kavramsal sanat

bir sanat tarihi mezunu olarak tiksindiğim ve yeri yeri nefret ettiğim, içerisinde "sanat" olmamış, bugün sanata ilgi duyan insanların "farklı" bir şekilde görülmesine ve "farklı" bir ötekileştirmeye uğramasına neden olmuş, "benim yaptığım estetik yoksunu bu saçmalığa sen sanatçı gözüyle bakıp anlamlar yükleyeceksin ve sanatçı sen olacaksın..." kafasıyla bambaşka şeyler ortaya koyan, kırık sandalyeyi oldukça kötü boyalı bir odada sergileyerek izleyici ile kurulan sonsuz diyalog yaratmış, bir gün dünya dışı yaşam karşımıza çıktığı zaman kesinlikle onlara "bakın bu bizim oldukça pahalı fiyata satılan sanat eserlerimizden birisi; çikolatalı klozet kapağı!" diye asla tanıtılmaması gereken, 1960'ların ilk yarısında yavaş yavaş ortaya çıkmış fikir temelli sanat akımı.

eğitimini almadan saçma gelir. "bu da sanat mı cidden" diye düşünürsünüz. eğitim aldıktan sonra bu düşünce "kesin var içinde bir pislik. şimdi anlamak için uğraş dur"a dönüşür. bu noktadan sonra iki seçenek var. ilki pes edip eseri görmezden gelmek.* ikincisi anlamını çözüp hayran kalmak ve bu anlamı herkese anlatmak için sabırsızlanmak.
bkz. örnek
twitter.com/majronyh/status...

ikinci seçeneği uygulamaya karar verdikten sonra bir zorluk başlar. çünkü bazen sanatçılar herhangi bir açıklama yapmaz. siz de cinnet geçirirsiniz çözeceğim diye. * genelde de çözemezsiniz çünkü örnekte olduğu gibi bunu anlamak özellikle de sanatçının özel hayatını bilmeyen izleyici için nafile bir çabadır. bu durumda eseri görmezden gelebilir ve sanatçıya verdiğiniz değeri kısabilirsiniz. fakat birisi bir şekilde bu anlamı çözerse, sanattan anlamayan kişi siz olursunuz. böyle de sinir bozucudur kavramsal sanat.

derdini anlatan sanatçı, canım sanatçı. kendisini sevelim, koruyup kollayalım. zira azalıyorlar giderek ve biz kendisini anlatmaktan aciz, egolarının kurbanı, kendilerine 'sanatçı' densin diye nice maskaralıklar yapan insanlarla muhatap olmak zorunda kalıyoruz.

kavramı anlatandan ziyade izleyecinin bir eğitim almış olmasında gerekmektedir.
kişinin bir sanat eğitimi almasının dışında sanat okur yazarı olması daha makul olur.
anlatılan kavram genelde kişinin bulunduğu coğrafya, yaşadığı deneyimler ve hayalleri ile yoğrulmuş olup izleyiciye yeni bir bakış açısı sunması ile final yapar.

nesnesi düşünce ve dil olan sanat.kavramsal sanatçı “lawrence weiner”’a göre bir kavramsal sanat eserine sahip olabilmeniz için onu satın almanız gerekmez.onu bilmeniz yeterlidir.eserin reproduksiyonu yapıldığında ortaya çıkan işle orijinal iş arasında bir fark yoktur çünkü ikisi de aynı düşünceyi iletmeyi amaç edinmişlerdir.dolayısıyla kavramsal sanat aynı zamanda sanatın ne olduğu,meta değeri,müzelerin,galerilerin rolü gibi bir çok konuya da gönderme yapar.

ilk olarak 1960'lı yılların başında henry flynt tarafından ortaya atılmış bir kavramdır.
fikir sanatı olarak da bilinir.

''kendilerini alışılageldik sanat eseri biçiminde göstermeyen sanat eserleri'' için kullanılan bu terimde kavramsal sanatçılar

bazı kavramsal sanat eserleri

deseni zayıf ressamın, anatomisi zayıf heykeltraşın, parmağı hatalı müzisyenin, dile hakim olmayan yazarın dandik işlerine bahane olarak taktığı kulp.

"ben nasıl çizeyim lan bunu" mu diyorsunuz, çizmeyin. alın önünüzdeki klavyeyi, yarısını eritip duvara dikine yapıştırın. adına da "şehrin merdaneleri" falan dersiniz, bravo siz de dünya çapında bir kavramsal sanatçısınız. hatta en iyisisiniz, ne olsa ölçüm yok bu işlerde.

şanslıysanız mafyanın biri sizin eseriniz üzerinden para aklar, "eseri milyon dolara satıldı " diye haberlere çıkarsınız. o para size kalmaz ama aç karnınız da doyar yani.

tarihe geçmiş en büyük ks eserleri:



abide mertebesinden bir portre: (evet portre bu)