#popüler diziler #final yapan diziler
dram / suç
9 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

insana hayatı öğreten bir hbo dizisi. doğrusu bir diziden çok daha fazlası. çünkü bu dizi bir insanın yorumlayabileceği tüm duygularıyla ilgili. adalet, ırkçılık, cesaret, öfke, aşk... ama hassas bünyelere kesinlikle önerilmez. çok fazla tecavüz, rahatsız edici cinsellik, rahatsız edici adam öldürme sahnesi barındırıyor. duygusuz psikopatın biriyim hiçbir diziden, filmden etkilenmem diyorsanız da sizi de ağır duygusal sahneler bekliyor. kısaca oz her duyguyu herkese yaşatıyor mutlaka izleyin.
devamını gör...
bu dizide bir (bkz: adebisi) kişisi vardır. korkunç ve de komiktir nasıl oluyorsa. sonradan üfürülen hapishane dizilerini geçiniz efendim; asıl olay oz dizisidir. hem de şu dijital platformlar çıkmadan seneler önce yayınlanmıştır o manyak sahneleri ile.
devamını gör...
zencileri, aryanları, müslümanları, italyanları, irlandalıları, latinleri kısaca her renk ve kültürü içinde barındıran sıcacık ve umut dolu bir hapishane öyküsü...

şaka lan şaka. izlemeyin psikolojiniz bozulur.
devamını gör...
ilk çıktığında izlemiştim. çok ağır bir dizidir, herkes izleyemez. amerikan hapishanelerinin sansürsüz ortamı ve psikolojisini en ince ayrıntısına kadar işleyen çok iyi bir dizidir. augustus hill'in felsefik anlatımı eşlik eder diziye. çok sorgular, sorgulatır, empati yaptırır.
devamını gör...
gelmiş geçmiş en muhteşem dizi.izlemeyen arkadaşlar için,bir diğer hapishane dizisi denilebilecek prison break'te en belalı mahkumu manitaları yapar boynuna dolayıp dolaştırırdı oswald sakinleri.yukarıda yazılanlar gibi hassas bünyelerin kaldırabileceği şeyler pek yok,ufak bir ipucu istiyosanız mutfak sahnesine bakmanız yeterli olucaktır.
devamını gör...
ilk bölümünde öldürülen karakterin efsane olduğu kült dizi. normalde en az 3 sezon bir diziyi sırtlayacak adamı daha ilk bölümde öldürdüler. ve o karakteri her oz izleyicisi hatırlar. işte böyle bir diziydi oz; tek bölümle efsane yaratan.

bağyanlara göre değil bu da acı gerçek.
devamını gör...
hapishane aslında dünyanın bir yansımasıdır oz'da.
ve ilginç bir şekilde bu dizideki isyanın lideri, en ahlaklı ve en akıllı adam bir müslüman olan (bkz: kareem said)dir.
devamını gör...
tom fontana'nın hem yönetmeni hem yaratıcısı olduğu 56 bölümlük muhteşem bir hapishane dizisi. ilk bitirildiğinde son sahnesinin gözlerinin içine bakıp seni bir daha izleyeceğim aslanım dedirtir. izletir de.

it's no place like home.
devamını gör...
1997-2003 yılları arasında yayınlanmış, ''oswald eyalet hapishanesi''nde geçen olayları anlatan muhteşem ötesi dizi...
uyarmadı demeyin... çok sert bir dizi olup, prison break bu dizinin yanında ''alice harikalar dünyasında'' kalabilir.
her bölüm; amerika eyelatlerinde , hapishaneler ile ilgili uygulanan kanunlara gönderme yaparak başlar dizi...
bu anlamda, çarpıcı yasalara da değinmektedir.
10/10 mutlaka izleyin
devamını gör...
97 yılında hbo da yayımlanmış 90 larin sonunda cine5 te gösterilmiş hapishane dizisi. o zamanlar sansürleme mekanizması olmadığı için her şeyi açık izlerdik. hapishanedeki homoseksüel iliskileri de apaçık şekilde göstermekten çekinmedikleri için, evde elinde çayın cipsinle zom olmuşken bir anda bu sahneler çıkınca ben ne izliyorum diye sorgulatirdi insanı.
devamını gör...
sana oz'dakilerin masum olduklarını söylemiyorum. burada bulunma sebeplerinin işledikleri suçlar olmadığını söylüyorum, derilerinin rengi yüzünden buradalar! eğitimsizlikten, fakir olduklarından buradalar.

tanım: 1997-2003 arası hbo yapımı olup oswald state correctional facility adlı amerikan hapishanesinde geçen dizi.
devamını gör...
breaking bad'le beraber en sevdiğim dizidir. hatta bbnin de önündedir benim için. her bi karakterin gelişimini, değişimini -ayrı ayrı-kusursuzca görürsünüz oz'da. ryan o'reily de favori karakterimdir.
normal sözlük'ten, oz rozetini takıp, güneş batımında ortadan kaybolan red kit gibi uzaklaşıcam zamanı geldiğinde.
devamını gör...
ergenlik yıllarımda cine 5'te yayınlardı. hani şu paralı yayına geçip ekrana karıncaları saldığı saatlerde.. çoğu yazara saçma gelecek ama o zaman en büyük hayalimdi karıncasız oz izlemek. nihayet diziyi bitirdiğimde ise üniversitenin ilk yılındaydım. beklediğime deydi mi ? hem de nasıl.. tüm zamanlar dizi listemde her zaman ilk üçtedir.

irlandalıları ayrı severdik, italyanları çabuk harcadılar.. adebisi ve aryanlar yatacak yeriniz yok! son olarak selamun aleykum my brootheerr!!1!
devamını gör...
oz l. frank baum tarafından 1900 yılında yayınlanan kitap. 1939 yılında filmi yayınlandı. amerikan kültürüne büyük etkisi olmuştur. oz dizisi de ismini buradan alır. hapishanenin adı oswald yüksek güvenlikli hapishane (oswald maximum security penitentiary) gibi birşeydir zaten dizi içinde ismi değişir. sadece oswald kısmı kalır. herkes kısaca oz der. oz kitabında emerald city diye biryer vardır. zümrüt şehir. hapishane dizisi oz'da idealist hapishane çalışanının uyguladığı proje için hapishanenin bir kısmına verdiği isimde buradan gelir. olaylar genellikle burada gelişir.
şimdi olsa ortalığı yıkacak dizi. başrol ve pek belirli bir konu yoktur. bazı felsefi konuşmalar felsefe sevmeyen benim bile hoşuma gitmiştir. izleyen çoğu kişinin ya en sevdiği dizi olur ya da ile üçüne girer.
devamını gör...
bir hbo dizisiydi. çok zaman oldu izleyeli. bazı kısımları hatırlamıyorum. bir amerikan hapishanesinde geçen en azılı suçluların olduğu çok sert bir diziydi. augustus hill'in felsefik konuşmaları dizinin olmazsa olmazıydı. hapishanede gruplar vardı. italyanlar, aryanlar, latinler, siyahiler, müslümanlar... yani öyle bi yere es kaza düşülse en olmak isteyeceğin grup müslümanların olduğuydu sanırım. hele aryanların eline düşeceğine git kör kuyunun dibine düş.
fazlaca sert, herkesin izleyebileceği bir dizi değildi. insanı psikolojik olarak çok etkiliyor. çok sorular sorduruyor, empati yaptırıyor ama bir yerden sonra fazla empati yapmanın da sağlıklı olmadığını anlıyorsun.
devamını gör...
hapishane, tecrit ve ölüm üçgeninde geçen erkek dizisi. gerçi bu dizideki eşcinsel ilişkilerin yanına netflix bile yaklaşamaz da... ama tabii ki bu durum bu dizinin erkek dizisi; hatta adam gibi adam dizisi olduğu gerçeğini değiştirmiyor. baştan aşağı ironiyle dolu bir diziden de bu beklenirdi zaten.

bize her türlü kurmaca eserin ilk ve en önemli unsurunun çatışma olduğu öğretildi. karakterlerin iç ve dış çatışmaları hikayeyi oluşturan ilk kıvılcımlardır. ama bu dizi bana ironinin çatışmadan önce geldiğini gösterdi ve ispatladı.

zenciler, naziler, ispanyollar, italyanlar, eşcinseller, müslümanlar, hristiyanlar, yahudiler, çinliler, irlandalılar ve diğerleri (diğerleri dedigime bakmayın, ana karakterler neredeyse bu 'diğerleri' dediğim gruptalar: içlerinde tanrı ile konuştuğunu iddia eden bir adam, tünel kazıcısı bir ferhat ve meşhur tobias beecher var)... bunların alayını aynı koğuşa tıkamak size istemediğiniz kadar çatışma unsuru verecektir zaten. ama oz, bu kolaycılığın ilerisine geçerek karakterlerin iç çatışmalarına yöneliyor (dış çatışma yok demiyorum, her bölüm beş kişi ölüyor) ve her birini neredeyse gerçekçiliği zedeleyen ironik durumların içinde yoğurarak sınıyor. senarist tom fontana bunu nasıl başardı; yetenek mi, zeka mı, tanrı vergisi ilham mı? bilmiyorum. belki de hepsi. ama şunu biliyorum ki benim gibi bir ironi delisi ömrünün sonuna kadar bu dizinin üstüne ​gül koklamaz. ama koklarsam ironik olur...

tüm bunların dışında bir de adamım augustus hill var. onca pisliğin içinde temiz kalmayı başarabilen kendi halinde bir zenci ve aynı zamanda dizinin anlatıcısı. olayları yorumlayış şekliyle gördüğüm en karizmatik dizi karakteri. merak edenler ya da özleyenler, o efsane monologları buradan okuyabilirler: tr.m.wikiquote.org/wiki/Aug...

ulan amma övdüm be... aslında daha birçok yönüyle ele alınabilir de tek kelimeyle "muhteşem" diyor ve lafı daha fazla uzatmıyorum.

son olarak 56 bölüm boyunca tek bir şarkının bile çalınmadığı dizide öyle bir yerde öyle bir şarkı çaldılar ki... neyse...

devamını gör...
beş gün izin alıp dokuz günlük stok yapıp kendimi eve kapatıp dünyadan kendimi soyutladığım zaman izledim.
sonra ne oldu soyutladığım dünyanın cehennemine düştüm.

ilk beşimden biri de oz'dur. dehşet bir dizidir. mıh gibi kazınır aklına insanın. elbette bana olmuyor bu. fakat bende bu diziden kalan şu ki, dünyanın en kötüleri bile çocuk gibi ağlayabilir. ve daha bir çok şey...

çok sert, çok gerçek, çok * bi dizi.
devamını gör...
hapishane temalı dizi ve filmlerin içinde kült olan bir yabancı dizidir.

1996 da başlayıp 2002 de sona eriyor. hapishane içindeki sistemi, zenciler, müslümanlar, beyaz irkcilar ve italyanların birbirleriyle olan mücadelesini anlatıyor.
devamını gör...
amerika birleşik devletleri yapımı suç, dram, gerilim, psikoloji, aksiyon ögeleri barındıran televizyon dizisidir.

şu andan itibaren oldukça uzun ve ayrıntılı bir inceleme yazısı okuyacaksınız.* sıkılıp okumayı bırakmanız kuvvetle muhtemel. zaman ayırıp sonuna kadar okuyan olursa şimdiden teşekkür ederim.

dizide belirli bir başrol yoktur. en önemli oyunculardan bazılarına göz atalım şimdi.
harold perrineau*,adewale akinnuoye-agbaje*, dean winters*, lee tergesen*, j.k. simmons*, eamonn walker*, kirk acevedo*, george morfogen*, rita moreno*, christopher meloni*, ernie hudson*, terry kinney*, luna lauren velez*, craig mums grant**, bd wong*, tom mardirosian*, chuck zito*, scott william winters*, david zayas*, anthony chisholm*, edie falco*, j.d. williams*, kathryn erbe*, lance reddick**, mark margolis*, reg e. cathey*, lord jamar*, r.e. rodgersjames robson, granville adams*, otto sanchez*, stephen gevedo*, evan seinfeld*, betty buckley*, michael wright*, sean whitesell*, luis guzmán*, sean dugan*, erik king*.

dizide oswald state correctional facility hapishanesindeki* mahkûmların ve çevresindeki görevlilerin yaşamları ele alınıyor.

oz’un yazar ekibinde tom fontana dışında bradford winters, sunil nayar, sean jablonski, sean whitesell, debbie sarjeant, chuck schweitzer isimleri yer almıştır.

oyunculuklar harikaydı. şöyle söyleyeyim; sayısız karakter vardı dizide, içlerinde en ufak yan roller dahil bir tane dahi rolüne yakışmayan karakter yoktu.

oz’un sistem eleştirisi enfestir. adalet ve ceza sistemini cesurca ve sert bir üslupla eleştirir. toplum içindeki bireye odaklanır. homofobiyi, tacizi, tecavüzü, ötekileştimeyi, aşağılamayı ve her türlü nefreti resmeder. ırklararası ilişkileri sorgular. müslümanları hristiyanlarla karşı karşıya getirir.

oz da tıpkı hayat gibi gerçekti. diziyi mükemmel yapan en önemli etken sanıyorum gerçekçiliğiydi. tüm karakterler gerçek hayatta karşımıza* çıkabilecek kişilerdi.

müzikleri inanılmaz etkileyiciydi. hafızam beni yanıltmıyorsa on ya da on bir yıl önce izledim oz’u. jenerik müziği başta olmaz üzere neredeyse tüm müzikleri hatırımdadır. jenerik müziğini ne zaman duysam içim ürperir. hele o gerilim ve suç sahnelerinde kullanılan müzikler insanın ruhuna işliyordu. şöyle ki o müziği duyduğunuz anda birazdan çok kötü şeyler olacağını biliyordunuz. içinizde bir korku oluşturan nevi şahsına münhasır müziklerdi. buradan dizinin müzik ekibini, david darlington ve steven rosen’ı kutluyorum. harika bir iş çıkarmışlar.

bireysel ve toplumsal analizler muhteşemdir oz’da. psikolojik ve sosyolojik saptamalar muazzamdır.

oz’daki bütün karakterlerin kendine özgü bir derinliği vardı. şimdi diyeceksiniz ki bu durum zaten iyi dizilerin hepsinde var. doğru, kaliteli dizilerde müthiş karakterler var, hepsinin ayrı bir derinliği oluyor. fakat oz’u diğerlerinden ayıran fark diğer iyi dizilerde sadece en önemli birkaç karakter üzerine yoğunlaşılıyor, oysa oz’da bütün önemli karakterlerin derinine iniliyor, analiz ediliyor. bu durum da oz’u diğerlerinden ayırıyor.

oz’u şöyle tanımlayabiliriz. sanki bütün dünyayı bir hapishaneye sığdırmışlar. dünyada karşımıza çıkabilecek her çeşit insan oz’da bulunuyor.

benim gözlemlediğim kadarıyla dizideki tüm karakterler orijinaldir. bazılarının başka karakterlerle benzer yanları olabilir fakat asla taklit bir karakter yoktur dizide. mesela birkaç karaktere örnek verelim. simon adebisi, vern schillinger, augustus hill, kareem said, ryan o’reily, bob rebadow, shirley bellinger, miguel alvarez, chris keller, sister peter marie reimondo, poet*, tobias beecher, agamemnon busmalis, cyril o’reily, burr redding, supreme allah, donald groves, omar white… hepsi de nevi şahsına münhasır karakterlerdi.

oz sayesinde empati duygum gelişti diyebilirim. başlarda çok kızabildiğim karakterlerin zamanla o hâle nasıl geldiğini görünce olaylara onların tarafından da bakmayı öğrendim. tabii ki bu durum onları işlediği suçlarda haklı kılmıyor. zaten çoğu da kötü niyetli olduğu için bilerek ve isteyerek oz’a düşüyor. olaylara farklı açıdan bakabilmemi sağladı oz.

oz’u izlenebilir kılan en önemli hususlardan biri de merak duygusunu izleyiciye çok iyi vermesi. şöyle diyebilirsiniz, “alt tarafı bir hapishane, ne kadar ilgi çekici olabilir ki?” işte mevzu öyle değil. neredeyse tüm karakterlerin yaptıklarını ve yapacaklarını müthiş merak ediyorsunuz.

dizideki karakterlerin gelişim ve değişim süreci inanılmaz başarılıydı. örneğin; tobias beecher. sadece bu karakterin metamorfozu akademilerde ders olarak okutulacak cinstendi.

oz tüm zamanların iyi hapishane dizisidir ve tüm zamanların en iyi beş dizisinden biridir gözümde. en iyi hapishane dizilerinden biri olarak anılan prison break karakterleri oz karakterlerinin yanında “şirinler” gibi kalır. örneğin, prison break’te en kötü en piç en orospu çocuğu olarak görülen t-bag, oz’a düşse ömrü boyunca schillinger’ın cebini tutardı. işte oz öyle bir diziydi.

oz’da fiziksel ve psikolojik şiddetin, tacizin, tecavüzün her türlüsü var. zaten bir yapımda tom fontana adını görüyorsanız bunlara hazırlıklı olun. sonuç olarak hassas, nahif, narin kısacası minnoş kimseleri izlerken altüst etme ihtimali kuvvetle muhtemeldir. bu önemli uyarımız da burada dursun.

oz’da griye neredeyse hiç yer verilmiyor. her şey ya siyah ya beyazdır. izleyen herkes ya birilerini çok sever ya da birilerinden nefret eder.

başrol veya başrole yakın karakterleri öldürme geleneği dizi aleminde oz ile başlamıştır diyebiliriz. henüz ilk bölümlerde başrol sayılabilecek oyuncuların çoğunu dizi biterken göremezsiniz. bu durum hbo yapımı pek çok dizide karşımıza çıkar. daha sonraları hbo yapımı olmayan dizilerde de karşılaşılmaya başlanmıştır.

izleyeli yıllar geçmesine rağmen pek çok sahneyi net hatırlıyorum. bu durum çok az yapımda olmuştu.

oz, ülkemizde cine5’in cine5 olduğu yıllarda diziseverlerle buluşmuştur. yayınlandığı dönem benim çocukluğuma denk düştüğü için o yıllarda izleyemediğim için hayıflanırım.

oz’un ulaştığı mükemmelliğe ulaşabilmeyi başaran dizi sayısı çok çok azdır.* bu yüzden evrende oz’a kıyas kabul edilecek dizi sayısı bir elin parmaklarını geçmez. örneğin oz’un kusursuz gerçekçiliği ve muhteşemliği six feet under ile kıyaslanabilir. genel kıyaslamada oz öne geçse de finaliyle six feet under öne geçer.

efsane dizi” tabiri oz için hafif kalır. her anlamda olağanüstüydü. eşi benzeri olmayan bir yapımdı. öyle bir diziydi oz.

oz’un diğer dizilerden ayrılan en önemli özelliklerinden biri de “taraf” olunması. oz öyle bir dizi ki bu diziyi izlerken tarafsız kalabilmeniz çok zor. mutlaka kendinizi yakın hissettiğiniz kişi ya da grup var burada. aynı zamanda hiçbir dizide bu kadar çok karakterden aynı anda nefret etmemişsinizdir.

oz başlarken hbo’nun o hışırtısını duymak bana aynı anda pek çok hissi yaşatıyordu. bir yandan müthiş haz verirken bir yandan tedirgin ediyordu. o sesi ne zaman duysam biliyorum ki birazdan mükemmel bir yapım izleyeceğim. şimdiye dek o sesi duyduğum hiçbir yapımı izlediğime pişman olmadım. hepsi harika dizilerdi.

oz ile ülkemiz dizilerinden birinde sadece gerçekçilik bakımından kıyaslama yapılabilir. gerçekçilik dışında bir kıyas söz konusu olamaz. mevzubahis diziyse sıfır bir’dir.

oz, baştan sona izlediğim ilk yabancı diziydi. bu açıdan de ilk göz ağrımdır ve yeri çok başkadır.

oz’dan sonra dünya genelinde pek çok ülkeden epey dizi izledim, fakat hiçbirinde oz’un tadını alamadım. çok etkilendiğim, çok sevdiğim, çok beğendiğim kaliteli diziler oldu ama oz’un yeri her zaman ayrı olmuştur bende. bu yüzden tüm diziler bir yana oz bir yana.

özetle anlatmakla kolay kolay anlaşılacak bir dizi değildir oz, mutlaka izlemek gerekir.

oz ülkemizde görece pek bilinmez. ben bu diziyi fazla kişi bilmediği için ayrı seviyorum. izleyici kitlesi az ve öz.

tek kelimeyle tanımlamak gerekirse başyapıttır oz.

oz, bir diziden çok daha fazlasıdır.

yararlanılan kaynaklar

kaynak 1, kaynak 2, kaynak 3, kaynak 4, kaynak 5, kaynak 6, kaynak 7, kaynak 8, kaynak 9, kaynak 10, kaynak 11, kaynak 12, kaynak 13

aşağıda oz hakkında bazı ayrıntılara değineceğim. izlemeden önce benim gibi dizi hakkında ayrıntıları öğrenmekten hoşlanmıyorsanız aşağıdaki yazıyı kesinlikle okumanızı tavsiye etmiyorum.



oz ile ilgili anekdotlar

* dizinin adı ünlü çocuk romanı the wonderful wizard of oz’a* dayanmaktadır. oz, oswald state correctional facility’nin takma adı olsa da, dizinin adı için l. frank baum’un klasikleşmiş romanı the wonderful wizard of oz’dan esinlenilmiştir. aynı zamanda tom fontana, gerçek hayatta attica hapishanesinde çıkan isyanda, hapishanenin müdürü olan russell g. oswald’dan da esinlenmiş.

* hbo, dizinin çekimleri için national biscuit company’nin terk edilen fabrika binasını kullanmış. bu eski fabrika yaklaşık 5.5 dönüm büyüklüğündeymiş ve manhattan’da yer alıyormuş. burası ayrıca şirket için oreo bisküvileri üreten ilk fabrikaymış. fontana uzun uğraşlar sonunda diziyi çekebilmek için boş bir hapishane bulamayınca hbo kanalı burayı satın almış.

* oz, müzikal dizi bölümü furyasını başlatanlardan birisidir. buffy the vampire slayer dizisindeki müzikal bölümü hatırlıyor musunuz? ya da * dizisindekini? işte o fikri hayata ilk geçiren oz dizisidir. büyük kısmı new york’un tiyatrolarında yetişen oyuncu kadrosu sayesinde 2002 yılında müzik ve dansla dolu bir bölüm yayınladılar. merak edenler için müzikali aşağıda paylaşacağım. bu müzikalde nazi lideri vern schillinger* ile düşmanı tobias beecher’ı* şarkı söylerken görebilirsiniz.
müzikale giden yol..

* fontana, dizinin daha gerçekçi olabilmesi için oyuncu yönetmeninden dizide figüran olarak yer alacak eski mahkûmlar bulmasını istemiş. bu figüranların çoğu dizide süregelen bir role sahip olamamışlar. ancak dizinin 46 bölümünde yer almayı başaran chuck zito fark yaratan isimdir. italyan mafyası’nın bir üyesi olan chucky pancamo karakterini oynayan zito, hells angels motor kulübünün bir üyesiymiş ve işlediği çeşitli suçlar yüzünden 6 yıl hapis yatmış. kendisinin bir gece kulübünde jean-claude van damme’a vurup onu devirdiği de söylenenler arasındaymış.

* pancamo’yu canlandıran chuck zito ile şair poet’i canlandıran craig mums grant gerçek hayatta da hapishaneye düşmüş iki oyuncudur. zito, amfetamin kaçakçılığı yapmaktan, grant ise şarj aleti yüzünden* hapse düşmüş.

* tom fontana, daha ilk bölümden hayranların herhangi bir karaktere bağlanmasını istemiyormuş. bu sebepten dino ortolani* pilot bölümün sonunda öldürülmüş. o andan itibaren çeşitli mahkumlar bölüm bölüm ölmeye devam eder. mevzubahis simon adebisi’yi öldürmeye geldiğinde fontana bunun olmasını pek de istemiyormuş. ağzında sürekli bir kürdanla gezen ve başının bir tarafında eğik bir açıyla küçük bir şapka takan bu mahkûmu canlandıran mükemmel oyuncumuzun adı adewale akinnuoye-agbaje idi. kendisini aynı zamanda lost’taki mr. eko karakterinden hatırlayanlarınız vardır. fontana, adebisi hakkında şöyle bir açıklamada bulunmuştur. “adebisi karakterini öldürmek istemiyordum ama zorunda kaldım çünkü aktör başka rollerde* oynamak istedi.”

* dizinin başlarında j.k. simmons, aryan kardeşliği’nin başı olan vern schillinger rolüne girmekte bir hayli zorlanıyormuş. 1999 yılında the new york times’a verdiği bir röportajda simmons, schillinger karakterinden bahsederken üçüncü tekil şahıs kullanmış ve bu rolün onu depresyona soktuğunu söylemiş. ayrıca o günlerde dizinin hayranları yolda sık sık önünü keserek schillinger’ın düşünce yapısını anlayabildiklerini söylüyorlarmış.

* tom fontana annesinin diziyi izlemesine izin vermemiş. annesi her ne kadar oğlunun yaptığı diziyi izlemek konusunda ısrarcı olsa da fontana, o zamanlar 75 yaşında olan annesinin oz’u izlemesine engel olmuş. basına yaptığı bir açıklamada annesinin, “dünyada olup bitenlerden haberdarım” dediğini açıklayan fontana; ona, “bu hapishanede neler olup bittiğini bilmene imkân yok” diye cevap vermiş ve sözlerine şöyle devam etmiş: “orası 75 yaşındaki annemin gitmesini isteyeceğim bir yer değildi.” fontana, 1997’de buffalo news ile yaptığı bir röportajda da annesi hakkında şu sözleri söylemiştir. “ona 'anne, bu programı izleyemezsin' dedim” ve ekler. “televizyonuna bir v-çipi takacağım. oğlu televizyon izlemesine izin vermeyen dünyadaki tek kişi sen olacaksın.” der.

* oz 6 sezon boyunca 2 primetime emmy ödülü dahil olmak üzere toplamda 54 kez ödüle aday gösterilir ve 15 tanesini kazanır. şahsi görüşüm ise çok daha fazlasını hak ediyordu.

* kirk acevedo*, band of brothers dizisinin çekimlerinde olduğu için dördüncü sezonun ilk yarısında pek görünmez. acevedo, dördüncü sezonun ikinci yarısı için geri döner. ancak dizinin ikinci yarısı başladıktan kısa bir süre sonra third watch adlı dizideki rolü için tekrar oz’dan ayrılmak zorunda kalır. bazı bölümlerde, miguel alvarez’in geçmiş bölümlerden arşiv görüntüleri yeniden kullanılır.

* dizideki boks sahnelerinden önce tom fontana, oyunculara daha önceden boks tecrübelerinin olup olmadığını sormuş. hepsi evet demiş ancak daha sonra sadece chuck zito*’nun gerçek bir boks yapmış olduğu ortaya çıkmış.

* tom fontana, oz için farklı bir final planlanmış. oz, 6 sezonun sonunda, 2003 yılında sona eriyor. gerçekleşen finalde hapishanede hayatta kalmayı başaran mahkûmlar kimyasal bir saldırının ardından hapishaneden tahliye ediliyor. ancak fontana’nın aklında başka bir final fikri varmış. eskiden okuduğu bir kitap gelmiş aklına; bu kitapta bir hapishane kasabasını sel basıyor ve vatandaşlarla mahkûmlar omuz omuza verip kasabayı korumak için birlikte çalışıyorlarmış. bu bölümü çekmenin çok pahalıya mal olacağı anlaşılınca bu fikirden vazgeçilmiş.

* dizideki en büyük sırlardan biriyse oswald state correctional facility’nin konumuymuş. tam olarak nerede olduğuna dair net bir bilgi belirtilmemiş.

* açılış kısmının sonunda görülen oz dövmeli kol, dizinin yaratıcısı tom fontana’ya aittir.

* oz’daki ryan ve cyril o’reilly kardeşleri canlandıran dean winters ve scott williams winters, gerçek hayatta da kardeşlermiş.

* eamonn walker* tears of the sun filminin çekimleri için diziden ayrılmış. ayrıca kareem said’in islamı seçmeden önceki adı goodson truman’mış.

* 4. sezon finalinde dizinin yeni bir sezon daha yapıp yapmayacağı henüz belli değilmiş.ekip, dizinin bitmesi ihtimaline karşı beecher’ın şartlı tahliye görüntülerini çekmiş. ancak sonra dizinin uzayacağı garantilenince bu görüntüler beecher’ın hayâli olarak kullanılmış.

* diğer tüm oz oyuncuları gibi akinnuoye-agbaje’nin de çıplaklık konusunda rahat olması gerekiyormuş. fontana’ya göre aktör bu konuda kendisini hiç kısıtlamıyordu ama bir sorun vardı. fontana yaşanan sorunu şu şekilde aktarıyor: “eğer bir sahnede ‘adebisi penisini çıkartır’ yazıyorsa o da dönüp, ‘bu sahnede penisimi çıkarmam, bunun için bir sebep yok’ diyordu. ben de ‘tamam adewale, penisini çıkarma, umurumda bile değil’ diyordum. sıradaki sahnede adewale penisini çıkarıyordu ama bu, senaryoda yazmıyordu. senaryoda yer almamasına rağmen işte, penisi tam karşımızda duruyordu.”

* dizideki poet karakteri craig mums grant okuduğu şiirleri gerçekten de kendisi yazıyormuş.

* oz’da 6 sezon boyunca toplam 31 yönetmenle çalışılmıştır. bunlardan biri de aktör steve buscemi’dir.

* dizideki karakterlerden biri gerçek hayattaki bir çocuk katiline dayanmaktadır. dizide kızını öldürmekten suçlu bulunan shirley bellinger* karakteri gerçek hayattaki çocuk katili susan smith’e dayanmaktadır. smith, ekim 1994’te güney carolina’da iki oğlunu boğmaktan hapsedilmiştir.

* mahkûmları oynayan bazı oyunculara uygulanan katı bir ceza varmış. bu ceza da sete gelmemeleri ya da geç gelmeleri durumunda sonraki bölümde, oynadıkları karakterin ölmesi veya tecavüze uğramasıymış.

* diane karakterinin diziden ani bir şekilde ayrılmasının nedeni, bu karakteri canlandıran eddie falco’nun başka bir hbo dizisi olan the sopranos’ta yer alıyor olmasıymış.

* tim mcmanus’u canlandıran terry kinney ile bir idam mahkumu olan shirley bellinger’ı canlandıran kathryn erbe, dizinin çekildiği zamanda evliymiş ve 2006 yılına kadar evli kalmışlar.

* oz’da azılı suçluları oynayan aktörlerden jk simmons, the closer dizisinde bir polis şefini oynamış. diğer bir aktör kirk acevedo ise fringe’te bir fbı ajanını canlandırmış.

* oz’da rol alan 11 oyunca daha sonra başka bir hbo yapımı olan the wire dizisinde oynamış.

* dizi boyunca nazilerin lideri vern schillinger’ın soyadını tam olarak doğru bir şekilde telaffuz eden tek kişi kareem said’miş.

* dizinin final bölümünün adı “exeunt omnes* olarak seçilmiştir. bu, tüm karakterlerin sahneden ayrıldığını anlatan latince bir tiyatro terimidir.

şimdi oz’daki gruplara kısaca değinelim.

afroamerikalılar: oz’daki en tehlikeli en psikopat grup görünmelerine rağmen fazla tehlikeli değillerdir. yine de hapishanedeki çoğu kişi özellikle adebisi’den dolayı bu gruptan korkardı. genelde uyuşturucu ticareti ve mutfak işleri yaparlardı. en önemli karakterleri: adebisi, wangler, redding, poet, keane, supreme allah.

müslümanlar: oz’un önemli bir çetesiydi. liderleri kareem said’ti. liderleribe sadıktırlar. said için ölüme bile giderlerdi. bir said ile ters düşmüşlerdi ama kareem said’siz yapamayacaklarını anladılar. kendilerini rahatsız eden olmadıkça müslümanlar genel olarak mevzulara karışmazdı. en önemli karakterleri: kareem said, arif, hamid khan.

italyanlar: oz’daki en etkili çetelerdendi. aynı zamanda liderleri de en çok değişen gruptur. bir türlü arzu ettikleri kadar güce sahip olamasalar da her daim forsları geçerdi. en önemli karakterleri: schibetta, nappa, pancamo, zanghi, urbano.

aryan kardeşliği (neo-naziler): oz’un en piç en alçak en aşağılık grubuydu. her türlü pislik, iğrençlik, entrika bunlardaydı. liderleri, aşağılık bir orospu çocuğu tabirini sonuna kadar hak eden vern schillinger’dı. en önemli karakterleri: vern schillinger, robson, mark mack.

latinler: oz’un en pis işleri genelde bu abilerden sorulurdu. hapishanede adam öldürme konusunda çoğu uzmandı. liderleri de ara ara değişen bir gruptu. en önemli karakterleri: alvarez, morales, guerra, hernandez.

irlandalılar: aslında bir grup değillerdi. ryan o’reily tek başına bütün irlandalıları temsil ediyordu âdeta. o’reily her zaman çıkarına göre hareket ediyordu. bir de ryan o’reily’nin kardeşi vardı cyril o’reilly. oz’a bir ara irlandalı gardiyan gelmişti ve o sıralar bu durumu kullanmak için ryan o’reilly planlar yapıyordu.

motorcular: bu grup genellikle bağımsız takılırdı. en bilinen karakteri jaz hoyt’tu.

eşcinseller: bu grup her zaman dışlanan, aşağılanan ve istismar edilen gruptu. oz’da gücü yeten herkes bu bu grubu cinsel olarak kullanırdı.

her bölüm oswald eyalet hapishanesi’ne şiirsel bir hava katan tekerlekli sandalyeye bağlı mahkum augustus hill’den harika girizgâhla başlardı. bu da daha önce herhangi bir film ya da dizide karşılaştığımız bir şey değildi.

birinci sezon üçüncü bölüm açılışında augustus hill’in unutulmaz tiradı.

“başlangıçta tanrı’nın hiçbir şeyi yoktu. o da bir şeyler yapmaya başladı. toprağı, havayı, suyu, suda yüzen şeyleri yaptı. sürüngenleri, bacakları olanları yaptı. tanrı kendisini büyüttü. sonra bir iki gün içinde ya da birkaç milyon yıl içinde insana nefes verdi ve o günden beri hayatı bizden emip alıyor.”

oz’daki karakterler kendi içinde tutarlıydı. bir karakter özünde nasıl öyle devam ederdi. yani kötüyse kötü, iyiyse iyiydi. bazen kişilik değişimi olur gibi gözükse de daha sonra çoğu özüne dönerdi. saçma sapan sahte kimlik değişimleri olmamasını seviyordum.

erkanozturk.medium.com’dan alıntıdır.

“peki nasıl oluyor da oz dizilerin dizisi oluyor? bıraktığı tadı diğer dizilerde yakalamak neden bu kadar zor? son dönem dizilerinde fazlaca fantastik ögeler olması da büyük bir etken olabilir fakat oz’un can acıtıcı seviyede fazla gerçekçi olması en büyük faktör. can acıtan birşey size dokunur, size dokunan şeye kayıtsız kalamazsınız. hayat zaman zaman çok fazla sert olabiliyor, hepimiz bir şekilde bunu öyle ya da böyle bir şekilde tecrübe ediyoruz. tıpkı dizinin ana karakterlerinden biri olan tobias beecher gibi. kendisi gül gibi geçinip giden bir avukat arkadaşımızken, bir araba kazası sonucunda oz’a düşer. sırasıyla, kıçına nazi dövmesi yer, gey olur, psikopat olur ve en sonunda aslında oz’a ait olabileceğini hissetmeye başlar. peki gerçekten ait mi yoksa insan herşeye uyum sağlar mı? ben ikincisine daha yakınım. hayatta kalmak için herşeyi yapmıyor muyuz? kendimizi sabahtan akşama kadar daha önceden hiç hayal etmediğimiz şeyleri yaparken bulmuyor muyuz?”

aşağıda oz’daki önemli karakterlerin uzun ve detaylı karakter analizini göreceksiniz. teknik dizi bilgileri dışındaki yorumlar bana ait. eğer benim gibi diziyi izlemeden önce dizi hakkında ayrıntıları öğrenmekten haz etmiyorsanız izlemeden önce aşağıdaki yazıyı “kesinlikle” okumanızı tavsiye etmiyorum. analizimde kimin öldüğünü ve kimin yaşadığını prensip olarak belirtmiyorum. bu konuda endişeniz olmasın. bu kişilerin kim olduğunu izlerken görmelisiniz. bunun dışında oz’daki bazı olaylardan bahsedeceğim..

tüm zamanların en iyi dizilerinden oz’un karakter analizleri

augustus hill

mahkûm numarası: 95h522
hüküm giyme: 6 kasım 1995
suç: ikinci dereceden cinayet ve yasa dışı madde bulundurma
ceza: müebbet hapis
şartlı tahliye şansı için gereken süre: 20 yıl

dizide anlatıcı konumdaydı. augustus hill. en belirgin özelliği aforizmalarıydı. oz’da etliye sütlüye karışmazdı. tekerlekli sandalyeye mahkûm olduğu için de ona pek bulaşmazlardı. oz’da etkisiz gibi görünür fakat olmazsa olmazlardandır. uyuşturucu bulundurduğu için evine baskın düzenleyen polislerden kaçarken bir polisi öldürmüştür. yakalayınca polisler de hiil’i çatıdan aşağı atmış. bu yüzden sakatlanmıştır. oz’daki bildiğim tek engelli mahkûmdur. karakterlerin nasıl içeri düştüğünden tutun da evrensel sorunlara, varoluşsal aforizmalara kadar her şeyden bahsederdi. hâlen unutamadığım sözleri vardır. şimdi kendisinin hatırımdaki bazı sözlerini paylaşacağım.

“başlangıçta tanrının hiçbir şeyi yoktu. o da bir şeyler yapmaya başladı. toprağı, havayı, suyu, suda yüzen şeyleri yaptı. sürüngenleri, bacakları olanları yaptı. tanrı kendisini büyüttü. sonra bir iki gün içinde ya da birkaç milyon yıl içinde insana nefes verdi ve o günden beri hayatı bizden emip alıyor.”

“bir erkeğin elinden pek çok şeyi alabilirsin. sigarasını, özgürlüğünü, bacaklarını. ama duygularını alamazsın.”

“gezegenin üzerindeki herkes bir çeşit gerçeğe inanmak üzere büyütülür. tanrıya, ahlâka, ölümlülüğe, hayatın amacına. bu tür inanışlara genellikle din diyoruz. ve eğer hayat sırasında bu inanışlar çökerse, gerçek olmadıkları kanıtlanırsa, takip edeceğimiz ve inanacağımız başka bir din buluruz. bu dönüşüm sarsıcı olabilir. sadece bizim için, ruhumuz için değil, ama etrafımızdakiler için de. birçoğumuz için tanrının gönderdiği işaretler belirsiz. değişime uğrayan herkes, komünistken kapitalist olan da, veya alkolikken yeşilaycı olan da, eski inançlarını kötülerler. çünkü onların işine yaramadıysa kimsenin işine yaramamalıdır. bakış açısı daralır, ışıktan kör olur. hindu da olsa, adsız alkoliklere de katılsa bir fanatiğe dönüşür. bana sorarsanız dünyanın içine sıçanlar fanatiklerdir. fanatikler, tanrının kendi saflarında olduğuna inanırlar. ya geri kalan bizler? bizim ilahi ışığa ihtiyacımız yok. bize gereken, gecenin karanlığında tuvalete giderken ayağımızı çarpmamıza engel olacak kadar bir ışık.”

kareem said

mahkûm numarası: 97s444
hüküm giyme: 6 haziran 1997
suç: ikinci dereceden kundaklama
ceza: 18 yıl
şartlı tahliye için gereken süre: 5 yıl

oz’da müslüman afroamerikalıların başıydı. dizi tarihinin en karizmatik liderlerinden biridir. kitleleri peşinden sürükleyebilecek vasıflara sahiptir. oz’da epey kişi tarafından bilge kişi olarak görülürdü. gücü elinde tutmayı severdi. kitleleri yönetmede çok başarılıydı. vali, kendisi için özel af çıkarmıştı, fakat kareem said bu teklifi onurlu gerekçelerle reddetmişti. bunu yaparak nazilerin bile kendisine saygı duymasını sağlamıştı. oz’da herkesin hakkını gözetirdi. deyim yerindeyse gariban babasıydı. oz’da çıkan isyanda en etkili karakterdi. isyan sırasında tüm oz’u o temsil ediyordu. mcmannus’un özellikle ilgilendiği mahkûmdu. sebebi ise hem bilinçli olması hem de kitleleri manipüle edebilmesiydi. onunla ilgili unutamadığım özelliği ise boynuna geçirdiği birbirinden ilginç tespihlerle herkese “salam alaykum brada” demesiydi. bir ara adebisi’yle ters düşmüşlerdi. kazanan taraf o olmuştu. genellikle güzel anılan bi abimizdi.

tobias beecher

mahkûm numarası: 97b412
hüküm giyme: 5 temmuz 1997
suç: alkollü bir şekilde araç sürerken insan öldürmek
ceza: 15 yıl
şartlı tahliye şansı için gereken süre: 4 yıl

oz’da üzüldüğüm iki karakterden biriydi. sebebi ise oz’a gelen mahkûmların neredeyse tamamı işledikleri suçu bilerek ve isteyerek yapan kişilerdi. beecher ise içkili araç kullanırken bir kıza istemeden çarptığı için mahkûm edilmişti. oz’un nasıl bir yer olduğunu görünce hapse düştüğüne gerçek anlamda çok pişman olmuştu. varlıklı bir ailede yetişmiş, harvard mezunu bir avukat olan beecher bu özelliğiyle oz’daki en iyi eğitimli kişiydi. oz’daki macerası daha ilk günden çok korkunçtu. ilk gün adebisi’nin koğuşuna verilmişti beecher. o gün şanslıydı çünkü adebisi’nin iyi gününe denk gelmişti. fakat ertesi gün bir şekilde o koğuştan ayrılan beecher hayatının en kötü günlerini geçireceği vern schillinger’ın koğuşuna verilmişti. o günden sonra beecher için hiçbir şey eskisi gibi olmadı. görece intikamını alsa da asla eskisi gibi olamadı.



simon adebisi

mahkûm numarası: 93a234
hüküm giyme: 2 mayıs 1993
suç: birinci derecede cinayet
ceza: müebbet hapis
şartlı tahliye şansı için gereken süre: şartlı tahliye şansı yok

başlarda arka planda kalan adebisi zamanla yükselerek bir dönem oz’un en güçlü karakterlerinden olmayı başarmıştı. tavırları, kıyafetleri, üslubu nevi şahsına münhasır bir karakterdi. kafasından düşürmediği ve yer çekimine meydan okuyarak o şekilde nasıl durduğunu bir türlü çözemediğim beresi, kendine özgü tahrik edici dansı, beyaz donu ve kolsuz gömleği, kocaman kulaklıklı walkman’i ile dizi tarihinin en orijinal birkaç karakterinden biridir adebisi. gözlerini öfkeyle şişirerek korkutucu bakışlarıyla tane tane konuşması çok kişiyi ürkütmüştür. üslubu da kendi gibi sıra dışıdır. alemci bi abimizdi, keyfine çok düşkündü. kafası genellikle dumanlıydı. bi dönem em city’i elegeçirip çinçin’e çevirmişliği, uyuşturucu ve seks partileri yapmışlığı vardır. bir ara kafayı üşütmüştü, saçlarının arasına plastik çatal takıp geçiyordu ortalıkta. sonradan toparlayıp eski günlerine döndü, hatta çok daha iyi günleri oldu. kendisi adi biridir, pisliğin tekidir ancak schillinger gibi aşağılık değildir. genellikle yüzünde hiçbir şeyi umursamaz bir ifade olurdu. giydiği çorapların eşi de genellikle farklı renkte olurdu. kareem said ile terso düşmeleri kendisi adına iyi olmamıştı. oz’daki en büyük iki amacından biri yemekhaneyi ele geçirmekti. dizi boyunca en büyük soru işareti ise “o bere adebisi’nin kafasında nasıl öyle duruyor?” olmuştur. takdire şayandır. bu durum fizikçileri bile şaşırtmıştır. kafayı bulunca* atalarının ülkesi olan nijerya için şiirler yazmaya şarkılar söylemeye kalkışırdı, fakat kelime dağarcığı sınırlı olduğu için bunu başaramazdı.

nadir de olsa duygusal ve iyi olduğu anlar vardır. mesela imdb’den alıntıladığım şu sahneye göz atalım.

[o’reily has just offered to arrange for adebisi to meet a woman sitting on death row]

simon adebisi : o’reily, if she sucks my cock, ı’ll suck yours.

ryan o’reily : that’s an appetizing thought. pass

kenny 'bricks' wangler: that’s fucking what i heard. rebadow collected like 3 g’s. and that money’s gone tomorrow. know what? i’m thinking we go to rebadow, we take the dough, and so these other fucks don’t get mad, we make rebadow swear he sent it.

simon adebisi: no.

kenny 'bricks' wangler: what do you mean, no? it’s $3,000.

simon adebisi: i said no.

kenny 'bricks' wangler: why?

simon adebisi: cause sometimes it’s good to be human.

adebisi’nin schibetta ile olan şu sahnesi de unutulmazlar arasındadır.

nino schibetta: adebisi, that ends with an “i”. you sure you’re not italian?

simon adebisi: schibetta, that ends with an “a”. you sure you’re not african?

kevaşe shirley’in adebisi’ye ettiği o ırkçı, “ama sen zencisin” hakareti sonrası adebisi’in hüsrana uğramış yüz ifadesine ben dahil birçok kişi üzülmüştür. o günden sonra adebisi girdiği bunalımlardan çıkamamıştı.

bence oz’u oz yapan en önemli karakter simon adebisi’dir. özetlemek gerekirse adebisi anlatılmaz izlenir. adebisi’siz bir
oswald state correctional facility tahayyül edemiyorum.

adewale akinnuoye-agbaje bu rolündeki başarısıyla kesinlikle saygıyı hak ediyor. bundan sonraki hiçbir rolü de bu kadar iyi olmamıştır.

her şeye rağmen dizide en sevdiğim kötü karakterdi.

her zaman efsane olarak hatırlayacağım seni adebisi.

hücreden çıkınca saçlarının arasına plastik çatal sokup gezdiği sahneleri unutmak mümkün mü?

adebisi’nin o unutulmaz sözüyle de kendisine ayırdığım kısmı sonlandırıyorum.

“i have everything. everything i need. every love satisfied. but it's not enough.”


ryan o’reily

mahkûm numarası: 97p904
hüküm giyme: 12 temmuz 1997
suç: 2 kez arabayla kasıtsız insan öldürme, 5 kez ağır yaralama ve huzur bozucu davranışta bulunma, mülke zarar verme, silah bulundurma
ceza: müebbet hapis
şartlı tahliye şansı için gereken süre: 12 yıl


dizi tarihinin gördüğü en büyük hayatta kalma uzmanıdır
ryan o’reily. hayatta kalma konusunda bear grylls’tanan bile daha iyidir. tek kişilik bir ordudur ryan o’reily. zekâsıyle, kurnazlığıyla, uyguladığı pragmatik politikasıyla oz’da her durumda hayatta kalmayı başarmıştı. usta bir polikacıydı. çıkarı neyse ona göre hareket ederdi. herkesin taraf olduğu yerde o bağımsızlığıyla var olmuştur. oz’daki dengeleri çok iyi gözlemlerdi. her durumda her zaman kazanan taraftı o’reily. kardeşine çok düşkündü. bro kelimesini ilk defa ondan duymuştum. oz’da zaaflarını gizlemesiyle bilinirdi. kardeşi cyrl’ı saymazsak en büyük ve tek zaafı doktor gloria nathan’dı. birlikte mutlu veya mutsuz bir sonlarının olmayacağını bilmesine rağmen tutkuyla aşıktı doktor gloria’ya. belki de sevgiye aç biri olduğu için bu eksikliği gloria ile kapatmak istiyordu. sanki gloria’dan o arzuladığı sevgiyi aşkı görse tutunacak bir dalı olacak ve her şey düzelecekti. çıkarcı bencil* bir pislik biri olmasına rağmen sanırım oz’da en çok sevilen karakterdi.



vern schillinger

mahkûm numarası: 92s110
hüküm giyme: 21 ekim 1992
suç: birinci derecede ağır saldırıdan suçlu bulunma
ceza: 8 yıl
şartlı tahliye şansı için gereken süre: 5 yıl

oz’daki aryan kardeşliğin başıdır. televizyon veya sinema için yaratılmış tarihin gördüğü salt en vicdansız, en ahlaksız, en kötü, en aşağılık, en orospu çocuğu karakterdir. şöyle ki t–bag bile schillinger’in yanında deyim yerindeyse iyi aile çocuğu gibi kalır. dizi boyunca insanlık adına en küçük bir belirti göstermemiştir. en ilginç tarafı bu kadar kötü bir karakter olup uyuşturucudan haz etmemesidir. tam bir nazi’dir. bu karakter eğer ikinci dünya savaşında almanya’da yaşasaydı muhtemelen adolf hitler’in en has adamlarından olurdu. bu karakterin yüzünden alman ulusuna karşı bir nefret oluşabilir izleyicide. değer yargısı diye bir şey yok bu karakterde. en ufak bir şeyde kendi kardeşliğinden olan birini bile gözünü kırpmadan harcayabiliyor. hassas olduğu tek konu adının yanlış telaffuz edilmesiydi.

bu arada j. k. simmons’ın ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu belirtmeden geçmek istemiyorum. nasıl büyük bir oyuncuysa gerçek hayatta bile biri bu kadar aşağılık bu kadar kötü olamaz dedirtmiştir. bu karakterden sonra simmons’ı hiç alakasız bir rolde görünce insan gerçekten hayret ediyor oyunculuğuna. kesinlikle saygıyı hak ediyor.

hbo dizilerinin en sevdiğim yönü karakterler ne ise odur. bizdeki gibi başlarda kötü biriyken sonlara doğru iyi birine dönüşmez. schillinger da böyle bir karakterdir. aşağılık biri olarak tanındı ve hep öyle kaldı.

nasıl ki adebisi’siz olmazsa schillinger’sız da bir oswald state correctional facility tahayyül edemiyorum.

o ünlü repliği ile kendisine ayırdığım bölümü sonlandırıyorum.

“if i wanted him dead, he would already be dead”


miguel alvarez

mahkûm numarası: 97a413
hüküm giyme: 3 şubat 1997
suç: ölümcül silah bulundurma ve ikinci derecede ciddi hasar verme
ceza: 15 yıl
şartlı tahliye şansı için gereken süre: 2 yıl

geldik oz’un demirbaşına.

dedesi oz’da mahkûmdu.
babası oz’da mahkûmdu.
kendisi oz’da mahkûm olan karakterdir.
bu özelliğe sahip oz’daki tek mahkûmdu. kız kardeşi de hapistedir. latin amerikalı olan bu karakter diğer latinlerle bir türlü anlaşamazdı. biraz duygusal olduğu için dışlanırdı. yüzünde de hep bir hüzün var gibiydi bu abimizin. oldukça bahtsız bir karakterdi. sürekli başına dert açılırdı. zor olsa da bir dönem latinlerin başına geçebilmeyi başarmıştı. oz’da gerçekleştirmesi çok zor olan bir şeyi gerçekleştirip oz’dan firar etmeyi başarmıştı. fakat daha sınırı geçemeden yakalanıp oz’a geri getirilmişti. oz’a döndüğü o an “yine mi geldim bu lanet olası siktiğimin yerine!” yüz ifadesi hâlen hatırımdadır. kendisini sevdiğim için miguel abimizin kaçamadığı için üzülmüştüm. özellikle de tecrîtte kaldığı sahneler epey etkileyiciydi. sonlara doğru çok üzmüştü.

nino schibetta

mahkûm numarası: 95s604
hüküm giyme: 12 aralık 1995
suç: iki kişinin ölümüne komplo kurarak neden olma
ceza: 120 yıl
şartlı tahliye şansı için gereken süre: 70 yıl

oz’da italyan mafyasının lideri konumundadır. klasik mafya liderleri gibi, fazla konuşmayan, kontrollü, düşünceli bir karakterdir. oz’da bulunduğu süre boyunca italyanların her eylemine karar veren ve bu eylemleri yöneten kişidir. hapishanenin müdürü glynn dahil herkes schibetta’ya saygı gösterirdi ve isteklerini karşılardı. şöyle ki tek kişilik hücre talebi bile oz’da kabul edilmiştir.

shirley bellinger

mahkûm numarası:mahkum: 97b642
hüküm giyme: 6 aralık 1997
suç: birinci derecede cinayet
ceza: idam
şartlı tahliye şansı için gereken süre: şartlı tahliye şansı yok

oz’daki ilk ve tek kadın mahkûmdur. idam koğuşunda özel bir bölümde bulunurdu. son derece zarif, kibar, utangaç görünürdü. sessiz sakin bir yapıdaydı. bu soğukkanlılığının altında neler yattığı sonradan anlaşılıyordu. dış görünümünün aksine özünde çok tehlikeliydi. öz kızını bilerek ölüme terk etmekten idama mahkûm olmuştu. sinirlerine hakim olmaya özen gösterirdi. ruhsal olarak hiç iyi değildi ve ciddi sorunları vardı. oz’daki mahkûmlara kendini teşhir ederdi. hatta bazı mahkûm ve gardiyanlarla ilişkiye girerdi. bu sayede de ayrıcalıklı muamele görürdü. adebisi’ye yaptığı ırkçı söylemden dolayı kendisine kızsam da nedenini bilmediğim bir şekilde bu tehlikeli karakteri seviyordum. belki de masum ve zarif görünümü buna sebeptir, kim bilir.



chris keller

mahkûm numarası: 98k514
hüküm giyme: 16 haziran 1998
suç: bir cinayet, iki kere cinayete teşebbüs, ölümcül silahla saldırı, soygun ve sarhoş araba kullanma
ceza: 88 yıl
şartlı tahliye şansı için gereken süre: 50 yıl

dizi tarihinin en piç, en tehlikeli, en zeki, en gizemli, en ilginç, en kışkırtıcı, en sıra dışı karakterlerinden biriydi. biseksüeldir. hayatının en büyük talihsizliği daha on yedi yaşındayken schillinger ile tanışmış olmasıdır. oz’da istediğini elde etmek için her şeyi yapardı. karizmatik bir karakterdi. karşısındaki kişileri bir şekilde etkilemeyi başarırdı. şöyle ki dört defa evlenmiş ve bütün eski eşleri yıllar geçse de onu unutamamış ve oz’a ziyaretine gelirlerdi. neredeyse herkesin aklında aynı soru oluyordu. bu kadar piç, bu kadar yavşak, bu kadar pislik, bu kadar iğrenç olup da nasıl oluyor da cinsiyet fark etmeksizin herkesi etkileyip kendine bağlıyor. şeytan tüyü dedikleri kesinlikle bu olmalı. diğer bir deyişle şeytan tüyü=chris keller. deyim yerindeyse tam bir piçtir. bir ara oz’da en iradeli karakterlerden olan rahibe ve psikolog sister peter marie’in bile aklını başından almıştı ve yoldan çıkarmak üzereydi. dizinin ilerleyen zamanlarında beecher ile aşk yaşamışlardı. beecher’e olan saplantılı hislerinden dolayı tahliye edilen beecher’ı dışarıda oyuna getirip tekrar oz’a düşmesine neden olmuştu. ayrıca bu sapık piç beecher’in ilişki yaşadığı herkesi yok ediyordu. bu yönüyle sıra dışıydı. chris keller öyle tehlikeli biriydi ki onunla asla düşman olmak istemezsiniz. dizi boyunca yaptıklarından zerre haz etmesem de yine de kendinden nefret ettirmemeyi başarabiliyordu.


sister peter marie reimondo

oz’un hem psikoloğu hem de rahibesidir bu hanımefendi. dizideki az kadın karakterlerden biriydi. oldukça zarif bir hanımdır. mahkûmlarla genellikle rahibe olarak değil de psikolog olarak ilgilenirdi. işinde gayet başarılıydı. mahkûmlarla ilişkileri genellikle iyiydi. onlara karşı empati yapar, güçlü diyaloglar kurardı. mahkûmları içinde bukundukları güç durumdan kurtarmaya çalışırdı. bir ara keller’in kendisine yakınlaşması ve münasebet kurmak istemesi yüzünden rahibeliği bırakmayı dahi düşünmüştü. her ne kadar keller aklını karıştırsa da her zaman iradesine sahip olmayı bilmişti.

bob rebadow

mahkum numarası: 65r814
hüküm giyme: 9 eylül 1965
suç: birinci derece cinayet
ceza: idam, hafifletilmiş hüküm ömür boyu hapse çevrilme.
şartlı tahliye şansı için gereken süre: şartlı tahliye şansı yok

bob amcamız eski kulağı kesiklerdendir. çok uzun zamandır oz’dadır. oz’un en kıdemli mahkûmudur. zamanında idama mahkûm edilmiş, ancak tam elektrikli sandalyede ölümü beklerken elektriklerin kesilmesi sonucu idamı müebbete çevrilmiş. nevi şahsına münhasır bir karakterdi. kendisine oz’da saygı duyulur, genellikle bulaşılmazdı. bu amcamızın en önemli özelliği tanrıyla konuştuğunu söylerdi, fakat inanmazlardı. ardından kehanetleri gerçekleşince herkes şaşırırdı. oz’da tek arkadaşı agamemnon’dur. onunla olan sohbetlerini severdim. aganemennon bir ara firar etmek için tünel kazıyordu. firar ederken robedow amcayı da götürmek istiyordu fakat amacına ulaşamamıştı. oz’daki en sevdiğim karakterdi. bu yüzden bendeki yeri ayrıdır. george amcamız 8 mart 2019’da yaşama veda etmiş. ruhu şad olsun.

arnold jackson*

mahkûm numarası: 96j352
hüküm giyme: 16 şubat 1996
suç: silahlı soygun, cinayete teşebbüs ve ölümcül silah bulundurma
ceza: 16 yıl
şartlı tahliye şansı için gereken süre: 9 yıl

oz’un namıdiğer poet’i. bu karakterimiz bağımsız gibi takılsa da afroamerikalılar çetesine dahildi. oz’daki şair ruhlu tek karakterdi. hapishanede şiirler yazar ve okurdu. bu özelliğiyle diğerlerinde ayrılırdı. alemci biriydi. eroin bağımlısıydı. çete kavgalarına pek bulaşmazdı. buna rağmen zekâsı ve ikna yeteneği sayesinde çetenin ikinci önemli kişisi konumuna gelmeyi başarmıştı. poet, kareem said ve tim mcmanus’un yardımlarıyla erken şartlı tahliye hakkı kazanmıştı. ancak özgürlüğü uzun sürmedi ve borçlu olduğu uyuşturucu satıcısını öldürmekten suçlu bulunarak kısa süre sonra yeniden oz’a döndü. güzel bi abimizdi ve benim sevdiğim bir karakterdi. poet’i canlandıran craig mums grant abimiz gerçek hayatta da şairmiş. poet abimiz ne yazık ki 24 mart 2021 tarihinde yaşama veda etmiştir. ruhu şad olsun.

gloria nathan

kendisi oz’un doktorudur. meslek hayatının en zor deneyimini kuşkusuz oz’da yaşamıştır. sivil hayatta karşılaşma imkânı neredeyse olmayan ne kadar kötü adam varsa oz’da hepsini görmek durumunda kalmıştır. meslek etiği gereği mahkûmları ayırmazdı bu hanımefendi. hepsine eşit davranırdı, birine hariç. o kişi de ryan o’reily’den başkası değildi. o’reily’nin ona olan aşkına başlarda karşılık vermese de zamanla o’reily’nin yaptıklarının da etkisiyle o da bu sevgiye karşılık vermeye başlamıştı. ancak o da biliyordu ki o’reily ile bir gelecekleri mümkün değildi.

agamemnon busmalis

mahkûm numarası: 98b242
hüküm giyme: 10 mart 1998
suç: büyük çaplı hırsızlık girişimi
ceza: cezası 10 yıl
şartlı tahliye şansı için gereken süre: 4 yıl

oz’un tünelci abisidir. tünel kazmada ve soygun konusunda uzmandır. busmalis abimiz öteden beri kazıya hevesli biriymiş zaten. bu sebepten dışarıdaki hayatında “köstebek” olarak tanınırmış.
bu abimiz etliye sütlüye karışmazdı. çocuk ruhlu bir yönü vardı kendisinin. bob amcamızla aynı koğuşta kalırdı ve araları iyiydi. busmalis abimizin en önemli özelliklerinden biri de hayatında hiçbir zaman bir kadın olmamış. agamemnon abimizin oz’daki en büyük tutkusu televizyonda “miss sally’s schoolyard”* programını seyretmekti. oz’daki en sevdiğim karakterlerdendi.

enrique morales

mahkûm numarası:b00m871
hüküm giyme: 6 nisan 2000
suç: ikinci derecede cinayet
ceza: 25 yıl
şartlı tahliye şansı için gereken süre: 15 yıl

morales, oz’daki latinler çetesinin en etkili adamlarındandı. sert mizaçlı bir karakterdir. fazla konuşmazdı. konuştuğunda da iş bitiriciydi italyanlarla arası iyi sayılır. dizide az zamanda sağlam icraatler yapan biriydi. daha uzun süre rol almasını istediğim bir karakterdi.

warden leo glynn

oz’daki kariyeri 1960’ların başında ıslah memuru olarak başlamıştır. daha sonra yükselerek müdürlüğe terfi etmiştir. bu karakter katı kurallarla oz’u yönetmeye çalışırdı. eski kafalı ve muhafazakar biriydi. oz’u yönetme felsefesi baskıya dayanırdı. uyuşturucu kullanımını ve ticaretini bitirkek için katı kurallar uygulardı. mcmanus ile idare konusunda pek anlaşamazdı. latinlerden ve schillinger’dan haz etmezdi. bir gün latin bir çete kızını tecavüz etmişti, o da bunun diyeti olarak oz’daki latinlere zulmediyordu. özellikle miguel alvarez’e yaptıklarından dolayı bu karakteri haz etmezdim.

tim mcmanus

oz’da emerald city’nin yaratıcısı ve yöneticisidir. idealist bir yöneticidir. dizinin başından beri en büyük derdi hapishane şartlarını iyileştirmek, oz’u daha yaşanabilir kılmaktı. bu konuda hapishane müdürü leo glynn ile tartışmaları oluyordu. amacı mahkûmları kazanmak olan mcmanus bunu pek başaramazdı. omar white’ı görece düzgün bir adama dönüştürmesiyle bunu kısmen başarmıştır. o kadar uğraşmasına rağmen oz’daki mahkûmlar tarafından pek sevilmezdi. mahkûmlar içinde genellikle kareem said ile görüşürdü. çünkü kendisinin istediği gibi bilinçli, duyarlı lider kimliği kareem said’te vardı. mcmanus’un en büyük zaafı kadınlara düşkün olmasıydı. oz’da az kadın olduğu için arada bir doktor gloria nathan’a yemeğe çıkma teklifi ederdi ve çoğu zaman reddedilirdi. bir ara kovuldu, daha sonra geri çağrıldı ve kaldığı yerden devam etti. ben bu karakterden genelde haz etmezdim.

heyhat! oz’u ilk izlediğimdeki o heyecanlı güzel günleri buradan yad ediyorum.

devamını gör...
izlenildiğinde insanı pişman eden dizi.

bu pişmanlığın sebebi "neden daha erken izlemedim?" de olabilir, "neden bu kadar erken izledim?" veya "neden sindire sindire izlemedim?" de.. gerçek şudur ki çıtayı o kadar yükseğe koyar ki bir daha böyle bir diziyi izleyemeyecek olmak muhakkak pişman eder.

zamanda geçmişe gitme veya hafızanızın diziyle alakalı bölümünü silme imkanınız olsa bu diziyi yalnızca özel günlerde izler, bu şekilde ömrünüzün sonuna kadar oz (dizi)'suz kalmazsınız.

dino ortolani'nin askerleriyiz!
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"oz (dizi)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim