sabrın sonuna gelindiğinde ağızdan istemsizce çıkan cümleler
başlık "insan olun biraz" tarafından 19.12.2021 16:12 tarihinde açılmıştır.
1.
sözlüğe geldiği günden itibaren herhangi bir tartışmanın içinde bulunmamış, tek motivasyonu yazmak ve okumak olan bir yazarın biraz sonra kaleminde dökülecek olan cümlelerdir.
sözlükte bulunduğum süre zarfında birçok saçma tanım gördüm. birbiri ile kavga eden yazarlara şöyle bir baktım geçtim. bazen belli edemesem bile okuduğum tanımlara çok güldüm. kızdığım da oldu ama ne bunun için yazarlara bir tepki verdim ne de onlara karşı olumsuz bir duygum oldu.
görmezden gelmek benim en önemli özelliğim oldu bu sözlükte. ama bir konuda ciddi şekilde sabrımın sonundayım ve selametle ilgili bir veriye de ulaşamıyorum.
bu kuzen bağımlısı arkadaşın her tanımı gözüme batmaya başladı benim. şöyle tanımlar görüyorum:
- kuzenimle evlenmek istiyorum ben.
- bize ne?
- lanet olası yasakçılar!
- kuzenime aşığım.
- bize ne?
- ekşici zihniyeti!
durmadan farklı farklı başlıklar açarak aynı şeyi anlatıyor. tepki gösterilsin istiyor, bu çok belli. belki kuzeni bile yok. ki eğer bu bir kurmaca ise zekasını takdir ederim. her tepkiden sonra yeni bir başlık. her başlıktan sonra o başlıkla uyumlu bir başlık daha.
artık sözlük bir saçmalık çukuruna dönüştü belli oranda. kastım troller değil. çizgisini bozmadan yazanların hepsi, kendi yarattığı personaya sadık kalıp yazanların hepsi saygıyı hak ediyor.
ama bu kuzenzede arkadaş biraz fazla ilgi istiyor gibi geldi bana ve artık tadı kaçtı. bırakın küçük enişteyi, takılsın kendi halinde.
bu başlığı sabrım her taştığında ziyaret edeceğim. bu başlık benim ve yazmak isteyen yazar arkadaşlarımın kör kuyumuz olabilir.
sözlükte bulunduğum süre zarfında birçok saçma tanım gördüm. birbiri ile kavga eden yazarlara şöyle bir baktım geçtim. bazen belli edemesem bile okuduğum tanımlara çok güldüm. kızdığım da oldu ama ne bunun için yazarlara bir tepki verdim ne de onlara karşı olumsuz bir duygum oldu.
görmezden gelmek benim en önemli özelliğim oldu bu sözlükte. ama bir konuda ciddi şekilde sabrımın sonundayım ve selametle ilgili bir veriye de ulaşamıyorum.
bu kuzen bağımlısı arkadaşın her tanımı gözüme batmaya başladı benim. şöyle tanımlar görüyorum:
- kuzenimle evlenmek istiyorum ben.
- bize ne?
- lanet olası yasakçılar!
- kuzenime aşığım.
- bize ne?
- ekşici zihniyeti!
durmadan farklı farklı başlıklar açarak aynı şeyi anlatıyor. tepki gösterilsin istiyor, bu çok belli. belki kuzeni bile yok. ki eğer bu bir kurmaca ise zekasını takdir ederim. her tepkiden sonra yeni bir başlık. her başlıktan sonra o başlıkla uyumlu bir başlık daha.
artık sözlük bir saçmalık çukuruna dönüştü belli oranda. kastım troller değil. çizgisini bozmadan yazanların hepsi, kendi yarattığı personaya sadık kalıp yazanların hepsi saygıyı hak ediyor.
ama bu kuzenzede arkadaş biraz fazla ilgi istiyor gibi geldi bana ve artık tadı kaçtı. bırakın küçük enişteyi, takılsın kendi halinde.
bu başlığı sabrım her taştığında ziyaret edeceğim. bu başlık benim ve yazmak isteyen yazar arkadaşlarımın kör kuyumuz olabilir.
devamını gör...
2.
*sansür* git.
devamını gör...
3.
benim için küfürdür.
evet ben çok güzel söverim. diğer sözlüklerde de insanlarla çok kez tartışma noktasına geldim. ancak hiç bu kadar taciz edildiğimi hatırlamıyorum. en gıcık aldığım yazarla bile özelden karşılıklı anlaşarak meseleyi kapatabildim hep.
bazı şeyleri görmezden gelmek gerekir. geldiğimi de düşünüyorum, geldim evet. ancak hem özelden, hem tanımlardan taciz edilmek artık insanı küfür noktasına getiriyor. ve bende küfür ediyorum. tek istediğim rahatsızlık veriyorsam engellenmek, birisi beni engelledi mesela gayet medenice. bak olay kapandı yani. ama hayır aynı mesele üzerinden sürekli dürtülmek, ne bileyim. gerçekten can sıkıcı.
bu juanamaryat meselesi hakikaten kabak tadı verdi. insanları alenen taciz ediyor. mesajlara, nikaltina salça oluyor. yeter?
evet ben çok güzel söverim. diğer sözlüklerde de insanlarla çok kez tartışma noktasına geldim. ancak hiç bu kadar taciz edildiğimi hatırlamıyorum. en gıcık aldığım yazarla bile özelden karşılıklı anlaşarak meseleyi kapatabildim hep.
bazı şeyleri görmezden gelmek gerekir. geldiğimi de düşünüyorum, geldim evet. ancak hem özelden, hem tanımlardan taciz edilmek artık insanı küfür noktasına getiriyor. ve bende küfür ediyorum. tek istediğim rahatsızlık veriyorsam engellenmek, birisi beni engelledi mesela gayet medenice. bak olay kapandı yani. ama hayır aynı mesele üzerinden sürekli dürtülmek, ne bileyim. gerçekten can sıkıcı.
bu juanamaryat meselesi hakikaten kabak tadı verdi. insanları alenen taciz ediyor. mesajlara, nikaltina salça oluyor. yeter?
devamını gör...
4.
susmaktır. gitsin egosuyla oynamaya devam etsin.
devamını gör...
5.
yapacağınızın işin damına koyayım. sadece bu cümleyi kullanırım.
valla susmak isterim lakin bazen bazıları çekilmez çile oluyor o yüzden ben de bu şekilde tepki verebiliyorum. yoksa kim sakin olmak istemez ki?
valla susmak isterim lakin bazen bazıları çekilmez çile oluyor o yüzden ben de bu şekilde tepki verebiliyorum. yoksa kim sakin olmak istemez ki?
devamını gör...
6.
şöyle kısaca bir düşündüm, öyle zamanları gözümün önüne getirdim. hepsinde ortak bir başlangıç kelimesi var:
"peki.."
ardından da içimde tutmak için çabaladığım, karşıdakini kırmamak adına sustuğum ama beni çok zorladığı için daha fazla dayanamayıp söylediğim cümleler geliyor.
sabrımın taşacağı noktaya kadarki süreci çok iyi yönetiyorum kendi açımdan. dönüşü olmayan ya da sonrasında aleyhime kullanılacak sözler sarf etmemeye çalışıyorum. aslında bir nevi; aramızdaki ilişki her neyse onu korumaya çalışıyorum.
"tamam, öfkelisin ve ağzına geleni söylüyorsun ama şimdilik seni hoşgörüp dikkatli konuşuyorum. lütfen sen de öyle yap"
mesajı vermeye çalışıyorum. maalesef çoğunlukla anlaşılmıyor ve "peki.." ile başlayan o cümleler silsilesine geçiyorum. ipler inceldiği yerden kopuyor. köprüler yıkılıyor, gemiler yakılıyor.
geçmiş ola.
"peki.."
ardından da içimde tutmak için çabaladığım, karşıdakini kırmamak adına sustuğum ama beni çok zorladığı için daha fazla dayanamayıp söylediğim cümleler geliyor.
sabrımın taşacağı noktaya kadarki süreci çok iyi yönetiyorum kendi açımdan. dönüşü olmayan ya da sonrasında aleyhime kullanılacak sözler sarf etmemeye çalışıyorum. aslında bir nevi; aramızdaki ilişki her neyse onu korumaya çalışıyorum.
"tamam, öfkelisin ve ağzına geleni söylüyorsun ama şimdilik seni hoşgörüp dikkatli konuşuyorum. lütfen sen de öyle yap"
mesajı vermeye çalışıyorum. maalesef çoğunlukla anlaşılmıyor ve "peki.." ile başlayan o cümleler silsilesine geçiyorum. ipler inceldiği yerden kopuyor. köprüler yıkılıyor, gemiler yakılıyor.
geçmiş ola.
devamını gör...
7.
var ya, yine diyorum; ‘’üşüten aklıma mukayyet olma şimdi!’’
hayal edelim mesela. bir adam. ehli keyfin keyfini kahveyle tazeleyebilecek kıvamda ama gören göze göre belki bir eksik bir fazla. öyle çok da mühim dertleri olmasın, yani dışarıdan bakıldığında… belki kendi dertleri yine kendi gözünde haddinden fazla büyüktür ama o da onun ayıbı olsun. ne olsun mesela derdi; bir kitap serisine başlayıp çıkan son kitabın bir türlü türkçe’ye çevrilmemesi olsun. yahut sabah kahvaltısıyla beraber sade kahvesini içememesi olsun bu aralar. kahvaltı saatini kaçırıyor demek ki, geç yatıyorsa tabi; kim bilir neler karıştırıyor geceleri, vay hayta!
sonra, dinlenilebilir olsun kesinlikle, itiraz kabul etmem, öyle olacak. varsa masada yediden yetmişe cümbür cemaat bir ahali, o söze girdiğinde diğerleri dudaklarını mühürlesin. baskın yanı olsun hep, farkında olan kendini güvenle teslim edebilsin diye.
çok düşünsün bir de.
ama iyi, ama kötü. gereğinden fazla kafa yorsun öyle böyle vukulara, özellikle diğer insanları etkileyebilecek durumlarda. tek başına araba kullanırken ibre 200’e vurduğunda dert etmeyen ve lakin yan koltukta civciv olsa hız limitlerini baş tacı eden kafada olsun. kendi totosunu pek fazla dert etmezken, yakınlarındakilerin totolarını kollar olsun.
ve bunların hiçbiri, bir başkası tarafından anlaşılmasın.
kendine olan umursamazlığına gevşek adam yaftası meyletsin, sonra bizim oğlan çırpınsın yedi cedde, düvele…
derken, bu adam birine rast gelsin. kime? karşı cinse.
farkındalıkları arasında gitsin gelsin zamanlar müddetince. sıcak ve soğuk duşlara maruz kalsın neticesinde. kafası karışsın. lakin ne kadar anafor ne kadar büyük ve hırçın olursa olsun tek bir şey gerçek olsun: hisler. soğuması ve azalması, geçmesi ve ertelenmesi ve hatta unutulması pek zor olan, mesih’in gelip de kafasına bir değnek vurmadığı müddetçe kararmaya yüz tutmasına izin verilmeyecek kadar derin, bir o kadar da umut dolu ve masum hisler. mutlu mutlu sevgi hisleri. şirin onlar.
yer yer ima edilsin, pek esirgenmesin hislerin dile gelmesi; ama direkt de vurulmasın masaya. üstü az biraz örtülü kalsın o gelip kaldırmak istemedikçe. burnunun dibine kadar sokulduktan sonra hele bir de…
adam, kendi içinde yaşamaya devam ederken bir dilek tutsun. bir göz kırpması beklesin yahut bir uzanış. diğerleri gibi olmasın, zaten kafası sis bulutuna kapılmış adamın yorumlamasına müsaade etmeyecek, bariz bir yıldız kayması gibi olsun. anlasın ki adam, o’nun tebessümü ve saçları, elleri ve sır gözleri kendisine helal.
ve yırtabilsin nefes almasını engelleyen, bedenini sarmış kalın zarı…
ama’sını düşünmek zorunda kalmasın. ihtiyaç duymasın buna.
o zaman hak bulabilsin kendine, hayatları pekiştirme adına.
düğümü çözeni sahiplensin neticesinde.
‘’benim!’’ diyebilsin.
ve yine, kendi özgürlüğü, o’nun özgürlüğü için olsun.
hepsi, o’na olsun.
sabrım yok ama.
olur mu, olur.
hayal edelim mesela. bir adam. ehli keyfin keyfini kahveyle tazeleyebilecek kıvamda ama gören göze göre belki bir eksik bir fazla. öyle çok da mühim dertleri olmasın, yani dışarıdan bakıldığında… belki kendi dertleri yine kendi gözünde haddinden fazla büyüktür ama o da onun ayıbı olsun. ne olsun mesela derdi; bir kitap serisine başlayıp çıkan son kitabın bir türlü türkçe’ye çevrilmemesi olsun. yahut sabah kahvaltısıyla beraber sade kahvesini içememesi olsun bu aralar. kahvaltı saatini kaçırıyor demek ki, geç yatıyorsa tabi; kim bilir neler karıştırıyor geceleri, vay hayta!
sonra, dinlenilebilir olsun kesinlikle, itiraz kabul etmem, öyle olacak. varsa masada yediden yetmişe cümbür cemaat bir ahali, o söze girdiğinde diğerleri dudaklarını mühürlesin. baskın yanı olsun hep, farkında olan kendini güvenle teslim edebilsin diye.
çok düşünsün bir de.
ama iyi, ama kötü. gereğinden fazla kafa yorsun öyle böyle vukulara, özellikle diğer insanları etkileyebilecek durumlarda. tek başına araba kullanırken ibre 200’e vurduğunda dert etmeyen ve lakin yan koltukta civciv olsa hız limitlerini baş tacı eden kafada olsun. kendi totosunu pek fazla dert etmezken, yakınlarındakilerin totolarını kollar olsun.
ve bunların hiçbiri, bir başkası tarafından anlaşılmasın.
kendine olan umursamazlığına gevşek adam yaftası meyletsin, sonra bizim oğlan çırpınsın yedi cedde, düvele…
derken, bu adam birine rast gelsin. kime? karşı cinse.
farkındalıkları arasında gitsin gelsin zamanlar müddetince. sıcak ve soğuk duşlara maruz kalsın neticesinde. kafası karışsın. lakin ne kadar anafor ne kadar büyük ve hırçın olursa olsun tek bir şey gerçek olsun: hisler. soğuması ve azalması, geçmesi ve ertelenmesi ve hatta unutulması pek zor olan, mesih’in gelip de kafasına bir değnek vurmadığı müddetçe kararmaya yüz tutmasına izin verilmeyecek kadar derin, bir o kadar da umut dolu ve masum hisler. mutlu mutlu sevgi hisleri. şirin onlar.
yer yer ima edilsin, pek esirgenmesin hislerin dile gelmesi; ama direkt de vurulmasın masaya. üstü az biraz örtülü kalsın o gelip kaldırmak istemedikçe. burnunun dibine kadar sokulduktan sonra hele bir de…
adam, kendi içinde yaşamaya devam ederken bir dilek tutsun. bir göz kırpması beklesin yahut bir uzanış. diğerleri gibi olmasın, zaten kafası sis bulutuna kapılmış adamın yorumlamasına müsaade etmeyecek, bariz bir yıldız kayması gibi olsun. anlasın ki adam, o’nun tebessümü ve saçları, elleri ve sır gözleri kendisine helal.
ve yırtabilsin nefes almasını engelleyen, bedenini sarmış kalın zarı…
ama’sını düşünmek zorunda kalmasın. ihtiyaç duymasın buna.
o zaman hak bulabilsin kendine, hayatları pekiştirme adına.
düğümü çözeni sahiplensin neticesinde.
‘’benim!’’ diyebilsin.
ve yine, kendi özgürlüğü, o’nun özgürlüğü için olsun.
hepsi, o’na olsun.
sabrım yok ama.
olur mu, olur.
devamını gör...
8.
"eeeh! yeter da!" ağızdan çıkabilecek en kibar ifadedir. genelde küfürle savuşturulur.
devamını gör...