kadavra

bir cesedin tıp bilimine bağışlanması anlamına gelmektedir. parça olarak ya da bir bütün içerisinde bağışlanmaktadır.
-evsiz insanların çoğunun kadavraya dönüştürülme durumu vardır.

tıp doktorları mesleğe başlamadan önce kadavra üzerinde teşhis ve tedavi çalışmaları yapıyor. özellikle de cerrahlar. hastalardan, yani bizlerden önce cansız beden üzerinde çalışıyor hekimler.

tıp fakültesine başlayan her doktor adayının en büyük merakıdır kadavra. maket, resim, anatomi atlası üzerinden çalışmak gibi değildir çünkü. aslında adım attığın mesleğin hissini hissetmeye başladığının noktalardan birisidir. bu yüzden de oldukça merak olur öğrencide. kokusunu zaten herkes bilmektedir zira formaldehit içinde saklandıkları için oldukça keskin bir kokuya sahiptir.

tıp eğitiminde oldukça önemli bir yere sahiptir kadavra. her ne kadar anatomi atlası üzerinden çalışsanız da vücut üzerinde incelemeden, yerini konumunu ,uzanımını görmeden anlayabilmek oldukça zor.
ve maalesef ki çoğu fakültede de ciddi bir kadavra eksiği var. her 10 öğrenciye bir kadavra düşmesi gerekirken bazı fakültelerde 400 öğrenciye bir kadavra düşmekte. kadavra bağışının oldukça düşük olması da bu konuda büyük bir etken. umarım önümüzdeki yıllarda bu konuda bir kamuoyu bilinci oluşturulması oldukça önemli.

anatomi derslerinde kullanılmak üzere bağışlanan ölü bedendir. maket, resim üzerinden görmekle kadavra üzerinden görmek kesinlikle çok farklıdır. saklanabilmesi için kullanılan formaldehit sebebiyle çok keskin, ağır bir kokusu vardır. uzun süre soluduğunuzda baş ağrısı yapar. ilk kadavra görme anı da çok gariptir. daha önce yaşamış bir insanın bedenine bakmak oldukça tuhaf hissettirir. ben ilk zamanlar istemsiz o kadavranın kime ait olduğunu, öncesinde nasıl bir hayatı olduğunu, nasıl öldüğünü falan merak ediyordum. ama böyle şeyleri bilmemek çok daha iyi. tıp eğitimi için şart ama kokusundan mütevellit fazla da maruz kalınmamalı. zaten bildiğim kadarıyla formaldehit kanserojen ve bazı ülkelerde kadavralarda kullanılması yasak ama bizim ülkemizde hala kullanılıyor. ben kadavra meselesini dramatize ederken sınıf arkadaşlarım yanımda yaprak dönere benzediğini tartışıyordu mesela. herkes için ilginç bir deneyim.

formaldehit adlı organik bileşik ile doldurulmuş saklama havuzunda , kurumaması için gliserin , zarar görmemesi için de fenol , etanol gibi maddelerle hazırlanan çözeltiler ile saklanan ve tıp fakültesi öğrencileri ile veterinerlik fakültesi öğrencilerinin inceleme ve çalışmalarını yapmak için kullanılan insan ve hayvan cesetleridir.

italyanca cadavere* sözcüğünden türkçeye geçmiş, bilim için kullanılan ceset anlamına gelmektedir. saklanması için kullanılan maddeler yukarıdaki tanımda da belirtilmiş olup bana acayip güzel koku olarak gelmektedir. (bkz: psikopat)

ilk kadavra deneyimimde herkes eldiven takarken ben takmamıştım. ellerimde onu hissetmek istemiştim. çok değişik bir duyguydu gerçekten. sonra da o ellerle gidip çiğ köfte yemiştim. hey gidi günler.

ben üstüme değmesin diye 2 metre uzaktan dokunuyordum bizim hoca çıplak elleriyle daldı içine. tuhaf hissetmiştim ama sonra azaldı.

formaldehitin içinde kaldığı için çok bakarsanız gözleriniz yaşarır.

lan hakkaten laboratuvarlarda ceset var şaka maka. yok mu bunların dua edeni falan? insan gibi gömünsenize toprağa şunları.

tıp fakültesinde üzerinde çalışılarak anatomik yapıların öğrenildiği cansız insan bedeni.

görünce bayılanı, dokununca bayılanı bir de kokusunu alınca bayılanı vardır. sınavları 3d kalitesiyle yaşamanızı sağlar. mahremiyeti önemlidir.

tıp öğreniminde, görerek, uygulayarak öğrenim amacıyla üzerinde çalışmalar yapılmak üzere hazırlanmış, ölü insan ya da hayvan vücudu olarak bilinir.

kadavra kadavra kadavra...

güzel sanatlar fakültesi, heykel bölümünü henüz bitirmemiştim aynı fakültede tıp okuyan şimdilerde doktor olan bir arkadaşım, doktor önlüğü giydirerek kadavra göstermişti.

o zamanlar 20 senelik bir kadavraydı, belkide 27 yaşlarındaydı genç ve oldukça yakışıklı bir erkekti. trafik kazasında ölmüş, vicudunda sadece karın bölgesinde açılmış bir yarık ve içine yerleştirilmiş bir pamuk gözüküyordu. kolunda çiçek yazan bir dövmesi bulunuyordu, kadavra 20 sene boyunca çok iyi korunmuş ve bozulmamıştı.

bu bilgiyi bilmesemde tahminimce iç organları gözlemlenmiş ve bütün uzuvları kas yapıları kesilmeden sapa sağlam ve sanki yeni ölmüş gibi duruyordu. okuyan belki bunu etik olarak doğru bulmamış olabilir. tıp fakültesi ve güzel sanatlar fakültesi insan anatomisini, yapısını inceler. tabiki güzel sanatlar fakültesinde kadavralar gösterilmez. fakültede desen anatomi derslerinde gerçek olan bir kuru kafaya bakarak resim yaptığımız çok oldu. eğitim de bilmek, görmek, zorundadır. insan anatomisine bakmadan, görmeden veya incelemeden doğrudan kitaplardan veya iki boyutlu görsellerden gözlemlemek, her iki branş için doğru değildir. güzel sanatlar fakültesinde üç yıl boyunca saatlerce ayakta duran bir insanın kadın ve erkek bir sürü farklı modelin desenini ve heykelini yapmıştık. bir doktor ve ya heykeltraş olabilmek için ilk önce insanın anatomisini öğrenmek, ezberlemek, bilmek gerekiyor, öğrenirken eğitim hayatı boyunca insan: cinsel obje gibi ve ya rahatsız edici, ürkütücü, korkunç dehşet verici bir durumda olmuyor! etik olarak her iki branşın ana teması insandır. kadavra ve ya canlı bir modele eğitim hayatında bakan canlı gözler, sizin baktığınız gibi ya da düşündüğünüz gibi davranmıyor. doktorlar dünya da en fazla saygıyı hak edecek insanlardır. onlar meslek yapmaz insanı öğrenir ve iyileştirir.

daha önce yaşadığım şehirde karşı evdeki komşumuza her bayramda ziyarete gidip ellerini öperdim komşularım ölmeden önce bayramlarda çukulata ve likör ikram etmeyi çok severlerdi, üstelik likörü kendileri yapardı. her ikiside yaşlıydı ve sonradan öldüler kendi istekleri doğrultusunda kadavra olarak bağışlandı. kolunda dövmesinde çiçek ismi yazan ve genetik olarak çok güzel yaratılmış kadavranın yanına aynı fakülteye gönderilmişlerdi.