1.
o bir kötümserdir. kötümserlik felsefesini kendine ilke edinmiş bir filozoftur. o dünyadaki yegane gerçek şeyin, acı ve mutsuzluk olduğunu öne sürer. ona göre dünyanın her köşesindeki insanlar acı ve mutsuzluğun etkisindedir. bu en baştan beri böyledir. insanın doğumundan ölümüne kadar.
iyimser filozofları şu yönde eleştirmiştir. iyimserlere göre peşinden koşulacak bir amaç, bir anlam vardır. schopenhauer bu düşünceyi kesinlikle kabul etmez. ona göre ne peşinden koşulacak bir anlam ne de bir amaç vardır. bu fikri çok saçma ve boşuna bir uğraş olarak görür.
insanların özünde dürüst olmadıklarını, onların hepsinin maskelerinin olduğunu düşünür. bu yüzden sevgiye ve aşka da inanmaz. ona göre aşk dediğimiz kavram, tamamen "iradenin yaşama isteğidir." schopenhauer iradenin yaşama isteği derken türün varlığını devam ettirme arzusunu kastetmektedir.
ona göre insan; arzu, ihtiyaç ve istekleri ile tatminsizlik arasında sıkışıp kalmıştır. bu durumun insana sadece acı ve mutsuzluk getireceğini düşünmektedir. ve bir insanda ihtiyaç ve isteklerin arttığı oranda mutsuzluğunun da artacağına inanmaktadır.
peki, bu acı ve mutsuzluktan insan nasıl kurtulabilir? bunun cevabını schopenhauer, ahlak ve sanat yoluyla mümkün olabileceğini düşünür. ve tüm felsefesini; kötümserlik, ahlak ve sanat üzerine kurar.
sanatı çok önemli bir yere koymuştur. ona göre sanattan gelen güzellik kavramının insanı bireyselleştirmekten uzaklaştıracağına inanır. bireysellikten uzaklaşan insanın isteklerinin de daha azalacağını düşünür. insanın gerçek bir sanatçının elinden çıkan sanat ürününü incelendiğinde, gündelik hayatın istek ve arzularından bir süreliğine de olsa vazgeçeceğinden emindir. ayrıca sanatın insana haz verdiğini de düşünür.
acı ve mutsuzluktan kurtulmanın diğer yolunun, kısaca hayattan vazgeçme olduğunu söyler. yaşamın tüm arzu ve isteklerini bir kenara atarak insanın benliğini öldürmesini ister. bu yol ona göre gerçek çözümdür.
tanımımın bu kısmında, uzun bir zamandan beri tanıdığım filozof ile ilgili kendi yorumlarımı yapmak istiyorum.
schopenhauer'un kurtuluş reçetesi yeni bir reçete değildir. bu çözümü, hint felsefesinde de, tibet felsefesinde de görürüz. peki onu bu kadar ünlü yapan neydi? bana göre, çok uzun zamandan beri bu çilecilik yönteminden bahseden ilk filozof olmasından kaynaklanmaktadır. felsefe ve bilim ilerlerken, insanlığı önceki felsefi görüşlere götürmesidir.
insanın benliği, yaşama iradesi üzerine kuruluyken, hayattan, istek ve arzulardan tamamen vazgeçmenin çok zor olacağı aşikardır. sanat ile uğraşmak bu istek ve arzuları köreltmede çok kısa süreler için etkin olabileceğine inanıyorum. bana göre onun felsefesindeki sakat kısım hayattan tamamen vazgeçmenin yolunu tam olarak gösteremediğidir. ayrıca bu çilekeş dönemde insanın çektiği azabın bedeli ne olacaktı. hayatta olsaydı ona ölçülülük erdemini hatırlatmak isterdim.
iyimser filozofları şu yönde eleştirmiştir. iyimserlere göre peşinden koşulacak bir amaç, bir anlam vardır. schopenhauer bu düşünceyi kesinlikle kabul etmez. ona göre ne peşinden koşulacak bir anlam ne de bir amaç vardır. bu fikri çok saçma ve boşuna bir uğraş olarak görür.
insanların özünde dürüst olmadıklarını, onların hepsinin maskelerinin olduğunu düşünür. bu yüzden sevgiye ve aşka da inanmaz. ona göre aşk dediğimiz kavram, tamamen "iradenin yaşama isteğidir." schopenhauer iradenin yaşama isteği derken türün varlığını devam ettirme arzusunu kastetmektedir.
ona göre insan; arzu, ihtiyaç ve istekleri ile tatminsizlik arasında sıkışıp kalmıştır. bu durumun insana sadece acı ve mutsuzluk getireceğini düşünmektedir. ve bir insanda ihtiyaç ve isteklerin arttığı oranda mutsuzluğunun da artacağına inanmaktadır.
peki, bu acı ve mutsuzluktan insan nasıl kurtulabilir? bunun cevabını schopenhauer, ahlak ve sanat yoluyla mümkün olabileceğini düşünür. ve tüm felsefesini; kötümserlik, ahlak ve sanat üzerine kurar.
sanatı çok önemli bir yere koymuştur. ona göre sanattan gelen güzellik kavramının insanı bireyselleştirmekten uzaklaştıracağına inanır. bireysellikten uzaklaşan insanın isteklerinin de daha azalacağını düşünür. insanın gerçek bir sanatçının elinden çıkan sanat ürününü incelendiğinde, gündelik hayatın istek ve arzularından bir süreliğine de olsa vazgeçeceğinden emindir. ayrıca sanatın insana haz verdiğini de düşünür.
acı ve mutsuzluktan kurtulmanın diğer yolunun, kısaca hayattan vazgeçme olduğunu söyler. yaşamın tüm arzu ve isteklerini bir kenara atarak insanın benliğini öldürmesini ister. bu yol ona göre gerçek çözümdür.
tanımımın bu kısmında, uzun bir zamandan beri tanıdığım filozof ile ilgili kendi yorumlarımı yapmak istiyorum.
schopenhauer'un kurtuluş reçetesi yeni bir reçete değildir. bu çözümü, hint felsefesinde de, tibet felsefesinde de görürüz. peki onu bu kadar ünlü yapan neydi? bana göre, çok uzun zamandan beri bu çilecilik yönteminden bahseden ilk filozof olmasından kaynaklanmaktadır. felsefe ve bilim ilerlerken, insanlığı önceki felsefi görüşlere götürmesidir.
insanın benliği, yaşama iradesi üzerine kuruluyken, hayattan, istek ve arzulardan tamamen vazgeçmenin çok zor olacağı aşikardır. sanat ile uğraşmak bu istek ve arzuları köreltmede çok kısa süreler için etkin olabileceğine inanıyorum. bana göre onun felsefesindeki sakat kısım hayattan tamamen vazgeçmenin yolunu tam olarak gösteremediğidir. ayrıca bu çilekeş dönemde insanın çektiği azabın bedeli ne olacaktı. hayatta olsaydı ona ölçülülük erdemini hatırlatmak isterdim.
devamını gör...
2.
''ölüm, insanın gafletten büyük kurtuluşudur.'' demiştir; arthur schopenhauer
devamını gör...