benimki dramdı. daha bu sabah gördüm. babama dikleniyorum, sesimi yükseltiyorum falan ama tabii babamla aramda biraz mesafe var. babam tam atağa geçti beni yakalayacak derken, ben odaya kapattım kendimi. kapıyı kilitledim. babam gitmiyor, odanın kapısında nöbet tutmuş bekliyor. o gün bitiyor, ertesi gün oluyor. yine bekliyor kapıda. hiç ayrılmıyor. susamış bir şekilde uyandım uykudan.
freud ışıklar içinde yatsın. sözlükteki psikologları rüyamı yorumlamaya davet ediyorum. hatta böyle bir şey yapalım. buradaki rüyalar yorumlansın psikolog yazarlarımız tarafından.
devamını gör...
dün gece gördüğüm rüyadır. savaşlar, robotlar, ışın kılıçları, kötü kahramanlar ve onlara karşı tek başına mücadele eden ben. çok yoruldum dünyayı kurtarcam diye. güvendesiniz merak etmeyin.*
devamını gör...
aslında böyle çok rüya görüyorum ama unutuyorum. yazsam çok güzel şeyler çıkar aslında. en son gördüğüm ve hatırladığım yakın arkadaşlarım ile yüzüklerin efendisindeki moria olayını yaşıyorduk. tipimiz seslerimiz aynı hikayedeki karakterlerdi ama biz kendimizdik yine.
devamını gör...
kadinlarin ruyalari ne kadar da tatlış oluyor..
allah askina erkekler yazmasin?!?!
devamını gör...
margot robbie ile satranç oynuyorduk. canım ya beni çoban matı yaparak yendi. onun güzelliğinden aptallaştığımı anlamıştır herhalde. tek sorun rüya kısa sürdü.
devamını gör...
rastlamamın epey ilginç olduğu başlıktır. çünkü bu sabaha karşı gördüğüm rüya sözlükle ilgiliydi. başlıklara bakarken profil resminden anladığım kadarıyla gözlerine emo gibi makyaj yapmış sarışın bir kadın yazarın nasılsın görüşmeyeli diye mesaj attığını görüyorum. işkilleniyorum ve profil resmini google'da aratıyorum. bir video çıkıyor ve tıklayınca resimdeki kızın bir videosu olduğunu görüyorum. kardeşiyle oynarken bir anda tavrı değişiyor ve the exorcist filmindeki kız gibi hareketler yapmaya başlıyor. en son gövdesini 180 derece döndürüp kafasını topuğuna değdirmeye çalışırken uyandım. o yüzden bugün sözlükte mesaj kutusu simgesine bakarken hep bir temkinliydim*
devamını gör...
rüyamda abime mesaj atıyorum. ama mesajda bir kelimeyi yanlış yazdığım için ülke olarak ruslarla aramız bozuluyor. çok korkuyorum, hemen kendimi evden dışarı atıyorum. hava aydınlıkken bir anda güneş kayboluyor, arkamı bir dönüyorum; ruslar füze yollamış. en son ters yöne doğru koşarken uyandım.
devamını gör...
pamuk tarlası, bembeyaz
devamını gör...
bir keresinde star wars evrenindeydim. accayip gerçekçiydi.
baya darth vader'i filan görmüştüm.
devamını gör...
yemyeşil bir ovada yürüyorum, başımı göğe çevirdiğimde 10-12 tane mor renkli uçan koyun görüyorum, bildiğiniz kaz düzeninde uçuyorlar. hepsi de meeeeeev diye jet sesine benzer bir ses çıkarıyorlar. diyorum herhalde vukuat var. sonra yanımdan paldır küldür kalabalık bir gergedan gurubu geçiyor, hergelelerin umurunda bile değilim. deprem oluyor sanki, tören kıtası düzeninde geçişlerini izliyorum. bende herhangi bir şaşırma emaresi yok. kanıksamış durumdayım olayları. sonra yürümeye başlıyorum yavaşça, çok da önemsemiyorum durumu, bir ağacın köşesine bırakıveriyorum kendimi. sırtımı ağaca yaslıyorum, ayaklarımı uzatıyorum, uzaktan sesler geliyor. marş sesi gibi, ses yaklaştıkça ayırt etmeye başlıyorum. ''vur vur inlesin jelibonlar dinlesin!'' orada bir aydınlanma yaşıyorum. ne jelibon'u, ne oluyor falan diye kafamdan düşünceler geçmeye başlıyor.

bunu bağırarak söyleyenler de penguenler. yampiri yampiri bana doğru yaklaşıyorlar. hepsinin kafasında miğfer var. ayağa kalkıyorum. gülmemek için kendimi zor tutuyorum. adamlar bildiğiniz ordu kurmuş ama nasıl sevimli görünüyorlar. öne doğru çıkıp bağırıyorum; ''yurttan ne haberler var?''

dibime kadar geliyorlar. en öndeki penguen ''kıta dur!'' diye bağırıyor. anlamsız anlamsız bakıyor bana. sonra sert bir ses tonu ile ''manyak mısın oğlum? orta dünya mı burası?'' diye soruyor, donup kalıyorum. ulan penguenlerden ordu kurmuşsun, tepemde mor koyunlar uçuyor, gergedanlar askeri düzende ilerliyor, adam beni fantastik bir dünyaya gönderme yaptım diye azarlıyor. neyse diyorum içimden, penguen olmalarının hatırına susuyorum. ''kusura bakmayın uyuya kalmışım, ayılamadım, nereye gidiyorsunuz böyle?'' diye soruyorum.

''duymadın mı?'' diyor komutan penguen, neyi diye cevaplıyorum. ''jelibonlar trenlere binmişler buraya geliyorlar.'' yalnız bunu söylerken adamın yüzündeki endişeli ifade gözümden kaçmıyor. durum ciddi herhalde! yahu jelibon bu arkadaş, trene binmiş eyvallah sıkıntı var ama jelibon yani, ateş olsa cürmü kadar yer yakar. ciddiyeti bozmadan; ''demek öyle, durum ciddi desenize.'' diyorum. ''çok ciddi diyor.'' düşünceli bir biçimde. neyse diyorum ben sizi tutmayayım. pis pis bakıyor bana hepsi. komutanın emri ile harekete geçiyorlar. başlıyorlar tekrar bağırmaya ''vur vur inlesin jelibonlar dinlesin.''

meraklanıyorum haliyle, neyse diyorum takip edeyim ben şunları ne halt yemeye gidiyorlar acaba. jelibon mevzusuna takmışım bir kere, bunların peşinden koştururken, kendimi bir tepede buluyorum. aşağıda bir tren garı var. ''penguenler ''kutup aşkına'' diye bağırarak süngü hücumuna kalkmışlar. gergedanlar öndeki boynuzları ile tren raylarını sökmeye çalışıyor. mor koyunlar, binanın üzerine ve tren yoluna, kare şeklinde ışıl ışıl mor bombalar bırakıyorlar. yalnız manzara muhteşem. tam ben manzaraya odaklanmışım, gözümü olanlardan alamıyorum. arkadan bir film müziği giriyor; ''jelibon yüklü trenler, boş raylarda ilerler. jelibonları üzenler, bunun hesabını öderler. uyan! uyan! uyan!''

sonrasında zınk diye kalkmışım. filmin finalini merak ediyorum açıkçası. içimde ukde oldu. jelibonlar niye geliyor, bunlar niye jelibonlarla savaşıyor. enteresan bir senaryo. filmin sonunu seyirciye bırakmış olmaları büyük talihsizlik oldu benim açımdan. kim bilir belki seri halinde çekmişlerdir. ikincisini izleme şansına erişirim umarım. izlersem muhakkak size de aktarırım.
devamını gör...
beyazlar denilen insanlardan izole tutulmaya çalışılan bir ırkın yaşam mücadelesi ve beyaz bir çocukla insan bir çocuğun arkadaşlığı konulu bir rüya görmüştüm kalkıp hemen defterime yazdım ve beyazları çizdim rüyamda bende beyazlardan biriydim.
devamını gör...
her yıl düzenli olarak helikopterle beni kaçırmaya geliyorlar.
devamını gör...
yemyeşil alanları, gösterişli mimarisi ve rpg oyunlarını andıran doğa harikaları olan bir krallıkta şövalyelik eğitimi aldığım rüya. bir hocam vardı; bana kılıç kullanmayı öğrettiği hayal meyal sahnede o kadını hayatımda sahip olduğum tüm öğretmenlerimden daha çok sevmiştim. beni bir süre eğittikten sonra başka bir öğrencisiyle kapışmam için bir mağaraya götürmüştü. zar zor kazandığımı ve rakibimin beni tebrik ettiğini hatırlıyorum. rüya bile olsa karakter gelişimi aldığımı hissetmek tatlıydı. çok net hatırladığım bir kısmı ise krallığın şatoya uzanan dev bir merdiveni olduğu, en üst basamağında oturduğumda şahane bir manzarayla karşılaşmıştım ve hocamla sohbet ederken manzaraya uzun uzun bakmıştım. hâlâ hatırladıkça gülümser, keşke yine gidebilsem oralara derim.
devamını gör...
iki sandalye bi dağın tepesi karşımızda mis gibi manzara var, yanımda hiç iletişimde olmadığım sadece görmüş olduğum bir birey var. beni çok sevdiğini söylüyor inanır mısınız beni sevdiğini iliklerime kadar hissettim, ben de çok seviyorum onu. kolunu atıyo sandalyemin arkasına bir anda sarılıyorum o kadar güzel kokuyor ki... yapamayız olamayız biz diyorum deli gibi sarmaş dolaş ağlıyoruz ikimizde. yazarken bile sanki gerçekten yaşamış gibi hissediyorum.
devamını gör...
kırmızı oda diye bir dizi var. orada kumru karakterinin eşi var. nasil iyi nasıl masum bir adam. herhalde insan bu kadar iyi ve masum görünemez diye düşünmüş olmalıyım ki rüyam da o adamı gördüm. bana bakıyor ve bir anda sol profilden görüyorum adamı. yüzünün sol tarafı kan içinde. adam meğer katilmiş falan. peşine düşüyorum. ben de meğer dedektifmişim. aman aman neyse bu kadarı bile yetti bana. buradan freud a selam olsun.
devamını gör...
gördüğüm rüyaların hemen hemen hepsi film tadında oluyor zaten. fakat sorun şu; yönetmenliğini (bkz: alfred hitchcock) yapıyor sanki. bir sabah da şu yataktan korku içinde uyanmasam keşke.
devamını gör...
çok soğuk bir kış gününde sıcacık yatağımda mis gibi uyurken, rüyamda teşkîlât-ı mahsûsa üyesi olduğunu fark ettiğim bıyıklı cengaver bir abiden sabaha kadar dayak yemiştim. ne uyuduğum uykunun hayrı oldu ne de ertesi gün iş yerinde yorgun geçen zamanın...
devamını gör...
çıkmış olan bir yasa sonucunda yaşayan herkes intihar etme mecburiyetinde bırakılıyordu. ben ve 3- 4 kişi sonlara kaldığımız için intihar etmiyorduk. sonra tekirdağ'da avmde ben ve polat alemdar gezerken, polat alemdar bana '' kimsecikler kalmamış, hiç insan yok, acil çoğalmamız lazım ama nasıl çoğalacağız '' diye serzenişte bulunuyordu. artık nerem açık kaldıysa.
devamını gör...
bir mekanda 4 tane bira içiyordum. 700 tl hesap geliyordu. garsonlarla çetin bir tartışmaya girdikten sonra mekanı tombalacı mehmet'in adamları basıyordu. o sırada çocukluk arkadaşlarımdan biri yanıma gelip yarın yazılı var eve gidelim çalışalım diyordu ama ben kurşunlarla ve hesabın neden bu kadar çok geldiğini düşünmekle uğraştığımdan yazılıyı düşünecek halde değildim. sonra mekandan kaçarak uzaklaşıyorduk ve recep tayyip erdoğan'ın hakemliğinde fenerbahçe kalecisi altay bayındırla penaltı yarışmasına giriyorduk. sonuç ne oldu bilmiyorum.
devamını gör...
yıllar geçse de unutamazsınız. benim birkaç tane var böyle. birini anlatayım.

mecidiyeköy'de bir patlama oluyor. ben ışıkların oradayım. simitçilerin karşısında. klasik mecidiyeköy kalabalığı. patlama alevli bir patlama değil. manyetik bir şey gibi. herkes, tüm insanlar ve arabalar yerden yükseliyoruz. bir güç bizi yerden göğe doğru yükseltiyor. fırlatma gibi değil. ağır ağır yükseliyoruz. düşünecek, endişelenecek zamanımız var. yer çekimini yenip bizi göğe doğru savuran bu güç tükendiğinde kaç metre yükselmiş olacağız, oradan aşağıya düştüğümüzde ne olacak bize diye düşünebiliyoruz. sessizlik hakim. herkes yükseliyor. yükselme bitmiyor. korkunç bir seviyeye ulaşıyoruz. bulutları geçiyoruz. basınç falan hissetmiyorum. hissetmem lazım diyorum. korkuyorum. ama daha çok merak ediyorum. ne oluyor? ne olacak devamında? ben pozisyon olarak yere paralel ve yüzüstü vaziyetteyim. altımda giderek küçülen istanbul'u izliyorum. bi' ara kafamı bir defa daha yukarı çeviriyorum. öncesinde de bakmıştım, yine sonsuz boşluk dışında bir şey görmeyeceğimi düşünüyorum. ama bu defa uzakta bir nesne görüyorum. boynumu o vaziyette çok uzun süre tutamayacağımı fark edip önüme dönüyorum. daha mesafe var nasıl olsa biraz sonra yeniden çeviririm diye geçiyor aklımdan. içim içime sığmıyor. korkunç bir merak içindeyim. çok geçmiyor bir daha çeviriyorum. yine hayli mesafe var. gözlerimi hareket ettiriyorum. ileriye ve geriye doğru. cismi tam seçemiyorum ama devasa olduğunu görüyorum. kafam arkaya dönük vaziyetteyken görebildiğim tüm açılarda cismin bir parçası var. koyu gri renkte. çok büyük. yine önüme dönüyorum. yerden yükselmeye devam ediyoruz. başlangıçta yakınımda olan insanlarla aramdaki mesafe açılmış. neredeyse yalnızım. çok uzakta başka insanları ve arabaları görüyorum. acaba onlar neler düşünüyor diye geçiyor aklımdan. sonra kendine odaklan kızım. herkes kendi mücadelesini veriyor diyorum. tekrar kafamı arkaya çeviriyorum. bu defa cisimle aramdaki mesafe azalmış. paslı bir demir, yeryüzüne paralel, silindir, yarı metre çapı ya var ya yok, bu ne diyorum. böyle bir şey olabilir mi? dehşete kapılıyorum. sonra yeniden bakıyorum. yanında aynından bir tane daha. araları 1 metre kadar. ve diğer yanında da. onların yanlarında da. sıra sıra parmaklıklar. kafesin tavanı! mesafe artık çok azalıyor. metreler kaldı. birine tutunsam koala gibi sarılabilir miyim diye düşünüyorum. kucaklayabilir miyim parmaklıklardan birini. bacaklarımla da sarılırım. kendimi çevirebilir miyim acaba? direk parmaklığa doğru yükselebilirsem alttan sarılırım. çeviremezsem kendimi ve iki parmaklık arasından geçersem tek ya da çift kolumda sağdaki ya da soldaki parmaklığı tutabilir miyim? birini tutsam bile bu iten güç beni koparır mı parmaklıktan. iyice kavramaya zamanım olur mu? diyelim tutundum, baskıya dayanabilir miyim? kollarım ve bacaklarım bu güçten daha güçlü mü? becerebilsem, sarılabilsem ne olacak diye düşünüyorum. bir saniyede onlarca şey geçiyor aklımdan. kim gelip beni buradan alabilir. gücün etkisi geçince aşağı da atlayamam. ne işime yarayacak? derkeeenn, derkeeen uyandım. :)

10 yılı var rahat. her saniyesi ezberimde. duygusu bile.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sözlükçülerin gördüğü film tadında rüyalar" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim