sakız adası’na giden adam, adını kaderin bir şakası sanmıştı. sakız adası’nda sakız çiğnemek, ne kadar ironik olabilir ki? diye düşünmüştü. meğerse evrenin espri anlayışı, cem yılmaz’ın kötü gününe denk gelmiş kadar sertmiş.

adam, denize karşı oturmuş, ağzında bir sakız, aklında hayatın boşluğu. çocuklar sahilde dondurma yalıyor, martılar aşk acısına bağıran tarkan gibi ötüyor. o ise ağzında dönen o lastik parçasına bakıp, hayatım da buna benziyor işte, uzuyor, tatsızlaşıyor ama yine de çiğniyorum diyordu.

sonra... sakız boğazına kaçtı.
önce hafifçe öksürdü. sonra biraz daha. sonra boğuldu.
etraftakiler panikledi, birisi heimlich manevrası yapın diye bağırdı ama herkesin aklına o manevranın dans figürü olduğu geldi. adam ise son nefesinde içinden şöyle geçirdi:
demek sonum bile yapış yapış olacak...

gazetede manşet ertesi gün şöyleydi:
sakız adası’nda sakız çiğnerken boğuldu.
alt başlık: yunan tanrıları bile bu kadar kin tutmazdı.

cenazesinde hoca dua ederken sakız çiğniyordu, farkında olmadan.
cemaatin biri:
hocam, o da mı?

hoca omuz silkti:
ne yapayım evladım, kader bu kadar yapışkan olunca ağızda bir şey kalıyor işte.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sakız adasında sakız çiğnerken boğulmak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim