kürtaj

erkeklerin diri diri mezara gömüldüğü fransız feminist filmidir. orijinali l'événement'dur.

öncelikle doğum kontrol yöntemleri doğru kullanildiktan sonra,yine de gebe kaldıysaniz,maddi manevi bakamayacaginiz çocuklar yapıp yapıp çayıra salmayin diye son çıkış kapısı. malum yetistirmiyorsunuz,egitmiyorsunuz,mevlamda kayırmiyor. başımıza dert oluyorlar.

diktiğin bir bitkiyi, bir saksıyı kırıp dökmeye benzetiyorum.

madem söküp atacaktın, neden diktin?

istenmeyen bir hamileliği ya da sağlık sorunları nedeni ile bitmesi gereken bir gebelik sürecini sonlandırma girişimi...
her iki şekilde de acı veren bir süreç... hele de kontrol koltuğuna daha önce hiç oturmadıysan, o beyazlığı daha önce görmediysen... sabah saatlerinde yatış yapılır anca akşama doğru operasyona alınırsın. bir iki hap verirler ve sen beklemeye başlarsın, kramplar girmeye başlayınca vücudundaki o küçük bedenden kurtulma yoluna giriyorsun demektir. acı çekersin, hele de çocuğu istiyorsan ve karşındaki istemiyorsa daha bir acı yüklenir yüreğine. saatler sonra seni bayıltmak üzere o rahatsız edici beyazlığa ve o beyaz koltuğa oturturlar eline iğne vurulduktan sonra bir şey hatırlamazsın, uyanınca ise o günü bir daha yaşamak istemezsin, düşünmek de...

hamilelikte ceninin belirli bir zaman geçmeden cerrahi müdahale ile kazınarak alınması işlemi olarak tanımlanır.

türkçeye curetage fransızca kökenli sözcükten geçmiştir.
annenin sağlığını tehdit etmesi, bebeğin istenmemesi kürtaj nedenleri arasındadır. bebeğin 10 haftalık iken kürtajla alınabildiği bilinmektedir. yani 70 gün.

bir soru ''kürtaj yasal değilse prezervatif niye yasal?"*

fransızca curetage, "bıçakla kazıyarak temizleme şeklinde cerrahi müdahale" anlamına bir sözcük. yine fransızca "cerrahide yara temizleme bıçağı" anlamındaki curette sözcüğüne age son eki getirilerek oluşmuş. sözcük bize de fransızcadan geçmiş.

fransızca,
curer; "temizlemek, ayıklamak"
cure; "tedavi, rejim"

bunu en iyi dedeler yapalar.

-baran, ben hazır değilim, erken oldu biraz
-berfin, yapma guzum
-yok yok hazır değilim
-neydi onun adı
- kürt genosit

islam alimleri haram bakmislar kurtaja, ancak bazi istisnalar getirmisler, onlar da sunlardir;

1. bebegin dogumu annenin olumune sebebiyet verebilirse kurtaj caizdir,
2. bebegin uzuvlari 120 gun sonra yani 4 aya olusur, bu 4 ay oncesinde, bebegin olumuyle sonuclanabilecek bir ozuru varsa o bebegin kurtajla aldirilmasi yine caiz olur,
3. velev ki bebegin ozru yoktur, fakat ailesi onu islam terbiyesi icinde yetistiremeyecegini dusunuyorsa oyle bir bebegin 4 ay oncesinden aldirilmasi yine caizdir.
4. eger ebeveyn, cocuguna islami orfe uygun terbiye verebilecegini dusunuyorsa, annenin olumune sebebiyet verebilecek bir kusur yoksa, veya bebegin olmesine yol acabilecek bir ozuru tespit edilmemisse iste o zaman kurtaj haram olur.

kürtaj yahmayın bah burda. valla 155i ararın.

annenin hayatını tehlikeye sokan bir durum yoksa kesinlikle yapılmaması gereken bir hareket, bir cinayet, velev ki çocuk engelli olsun.

kadının sağlığı dışında verilen her türlü kürtaj kararı işkenceli bir cinayettir, bunun dışındaki sebepler sonucu değiştirmez ya da haklı çıkarmaz. tecavüz olması kadının suçu değil ama bebeğin suçu ne? birde yukarıda sperm ile bebek karşılaştırılmış.#743075 siz 22 kromozlamı doğdunuz yoksa biyoloji cahili misiniz? bebeğin doğmaması yaşamadığı anlamına mı geliyor? eğer biraz vicdanınız varsa gidin google a gerçek kürtaj görüntelerine bakın.
acı konusuna gelecek olursak beyin ve sinir gelişimi olmadan acı olmaz fakat tüm kürtajlar böyle değil, gayet acı hissedecek gelişime ulaşmış olan fetüslerde kürtaj yapılan durumlar var.

ilk iki yazar, dünyaya gelmiş, doğmuş, yaşayan köpeklerin öldürülmesini savunan kişiler değil miydi? niye bu konuya vicdan yapıyorlar anlamış değilim.

kürtaj kadının doğal hakkıdır. karnındaki yumurtayı, döllenmiş olsun olmasın taşıyıp taşımayacağına kadının kendisi karar verir. aksi düşünce insanı i.melik görtlek'le aynı kefeye koyar. herhalde hiç kimse kendisine i.melik görtlek'in koldaşı, yoldaşıdır bu adam denilmesini istemez.

bilmediği konularda yorum yapmak ayrı hassas konular için trollük yapmak ayrı.öncelikle bunun farkına varmanız dileğiyle.insanın kendi bedeni üzerindeki tasarrufudur der geçersiniz ya da cinayet olduğunu savunabilirsiniz ki yasalar var bu konuda. engelli çocuk sahibi olmak buna karar vermek yorum yapmak vs. başınıza gelmeden yaşamadan yorum yapabileceğiniz durumlar değil.olmamasını dilerim ama lütfen bazı başlıkların ve konuların trolleme yapmak için uygun olmadığını düşünün.yaparsanız da annemin tabiriyle ''sütünüze kalmış''.

sey cok komik degil mi,

aowww moruk,.. ah, sen beni dogarken bana mi sordun ha anne owww yeah

diyen atayizlarin bu baslikta dogal hak ehuehu demesi.

e sen onu dogmazken ona mi sordun gulum ? ne bu trip ?

t: cocuk aldirma.

ilk 4 harfi bakımından sakıncalı kelime.

engelli bir çocuğu bile bile doğuracak diyen mi, tecavüze uğrayan da doğursun diyen mi, cinayet diyen mi ararsın. gel vatandaş gel, erkekler yine kadın bedeni üzerinden ahkam kesiyor

öncelikle engelli ya da doğuştan özel diyeceğimiz çocukların anneleri biliyor musunuz ki yavruları onlardan önce ölsün diye düşünüyor; çünkü kadın ölürse çocuğuna kim bakacak diye içi kan ağlıyor. dümdüz insanların bile nefes almakta zorluk çektiği bu hayata size muhtaç, acı çekecek bir can getirmek kaçıncı seviye bir bencilliktir! ayrıca tecavüze uğrayan birinin hem bedenine hem ruhuna geri dönülemez yaralar verecek bir kötülüktür. bunu unutamasa da kendini birazcık onarması seneler alacak birine al bu da o günden hatıra diyebilmek nasıl bir empatiden uzaklıktır! üstelik onu büyütecek bir imkanı bile yoksa o travmayla o çocuk nasıl sağlıklı yetişecek? sırf doğurmuş olmak için çocuk doğurulmaz. ona yeterli sevgiyi, özeni, yaşam koşullarını sağlayamayacak her kadın doğurduğu çocuğun katilidir.

rica ediyorum bazı konularda da erkekler görüş bildirmesin. ayrıca hiçbir doğum kontrol yöntemi yüzde yüz korumaz. bir kadın istemediği bir çocukla yaşarken de kimse ona ne maddi ne de manevî destek olmayacak. bırakın da böyle bir kararı kendi verebilsin.

düşünürlerden çok çığıranların tartıştığı konudur.

kürtaj meselesi, hem türkiye'de hem de dünyada keskin sınırlarla tartışılan bir konu. bu tartışmada iki temel görüş öne çıkıyor: pro-life (yaşam yanlısı) ve pro-choice (seçim yanlısı).
seçim yanlısı olan arkadaşların iddiası erkek ile kadının birleşmesinden oluşan bu hücrenin insan olarak addedilemeyeceği, böyle addedilemeyeceği için insan haklarına sahip olmadığı ve dolayısıyla yaşam hakkından da bahsedemeyeceğimiz.
bunun bir de anne tarafı var, günün sonunda anneye 9 ay bir canlıyı taşıtmak, sonrasında da ortaya çıkacak insana baktırtmak o insanlara büyük bir sorumluluk veriyor. insanların böyle bir zorunluluğa girmeme hakkının bulunduğu iddiası içerisinde bu tarafı savunanlar.
bunu eleştirebileceğimiz bir taraf varsa bu da bebeğin ilk baştaki hali ile son noktadaki hali arasında radikal farklar olduğudur. evet insanları insan yapan büyük anlamda tecrübeleridir ama ilk günkü hücre ile doğumdan birkaç hafta önceki canlı birbirinden radikal farklar taşıyor. yanlış anlaşılmasın, burada seçim yanlısı arkadaşların bebekleri doğumdan bir gün önce öldürmek istediğini ima etmiyorum. amerika'da doğum sürecini 3'e bölerek bu sonuca bir çözüm üretebiliyorlar lakin yine de bu radikal farklar bize insan olmanın ne demek olduğu sorusunu getiriyor.
öte yandan yaşam yanlısı insanlar da bu canlının ileride insana düşünebilmesi sebebiyle tamamen insan olmasa da insana benzer haklar taşıması iddiası içerisinde. örneğin doğal hukuk teorisine inanan insanlar kürtaja prensip olarak karşı olsa da anne ile anne rahmindeki bebeğin hayatı arasında seçim yapılması gerektiğinde annenin hayatına birçok açıdan rahimdeki bireye üstünlük tanıyor. ben açıkçası yaşam yanlısı tutumu kendime daha yakın bulmak ile beraber bunun da kendine ait sorunları olduğunu reddetmiyorum. günün sonunda t*cavüz kurbanları, kürtaj yapanlar arasında çok küçük bir azınlığı oluştursa da o insanlara istemedikleri bir çocuğu taşıtmak bana çok zalimce geliyor. öte yandan bu canlının bir birey olduğunu kabul edersek, onun yaşam hakkını da nasıl alma hakkına sahip olduğumuzu kendimize sormamız lazım.
kürtaj konusunda avrupa ve amerika'da çok derin felsefi tartışmalar dönüyor. tabii ne yazık ki türkiye'de böyle bir tartışma yok. batı'da avam seviyesinde de böyle bir tartışma yok. ilgilenenler shafer landau'nun introductionına bakabilir.