yazar: melih cevdet anday
yayım yılı: 1982
anday 1979 yılında paris'e eğitim danışmanı olarak gitmiştir ve ''paris yazıları'', yazarın paris'ten ''cumhuriyet gazatesi''ne yollamış olduğu yazıları içermektedir.
yayım yılı: 1982
anday 1979 yılında paris'e eğitim danışmanı olarak gitmiştir ve ''paris yazıları'', yazarın paris'ten ''cumhuriyet gazatesi''ne yollamış olduğu yazıları içermektedir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "martineden" tarafından 17.11.2023 01:00 tarihinde açılmıştır.

1.
ilk baskısı 1982 yılında adam yayınları tarafından yapılan melih cevdet anday kitabıdır. kitap melih cevdet'in 1979 yılında eğitim danışmanı olarak bulunduğu paris'ten cumhuriyet gazetesi'ne gönderdiği yazılardan oluşuyor. içerik kitabın ismiyle uyumlu, yazıların tamamı paris ve fransız kültürüne ilişkin gözlemlerden ve değinilerden oluşuyor denilebilir. melih cevdet bu gözlem ve değinileri türkiye açısından ele alıyor, değerlendiriyor ve karşılaştırmalar yapıyor. paris'in zengin entelektüel ortamı okurlara sunuluyor. sergiler, bilimsel etkinlikler, entelektüel ortamlar ve farklı kültür ürünleri ele alınıyor. pek çok yerli ve yabancı şair, yazar ve düşünür anılıyor. her bir yazı sıradan bir gazete fıkrasının çok ötesinde derin ve tıkız. yetkin bir şairin kaleminden süzülen sıcacık yazılar... melih cevdet'in şair yönü genelde daha iyi bilinir; oysa o aynı zamanda ciddi bir düz yazı ustasıdır. bana kalırsa üst düzey bir deneme yazarıdır şairliğinin yanında. bu kitaptaki yazılar melih cevdet'in düşünceyle olan yakın ilişkisini de açıkça serimliyor. fransız kültürüne dair pek çok şeyi belirli bir entelektüel süzgeçten geçirerek yazıya dönüştürüyor. eğitim meselesine özellikle önem veriyor. fransa'daki türk işçilerinden tutun da filanca sanat merkezindeki bir etkinliğe kadar oldukça geniş bir yelpazede dolanıyor. fransızların her şeyi ulusallaştırdıklarını ve bu eğilimden hristiyanlığın bile âzâde olmadığını savunuyor. fransızların çocuklarını âdeta bir entelektüel adayı olarak gördüklerini ifade ediyor. eğitime verilen müthiş önemi anlatıyor. bunların ışığında türkiye'ye bakıyor. kibar kibar eleştiriyor. kendimizi ne yerin dibine sokmalı ne de bokumuzda boncuk olduğunu sanmalıyız ona göre. bokumuzda boncuk ifadesi tabii ki bana ait; üstat oldukça kibar ve ince biridir. yahya kemal'in paris serüvenine değiniyor. onun ittihat ve terakki'yi pek beğenmediğini, dahası biraz da burun kıvırdığını söylüyor. kendi şiirini aramaktan başka pek bir derdi yoktu yahya kemal'in. en azından asıl meselesi buydu yani. dışarıdan türkiye'ye nasıl bakıldığını irdelediği kısımlar gerçekten çok hoştur. bunlar üzerine çeşitli karşılaştırmalar yapıyor çünkü. nâzım anılıyor, onun şiirlerinin oyunlaştırıldığı bir etkinliğe dair izlenimlerini paylaşıyor. suna kan, abidin dino, sartre ve tabii ki orhan veli gibi isimleri anıyor. paris'in berduşlarını anlattığı yazı çok tatlıdır. fransızcası clochard.
devamını gör...