1970 yılı amerika yapımı film,aynı zamanda sinema tarihinin en vahşi filmi olarak anılır. bir kızılderili kabilesi olan cyenne kabilesine saldıran amerikalı süvari birliği, köyde büyük bir katliam yaparlar. sahneleri bir çok ülkede sansüre uğramıştır. imdb: 6,9/10.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "ateist kaplumbağa" tarafından 11.02.2021 14:59 tarihinde açılmıştır.
1.
ralph nelson tarafından 1970 yılında beyaz perdeye aktarılan, revizyonist western filmlerinin en önemli örneklerinden birisidir.
yine aynı yıl gösterime giren ''little big man'' adlı filmle birlikte, amerikan sinemasının ''kızılderili meselesi''ne karşı geliştirdiği tek taraflı bakış açısını yerle yeksan etmiştir.
yıllarca vahşi ve barbar kızılderili kavramını beyaz perdede ince ince işleyen ve yarattığı algı ile tarihte yaşananları ters yüz eden amerikan sineması, bu iki film ile birlikte tabiri caizse yüzüne sert bir tokat yemiş ve sonrasına kendisine gelmiştir.
bu iki filmin arkasından kızılderili katliamlarını ele alan daha objektif yapımlar ortaya çıkmış, bazıları akademi ödülüne bile layık görülmüştür.
film, bu yönü ile değerlendirildiğinde dahi efsanelerin arasına girmeye hak kazanır zira çıkış noktası olmuştur.
"soldier blue" 1864 yılında yaşanan "sand creek katliamı''nı konu alır.
amerikan askerlerinin savunmasız bir cheyenne köyünü basarak, kadın - çocuk ayırt etmeksizin yüzlerce insanı öldürdüğü bu katliamın beyaz perdeye aktarılmış olması, amerikan toplumu açısından da bir nevi travmaya yol açmış ve tartışmalara neden olmuştur.
afişlerinde ''sinema tarihinin en vahşi filmi" tanımı yer almış, bazı eyaletlerde afişlerin toplatılması kararı verilmiştir.
yönetmenin yapmak istediği şey tam olarak yerini bulmuştur. özellikle katliam ve tecavüz sahnelerinin uzun dakikalar boyunca gösterilmesi, katliamın gerçekliğini ön plana çıkarmak için yapılan yakın plan çekimler insanın içine bir yumru gibi oturur.
film türkiye'de ise 1973 yılında vizyona girmiş, pek çok sahne makaslanmıştır.
filmde özellikle honus gent karakterini ben kendi adıma yüzbaşı silas soule ile özdeşleştirdim. işin esasına bakılırsa bu hesaplaşmayı yaşayıp, kızılderili katliamlarının önüne geçmeye çalışan onlarca amerikan subayı olduğunu tarihi anlatılardan biliyoruz. ya öldürüldüler, ya ordudan atıldılar ya da hapis cezası aldılar. sonrasında çoğunun itibarı iade edilse de, gent karakteri bu iade-i itibarın sanki beyaz perde de vücut bulmuş hali gibidir. bir nevi işin beyaz vicdanıdır. ve o beyaz vicdana beyaz şeytan tarafından yapılanların aktarılmış olması da geçmişle hesaplaşma adına önemlidir.
hülasa; bu filmi izlememiş olanların izlemesini elbette tavsiye ederim. ancak konuya ilgisi olmayanlar tarafından sıkıcı olarak da, değerlendirilebilir. bu şerhi de koymuş olayım ki, sonra ne biçim filmmiş diye bana sarmayın.
tarihi filmleri sevenler için ise biçilmiş kaftandır. izlemek konusunda tereddütünüz olmasın.
yine aynı yıl gösterime giren ''little big man'' adlı filmle birlikte, amerikan sinemasının ''kızılderili meselesi''ne karşı geliştirdiği tek taraflı bakış açısını yerle yeksan etmiştir.
yıllarca vahşi ve barbar kızılderili kavramını beyaz perdede ince ince işleyen ve yarattığı algı ile tarihte yaşananları ters yüz eden amerikan sineması, bu iki film ile birlikte tabiri caizse yüzüne sert bir tokat yemiş ve sonrasına kendisine gelmiştir.
bu iki filmin arkasından kızılderili katliamlarını ele alan daha objektif yapımlar ortaya çıkmış, bazıları akademi ödülüne bile layık görülmüştür.
film, bu yönü ile değerlendirildiğinde dahi efsanelerin arasına girmeye hak kazanır zira çıkış noktası olmuştur.
"soldier blue" 1864 yılında yaşanan "sand creek katliamı''nı konu alır.
amerikan askerlerinin savunmasız bir cheyenne köyünü basarak, kadın - çocuk ayırt etmeksizin yüzlerce insanı öldürdüğü bu katliamın beyaz perdeye aktarılmış olması, amerikan toplumu açısından da bir nevi travmaya yol açmış ve tartışmalara neden olmuştur.
afişlerinde ''sinema tarihinin en vahşi filmi" tanımı yer almış, bazı eyaletlerde afişlerin toplatılması kararı verilmiştir.
yönetmenin yapmak istediği şey tam olarak yerini bulmuştur. özellikle katliam ve tecavüz sahnelerinin uzun dakikalar boyunca gösterilmesi, katliamın gerçekliğini ön plana çıkarmak için yapılan yakın plan çekimler insanın içine bir yumru gibi oturur.
film türkiye'de ise 1973 yılında vizyona girmiş, pek çok sahne makaslanmıştır.
filmde özellikle honus gent karakterini ben kendi adıma yüzbaşı silas soule ile özdeşleştirdim. işin esasına bakılırsa bu hesaplaşmayı yaşayıp, kızılderili katliamlarının önüne geçmeye çalışan onlarca amerikan subayı olduğunu tarihi anlatılardan biliyoruz. ya öldürüldüler, ya ordudan atıldılar ya da hapis cezası aldılar. sonrasında çoğunun itibarı iade edilse de, gent karakteri bu iade-i itibarın sanki beyaz perde de vücut bulmuş hali gibidir. bir nevi işin beyaz vicdanıdır. ve o beyaz vicdana beyaz şeytan tarafından yapılanların aktarılmış olması da geçmişle hesaplaşma adına önemlidir.
hülasa; bu filmi izlememiş olanların izlemesini elbette tavsiye ederim. ancak konuya ilgisi olmayanlar tarafından sıkıcı olarak da, değerlendirilebilir. bu şerhi de koymuş olayım ki, sonra ne biçim filmmiş diye bana sarmayın.
tarihi filmleri sevenler için ise biçilmiş kaftandır. izlemek konusunda tereddütünüz olmasın.
devamını gör...
2.
bazı çıplak gerçekleri seyircinin yüzüne vurmasıyla ayrı bir yeri olan western filmi. buna rağmen yeterince sarsıcı değil. önemli bir film olmasının nedeni western filmlerinin büyüleyici ve özendiriciliğindense gerçekçiliğinin ön plana koyulması.
devamını gör...