radyo

artık müzik dinlemek için pek çok platform olduğundan mp3 çalar gibi geride kalan icat. bazen mutfakta bulaşık makinesi boşaltırken eski radyoyu çalıştırır, şarkılar dinlerim hâlâ.
geçen karaköy'e tv kumandası almaya gittik de mavi küçük bir tanesini gördüm, gittim aldım. bluetooth falan da var, şarjı da dayanıyor, akşamları açıp açıp dinliyorum vallahi. değişiklik oluyor, cızırtısı da güzel.

eskiden yıllık abone parası alınan elektronik cihaz.

80-90 yıl kadar evvel, bi' radyo satın aldığınızda bir defalık damga parası öder, sonrasında da yıllık ruhsat bedeli yatırırdınız.

30'larda 40'larda böyleydi.

geceleri güzel yayınların olduğu yayın aracı.
örnek: trt fm geceden sabaha. gerçi artık bu program yok galiba.

nedense bir şeylerin radyo dalgalarıyla iletilebilmesi beni cezbettiğinden en çok sevdiğim kitle iletişim aracı.

yeri gelince iss'ten sstv olayıyla görüntü alabilmenizi sağlıyor bu acayip alet. 2-3 dakika içinde şöyle görüntüler çıkıyor: dar.vin/AYT3i

radyo çok önemli bir iletişim aracı. şu anda gerek spotify gerekse diğer streaming hizmetleri ile pabucu dama atılmış görünse de radyonun müzik yayılımı haricinde sağladığı bir diğer önemli işlevi asla sağlayamayacaklar: radyo dinlerken karşıda canlı bir insanın olduğunu bilmeniz ve o anda teknik olarak yalnız olmamanız.

radyo denilince akla gelen tuhaflıklardan birisi de abd'de radyo ve radyocuların müzik sektörünü şekillendiren bir noktada olmasına rağmen türkiye'de bu role hiç bir zaman gelmemeleri. howard stern gibi bir süperstarımız hiç olmadı - beyaz diyecekler olabilir, ancak sanki beyaz radyodan tv'ye sekerek bu süperstarlığa erişti - çok da itiraz edemem gerçi bu sava.

antika radyomu dinlerken bekletilmekten renk değiştirmiş portakallar yiyorum. olası bir doğal fenomen nedeniyle frekanslar cızırtılı. zehirli cümlelerim, birkaç kötü niyetli zamirlerle haşır neşir. cinlerim tüm gün tepemde, hayaletler içimde dans ediyor adını bilmediğim arkaik bir müzik eşliğinde. ve içim olabildiğine şeffaf, utanıyor nüfuz ederken c vitamini

geçen arabada denk geldi, turkuaz fm, abi resmen radyonun güzelliğini unutmuşum, oradaki sohbetler, şarkılar, neyse favorilere eklendi.

tanım : eskimeyen tat.

aralarında en güzeli (bkz: kafa radyo)

ben hala arada dinliyorum.
bazı radyo programları var uyumadan önce dinlemeyi alışkanlık edindim, uykuya dalmamda çok yardımcı oluyor.

- cezaevinde nimettir.
- kantindeki en pahalı ürünlerden biridir.
- bitmiş kalem piller, üzerine pusula sarılarak, diğer koğuşların bahçelerine aşırılarak, (ki önünüzde, arkanızda 9 mt.lik beton blok var) kopuştan koğuşa mesajlaşılmasını sağlar.
cezaevindeki bir tür, isviçre çakısıdır anlayacğınız.

zeki kayahan coşkun'u ve nihat sırdar'ı tanımamı sağlayan kitle iletişim aracı.

"queen - radio ga ga / trainspotting 2 - soundtrack"

şu an sözlüğün radyosu gibi kapalı moddayım... radyo hiç bir zaman anlaşılamadı, kıymeti bilinmedi...

trainspotting' de sick boy karekteri, kalabalık ve müzik çalan bir mekanda şarkının arasında "waaahhaa" diye bağırmaktadır, (bazı şeyler ayrıntıda anlatılır.) sonrasında tüm kalabalık şarkının nakaratını yüksek sesle tekrarlayıp söylemektedir.

bu şarkıda queen' nin orijinal şarkısını dinlemeyi pek tercih etmem, şarkıyı trainspotting miziğin deki sick boy' un bağırma sesi beni daha çok etkiliyor. şu an bunları yazarken bir tren geliyor yanı başımdan, önce sesini duyuyorum ve duydum! şimdik de yanımdan hızlı bir şekilde geçti, görüyorum!

rtük'e bağlı bir kitle iletişim aracıdır.
elektromanyetik radyo dalgalarındaki ses modülasyonunu önce elektronik ortama sonra da sese çeviren elektronik aygıt olarak tanımlanır ve italyan kâşif guglielmo marconi tarafından icat edilmiştir.

istanbulda yaşayanlar için

107.4
93.8
96.2
95.0
96.0