anadolu'da buna bahçeye dalmak denir. operasyon en verimli meyve bahçesi olan evden başlardı. işini ilk bitiren de acımasızca o çığlığı atardı: "bahçeye dalan vaaaaar!" bir ağacın tepesinde bazılarımız mal gibi kalır, herkesin günahını çekerdik.
devamını gör...
bir keresinde komşu nurten teyzenin bahçesinden kurtlu ve ham olan ayvalardan aşırmıştım. aslında biz ona aşırmak değil dalmak diyorduk. başka da olmadı. o yaşta bile, haram-helal kavramı vardı. keske hiç yapmasaydım. yıllar geçti utancı aklımdan çıkmadı.
devamını gör...
bahçelerden meyve, tarlalardan kavun karpuz aşırıp arkadaşlar ile afiyetle yemiş yazarlardır. hele ki iyi olgunlaşmış karpuzları kaynak suyunun yanında yemenin tadı hala damarlarındadır..
devamını gör...
en sevdiğimiz tabiki erikti.
devamını gör...
aklı varsa işi ticarete dökmüş yazarlardır. biz toplar toplar komşulara satardık. kehkehkeh
devamını gör...
kendi bahçende vardır lakin komşunun elma ve erikleri daha cezb edicidir. çünkü yasak her zaman ilgi çeker.
devamını gör...
hiçbir zaman bu çocuklardan biri olmadım. bahçede erik ağacı var; ancak 28 yılda toplasanız 10 kez yememişimdir. canın çok çekmiştir, bir tane alırsın anlarım da, ağaçta erik bırakmamak nasıl bir açgözlülüktür? bir de ağacın dallarını kırmıyorlar mı, benim de onların kafalarını kırasım geliyor. bir şeyi de "insan" gibi yapmayı bilmiyoruz.
devamını gör...
çocuklukla yapılmıştır. ben yapar sonra da bahçe sahibinden özür dileyip aldığımı söylerdim.
devamını gör...
kendi adıma hiç de utanmıyorum anımsadıkça tebessüm ettiren bir anı olabilirdi. ama çocuktum yani nefs.karşı komşumuzun can eriği daha güzel görünürdü.bir gün niyeti bozdum kardeşimi komşunun bahçe duvarına çıkardım. ben ve iki arkadaşım aşağıda onun koparıp bize attığı erikleri topluyoruz derken bir çığlık huysuz nine bizi gördü ama nasıl bağırıyor feryad figan. kardeşimi indirdim duvardan kaçıştık. hemen ispiyoncu başka bir komşu kardeşimle benim adımı vermiş sadece. huysuz bahçe sahibi bir hışım bizim kapıya dayanmış. anneme kusmuş bütün öfkesini nefretini. daha önce hiç karşılaşmadığı bu durum karşısında napacagini bilemeyen annem kadından özür dileyip bizi aramaya koyulur bulunca da bir temiz döver. ama aslaa unutamam, dayak değil unutmadığım rezil olmuştum. bu arada o koparılan üç beş erikten bir tane bile yiyemedik. sonradan duyduk o erikleri toplatıp haftalarca beklemiş yaşlı kadın çocuklarının ve torunlarının gelmesini ne gelen olmuş, ne de giden. kimseye kısmet olmamış erikler, yaşlı kadının sedirinin altında çürümüş. annem bu olaydan ötürü bizi hırpalamanın verdiği pişmanlıkla senin nefsinden çürüdü o erikler dedi bir keresinde. o oldu tabi bir daha hiç canım istemedi o eriği.
devamını gör...
büyüyelim artık bence. hızlıca.

çocukluğunda ip atlayanlar, seksek oynayanlar, bilye ve 90lar pop.

bu tür geriye dönük etkileşimlerle iç çekmekten öteye gidilmez. dışarıda mütiş bir hava var. artık tarkanı, sezen aksuyu falan sallayıp süt mısırı bir manita edinip, akmalı olaylara.

nolur bu sitede eş dağımılı yapıp sevişin arkadaşlar. hayat bunlarla güzel.
devamını gör...
ağaca dalmak olarak ifade ettiğimiz durumdur. mevsimi gelmiştir. kayısı ve eriğin çekirdeği sertleşmemiş haldeyken çok yapardık. olgun halini sevmezdik. bazen dalları kırardık. güzel günlerdi.
devamını gör...
aralarına dahil olduğum ancak aşağıda anlattığım anı ile tövbe ettiğim yazarlardır.
hiç unutmam yaz tatilindeyiz. yan komşumuz yıllardır tanıdığımız, artık ailemizden sayılan insanlar. çocuklarıyla da yaşıt olduğumuz için kardeş gibi büyüdük hep. biz nereye gitsek onları götürüyoruz, onlar nereye gitse bizi alıyorlar.
yine o günlerden biriydi, pikniğe gideceklerdi ve bizi de götürdüler kardeşimle. gittiğimiz alan meyve bahçeleri ile dolu evlerin önünden dereler akan, salıncaklar, oyuncaklar ne ararsan var olan rüya gibi bir yerdi benim için.
arkadaşlarla oynamaya başladık ama oynamak da bir yere kadar sevgili yazarlar, meyve bahçelerine takıldı gözümüz. aynı meyvelerden pikniğe gelirken getirmiş olmamız bizi bağlamıyor, gördük bir kere tırmanıp toplayacağız hepsinden. yaptık da efendim, çeşit çeşit erik, elma, kayısı ne varsa topladık. yetmezmiş gibi tişörtlerimizin eteklerine doldurup "eve de götürelim, annemler de yer." diyerek açgözlülük de yaptık.*
yok hayır, yakalanmadık; hikaye burada başlamıyor.
yedik topladığımız meyveleri, planladığımız gibi eve de getirdik. bizimkiler sordu, "nereden geldi bu meyveler?" diye. anlattık, izin alarak toplama konusunda öğüt verdiler, sonra babam "bunlar ilaçlı gibi duruyor sanki, baksana dışına, yıkamadan yemediniz inşallah?" dedi. * "hıhım, elbette" diyerek konuyu geçiştirdik.
evet olay burada başlıyor sevgili yazarlarım.
ertesi gün kardeşimle öğleden sonra uykusuna yatmıştık. hayatımda hiç o kadar derin uyuduğumu hatırlamıyorum. kapı çalmış duymamışız, telefonla aramışlar duymamışız, cama taş atılmış duymamışız. ben uyuyorum tüm bu seslerin rüyamda olduğunu sanıyorum. kardeşim uyandırdı "abla, kapı çalıyor koş bak."* bir uyandım, babam kapıyı yumrukluyor, adımızı haykırıyor. pişkin pişkin "yaa tamam geldik baba ne bağırıyorsun, anahtarını neden almadın?" diye adama kızıyorum. bir yandan da kardeşim arkamdan tin tin geliyor, kıs kıs gülüyor.* babam kapıya bir omuz daha atsa kırılacak çünkü görüyorum kapı yerinden oynamaya başlamış, sesimi duyunca sakinleşti. ben kapıyı açar açmaz arkamdan koşturmaya başladı. kardeşim önde ben arkada babam benim arkamda evde koştuğumuzu düşünün sevgili yazarlar.* kardeşim zeki, en yakın sığınak olan tuvalete girdi, babam onu bıraktı arkamdan koşuyor, hemen odama girdim, kapıyı kapadım. babam kapıya kadar geldi, yüksek ihtimal dişlerini sıktı, iki üç kere duvara vurdu gitti.
meğerse bizim yediğimiz eriklerden zehirlendiğimizi sanmış bu yüzden paniklemiş. saatlerce kapıyı bacayı zorlamışlar girmek için, son çare babam kapıyı kırmaya çalışmış.
düşündükçe gülüyorum ama çocuklarının zehirlendiğini sanarak çaresizce kapıya vuran babam aklıma geldikçe utanıyorum da.
her neyse efendim, işte o gün bugündür kimsenin bahçesinden izinsiz yaprak bile koparmadım ama meyveleri silmeden yemeye devam ettim.*
devamını gör...
eriklereee dalan vaarrrrr!!
devamını gör...
çok severdim.

erik, çilek, kiraz, elma, armut.

çok sık bulunuyordu mahallemizde. yanlışlıkla, tırmanırken ağacın dalını kırdım diye üzüldüğüm günleri kapsıyor. tek derdim keşke bunlar olarak kalsaydı.
devamını gör...
erik aşırmıştım. ama göz hakkı. çocuktum bide. çok güzel gorunuyordu.
devamını gör...
yaylalarda vs kendi bahçemizden yerdik, adana'da da öyle bir ortam olmadıydı.

lakin bu arada yeri gelmişken 3 tane meyvesi dünya güzelleri olan çocuklarca yendi diye kıyamet kopartan o bahçe sahiplerinin zürriyetlerine kafam girsin.

işte gerçek bir hacı dayı:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
küçükken abimle ağaçlardan incir toplayıp yememiz sayılıyosa bende katılayım. inciri çok severdim saklambaç oynarken bi anda ağaca tırmanmış incirleri tişörtünün göbek kısmına doldururken görürdüm onu. bende kendimce çıkmaya çalışır sonra korkardım. güzel günlerdi.
devamını gör...
küçüklüğünde meyve ağaçlarının varlığına şahit olmuş yazarlardır. muhtemelen şimdinin çocukları meyvelerin fabrikalarda üretildiğini sanıyordur.
devamını gör...
ben böyle bir yapmadım ama kontak açık direksiyonda bekledim. ne yalan söyleyeyim banka soygunu kadar heyecanlıydı. olay ben 9 yaşındayken oluyor. yastık koyup üstüne oturuyordum yolu görmek için.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"küçükken bahçelerden meyve aşıran yazarlar" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim