
1.
gerçekçilik.
bir estetik ve edebi kavram olarak 19. yüzyıl ortalarında fransa'da ortaya çıkmıştır. nasıl ki romantizm klasizme bir başkaldırı niteliğinde ise gerçekçilik yani realizm, hem klasisizme hem de romantizme bir başkaldırıdır.
bir estetik ve edebi kavram olarak 19. yüzyıl ortalarında fransa'da ortaya çıkmıştır. nasıl ki romantizm klasizme bir başkaldırı niteliğinde ise gerçekçilik yani realizm, hem klasisizme hem de romantizme bir başkaldırıdır.
devamını gör...
2.
(bkz: gustave courbet)
devamını gör...
3.
uluslarasi iliskilerde, 1930'larda liberalist/idealist dusuncenin cuvallamasi sonucu ortaya cikmis ekoldur. savasin, uluslarasi iliskilerin kacinilamaz bir gercegi oldugunu savunur. ulkeler arasindaki iliskiler ise, devletlerin cikarlari ve ulkeler arasindaki guc dengesi/iliskisine dayanir. realistler için baris savasin olmadigi, gecici bir donemdir. savascigirtkanligi ile suclansalar bile uluslararasi iliskilerde, butun ekolleri etkilemislerdir.
liberalist ekolden ayiran sey, sadece uluslararsi iliskileri nasil gordukleri degil, bu ekolun amacidir. liberalistler, uluslararsi iliskileri bir amac dogrultusunda calisirlar. mesela devletler arasi isbirliginin nasil olusturuldugu, vs. realistlerin amaci ise uluslar arasindaki sistemin dogasini oldugu gibi arastirmaktir.
liberalist ekolden ayiran sey, sadece uluslararsi iliskileri nasil gordukleri degil, bu ekolun amacidir. liberalistler, uluslararsi iliskileri bir amac dogrultusunda calisirlar. mesela devletler arasi isbirliginin nasil olusturuldugu, vs. realistlerin amaci ise uluslar arasindaki sistemin dogasini oldugu gibi arastirmaktir.
devamını gör...
4.
gerçekte var olan şeylerin evrenseller olduğu kuram'ıdır.
devamını gör...
5.
realizm kendinden önce gelmiş romantizm, akademik sanat veya neoklasisizm gibi akımlara, bu akımların sahip oldukları o kurmaca duygusal dünyalara ret çekiyordu. sanayi devrimine, rasyonalizme ve klasisizme karşı olarak çıkan romantikler daha çok insana, doğaya, kişisel hissedişe dair resimler yaparken realizm toplum gerçeklerine ışık tutuyordu. endüstrileşme, toplumsal sınıflanmalar gibi olaylar insanları duygusal dünyalarından çıkararak yaşadıkları dünyanın çağın soğuk yüzüne, gerçeklerine itiyordu.
(bkz: ilya repin)
(bkz: tolstoy)
(bkz: dostoyevski)
(bkz: anton çehov)
(bkz: maksim gorki)
(bkz: jack london)
(bkz: ilya repin)
(bkz: tolstoy)
(bkz: dostoyevski)
(bkz: anton çehov)
(bkz: maksim gorki)
(bkz: jack london)
devamını gör...
6.
- realizm akımı -
• 19.yüzyılda romantizm'e tepki olarak doğdu.
• auguste comte tarafından sistemleştirildi.
• ortaya çıkışında pozitivizm etkili olmuştur.
• pozitivizm, genel olarak bilimi temel alan, metafizik düşünceyi reddeden dünya görüşüdür.
• felsefesi determinizmdir.
• 19.yüzyılda romantizm'e tepki olarak doğdu.
• auguste comte tarafından sistemleştirildi.
• ortaya çıkışında pozitivizm etkili olmuştur.
• pozitivizm, genel olarak bilimi temel alan, metafizik düşünceyi reddeden dünya görüşüdür.
• felsefesi determinizmdir.
devamını gör...
7.
gerçekçilik akımı. real=gerçek, izm=akım. topla şimdi bunları ne yapar realizm yani gerçekçilik. ikincisini salladım ama bence böyle bişeydi.bu konu hakkında che guevara'nın güzel bi sözü vardır "gerçekçi ol imkansızı iste"diye bi söz.konuyla alakası yok biliyorum :)
devamını gör...
8.
19. yüzyıl ortalarında fransa'da ortaya çıkmış gerçekçilik akımıdır.
gerçekçilik nesnel olmayı ister.
romantizme karşı çıkar. realizm, hem klasisizme hem de romantizme bir başkaldırıdır.
realist yazarlar
honoré de balzac
stendhal
gustave flaubert
fyodor dostoyevski
lev nikolayeviç tolstoy
anton çehov
maksim gorki
daniel defoe
charles dickens
ernest hemingway
jack london
mark twain
ivan sergeyeviç turgenyev
halit ziya uşaklıgil
nikolay gogol
gerçekçilik nesnel olmayı ister.
romantizme karşı çıkar. realizm, hem klasisizme hem de romantizme bir başkaldırıdır.
realist yazarlar
honoré de balzac
stendhal
gustave flaubert
fyodor dostoyevski
lev nikolayeviç tolstoy
anton çehov
maksim gorki
daniel defoe
charles dickens
ernest hemingway
jack london
mark twain
ivan sergeyeviç turgenyev
halit ziya uşaklıgil
nikolay gogol
devamını gör...
9.
devamını gör...
10.
uluslararası ilişkiler kavramı olarak 1939 yılından itibaren literatürde yer almaya başlayan akımdır.
1919 yılında aberystwyth üniversitesinde, dönemin abd başkanı olan woodrow wilson'dan etkilenen bir grup akademisyen tarafından kurulan wilson kürsüsünde, realizmin tartışmadaki rakibi olan idealizm akımı yayılmaya başladı. idealizm savunucuları 1.dünya savaşından sonra kalıcı bir dünya barışı arıyorlardı. bunun için aynı yıl milletler cemiyeti kuruldu (1919). idealistler dünyada kalıcı barışın sağlanması için uluslararası hukukun olması gerektiğine, milletlerin kendi kaderinin tayin hakkı olduklarına (self determinasyon), açık diplomasi ile devletlerin krizleri daha barışçıl yollardan halledebileceklerine inanıyorlardı. ancak 1929'da abd'de patlak veren büyük buhran, 1930'lu yıllarda avrupa ülkelerinde otoriter ve faşist rejimlerin yükselişi ve nihayet 1939 yılında patlak veren 2.dünya savaşı sonrası idealizm savunucularına olan güven sarsıldı ve bu tarihten itibaren realizm akımına rağbet yükseldi.
realizme göre uluslarası arenada devletten başka bir aktör olamazdı, devletlerin tıpkı insanlar gibi çıkarcı olduğu ve bu yüzden uluslarası ilişkilerde belirsizlik ve kaosun hakim olduğu öngörülüyordu. realizm kavramı 1939'dan itibaren yükselişe geçse de kökleri eskiye dayanan bir kavram olduğunu söyleyebiliriz. antik yunan tarihçisi thucydides peleponezya savaşları adlı kitabıyla realizmin temelini attığı söylenebilir. rönesans hareketinin sembol isimlerinden olan niccolo machiavelli de prens adlı eserinde devletin, varlığını sürdürmekten başka sorunu olmadığını, etik değerlerin devletin bekasını etkilememesi gerektiğini belirtmiştir. thomas hobbes ise leviathan'da devletler ortaya çıkmadan önce insanın insana karşı mücedele içinde olduğunu, devletin ortaya çıkmasından sonra da insanın mücadeleci ve çıkarcı doğasının devlete yansıdığını belirtir. ayrıca alman tarihinin ünlü isimlerinden demir şansölye otto von bismarck da realizme güç dengesi kavramını kazandırmıştır. 20.yüzyılda da realizm akımını hans morgenthau, henry kissinger gibi akademisyen, asker ve devlet adamları temsil etmişlerdir.
1919 yılında aberystwyth üniversitesinde, dönemin abd başkanı olan woodrow wilson'dan etkilenen bir grup akademisyen tarafından kurulan wilson kürsüsünde, realizmin tartışmadaki rakibi olan idealizm akımı yayılmaya başladı. idealizm savunucuları 1.dünya savaşından sonra kalıcı bir dünya barışı arıyorlardı. bunun için aynı yıl milletler cemiyeti kuruldu (1919). idealistler dünyada kalıcı barışın sağlanması için uluslararası hukukun olması gerektiğine, milletlerin kendi kaderinin tayin hakkı olduklarına (self determinasyon), açık diplomasi ile devletlerin krizleri daha barışçıl yollardan halledebileceklerine inanıyorlardı. ancak 1929'da abd'de patlak veren büyük buhran, 1930'lu yıllarda avrupa ülkelerinde otoriter ve faşist rejimlerin yükselişi ve nihayet 1939 yılında patlak veren 2.dünya savaşı sonrası idealizm savunucularına olan güven sarsıldı ve bu tarihten itibaren realizm akımına rağbet yükseldi.
realizme göre uluslarası arenada devletten başka bir aktör olamazdı, devletlerin tıpkı insanlar gibi çıkarcı olduğu ve bu yüzden uluslarası ilişkilerde belirsizlik ve kaosun hakim olduğu öngörülüyordu. realizm kavramı 1939'dan itibaren yükselişe geçse de kökleri eskiye dayanan bir kavram olduğunu söyleyebiliriz. antik yunan tarihçisi thucydides peleponezya savaşları adlı kitabıyla realizmin temelini attığı söylenebilir. rönesans hareketinin sembol isimlerinden olan niccolo machiavelli de prens adlı eserinde devletin, varlığını sürdürmekten başka sorunu olmadığını, etik değerlerin devletin bekasını etkilememesi gerektiğini belirtmiştir. thomas hobbes ise leviathan'da devletler ortaya çıkmadan önce insanın insana karşı mücedele içinde olduğunu, devletin ortaya çıkmasından sonra da insanın mücadeleci ve çıkarcı doğasının devlete yansıdığını belirtir. ayrıca alman tarihinin ünlü isimlerinden demir şansölye otto von bismarck da realizme güç dengesi kavramını kazandırmıştır. 20.yüzyılda da realizm akımını hans morgenthau, henry kissinger gibi akademisyen, asker ve devlet adamları temsil etmişlerdir.
devamını gör...