iyi film yapmanın teknolojiyle alakalı olmaması

''esaretin bedeli, gecenin sıcağında, yurttaş kane, viva zapata, godfather, leon aşkın gücü'' gibi dünyanın en iyi filmleri arasında sayılan çoğu filmin pahalı sinema efektleri kullanılmadan yapılmış olduğu gerçeğidir.
özellikle yeni yerli sinemamıza sinema efektlerine büyük paralar harcamadan da sağlam filmler yapılabileceğini göstermesi bakımından önemlidir.

katılıyorum. aksiyon sineması bile bun dahil edilebilir. yeşil ekran yokken neler neler yapılmış aksiyon adına. 30 seneyi devirmiş olsa bile hala keyifli filmler var.

kesinlikle katılıyorum. yanlış hatırlamıyorsam testere filmi 1m dolar civarı parayı biraraya getirerek, çoğunluğu depoda geçen ancak içerik açısından izleyicisinin takdirini toplayan bir film olmuştur. teknoloji veya çok para dökerek değil kurgu ile edinilen bir başarıdır.

benimde katıldığım önerme. cgi değil maket kullansalar yine keşke.

(bkz: the raid) adamlar sadece 1 milyon dolar bütçe ile gelmiş geçmiş en sağlam aksiyon filmlerinden birini çekmişler .

star wars üçlemesi bunun en iyi kanıtıdır diyorum.

iyi film denince ne düşünüldüğü de önemlidir tabii. sırf seyir zevki, hikayesi gibi düşününce tabii ki mümkün. hâlâ yıllar önceki filmlerin izlenmesi boşuna değil tabii ama, iyi film dendiğinde görüntü kalitesi gibi özellikler de gelmeli akla. yönetmenler filmlerinin ilk gösterime gireceği salonu bile titizlikle seçiyor ki kalitesini kaybetmesin. teknoloji ile alakalıdır fakat tamamen bağlı değildir.

hayal gücü parayla satın alınmıyor.

kurgu, oyuncu yeteneği, hikaye akışı vs çok daha önemlidir. teknolojinin tüm nimetlerinden en iyi şekilde yararlanıp yapılmış, ne izlediğimizi anlamadığımız filmler de var.

1980 yılının teknolojisi ile çekilen bir filmden elbette imax performansı beklemek bekleneni almamaktır amam restore edilmiş bluray extended cut versiyonları tatmin edici buluyorum.

bir de ben sinemada izlediğim filmi daha sonra izlediğim zaman ayrı mutlu oluyorum. şunu demek istiyorum.

2000 doğumlu biri 99 yapımı matrix filmini bugun izlese elbette beğenir ama ben onun ilk gösterimine sinemada katılmış bir izleyici olarak 20 yıl sonra başka bir keyifle izliyorum.

marvel filmlerine gidince öyle çok mutlu olmuyorum ama 2000 de doğan nesil bu filmlere delirebilir çünkü bunun içine doğdu.

aslında bence en iyi filmler en düşük prodüksiyon ve en az bütçeyle dahi kendini izleten filmlerdir.

bu seviyede kaliteli filmlerin sayısının giderek azaldığını görüyorum. artık trend olan fantastik/bilim kurgu öğeleri yığıp, prodüksiyon ve animasyon setlerine milyonlar döküp insanları hiçbir doğru dürüst mesaj içermeyen atraksiyon filmlerinin içine atmak. sinema salonundan çıktıktan 10 dakika sonra kan akışınız normale dönünce artık filmin de hiçbir anlamı kalmamış oluyor bu sebeple.

başta belirttiğim filmlerden bazıları: the man from earth, exam, the invention of lying, the seven samurai, the good the bad and the ugly

şu 5 filme ayrılan bütçenin abartısız 50 katı kullanılıp yaratılan günümüz gişe filmlerinden ise iğreniyorum. 21.yyda her alanda kendini gösteren paçozlaşmanın sinema ayağı resmen.

yaratıcılık ister o işler.
herkes luc besson olamaz yani