nicholai rosicky
başlık "supportgirl" tarafından 07.10.2021 09:05 tarihinde açılmıştır.
nickaltı sahibi yazar profili: nicholai rosicky
21.
şimdi sözlükte bi çevre var elitlik, kankalık ifadesiyle tanımlardan yola çıkarak sinir geliştiren, onlara baştan belirteyim. ne elitim, ne de kankam var. bu, burada bi dursun. dolayısıyla bu tanım onları bir nebze rahatsız edecektir. *
keza uzun tanımları sevmeyen bi güruh var. onlara da bunu, en başından belirteyim. uzun bir tanım olacak.
geçelim tanımımıza...
~
ışıltı ağacı öyküsüyle sözlük sakinlerinin kalplerini ve beyinlerini fethetmiş yazardır.
öncelikle yeni nesil, cimcime'nin kim olduğunu asla bilmeyecek. bunu, bi belirtelim. sonralıkla; cimcime'ye selam ederim. kendisine, şahsımın da çok sevdiği, şu şarkıyı bırakmayı, bir borç bilirim: özellikle videolu olanı seçtim ki başında ve sonunda yer alan replikler d'okunabilsin:
değinmeden geçemeyeceğim: yukarıda ne güzel şeyler yazmışlar öyle. sanırım sözlükte bu yazarı, kazara tanıyan bir ben varım. ups. hatta tanımak ne kelime, tartıştık. tabi bunda benim, kısa yazmalarım ve bundan sebep yanlış anlaşılmalarım etkin rol oynamış olabilir. çünkü kendisi uzun uzun yazarak kendini rahatlıkla ifade edebiliyor. b n bu konuda tembelim yoruluyorum. fakat mecbur kalmaya görün hiçbir mecburiyet birkaç yıldır, bunun kadar zor olamaz. sonunda derin nefes alıp klavyenin başına oturup çatır çatır, kendisi gibi uzuuuun uzun ben de kendimi ifade ettim ki yanlış anlaşılmayı düzelttik. yoksa daha çoooook tartışırdık.
arkadaşlar tartışma dediysek, hır gür değildi. birbirimize gülerek laf soktuk, sonra bu uzadı gitti.
neyse yine cimcim... pardon bal böcüklüğümü yaprak diyeceğim ki ayıptır yaa, cimcimeyi öldürüp denize açılmak da nedir? abi siz hiç allah'tan korkup kuldan da mı utanmıyorsunuz? ayıp ayıp. ben..... yani cimcime, orada öylece yatıyor, tero, saçını kazıtmış yas tutuyor, siz yani ada sakinleri, güle oynaya denize, açılıyorsunuz, öyle mi?.. ah ahh... işşalllaah koca koca tayfunlar sizi, yani öykü kahramanlarını vurur da, denizlere, balıklara, parantez içerisinde altar'ın oğlu tarkan'ın ahtapotuna yem olursunuz. işşşalllaah şimşekler çakar, yıldırımlar düşer, geminiz albora olur da, cimcime yeniden dirilene kadar denizin yolunu unutursunuz.
şaka bir yana, okuması keyif veren bu öyküyü bizlerle bölüm bölüm paylaştığı için kendisine teşekkür ederim,tüm ada sakinleri adına da.
yalnız yer yer tamam bitti, tamam az kaldı, biraz daha sıkın dişinizi gibi okuyucu yerine konuşmalara girişmiş, sıkıldığımızı düşünmüş, lakin ben, okurken sıkılmadım. en azından kendi adıma bunu söylemeliyim.
sonra 7. bölümdeydi yanlış hatırlamıyorsam bi video eklemiş, orada resmen yıkıldım. çünkü okurken kendi zihninizde, değişik evrenler oluşturuyor ve öyküye, farklı bir metafordan bakıyorsunuz. o videoyu görmemle zihnimde kurduğum büyülü evrenin yıkılması bir oldu ama şükür ki baskın bi zihnim var ve kitap, filme dönüşse bile *, hiç umursamadım. sanki öyle bir şey, hiç var olmamışcasına, öyküyü okumaya ve kendi mitolojik evrenimde, canlandırmaya devam ettim.
keza ilkin, hızlı okuma ile ikinci hatta üçüncü bölümünden başladığım öykü, daha sonra sesli ve vurgulu okumaya dönüştü.
sonra başa dönüp okumayı tamamladım. muhtemelen sesli kitap seslendirme gibi bir hobim olsa bunu seslendirip yüklerdim diye düşünüyorum. yine çizimlerimle öykünün, baskı aşamasına katkıda bulunmak isterdim. bilin bakalım ne eksik?*
fazla uzattığımın farkındayım, yine nico gibi bir belirteç ekleyeyim burada ama bunu da ifade etmeden geçemeyeceğim, ben birkaç bölümde ve finalde, hatta tazı ve cimcimenin öldüğü sahnede* ağladım. ayıptır, böyle öykü yazılmaz... devamını bekleriz, yayınlandığını da görmek isteriz. ayrıca o imza gününe geleceğim fakat benim, ben olduğumu asla bilmeyeceksiniz.
~son~
keza uzun tanımları sevmeyen bi güruh var. onlara da bunu, en başından belirteyim. uzun bir tanım olacak.
geçelim tanımımıza...
~
ışıltı ağacı öyküsüyle sözlük sakinlerinin kalplerini ve beyinlerini fethetmiş yazardır.
öncelikle yeni nesil, cimcime'nin kim olduğunu asla bilmeyecek. bunu, bi belirtelim. sonralıkla; cimcime'ye selam ederim. kendisine, şahsımın da çok sevdiği, şu şarkıyı bırakmayı, bir borç bilirim: özellikle videolu olanı seçtim ki başında ve sonunda yer alan replikler d'okunabilsin:
değinmeden geçemeyeceğim: yukarıda ne güzel şeyler yazmışlar öyle. sanırım sözlükte bu yazarı, kazara tanıyan bir ben varım. ups. hatta tanımak ne kelime, tartıştık. tabi bunda benim, kısa yazmalarım ve bundan sebep yanlış anlaşılmalarım etkin rol oynamış olabilir. çünkü kendisi uzun uzun yazarak kendini rahatlıkla ifade edebiliyor. b n bu konuda tembelim yoruluyorum. fakat mecbur kalmaya görün hiçbir mecburiyet birkaç yıldır, bunun kadar zor olamaz. sonunda derin nefes alıp klavyenin başına oturup çatır çatır, kendisi gibi uzuuuun uzun ben de kendimi ifade ettim ki yanlış anlaşılmayı düzelttik. yoksa daha çoooook tartışırdık.
arkadaşlar tartışma dediysek, hır gür değildi. birbirimize gülerek laf soktuk, sonra bu uzadı gitti.
neyse yine cimcim... pardon bal böcüklüğümü yaprak diyeceğim ki ayıptır yaa, cimcimeyi öldürüp denize açılmak da nedir? abi siz hiç allah'tan korkup kuldan da mı utanmıyorsunuz? ayıp ayıp. ben..... yani cimcime, orada öylece yatıyor, tero, saçını kazıtmış yas tutuyor, siz yani ada sakinleri, güle oynaya denize, açılıyorsunuz, öyle mi?.. ah ahh... işşalllaah koca koca tayfunlar sizi, yani öykü kahramanlarını vurur da, denizlere, balıklara, parantez içerisinde altar'ın oğlu tarkan'ın ahtapotuna yem olursunuz. işşşalllaah şimşekler çakar, yıldırımlar düşer, geminiz albora olur da, cimcime yeniden dirilene kadar denizin yolunu unutursunuz.
şaka bir yana, okuması keyif veren bu öyküyü bizlerle bölüm bölüm paylaştığı için kendisine teşekkür ederim,tüm ada sakinleri adına da.
yalnız yer yer tamam bitti, tamam az kaldı, biraz daha sıkın dişinizi gibi okuyucu yerine konuşmalara girişmiş, sıkıldığımızı düşünmüş, lakin ben, okurken sıkılmadım. en azından kendi adıma bunu söylemeliyim.
sonra 7. bölümdeydi yanlış hatırlamıyorsam bi video eklemiş, orada resmen yıkıldım. çünkü okurken kendi zihninizde, değişik evrenler oluşturuyor ve öyküye, farklı bir metafordan bakıyorsunuz. o videoyu görmemle zihnimde kurduğum büyülü evrenin yıkılması bir oldu ama şükür ki baskın bi zihnim var ve kitap, filme dönüşse bile *, hiç umursamadım. sanki öyle bir şey, hiç var olmamışcasına, öyküyü okumaya ve kendi mitolojik evrenimde, canlandırmaya devam ettim.
keza ilkin, hızlı okuma ile ikinci hatta üçüncü bölümünden başladığım öykü, daha sonra sesli ve vurgulu okumaya dönüştü.
sonra başa dönüp okumayı tamamladım. muhtemelen sesli kitap seslendirme gibi bir hobim olsa bunu seslendirip yüklerdim diye düşünüyorum. yine çizimlerimle öykünün, baskı aşamasına katkıda bulunmak isterdim. bilin bakalım ne eksik?*
fazla uzattığımın farkındayım, yine nico gibi bir belirteç ekleyeyim burada ama bunu da ifade etmeden geçemeyeceğim, ben birkaç bölümde ve finalde, hatta tazı ve cimcimenin öldüğü sahnede* ağladım. ayıptır, böyle öykü yazılmaz... devamını bekleriz, yayınlandığını da görmek isteriz. ayrıca o imza gününe geleceğim fakat benim, ben olduğumu asla bilmeyeceksiniz.
~son~
devamını gör...
22.
şairler, dünyanın huysuz evlatlarıdır zaten. keşke bilgeliğinden biraz daha nasiplenebilsek dediğim, iyi bir okur, kalemini tasarruflu ama on fantom gücünde kullanan iyi bir yazardır.
daim olsun.
daim olsun.
devamını gör...
23.
son zamanlar da karabatak gibi bir görünüp bir kaybolan sadece okumalar yaptığını düşündüğüm kalemi sağlam yazarımız.
bu görünmezliğin ve sessizliği kitabına adapte olmak için olduğunu varsayarak ya da umarak hadi ama ne zaman okuyacağız o güzel akıp giden yazıları demek istiyorum .
bu görünmezliğin ve sessizliği kitabına adapte olmak için olduğunu varsayarak ya da umarak hadi ama ne zaman okuyacağız o güzel akıp giden yazıları demek istiyorum .
devamını gör...