1.
sevgili pollyanna,
radyo tiyatrosu dinlenirdi bir zaman içimde,
içimde dünyanın en eski kedisi
eski bir sobanın yanında uyuyordu.
çocuklar bir köşede
yenidünya çekirdekleriyle beştaş oynardı
frenk elması da derler
sarılı kahverengili bir meyve.
annem işte öyle bir kadındı
çocuklar gökyüzüne bakar sorardı:
ay dede orada ne yapıyor anne?
annem öldüğünde ay dede içimde
yüzlük bir ampul gibi parçalandı.
annem işte öyle bir kadındı
aşure getiren çocuklara,
teşekkür eder gibi yaşardı
öldüğünde gül resimli bir takvim yaprağıydı
pollyanna,
sana göre insan profiterol yer gibi yaşamalı
bir çamur deryasının içinde
küçük mutluluk topları yakalamalı.
bense vücuduma şiirler saplıyorum durmadan
sen de bilirsin ya allah
dayanabileceği kadar acı verirmiş insana.
geçen yazı
bir dut ağacının altında roman okuyarak geçirdim
dut taneleri düşerdi sayfalara
tıpkı tatlı bir yaz yağmuru gibi
büyük taneli tıpırtılarıyla
kendimi dut ağacının gölgesini yiyen
bir ipek böceğine benzetirdim.
ucuz teşbihler beyaz atlı prenslerdir pollyanna
bir şiire gelir
ve onu bu hayattan kurtarırlar.
ah pollyanna,
içimde sanki hep aynı şarkıyı çalan bir laterna:
cancağızım basma perdeme bir çiçek de sen olsaydın
kaçarken yangın merdivenlerine
keşke grapon kağıtları assaydın.
didem madak
radyo tiyatrosu dinlenirdi bir zaman içimde,
içimde dünyanın en eski kedisi
eski bir sobanın yanında uyuyordu.
çocuklar bir köşede
yenidünya çekirdekleriyle beştaş oynardı
frenk elması da derler
sarılı kahverengili bir meyve.
annem işte öyle bir kadındı
çocuklar gökyüzüne bakar sorardı:
ay dede orada ne yapıyor anne?
annem öldüğünde ay dede içimde
yüzlük bir ampul gibi parçalandı.
annem işte öyle bir kadındı
aşure getiren çocuklara,
teşekkür eder gibi yaşardı
öldüğünde gül resimli bir takvim yaprağıydı
pollyanna,
sana göre insan profiterol yer gibi yaşamalı
bir çamur deryasının içinde
küçük mutluluk topları yakalamalı.
bense vücuduma şiirler saplıyorum durmadan
sen de bilirsin ya allah
dayanabileceği kadar acı verirmiş insana.
geçen yazı
bir dut ağacının altında roman okuyarak geçirdim
dut taneleri düşerdi sayfalara
tıpkı tatlı bir yaz yağmuru gibi
büyük taneli tıpırtılarıyla
kendimi dut ağacının gölgesini yiyen
bir ipek böceğine benzetirdim.
ucuz teşbihler beyaz atlı prenslerdir pollyanna
bir şiire gelir
ve onu bu hayattan kurtarırlar.
ah pollyanna,
içimde sanki hep aynı şarkıyı çalan bir laterna:
cancağızım basma perdeme bir çiçek de sen olsaydın
kaçarken yangın merdivenlerine
keşke grapon kağıtları assaydın.
didem madak
devamını gör...