecer.
burda, ali'nin kizip, aise beni oldurmeye calisti demesi olagandir. zira aise, ali ile savasmistir. ali kizginlikla bu cumleyi sarf etmis olabilir ki zira, sizi oldurme niyeti tasimasa dahi bir kisi sizinle savasirsa, siz de oyle dusunurdunuz.
ki diger bircok rivayetten aise'nin boyle kasti olmadigini zaten goruyoruz.
fakat, burda beni ilgilendiren nokta, ali'nin beni oldurmeye calisti demesi degil, dedigim gibi bu o anin kizginligi, endisesiyle sarf edilmis olabilir, zira aise ali'yi oldurmek istememisse bile ona karsi savasmistir, ali'nin de savastigi gibi.
fakat, burdaki konu, ali'nin, "aise, osman'i öldürdü" beyanidir.
burda sahsen beni en cok ilgilendiren konu ali'nin, aise'yi, osman'i oldurmekle itham etmesidir.
simdi bu konuda sunu aciklamamiz gerekiyor arkadaslar,
bu rivayetin senedi sahihtir sahih olmasina burasi ayri.
fakat benim ulasabildigim kadariyla sadece belazuri'de gecer. varsa baska bir kaynak bulabilen soyleyebilir.
dolayisiyla rivayet muhtemelen garibtir. yani tek senedlidir.
dolayisiyla rivayet, sahih-garib olup, meshur haberlere aykiri bir rivayettir. cunku meshur rivayetlerimizde, ve muteber kaynaklarimizdaki rivayetlerde, aise'nin birakin osman'i oldurmeyi, ona oldurenlere lanet okudugu gecer.
ornek bir rivayet vermek gerekirse,
"aise'nin savas alaninda osman'in katillerine lanet ettigi ali'ye ulasti. bunu duyunca ellerini yuzune kadar kaldirdi ve soyle dedi: "ben de osman'in katillerine lanet ediyorum, allah onlara ister yerde, ister dagda olsun lanet etsin." bunu iki veya uc kez soyledi."
bu rivayetin isnadi da sahihtir. ayrica imam ahmed nakleder. ki bu rivayet said bin mansur'un sunen'inde ve musannef ibn ebi seybe'de de gecmekte olup birkac ayri senedle nakledildiginden garibligi yoktur. ayrica onu birkac ayri kitap naklettiginden daha meshurdur da denebilir.
simdi bu haber, ilkinden daha muteberdir ve ilkiyle celisir.
zira, aise birakin osman'i oldurmeyi, osman'i oldurenlere lanet okuyor. ki daha bircok tarihi kaynakta osman'in oldurulmesi konusu gecer de hicbirinde sahih bir haberle aise'nin osman'i oldurmek istedigi vaki degildir.
yani arkadaslar, meshur olmayan bu metin, meshur olan, birden fazla haberimizle celisiyor.
ki ali de aynisini yapiyor. ali de osman'in katillerine lanet ediyor.
ali, aise osman'i öldürdü diyorsa, aise'ye de lanet okumus olur degil mi? yani ali, dolayli yoldan, aise'ye lanet ediyor.
halbuki, tarih kitaplarimizda, ali ile aise'nin baristigi, sohbet ettigi, ardindan aise'yi sehre geri ugurladigi gecmesiyle birlikte, ali'nin, aise'ye sen osman'i öldürdün tarzi bir ithami hic gecmez.
anlayacaginiz bu haber sahihse dahi, bizim onlarca sahih haberimizle celisiyor.
1. ali, aise'ye lanet etmis oluyor, halbuki bu ali ve aise'nin cemel sonrasi iliskisiyle ilgili bu haberden daha meshur haberlerle celisir,
2. ali, aise'yi osman'i oldurmekle sucluyor, halbuki bunun aleyhine onca rivayet oldugu gibi, bu, ali'nin aise'yi bu haber disinda bununla hic itham etmemesiyle celisir.
sonuc itibariyle bu haber, meshur haberlerle celistigi gibi allahu a'lem garib bir rivayettir cunku belazuri disinda nakledeni bilmiyorum.
dolayisiyla rivayet, şaz olmus olur arkadaslar.
şaz nedir?
guvenilir bir ravinin, diger guvenilir ravilere veya kendisinden daha guvenilir raviye, yani onlarin rivayet ettikleri haberlere aykiri olarak rivayet ettigi haberdir. bu tur haberlere guvenilmez.
dolayisiyla arkadaslar bu rivayet, sahihse dahi, genel sahih ve meshur haberlere ters oldugundan, şaz hukmunde olup guvenilmez.
bizim, ali, aise'yi bununla itham etti gibi agir bir seyi, ali ve aise'nin omzuna yuklememiz icin, elbette daha meshur, ne biliyim birkac isnadi olabilen, sika yani guvenilir raviler tarafindan nakledilmis bir haber lazimdir takdir edeceginiz uzere.
bu tip bilinmeyen, allahu a'lem munferid kalan, dolayisi ile gayri mahfuz veya şaz dedigimiz haberlere itibar etmek yerine, kendisinden daha meshur ve sahih haberlere itibar etmek daha hasen(guzel) olup, bu tip haberlerin isnadi sahihse, bu tip ravilerin haberi aktarirken allahu a'lem hata ettigine inaniriz.
meselenin asli astari da budur.
yani arkadaslar, eger tarih okumasi yapacaksaniz, ve bir insani, bir seye gore itham edecekseniz, onun aleyhinde daha saglam delilleriniz olmasi lazim. bu tarz bilinmeyen ve allahu a'lem munferid haberlerle sahis itham edilmez.
ki haberde ravilerin yuksek ihtimal hata ettiklerine kanit da, siinin kendisinin paylasmis oldugu uzere, seneddeki ravinin adi amr bin said bin amr bin el-as, ama rivayet aktarilirken, amr bin said, amr bin el-as'tan rivayet etti diye nakledilmis. yani bin yerine an yazildigindan bu hata olusmus.
hu da haberin isnadinda hata varsa, metninde de hata olabilecegini gosteriyor bence.
ha tabi bu belazuri'nin yazarken yaptigi hata ise orasi ayri tabi, yok ravinin aktarirken yaptigi bir hataysa bu dedigimi dogrular.
4. aise, imam hz. hasan'in peygamber'in yaninda defnedilmesine izin vermedi. soyle ki, ibn abdilberr, aise'nin imam hz. hasan'in defnine engel olmasini tarihi bir kesinlik ile kabul edilmis bir gercek gibi "behcetul-mecalis ve enisul-mucalis"inde soyle naklediyor:
"hasan vefat edince onu peygamber'in evinde defnetmek istediler. fakat aise bunu kabul etmedi. bir katira binip halki etrafinda topladi. ibn abbas ona dedi ki: "galiba o gune "cemel (deve) gunu" dendigi gibi, bu gune de "katir gunu" denmesini istiyorsun!: aise dedi ki: "allah sana rahmet etsin, o bir gundu, artik unutulup gitti." ibn abbas dedi ki: "(hayir), tarih boyinca o gun gibi akilda kalan bir gun yoktur!""
ibn abdilberr bu kitabinin basinda kitabini bir hayli overek soyle demistir:
"ben bu kitapta hafizamin tutumu ve yetenegimin hacmi cercevesinde fazlaca ilim ve tekniklere ait dini ve dunyevi genisce yayilmis misaller, nadir beyitler, guzel hikmetli sozler ve ilginc hikayeler topladim. bu musaller, beyitler, hikmetli sozler ve hikayeler onlari akilda tutup idrak denlericin meclislerinin zineti, tek kaldigi zamanlarin sicakligi oluversin."
cevap: ibn abdilberr, tarihi bir kesinlik bakin bu rivayet falan demis mi arkadaslar sii bunu nerden cikariyor bu 1?
adam kitabinin basinda da bu haberlerin hepsi sahih demiyor ki, hafizamin tuttugu olcude bildiklerimi aktardim demis bu 2.
simdi bunlari akilda tuttuktan sonra rivayete gelelim,
ha kaldi ki alusi bu haberin bir benzerinin sahih olmadigini dile getirmistir. ki zehebi de, bu rivayetin aksine aise, hasan'in peygamber'in yanina defnedilmesine izin verdigiyle ilgili de bir rivayet nakletmistir. alusi ustteki haberin bir benzeri hakkinda sunu yazmaktadir:
"bu bakimdan onlarin onemsiz yalanlari vardir ve sabit olan onlara yonelmez. bu yalanlardan bazilari sunlardir: aise, hasan'in mubarek odaya defnedilmesi istendiginde (baslangicta) ona izin vermisti. onun vefatindan sonra pisman oldu ve katirina binerek mescide geldi ve (hasan'in) defnedilmesini engelledi ve onun mubarek cenazesinde oklar atti. ibn abbas su siiri okudu: "deveye bindin, katira bindin, eger daha uzun yasaydin file binecektin ..." ... bu siirin zayif dogasi, ibn abbas'a atfedilen bir yalan olmasini gerektirir."
alusi usttekinin benzeri ve daha genis versiyonu olan bir haberi acikca yalan olarak siniflandirmis, zehebi de bu rivayetin aksi bir rivayeti nakletmistir.
ki arkadaslar gariptir ki, ibn abdilberr'in kitabinda naklettigi bu rivayetin, bir benzeri(hasan vefat edince peygamber'in yanina defnedilsin diyorlar, o katira binip karsi cikiyor, ama bu sefer ibn abbas degil huseyinle tartisiyor) siilerin en guvenilir bulduklari hadis kitabi kuleyni'nin kafisinde de sahih olmayan bir isnadla geciyor.
hasilikelam bu rivayetin allahu a'lem dogru olmadigi anlasiliyor.
5. seyh elbani itiraf ediyor ki, aise ve takipcileri, hz. ali'ye dusmanlik besliyorlar. elbani "silsiletul-ahadisis-sahiha" kitabinda, "hav'eb kopekleri" anlatisinin sahihliyinden konusurken bu anlatiyyi nakleden kays bin ebu hazim hakkinda soyle diyor:
"ayrica ismail bin ebu halid'in seyhi olan kays bin ebu hazim de ismail kimi sika ve (hadis naklinde) dakik bir sahisti. lakin onun hakkinda ali'ye karsi dusmanlik besledigi soylenmistir. demek ki o, aise'nin takipcilerindendir. oyleyse, onun kimleriyse (yani siileri diyor) hosnut etmek icin asli ve hakikati olmayan bir seyi aise'den nakletmesi dusunulemez!"
elbani'nin sozunden oyle anlasiliyor ki, aise ve takipcileri ali'ye kin, nefret ve dusmanlik besleyen kisiler olmuslardir. oyleyse acaba ali'ye dusmanlik eden nasibilerin(yani arkadaslar bu siilerin ehli beyt dusmanlarina verdikleri isimdir) hukmu nedir?
cevap: sunu soylemek gerekir ki kays'in ali'ye dusmanlik besledigi dusunulurse, kendisi, haricilere karsi yapilan nehrevan savasinda neden ali'nin safinda savasmistir? ki kendisi ali'den hadis de almistir. bunlari dusununce ona ali dusmani demek allahu a'lem dogru olmaz.
ilaveten, elbani'nin, aise'nin takipcilerine ali dusmani demesi, geneline şamil edilemez.
burdaki mesele sudur arkadaslar, 2 sahabi savastiginda bir taraf, diger tarafa illaki dusmanca tavir takinmistir.
bunun ornegi, ali'nin bazi taraftarlarinin, osman'a sovmesidir.
soyle dusunun, muaviye doneminde bir adam osman'a sovmus dediginizde, ne anlasiliyor? adamin muhtemelen ali taraftari oldugu.
e bu tum ali taraftarlari osman dusmani mi demek? yoo. gene de ali taraftarlari arasinda osman'a muhalif kesimlerin oldugunu gosterir.
ki bu bizim ehli sunnet kaynaklarimizda belirtilmesine ragmen, kimse de ali osman dusmanidir diye bir sonuc cikarmamis.
meselenin asli astari budur.
6. aise, ben kadinlarin degil, erkeklerin annesiyim demistir. soye ki, ebu yala, sahih bir senedle rivayet etmistir ki bu rivayet mesanid ebu yahya'da gecer:
"bize ebu muhammed bin hayyan rivayet etti: bize ebu yala rivayet etti: bize ibrahim bin el-haccac rivayet etti: ebu avane bize faris'den, o da eş-şabi'den, o da mesruk'tan rivayet etti ki, bir kadin aise'ye soye dedi: "ey anne!" (aise) cevap verdi: "ben sizin anneniz degilim, sizin erkeklerinizin annesiyim."
kitabi inceleyen muhammed bin hasan el-misri soyle demistir: "senedi sahihtir."
cevap: ya simdi bu tarz rivayetler nakledilmistir ve gercekten sahihtir.
o yuzden alimlerimiz, peygamber'in hanimlarinin sadece erkeklerin mi yoksa kadinlarin da mi anneleri oldugu konusunda ihtlaf etmislerdir.
simdi hemen linclemeyin, ay ne demek erkeklerin, biz kadinlar adam degil miyiz falan filan.
ben bunu kendimce farkli bir sekilde yorumluyorum arkadaslar.
oncelikle bildigim kadariyla, aise'den erkek ve kadinlarin da annesi olduguna dair de rivayet vardir galiba. yani hangisi daha sahihse o tercihe sayandir fakat,
velevki biz bu rivayeti tercih edelim ve peygamber'in hanimlari, sadece mumin erkeklerin anneleridir diyelim.
bunu soyle aciklarim, yani bu yorumu kendim gelistirdim.
bildiginiz uzere, peygamber'in hanimlari erkeklerle evlenemezler. neden evlenemezler, zira muminlerin anneleridirler.
fakat, kadinlar zaten peygamber'in hanimlariyla evlenemezler. cunku zaten birbirlerine haramdirlar.
dolayisiyla, bu hanimlarin erkeklerin annesi olmasi, onlara haram olmasindandir allahu a'lem.
ha bunun tersi rivayetler de var galiba ve suan senedi arastirmaya da usendigimden, onlarin senedi sahihse tabi ki onlar tercih edilir ki bircok alim de peygamber'in hanimlarinin hem mumin erkek hem mumin kadinlarin da anneleri oldugunu soylemislerdir.
evet kisaca bu kadardi.
bugun ozellikle hz. aise ile ilgili olan siilerin iddialarina baktik.
hz. aise, peygamber'in sevimli bir hanimidir, ummul muminindir, sahabidir, en faziletli sahabi olan hz. ebu bekir'in kizidir, allah ona rahmet eylesin ve ondan razi olsun.

devamını gör...