ölü bir ozanın sevgili karısını görmeye gitmek
başlık "nastenkaolsam" tarafından 01.03.2021 21:43 tarihinde açılmıştır.
1.
sözleri şöyle olan bir ilhan berk şiiri:
""kağıtlar, kitaplar" dedi, "nereye elimi atsam
kiminde yarım kalmış kiminde nasılsa bitmiş bir şiir
hem her şey şiirlerde değil miydi?
bir gök şiirlerde ağar, bir sokak şiirlerde
gider gelirdi.
böyle yaşayıp gidiyorduk"
sesi,
sanki çok ötelerden gelirmiş gibi
ezik, suskun odalarda dolaştı durdu
masada açık duran bir kitabı gösterdi sonra
ölünün son kez elini sürdüğü ve kaldığı
"burada işte oturmuş şu kitabı okuyordu,
elinden kitabın düştüğünü gördük sonra.
hepsi bu."
böyle dedi, yüzüne kapayıp ellerini
alınmış gibi bir bulutun yer değiştirmesinden"
bence buram buram ölüm, rutubetli bir kitabın sayfaları, kurutulmuş çiçekler kokuyor bu şiir. bir de çok eskiden çekilmiş fotoğraflar. neden bilmiyorum bana hissettikleri bunlar. buradaki ölü bir ozan behçet necatigil idir. 1979 tarihindeki vefatından sonra eşine taziyeye gittikten sonra bu şiiri yazar. hatta hakkında da şöyle der:
"hepimizin bildiği gibi iki yıl önce behçet necatigil öldü. ben halikarnassos’daydım, cenazesine gidemedim. benim yazdıkları en çok üstüne başına benzeyen ozan dediğim, o sevgili ozanlardandı necatigil. hiç kimseye yapmadığım şeyi ona da yapmadım: başsağlığı dilemedim (bu belki benim ölüm üstüne düşünmemden, belki de ölümleri anlamamdandır, bilmiyorum). necatigillerin evi benim girip çıktığım birkaç sevgili evlerden biridir. geçen yaz bir öğle sonu (cenazesi hâlâ kalkmamış gibi) büyük bir ıssızlık içindeki apartmanın merdivenlerini çıktım, kapıyı çaldım. ıssızlığın içinden açılan kapı, beni daha büyük bir ıssızlığa attı, bıraktı. salonda her zamanki yerime oturup, sevgili karısının dönmesini beklemeye başladım. elimdeki üç beyaz gülü masaya bıraktım. ev, giden ölüyle doluydu sanki: hiçbir eşya yerinden kımıldatılmamış, bir perde bile yerinden oynatılmamış, olduğu gibi duruyordu, görüyordum. sevgili kedileri ezik, gelip bana süründü. onca yaşama dolu eşi geldiğinde: birden ölümü gördüm. necatigil’in her zaman gördüğüm odasını, ölümünden sonra da görmek istedim. odaya girdiğimde her şey açıktı: yoktu o. “işte, dediler, hangi kitabı çeksem şiirler çıkıyor arasından!” bir ozanın karısı, geride başka neler bulabilirdi ki? onun da bulduğu onlardı. çıktım. necatigil’i, ölümü aşan bir şey kaldı bende. sonra da her şey silindi gitti. yeniden halikarnassos’a döndüğümde, birden sevgili karısının sözleri gelip vurdu: işte hangi kitabı çeksem arasından şiirler çıkıyor!"
""kağıtlar, kitaplar" dedi, "nereye elimi atsam
kiminde yarım kalmış kiminde nasılsa bitmiş bir şiir
hem her şey şiirlerde değil miydi?
bir gök şiirlerde ağar, bir sokak şiirlerde
gider gelirdi.
böyle yaşayıp gidiyorduk"
sesi,
sanki çok ötelerden gelirmiş gibi
ezik, suskun odalarda dolaştı durdu
masada açık duran bir kitabı gösterdi sonra
ölünün son kez elini sürdüğü ve kaldığı
"burada işte oturmuş şu kitabı okuyordu,
elinden kitabın düştüğünü gördük sonra.
hepsi bu."
böyle dedi, yüzüne kapayıp ellerini
alınmış gibi bir bulutun yer değiştirmesinden"
bence buram buram ölüm, rutubetli bir kitabın sayfaları, kurutulmuş çiçekler kokuyor bu şiir. bir de çok eskiden çekilmiş fotoğraflar. neden bilmiyorum bana hissettikleri bunlar. buradaki ölü bir ozan behçet necatigil idir. 1979 tarihindeki vefatından sonra eşine taziyeye gittikten sonra bu şiiri yazar. hatta hakkında da şöyle der:
"hepimizin bildiği gibi iki yıl önce behçet necatigil öldü. ben halikarnassos’daydım, cenazesine gidemedim. benim yazdıkları en çok üstüne başına benzeyen ozan dediğim, o sevgili ozanlardandı necatigil. hiç kimseye yapmadığım şeyi ona da yapmadım: başsağlığı dilemedim (bu belki benim ölüm üstüne düşünmemden, belki de ölümleri anlamamdandır, bilmiyorum). necatigillerin evi benim girip çıktığım birkaç sevgili evlerden biridir. geçen yaz bir öğle sonu (cenazesi hâlâ kalkmamış gibi) büyük bir ıssızlık içindeki apartmanın merdivenlerini çıktım, kapıyı çaldım. ıssızlığın içinden açılan kapı, beni daha büyük bir ıssızlığa attı, bıraktı. salonda her zamanki yerime oturup, sevgili karısının dönmesini beklemeye başladım. elimdeki üç beyaz gülü masaya bıraktım. ev, giden ölüyle doluydu sanki: hiçbir eşya yerinden kımıldatılmamış, bir perde bile yerinden oynatılmamış, olduğu gibi duruyordu, görüyordum. sevgili kedileri ezik, gelip bana süründü. onca yaşama dolu eşi geldiğinde: birden ölümü gördüm. necatigil’in her zaman gördüğüm odasını, ölümünden sonra da görmek istedim. odaya girdiğimde her şey açıktı: yoktu o. “işte, dediler, hangi kitabı çeksem şiirler çıkıyor arasından!” bir ozanın karısı, geride başka neler bulabilirdi ki? onun da bulduğu onlardı. çıktım. necatigil’i, ölümü aşan bir şey kaldı bende. sonra da her şey silindi gitti. yeniden halikarnassos’a döndüğümde, birden sevgili karısının sözleri gelip vurdu: işte hangi kitabı çeksem arasından şiirler çıkıyor!"
devamını gör...