ruşen çakır

35 yıllık gazetecidir. birçok yerde gazetecilik yapmıştır. 2015 yılında medyascope'u kurmuştur ve gazeteciliğe de bu platformda devam etmektedir. medyascope üzerinden güncel siyasete yönelik yayınlar yapmaya devam ediyor. fikirleri ve öngörüleri tartışılır ama olayı özetler tavrı ve sağduyusu sebebiyle onun yayınlarına değer veriyorum. özellikle şu ortamda bağımsız gazetecilik anlamında güzel işler çıkaran oluşumları desteklemek lazım. son zamanlarda bireysel girişimler de artıyor zaten. (bkz: cüneyt özdemir)(bkz: nevşin mengü)

uzun yıllar boyunca türkiyedeki islami oluşumlar üzerine çalışmış, analizler yapmış birisidir. şerif mardin, mahalle baskısı kavramını ilk defa ruşen çakır'ın ropörtajında kullanmıştır.

5 yıldır takip ediyorum. düşünüş tarzıma oldukça yakın bir gazeteci.

ama daha önemlisi, işini iyi yapıyor ve objektif.

gazeteleri kağıttan, haber programlarını tv den izlediğimiz yıllarda çok da skimde olan bir adam değildi. bugünlerde düşündükçe baya garibime gidiyor. o zamanlar anaakım medyada bile nice çok iyi gazeteciler çalışıyordu. akp'em hükümetim sağolsun ki artık o nice kaleme internette ulaşım beleş. ruşen beyin youtube'deki programlarını her gün istisnasız izliyorum. 3 yıldır hangi gün bu adamı izlemesem kendimde bir eksiklik hissediyorum.
bu korkunç günler geçtiği zaman yaptığı işin değeri daha da anlaşılacak. bu vesileyle kendisine emekleri için teşekkür ederim.

ılımlı islamcı mı? puhaaaa, herif solcu lan. (tatlı su solcusu olsa da)

söyleyeceklerim bu kadar.

solculuğun ne olduğunu tanımladığı yayınlarında bu ideolojinin sığ, basit ve hatta çocukça yönünü ortaya sermektedir. bazı vidyolarında solculuktan anladığı şeyin ne olduğunu söylüyor ve burada söylediklerinden anladığım kadarıyla solculuk ile kastettiği şey bir takım kötü adamlara karşı iyilerin mücadelesi. bu iyiler sıf "ezilenler"/"kaybedenler" oldukları için iyi oluyorlar. sol ideolojiyi budaya budaya doğru köküne kadar inerseniz sonunda ulaştığınız şey burası olacaktır: "ezilenle" "ezenin" mücadelesi, "zalim"e karşı başkaldırı vb. o yüzden aslında sol ideolojinin bir bütün olarak çocukca ve basit bir dünya görüşü olduğunu kabul etmek gerekir. ve kökeni de aslında hristiyanlıkta gibi dinlerdedir. isa'nın dağdaki vaazı tam bir solcu manifestodur.

bu işin psikolojik alt-yapısını öğrenmek isteyen nietzsche'nin ahlakın soykütüğü üstüne çalışmasını okusun. dünya maalesef böyle binary iyiler/kötüler, zalimler/ezilenler ayrımlarından oluşmuyor. ezilenlerin sırf "ezilen" oldukları için iyi olmaları diye bir şey söz konusu değil. bu ezilenlerin ezen konumuna geçtiklerinde yaptıkları bin beter şeylerden bunun böyle olmadığını tarih defalarca gösterdi bize. burada söz konusu olan aslında nietzshe'nin de söylediği gibi ressentiment hissidir. yani kendinden güçlü, yetenekli, şanslı olarak gördüklerinden nefret etme, onlara hınç duyma ve onları "kötü" olarak "zalim" olarak damgalama. işte bu ressentiment hissi aslında tarihteki birçok mezalimin de motivasyonunu oluşturmuştur. nazileri temelde motive eden duygu buydu, bolşevikleri de.

günümüzde yakından tanıdığımız bazılarını da motive eden bu duygu. asker/sivil elitlerin hegemonyasını yıkacağız, beyaz türklerin egemenliğini sonlandıracağız, vesayeti yıkacağız. türkiye'de solculuğun önemli bir bölümü (ve oldukça etkin bir bölümü) bana kalırsa bu ruh hali yüzünden akp ile ve islamcılık ile yan yana durmuştur ve onlara karşı bir sempati beslemiştir. onları ülkenin "ezilenleri" olarak görüyorlardı ve bu yüzden, yani sırf "ezilen" oldukları için onların iyi olduklarını düşündüler ve başlarına kötü şeyler gelene kadar onları desteklediler. solun diğer bir kesimi ise ressentiment duygusunu batı dünyasına ve amerika'ya yöneltmiştir. o yüzden tam bağımsız türkiye, kahrolsun emperyalizm gibi anlamsız bir takım sloganları onlardan bol bol duyarız. çünkü onlara göre "ezenler" ve dolayısı ile kötüler, güçlü oldukları için, zengin oldukları için amerikadır, batıdır. solcuk farklı dallara ayrılsa da aslında temelini oluşturan duygu aynıdır: ressentiment.

gündem yorumlarını önemsediğim gazeteci. youtube'da 1.75 yapıp da izliyorum kusura bakmasın ama.

olayları sakin sakin ve kibar bir dille anlatmasını çok seviyorum. bunca yıl gazetecilik yapıp hâlâ sakin kalması büyük başarı bence.

sağcı-liberal kanattan bir video gazetecisi.

sol gelenekten gelen, zamanında işkence dahi görmüş bir gazetecidir.

yediği lincin özeti şu:
kemal kılıçdaroğlu'nun " suriyeliler'i göndereceğiz" açıklamasından sonra, kılıçdaroğlu'nu sevmeyen bazı muhalif çevreler, bunu gol fırsatı olarak gördüler. kılıçdaroğlu, pek iyi bir görüntü çizmiyordu.(hakları var.) fakat muhalif taban destek olunca bir anda ofsayta düştüler. ki kılıçdaroğlu tahminim 1 ay öncesinde benzer bir açıklama yapmış ama bu kesim pek ses etmemişti.
bunu yanında afgan göçü başlayıp önlem alınmayınca. öncesinde msb linç edilirken bir anda oklar bu kesime döndü. şöyle bir durum var, insanlara kendi tarafından gelen negatif durumlar, karşı taraftan gelenden daha çok zarar verir. bir de üstüne özellikle yabancı medya kuruluşları göçmen konusunda olumlu haberler yapınca öfke arttı. göçmenlerin geri dönmesini isteyenlere karşı linçler oldu. begüm başdaş'ın göçmen karşıtlarına "ırkçı demesi", bunun yanında medyascope'da program yapması, ayrıca bir avrupa birliği kuruluşunda çalışması ortalığı alevlendirdi. ve bunun üzerine ekşideki bir başlık ortalığı daha da karıştırdıburadan ulaşabilirsiniz. bu listede ruşen çakır da vardı. fonlanma iddiaları ortaya çıktı. bu iddialar 140 journos'a kadar gitti. medyascope bazı vakıflardan fon alıyordu ve bu gizli değildi. bu fonlar da ab ve abd menşeili olunca ruşen çakır linç yedi. süreci ise şu anda kötü yönetiyorlar. ruşen çakır'ın insanları bloklaması, youtube'da yorumların silinmesi gibi. bir de bunun üzerine faltunun açıklamaları işi iyice çıkmaza soktu.

benim yorumum. medyascope ve ruşen çakır ortalığı yatıştırmalı. sertlikle bir yere varılmaz. ayrıca her ne kadar kızgın olsam da bu kişiler ve kuruluşlar yasaklanmamalı. yayınlarına devam etmeli.

bakın bu arkadaş hakikaten değişik bir abimizdir. bir yandan said nursi överken bir yandan kızıl ordu fraksiyonu ile ilgili bir kitabın türkçe çevirisini yapmış bir şahsiyettir.

kendisine yöneltilen eleştiriler ile alakalı çektiği videosunda tam olarak yaptığı laf çarpıtmadır, mağduru oynamaktır. ancak bunları yiyen çok az kişinin olduğunu düşünmekteyim. arada bir de klasik "benim solculuğumu bilen bilir" gibi klişe laf sıkıştırmış. bu lafları eden birisi bilin ki bir haltlar karıştırmıştır.*

medyascope için ise şunu söyleyeyim. oradaki bazı arkadaşların öğrenci kolektifleri geçmişi mevcuttur. bu yapı mensubu pek sağlıklı bir birey de görmedim açıkçası.* araya sıkıştırayım dedim.

bu adamı her seferinde kadın sanıyorum.

bugün itibari ile ayşe çavdarla, burak bilgehan özpekle ve kemal canla türkiye'nin mülteci sorunu isimli bir program yapacağını duyurmuş kişidir.
midemin bulanacağı savlar öne süreceklerine emin olmakla beraber yeni ne irin saçac.. pardon söyleyeceklerini merak da etmiyor değilim.
bunlardan öte, bu tiplerin neden her fotoğrafı kabız olmuş ya da ishal olmuş gibi bir ifade ile çektirdiklerini,
sonra bakıp "evet ya bu iyi" deyip seçtiklerini
ve dahi yayınladıklarını çok merak ediyorum.
hangi ifade?
aha şu...

abdurrahman dilipak'ın karşı mahalledeki yansımasıdır. derin devletin adamları olarak birisi muhafazakar bağnazlara hitab ederken diğeri de seküler bağnazların ipini tutar.

bilenler biliyor da anlaşılan genç arkadaşlar pek tanımıyorlar kendisini.
ruşen çakır siyasal islamcıları en iyi tanıyan objektif bir gazeteci değil, siyasal islamcıların temsilcisi ve maşasıdır.
pentagon’un maaşlı gazetecilerindendir. atlantikçi ve nato’cudur.
1994’te tayyip erdoğan’ı cia ortadoğu istasyon şefi graham fuller ile bizzat tanıştıran isimdir.
akp'nin kuruluş aşamasında tayyip erdoğan ile morton ısaac abramowitz arasındaki ilk teması kuran ve bunun ödülü olarak graham fuller'in de yöneticisi olduğu rand corporation'da 3 ay staj "yaptırılan" ve dönüşünde "paraşütle" milliyet'te işbaşı yapan isimdir.
2001’de tayyip erdoğan için kitap yazmıştır.
fetö’nün abant toplantılarına düzenli olarak katılmıştır. batıdan fonlanır.
2017'de $129,960, 2016'da $99,960 fon almış.
george soros’tan iki kez 100 bin dolar hibe almış.
fonlayan başka yurt dışı kaynakları da var. kendisi itiraf ediyor.
yurt dışından fonlanarak bağımsız gazetecilik yaptığını iddia ediyor. (bkz: medyascope’un yabancı fonlardan aldığı para)
geminin su aldığını fark edip ilk terk edenlerden.
şu an sırf akp karşıtı diye bu herifi öven tipler var.
ruşen akp’nin kurucularından biridir. cia maşasıdır. (bkz: ciasal islam)
arşiv unutmaz, said nursi’yi fethullah’ı öven yazıları internette mevcut.

lh3.googleusercontent.com/p...

islamcılar üzerine araştırma yapınca islamcı oluyorsunuz arkadaşlar kesin bilgidir. fon almak yasak değildir. belli bir yayıncılık şeffaflığı sağladığınız ve mesleğinizi düzgün yaptığınızda herkesin yararlanabileceği gazetecilik fonlarıdır bunlar. türkiye gibi tüm medyası ele geçirilmiş olan bu ülkede bu özgür medyaya saldıranlar kesinlikle kripto akp’lidir. ayrıca akp’yi bir gazetecinin kurduğu gibi bir saçmalığa bile cevap veren gazetecidir ruşen çakır.
t: veryansın izlemekten beyni sulanmış ulusağcıların dadandığı başlık.

#1257486 nolu entrideki tüm argümanlar tipik doğu perinçek kafası argümanlardır. sen neymişsin be ruşen çakır.

bir entry bu kadar mı keyword içerir. üstteki bir entryi okuduktan sonra aklımda kalanlar: cia, pentagon, graham fuller, rand corporation soros. bunların hepsi bir entryde bir araya geldiğine göre ve ruşen çakır hepsinin adamı olduğuna göre, epey berbat bir adammış bu ruşen.