orijinal adı: mon autopsie
yazar: jean louis fournier
yazarın kitabında öldükten sonra cesedini tıp akademisine kadavra olarak bağışladığını anlatan kendine özgü bir otobiyografi kitabıdır. yazar otopsi masasında sanki hiç ölmemiş gibi geçmiş yaşantılarını, aşklarını anlatır. bir yandan da mizah yeteneği ile ölüm olgusu ile dalga geçer.
yazar: jean louis fournier
yazarın kitabında öldükten sonra cesedini tıp akademisine kadavra olarak bağışladığını anlatan kendine özgü bir otobiyografi kitabıdır. yazar otopsi masasında sanki hiç ölmemiş gibi geçmiş yaşantılarını, aşklarını anlatır. bir yandan da mizah yeteneği ile ölüm olgusu ile dalga geçer.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "amarthiel" tarafından 07.07.2021 19:33 tarihinde açılmıştır.
1.
jean-louis fournier'in her zamanki enteresan üslubuyla kaleme aldığı otobiyografik bir kitabı.
eğer jean-louis fournier, cesedini bir kadavra olarak tıbbın hizmetine sunmuş olsaydı; otopsi sırasında başına neler gelirdi? o sırada ne düşünürdü? bize ne anlatırdı? pişmanlıkları, acıları nelerdi? kimlerle neler neler yaşadı?... fournier tüm bu soruların yanıtlarını yani aslında tüm yaşamını otopsi sedyesine yatırıp, yaşamının iyi ve kötü yönlerini tüm çıplaklığıyla aktararak okuyucularına farklı bir deneyim yaşatıyor.
yazarın, kendine has mizah anlayışıyla anlatımındaki dürüstlük,akıcılık ve samimiyet bu eserde de göze çarpmaktadır.
kitap hakkında beni hayal kırıklığına uğratan tek şey ;
yazarın karısını defalarca aldatmış olduğunu öğrenmek oldu.*
detaylı bilgi için
yazarın diğer kitapları :
asla kimseyi öldürmedi benim babam
nereye gidiyoruz baba
eğer jean-louis fournier, cesedini bir kadavra olarak tıbbın hizmetine sunmuş olsaydı; otopsi sırasında başına neler gelirdi? o sırada ne düşünürdü? bize ne anlatırdı? pişmanlıkları, acıları nelerdi? kimlerle neler neler yaşadı?... fournier tüm bu soruların yanıtlarını yani aslında tüm yaşamını otopsi sedyesine yatırıp, yaşamının iyi ve kötü yönlerini tüm çıplaklığıyla aktararak okuyucularına farklı bir deneyim yaşatıyor.
yazarın, kendine has mizah anlayışıyla anlatımındaki dürüstlük,akıcılık ve samimiyet bu eserde de göze çarpmaktadır.
kitap hakkında beni hayal kırıklığına uğratan tek şey ;
yazarın karısını defalarca aldatmış olduğunu öğrenmek oldu.*
detaylı bilgi için
yazarın diğer kitapları :
asla kimseyi öldürmedi benim babam
nereye gidiyoruz baba
devamını gör...
2.
jean louis fournier bu kitabında diğer eserlerinden de bahsetmiş ve aslında hepimizin göz ardı ettiği ölümden sonra bir kadavranın yaşadıklarını dile getiriyor. kadavra olarak onu inceleyen egoine (egoine fransızcada kalın dişli el testeresi demekmiş) ismini taktığı öğrenci her bir organını incelediğinde o organıyla ilgili anılarını, yaşamındaki öykülerini anlatıyor. yazar kitabı kendi kendine konuşma havasında yazmış. otobiyografik anlatımlara sahip ve yazar tüm mizahını hayali bir ölüm dünyasına sıkıştırarak kendisini eleştirel bir dille ele almış. yaptıklarından memnun görünmese de anlatırken onlardan da haz aldığını inkâr etmiyor. bu yönüyle okurunda bir tiksinti hissi uyandırdı da kitabın sonunda yazar da kendisinin otopsi masasındaki haline acımış olacak ki kendine yönelik eleştirisini yumuşatıyor.
devamını gör...
3.
oscar wilde şöyle yazmış: "hepimiz çukurdayız ama aramızdan bazıları yıldızlara bakıyor."
ben burnu havada biri gibi görünme ve kafamı kırma uğruna yıldızlara baktım.
beni moliere gibi geceleyin gömsünler isterdiö.
yıldızlar için.
otopsim, fournier'den okuduğum ilk kitap. dolayısıyla tarzına hakim değilim. ancak anladığım kadarıyla otobiyografik kurgular söz konusu. çünkü otopsim'de bol bol başka kitaplarından söz ediyor.
kitabın kahramanımıza, yani fournier'nin kadavrasına aslında antikahraman demek bence yanlış olmaz. ancak öyle yeraltı edebiyatı tabir ettiğimiz türde karşımıza çıkan, ağzı bozuk, kendini kaybetmiş ve bulamamış bir anti kahraman değil. daha çok sevimsiz, uyumsuz bir karakter. bir hayli benmerkezci hatta insan bu işi narsizme vardırıyor mu acaba diye düşünmeden edemiyor.
"bu gün kadavra dağıtımı var." diye başlıyor kitap. ve ilk sayfada öğreniyoruz kendisinin de o kadavralardan biri olduğunu. genç bir kız öğrenci bedeninin otopsisini gerçekleştirirken, fournier de yaşamının ve zihninin otopsisini gerçekleştiriyor. açık yüreklilikle de bizlerle paylaşıyor. ben okurken, sıklıkla empati kurmayı denerim. kahramanla benzer yanlarımı yakalar, ayrı yanlarımızı incelerim. eh, sizde de böyle bir alışkanlık varsa, kitap ister istemez sizi de kendi yaşamınızın ve zihninizin otopsisini yapmaya davet ediyor.
kara mizah her zaman sevdiğim bir şey oldu. şarkıyı değiştireceğim ve "acıdan geçmeyen gülümsemeler biraz eksiktir" diyeceğim, ayh kendi içimi şişirme pahasına inanıyorum da buna. ve fournier de bu işi çok iyi yapıyor, acının tatlı tebessümü hehehe hepimizin galbinde.
devamını gör...
4.
yazar jean louis fournier'in yapı kredi yayınları tarafından basılan 128 sayfalık anlatı türündeki kitabı. bu yazarı bir kere okuyanlar bilir ki ondan vazgeçmek çok zordur. daha önce nereye gidiyoruz baba, dul (kitap) ve son siyah saçım kitaplarını okudum. en etkilendiğim tabii ki nereye gidiyoruz baba? olmuştu. o bambaşka bir kitap. otopsim'i de sevdim.
yazar bize kendi bedenine yapılan otopsiyi anlatıyor. yaşarken bedenini bilimsel araştırmalar için bağışlayan fournier, bir bedenin tüm incelenme aşamalarını (üstelik kendi bedeni üzerinden) tüm çıplaklığıyla anlatıyor. yaşlanmış bedenini tüm gerçekliğiyle okuyucuya sunuyor. hiçbir utanma ve çekincesi olmadan. otopsiyi anlatırken aynı zamanda yine hayatından bahsediyor, o kendine has mizahi anlatımıyla. yanlış yaptığı şeyler, pişmanlıkları, mutlulukları, korkuları. tüm bunları çok dürüstçe anlatıyor. yazar bir sayfada "küçükken sınıfta saçmalıklar söylediğim için cezalandırılan ben, büyüyüp de bunları yazdığım için para kazanacaktım." diyor. evet çoğu insana anlattıkları saçma gelebilir ki böyle kısımlar da var ama insan olmanın en yalın hali gibi bunlar. mesela engelli iki oğlunu anlattığı kitabına gelen tepkileri de anlatıyor bir bölümde. yazarın amacı tamamen başka iken onu oğulları üzerinden para kazanmakla suçlamaları bana çok dokundu. püü reziller, siz kitabı okuduğunuza emin misiniz acaba? ya da bunu söyleyenlerin anlama kapasitesini sorgulamak lazım. neyse. o kitap hakkında çok hassas olduğum için okurken bu kısımlar beni sinirlendirdi.
çok güzel bir kitap. mutlaka okunmalı. hatta yazarın bence tüm kitapları mutlaka okunmalı.
yazar bize kendi bedenine yapılan otopsiyi anlatıyor. yaşarken bedenini bilimsel araştırmalar için bağışlayan fournier, bir bedenin tüm incelenme aşamalarını (üstelik kendi bedeni üzerinden) tüm çıplaklığıyla anlatıyor. yaşlanmış bedenini tüm gerçekliğiyle okuyucuya sunuyor. hiçbir utanma ve çekincesi olmadan. otopsiyi anlatırken aynı zamanda yine hayatından bahsediyor, o kendine has mizahi anlatımıyla. yanlış yaptığı şeyler, pişmanlıkları, mutlulukları, korkuları. tüm bunları çok dürüstçe anlatıyor. yazar bir sayfada "küçükken sınıfta saçmalıklar söylediğim için cezalandırılan ben, büyüyüp de bunları yazdığım için para kazanacaktım." diyor. evet çoğu insana anlattıkları saçma gelebilir ki böyle kısımlar da var ama insan olmanın en yalın hali gibi bunlar. mesela engelli iki oğlunu anlattığı kitabına gelen tepkileri de anlatıyor bir bölümde. yazarın amacı tamamen başka iken onu oğulları üzerinden para kazanmakla suçlamaları bana çok dokundu. püü reziller, siz kitabı okuduğunuza emin misiniz acaba? ya da bunu söyleyenlerin anlama kapasitesini sorgulamak lazım. neyse. o kitap hakkında çok hassas olduğum için okurken bu kısımlar beni sinirlendirdi.
çok güzel bir kitap. mutlaka okunmalı. hatta yazarın bence tüm kitapları mutlaka okunmalı.
devamını gör...
5.
'hepimiz çukurdayız ama aramızdan bazıları yıldızlara bakıyor' alıntısını az önce gördüm ve az önce bu kitabı okumam gerektiğine karar verdim.
yazarın kendi otobiyografi kitabıymış, bu kitapla yazarın kitaplarını okumaya başlamam ne kadar doğru olur bilmiyorum ama yine de seveceğimi umuyorum.
yazarın kendi otobiyografi kitabıymış, bu kitapla yazarın kitaplarını okumaya başlamam ne kadar doğru olur bilmiyorum ama yine de seveceğimi umuyorum.
devamını gör...