kitaba çay dökmek

yaşama hevesimin kırılması için yeterli bir sebep.

hele bir de emanet kitapsa var ya işte o zaman yandınız demektir.

canımdan bir parça kopmuş gibi hissettiren an. kahve versiyonu ölüp ölüp diriltir.

başlığı okurken ellerim titredi yemin ediyorum. evladıma dökülmüş kadar olurdum.

kitaba karşı suçlu hissettiren bir durum.ben sana bunu nasıl yaptım..

... oyuncumun sıfır km mac laptopuna şekerli çayını dökmüştüm, içim ezilmişti ama biri kitaba dökse ciddiyim katil olma sebebi...yapmadım diyin n'olur... merak edenlere cevaben, oyuncum kahkahayı basmıştı, laptop çalışmaya devam etmişti, gerçek oyuncularla kıro güzeller-yağuşuklular arasındaki fark da tam o ince çizgide, eminim kitabına dökseydim o çayı işte yine o çizgi belirirdi ve şimdi bu satırları beyin gücüyle yazardım parmaklarım yerine...

kitaba derin işlememişse ve sayfanın kenarına denk gelmişse kitapta hoş bir desen bırakacak kaza içeren eylem.

kafamda yıldızlar dönmesine neden olan durum. kurutmalığa asmak gerekir ve fön makinesi de iş görür.

az önce kitabıma çay döküldü, ulaaa içim öyle bir gitti ki. neyse eve geçince kurutacağım fön makinasıyla.

kitabın hararetini alır. muhahaha tamam iğrençti.

kitabın papirüs kağıdına dönüştüğü sakarlık.

e-kitap okuyunca başa gelmeyen durum.*

kitapta kırmızı lekeler bırakır. anı olur.*

tamamen çayın miktarına bağlı bir durum;
eğer az bi çay döküldüyse tebrukler artık kitapla bir anın var,
çok çay döküldüyse üzgünüm kitap her an parçalanabilir

bir hatıraya neden olur.

kitaplar kutsal değildir. ben kitaplarımı çok severim. yedi bin kitaplık oldukça kalabalık bir kütüphanem var. sanırım sahip olduğum her şeyin içinde en çok kitaplarımı severim. çay ve kahve içmeyi de çok sevdiğim göz önünde bulundurulursa başıma çokça gelir böyle bir talihsizlik. ama benim kitaplarıma çay dökmen bir anıya neden olmaz genelde. o benim sakarlığımdır. ama başka biri yaparsa bunu, işte bu anıdır benim için.

öğretmenliğe ilk başladığım yıllarda ev arkadaşım vardı. müthiş bir müzik yeteneği olan ve üniversite arkadaşım olan cengo. aynı şehre atanıp bir süre aynı evde kaldık. yine üniversite arkadaşım ayşe ile evlendi cengo. ayşe de aynı öfkeli ilçeye atandı bizimle ama o bir köye atandığı için cengo ile ben aynı evde kaldık ayşe merkeze gelene kadar.

bir gün ayşe ve cengo piknik yapmaya karar verdiler. benim de çağırdılar gelmeyeceğimi bile bile. çünkü ben piknik yapmaktan nefret ederim. ayrıca romantik bir piknikte benim gibi huysuz bir adam onların gününü berbat edebilirdi. giderken ayşe kütüphanemden bir kitap almak istedi, ben de seve seve verdim.

akşam cengo eve geldi ama ayşe köye gitmişti. bu çok olağan bir şey değildi. çünkü ayşe bir gece daha kalacaktı bizimle. akşam cengo ile cindrella man'i izleyip son sahnede sanki gerçek bir boks maçı izler gibi delirdikten sonra aklıma geldi nedense. cengo'ya ayşe'nin neden gelmediği sordum. meğer kitabıma çay dökmüş ve benden korktuğu için gelmemiş.

cengo bana kitabı verdi. büyük hasar yoktu kitapta. sayfalar biraz şişmişti o kadar. ayşe kitaplarıma verdiğim değeri abartmıştı biraz sadece. pikniği apar topar bitirip küçük ilçedeki tek kitap evinde kitabı bulmayı ummuşlar ama olmamış. gitmesem de bir pikniği berbat edebilirim.

arabama atlayıp köye çıktık cengo ile. ayşe'ye kütüphanemden yeni bir kitap verdim. yüzündeki mutluluk görülmeye değerdi. kitaplara çay dökmeyin, dökerseniz bunu anı olarak görün. ve bilin ki hiçbir kitap sizin kadar önemli değil canım arkadaşlarım.

bu ne ki? bir kitabım yağmur suyu dolu bir varilin içine düşmüştü. binadan aşağı inip çıkarana kadar tüm sayfaları suyu çekmiş. üç katına kadar kabardı. hâlâ saklarım. canım kitabım.

büyük kahve bardağının dolusu kahvenin okuduğum kitaba dökülmesi kadar canımı yakmaz.*

(bkz: starbak)

(bkz: starbook)

+fotoğraf çekmelik kitabımız kimde arkadaşlar story atacağım.
-kanka ona çay döküldü ya.
+kim döktü?
-ecemsu.
+ırısbı...